Uzunca bir süredir seçim atmosferi içinde yaşayan ülkemizin sanayi başkenti Kocaeli'de de, işler pek farklı yürümüyor.
Çalışanların, işsizlerin, emeklilerin, yoksulların gündemiyle iktidarın gündemi arasındaki açı, her şeyi belirler hale geldi. Yani, gündemler o kadar birbirinden farklı ki, doğal olarak bir toplumsal senkronizasyon sorunu yaşanıyor.
Çalışanın gündemi iş güvencesi ve yeterli ücret,
İşsizin gündemi ekmek parası kazanabilmek,
Emeklinin gündemi yaşamını onurlu biçimde sürdürecek maaş alabilmek,
Yoksulların gündemi ise daha insanca yaşamanın yollarını bulmak...
Ama, siyasetçinin gündemi ne yazık ki değişik. Hele ki, iktidar partisinin gündemi. Uzunca bir zamandır gerçek gündem yerine sanal gündem yaratma başarısı gösteren iktidar partisi hem yerelde hem de genelde bir ‘’paralel yapı fobisi’’ yarattı.
İktidar partisi, ülke geneli ve yerelliklerde, seçim çalışmasını ‘’istikrar’’ meselesi üzerine oturtup, seçmeni ikna etmeye çalıştı. Bu süreci, anketlerle de manüpile ederek, olası oyların çalınmış ya da değiştirilmiş haline zemin hazırladı.
Öyle ya, anketlerin hep yüzde 40’ın üzerinde gösterdiği iktidar partisi, her sandığın birleştirme tutanağında 1-2 oyu lehine işaretleyen durumdaysa, bu hal, seçim sonuçlarında yüzde 3-4 değişikliğe işaret eder.
Yani, alınmayan oyları sandıktan çıkmış gibi gösteren bir formül ya da yöntem halini alır. İşte, bunu garanti gibi gören iktidarın gündemi, halkın gündeminden doğal olarak farklı.
Mesela, AKP’nin Kocaeli’deki seçim çalışması algı yaratma üzerine kurulmuştur. Patronu da Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’tır. Algı yaratma operasyonunun bir adım daha ileri taşınması için kent merkezinde gösterişli seçim büroları hazırlanır. Ama kiralanan ofis ya da binalar hiç açılmaz. O büroların önü bayraklarla donatılır, kurulan stantlarda torba içinde kitapçıklar ve broşür dağıtılır.
Algıyı, çok basit haliyle böyle oluşturmaya çalışıyorlar. Ne de olsa, yazılı ve görsel medyadaki etkilerini iyi kullanıyorlar.
O yüzden, halkla gündem farklılığı yaşasalar bile bunu gizleyebiliyorlar…
Dahası mı ?
O da var, muhtarları toplayıp, aba altından sopa gösteriyorlar…
Yetmedi mi ?
Köylere yönelip (özellikle orman köylerinde); rüşvet dağıtır gibi “Orman köylerimizle ilgili devam eden problem var. Orman köylerimizde, o köyle yaşayan her bir kişiye en az 7, en çok 10 ster odun verilecek. Hem orman temizlenecek, hem köylü yakacak ihtiyacı karşılanacak. 2B’lerle ilgili bakanlıkça çalışmalar yapılıyor. Hiçbir kimse mağdur olmadan bu sorun çözülecek” diyorlar…
Yani, gündemlerinin, uzunca bir süredir olduğu gibi ‘’rüşvetle ilişkilenmiş’’ olmasından sıkıntı çekmediklerini tescil edercesine davranıyorlar.
Oysa ki, halkın gündeminde, o yolsuzlukların, rüşvetin hesabının sorulması var. Ve tabi, yaşamsal sorunlarının çözümü var.
İstikrar mı ?
Halkın bunu öncelemesi için koruyacağı ekonomik, sosyal ve politik bir istikrarı olmalı önce. Ama, ne yazık ki yok. İşte, bu yüzden, gündemler farklı, ortaklaştırılamıyor. Siyaset ile halk arasındaki açı bu yüzden kapatılamıyor. Siyasetçiye olan güvensizlik bu yüzden tavan yapmaya devam ediyor.
Bu yüzden AKP’nin ikna toplantılarında öne çıkarılan figürlerden olan ağabey modunda ki Büyükşehir Belediye Başkanı’nın ne dediği pek anlaşılamıyor.
Kaosu fırsata çeviren bir seçim çalışması yöntemiyle, sadece istikrar algısına vurgu yaparak sandıktan çıkmaya çalışıyorlar.
Çıkarlar mı ?
Bilemem ama çıkmak için her yolun deneneceği ortada. Çünkü, gerçek gündemler yerine topluma uzunca süredir kendi gündemini dayatanlar ve zımmen de kabulünü sağlayanlar, bu kadar kritik bir kavşakta frene değil tam tersine gaza basarlar.
Tıpkı, 13 yıldır yaptıkları gibi.
Kendi gündemimizi hakim kılmak için açabildiğimiz pencerelerden ısrarla seslenmek, yaratabildiğimiz zeminleri terk etmemek, her zamankinden daha önemli.
Daha yaşanır bir kent ve ülke,
Daha anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir sosyo-kültürel yapı,
Daha özgürleşmiş bir siyasal zemin yaratmak için yeniden bir adım İLERİ…