"Bakalım seçimde ne olacak?"

Sanki daha dün gördüğüm bir karabasan gibi …

Bakalım seçimde ne olacak?”

Çoğunluğun sorusu.

Sanki ‘oy verme’ ve ‘seçme’ eylemleri bizim değil. Sanki kendi elimizle sandığa attığımız oy, bize dünyanın öbür ucu kadar uzak.

Peki neden?

Hep ‘bakarak’ verdiğimiz için.

Kendi oyumuzu, çoğunlukla ‘görmeden’ verdiğimiz için.

Peki neden?

Çünkü ‘görmek’, titiz emek işi.

Düşüneceksin. Karşılaştıracaksın. Düne, dünlere gideceksin. Düşüncelerinde yarına, yarınlara kanatlanacaksın. O sandığın başında, oy verdiğin yer ne kadar kalabalık olursa olsun, ‘kendi başına’ olmayı, bir defa, dört yılda yalnızca bir defa, bir defacık – ne olur! – ‘kendin olma’ yürekliliğini göstereceksin. Hem bak, orada, o daracık kabinde sana artık bakan da yok, gören de. Öyle küçük ki orası! Sadece sen, oyun ve yalnızlığın – evet, orada üçünüzün dışında kimseye ve hiçbir şeye yer yok.

Meydanlar dışarıda.

Partiler dışarıda.

Kaç gündür tanıdığın tanımadığın her rastladığın tarafından yöneltilen : “Siz kime vereceksiniz” (SANA NE!) sorusu dışarıda.

Orada “Bakalım seçimde ne olacak?” diye sormayacaksın.

Sanki sandığa uzanan el senin değilmiş gibi yapmayacaksın. 

KENDİNE YABANCILAŞMAYACAKSIN!

Tam tersine, öylesine kaynaşacaksın ki kendinle, dört yıldan beri ilk kez, kim bilir, belki de, gencecik arkadaşım, yoldaşım, evet, belki de HAYATINDA ilk kez bir BEN’inin olduğunun farkına varacaksın.

Elindeki oy pusulasına sanki dünyayı değiştirme gücüne sahip bir belgeymiş gibi bakacaksın.

Ve işte o zaman, GÖRECEKSİN! Oyunu bakar gibi atmak yerine GÖREREK kullanacaksın.

Ve böyle yaparsan o oy, o kâğıt parçacığı, gerçekten de dünyayı değiştirecek.

SENİN DÜNYANI değiştirecek!

Çünkü yalnızca KENDİNE sormuş olacaksın, ve belki arada sırada da olsa, bir BEN’inin olduğunun bilincine varacaksın.

Dışarıdakiler, o küçük kabinenin dışında bekleyenler, kaç kişi olurlarsa olsunlar – sen orada kendi TENHALIĞINI yaşayıp oyunu bütün kalabalıklardan ötede bir yere atacaksın.

Yalnızca SENİN BİLECEĞİN bir yere.

Elbet bakarak değil, ama GÖREREK atarsan.

Ve gördüğünün hakkını yemezsen!

Tut ki, senin oy verdiğine yalnızca sen vermişsin.

Senden başka kimse vermemiş.

Ne zararı var ?

ONLAR sana BENLİK kazandırabilir mi?

Haydi kardeşim, haydi yoldaşım, sen SEN ol ve oyunu SANA ver.

O zaman – inan ki, GÖRECEKSİN!