Yarın İçin İnat ve İtiraz: Marksizm ve Siyaset
"Dolayısıyla elimizdeki kitap bir inat ve bir itiraz kitabı: Sınıfta inat eden, siyasetsizleştirilmeye itiraz eden bir Marksizm savunusu (ya da belki taarruzu). Üç temel bölümden oluşan kitapta sırayla yöntemsel, kuramsal ve pratik düzeyde Marksizmin siyasetle olan sarsılmaz ilişkisine, toplumu ve sınıf mücadelesini dönüştürücü işlevine değiniyor Soyer."
Berat Çelikoğlu
Sosyalizmin dönemsel geri çekilişi, neoliberalizm fırtınası ve adının önüne aldığı “neo” ya da “post” ekleriyle eski ya da hali hazırda aşılmış olanı farklı kılıflarla sunma çabalarının topyekûn bir ürünü: Sınıftan uzak, siyasetsiz, nihayetinde tehlikesiz bir Marksizm! Can Soyer yöntemle, kuramla ve eylemle işte buna itiraz ediyor.
Yordam Kitap, hazırlanmasına ve/veya yayınlanmasına vesile olduğu çalışmalarla Türkiye’de Marksizm ve sosyalizm adına hülyamızı ve kavgamızı diri tutma mücadelemizde yanıbaşımızda olmayı sürdürüyor. Son olarak geçen haftalarda Can Soyer’in imzasını taşıyan Marksizm ve Siyaset: Yöntem, Kuram, Eylem isimli kitap ile başlıkta da sözünü ettiğimiz üzere bir inat ve itiraz okurlarıyla buluştu.
NEYİN İNADI NEYE İTİRAZ?
“Yaşadığımız çağın Marksizm tarafından çözümlenmeyi beklediğini söylersek elbette yanlış bir şey söylemiş olmayız. Ama eksik söylemiş oluruz: Çağımız esas olarak Marksizmin kılavuzluk ettiği devrimci eylem tarafından yıkılmayı, parçalanmayı, tarihten silinmeyi bekliyor.”
Neyin inadı, neye itiraz? Kuşkusuz okurun aklında canlanacak ilk iki soru budur. Kitabın bize göre temel bir iddiası var: Marksizm, bunca siyasetsizleştirilme ve dolayısıyla tehlikesizleştirilme tehdidiyle karşı karşıya olsa da siyasetten ayrıştırılamaz. Soyer, temel olarak üç bölümden oluşan kitabının ilk iki bölümünde (Yöntem, Kuram); esasen üçüncü bölümün (Eylem) üzerine bastığı zemini tariflemek ve nihayetinde Marksizm için siyasetin ne denli önemli bir atardamar olduğunu göstermek üzere tartışmalara giriyor.
Tartışma siyasetin yalnızca Marksizm için taşıdığı öneme değinmekle sonlanmıyor elbette. Aynı zamanda siyasetin hangi ilişkiler gözetilerek ve neyi dönüştürmek amaçlanarak yapılacağı konusu da bu tartışmalarla birlikte değer kazanıyor. Bu noktada ise Soyer, Marksizme özellikle 90’lı yıllarla birlikte düşülen tüm şerhlere rağmen, ısrarla sınıfın ve sınıf mücadelesinin altını çizen bir Marksizmde diretiyor. Bu diretme ise bağnazca şablonlaştırma, sınıfı ilkel düzeyde görünümlere ve ezberlere indirgeme girişimlerinden uzak, değişimi ve dönüşümü gözeten ve bununla birlikte sınıflar ile sınıf mücadelesinin Marksizm için değişmeyen önemine ilişkin bir diretme.
Dolayısıyla elimizdeki kitap bir inat ve bir itiraz kitabı: Sınıfta inat eden, siyasetsizleştirilmeye itiraz eden bir Marksizm savunusu (ya da belki taarruzu). Üç temel bölümden oluşan kitapta sırayla yöntemsel, kuramsal ve pratik düzeyde Marksizmin siyasetle olan sarsılmaz ilişkisine, toplumu ve sınıf mücadelesini dönüştürücü işlevine değiniyor Soyer. Üstelik felsefeye ve tarihe sırtını yaslayarak sürdürdüğü tartışmalar bayağılaşmayan edebi cüretkârlığıyla tatlanıyor ve okura mermer soğuğundan, monoton bir griden oldukça uzak bir tartışma zemini sunuyor.
Bir parantez açmakta fayda var. Kitaba ilişkin özel bir hissimiz, yazarın “iğneyi başkasına, çuvaldızı kendisine” batırmaktan mümkün olduğunca kaçınma, Marksizmin siyasetsizleştirilmesi tehlikesinin kaynağını dışarıdan gelen bir takım komplocu ataklara, “kurulan tuzaklara” bağlamama yönünde gayret ettiğine yönelik. Soyer, isabetli bir şekilde Marksizme ilişkin hata yapanlara parmak sallayan ve yanlışları uzaktan “bilgece” gösteren bir tavırdan uzak duruyor. Kitap zaten Marksizmin canlılığını, dolayısıyla hem hatalarla hem de doğrularla bir bütünlüğünü gözeterek kaleme alındığı için yazar da eserine bağlılık göstererek eleştirileri içeriden yapıyor, içeriyi dışarıdan referanslarla dönüştürmeye çabalıyor.
YARININ ANAHTARI: SİYASİ VE DEVRİMCİ MARKSİZM
Kitapta sınıf mücadelesinin ve siyasetin Marksizm açısından asli görevine ve dönüştürücü faaliyete yapılan özel önemin altında elbette Türkiye başta olmak üzere dünya çapında sosyalizmi yeniden kitlelerle buluşturmanın, onyıllar süren yalnızlığı aşmanın özlemi yatıyor. Ancak kuşkusuz bu kavuşma yalnızca pratik bir takım farklı yaklaşımlarla sağlanamaz. Bu kavuşma yöntemde ve kuramda da kuşkusuz farklı yaklaşımları, eleştirel ve özeleştirel kimi bakışları gerektiriyor. Dolayısıyla bu kitabı, siyasetle et ve tırnak ilişkisi kuran bir Marksizmin, diğer “Marksizmlerden” ayırt edileceği noktaların belirginleştirilmesi çabası olarak da okumak mümkün. Ne de olsa adım adım aynı yolda yürüyerek farklı yerlere varmak mümkün değil ve siyasetsiz, sınıfsız bir Marksizme, Soyer’in direttiği tarzda bir Marksizm anlayışından daha farklı yollardan yürünerek varılmış olmalı.
Kitlelerle buluşacak, buluştukça gerçek bir güç haline gelecek bir sosyalist alternatifi, “direttiğimiz anlamda” Marksist bir yaklaşımla inşa etmenin yarının anahtarı olacağını düşünenler için bir kılavuz olarak okunabilecek Marksizm ve Siyaset: Yöntem, Kuram, Eylem, okurlarını peşinden yeni sorgulamalara ve tartışmalara sürükleyebilecek bir eser olarak mutlaka okunmalı ve yazarın hem yaklaşımları hem de itirazları okurlarca eleştirel bir süzgeçten geçirilmeli.
Ve elbette bu kitap, sınıf mücadelelerinin bağrında sınanmalı!
KÜNYE: Marksizm ve Siyaset, Yöntem, Kuram, Eylem, Can Soyer, Yordam Kitap, Birinci Basım, Aralık 2020