Sermaye, bir yandan yasalarıyla, diğer yandan yasaları uygulayıcılarıyla, diğer yandan denetleyicileriyle saldırıyor.
Kime ?
Tabi ki emekçi halka…
Yani, sermaye, her geçen gün sınıf savaşını keskinleştiriyor.
Peki, bunun karşısında emek kesimi ne yapıyor ?
Sürekli savunmada, ama buna da gücü yetmiyor.
Hal böyle olunca, sermaye dört koldan saldırmayı sürdürüyor…
İdeolojik ve siyasal erozyona uğratıp dönüştürdüğü ve ekonomik sıkıştırmayla da biat ettirdiği işçi sınıfı, bu saldırılar karşısında en fazla bedel ödeyen kesim. Aynı işçi sınıfı kendi koyduğu kurallarla mücadele etmek yerine, sermayenin koyduğu kurallarla mücadele etmeyi seçiyor ve bu yöntemi de yeterli buluyor.
Oysa, Mihail Aleksandroviç Bakunin söylemiş. Demiş ki, "Hukuk iktidarların fahişesidir!"
İktidarlar sermayenin elinde ve denetiminde olduğuna göre, otomatikman ‘’sermayenin de fahişesidir’’ denilebilir.
Peki, işçi sınıfı bunun farkında mı ?
Bence değil, çünkü sermaye karşısındaki mücadelesinin son kertesinde hukuka sığınmaktan başka yol bulamıyorlar.
Oradan da, ağızlarına bir parmak bal çalınan garip kararlar çıkıyor…
İşte, o parmak balı emmek için mücadele edenlere, hergün yenileri ekleniyor. Mayıs ayında Gölcük’te bulunan Ford Otosan fabrikasında yaşanan direniş sonrası sendikal nedenlerden dolayı işten çıkartılan işçilerin ‘’işe geri dönüş davası’’ da böyle görülebilir.
Kocaeli Adliyesi 6. İş Mahkemesi'nde görülmeye devam edilen davada, tanıklar dinlendi ama karar için 26 Ocak 2016’ya gün verildi.
Az değil, 88 işçi. O süreçte ve sonrasında yaşananlarla birlikte değerlendirme yapıldığında, o işçiler, sermayenin dört koldan gerçekleştirdiği saldırının tam orta yerinde kalanlardan oldu.
İşveren istediği gibi işçi çıkartabiliyor ama hukuksuzluğunu ispat etmek için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan evrak gelmesi bekleniyor.
O evraklar, neyi değiştirecekse ?
Değiştirecek belki de. Ama, bu değişim, saldırının boyutunu farklılaştırmak için dört koldan mücadeleyi örgütleyecek. Ve, topluma yeniden ‘’hak arama’’ ve ‘’demokrasi’’ masalları anlatılmasını sağlamlaştıracak.
Siyasetin yargı üzerindeki etkisine gelince…
Dedim ya, sermaye tercihleri için gücünü sonuna kadar kullanan temsilci siyasal anlayışın, topluma ve muhaliflere saldırısı dört koldan sürüyor.
Hem de, şiddeti her geçen gün artan biçimde.
Bu kapsamda, yargı düzleminde ortaya çıkan kararlar, çoğu kez ‘’Yargının siyasallaştığı’’ gerçeğine işaret edecek cinsten.
Bu tür kararlardan biri de, birkaç gün önce çıktı.
ÖDP Kocaeli İl Başkanı Osman Bahçeci ve parti yöneticileri, ‘’Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret’’ gerekçesiyle açılan davada 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Cezanın infazı 5 yıl ertelendi.
Ama, politik eleştiri hakkının bile 11 ay 20 gün hapis cezasıyla karşılaşması, dört koldan saldırının somut sonucudur.
Böylesi çok sayıda dava var. Seçim öncesi sonuçlandırılmadı, ertelendi ama seçimin hemen ardından ilk meyvesini verdi.
Benim hakkımda da benzer gerekçeyle açılmış birkaç soruşturma var. Davalar her an açılabilir ve benzer ceza kararları çıkabilir.
Bunun anlamı, ‘’Bundan böyle, ses çıkartmadan muhalefet yapılacak’’ demektir. Aksi halde, ‘’cezaevini boylarsınız’’ mesajı verilmek isteniyor.
Politik eleştiri hakkı mahkemece cezalandırılacaksa ve cezalandırılıyorsa, Bakunin’in sözleri hala geçerliliğini koruyor demektir.
Bir de, üniversitelerdeki saldırılar var tabi ki…
Kocaeli Üniversitesi, bu konuda sabıkalı bir hal almış durumda. Öğrencilerin en küçük demokratik tepkisi, özel güvenlik yetmezse polisin saldırısıyla karşılaşıyor. Tabi, ortaya böyle bir tablo çıkmasında, rektörlüğün siyasal anlayışı ve güvenlikçi politikalardan başka yol düşünmemesi önemli rol oynuyor.
Konu her neyse, hangi alandaysa ve nasıl dillendiriliyorsa fark etmiyor. Her şeye, her tepkiye saldırı meşrulaştırılıp yasal güvenceye de kavuşturulduğu için, toplumu da arkasına alan, propaganda da zorluk çekmeyen bir saldırganlık modeli yaratıldı.
Görünen odur ki, önümüzdeki dönemde, sermaye ve onun iktidarının dört koldan saldırıları büyük bir hızla artarak sürecek.
Sadece bu kentte değil, ülke genelinde de çok sayıda benzer olayla karşılaşacağız. O yüzden, meseleye tek tek çözüm arama alışkanlığından vazgeçip, birlikte, dayanışma içinde ve örgütlü biçimde mücadele sürdürülmek zorundadır.