Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Sevgili İleri Kitap takipçileri, haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizlere özel bir seçki hazırladık. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.

 

PARİS KOMÜNÜ 150 - BERTOLT BRECHT

Paris halkı 18 Mart 1871’de bu şehrin yönetimini üstlenerek Paris Komünü’nü kurdu ve geleceğe bir kapı açtı. Yetmiş iki gün boyunca kendi kaderlerini kendi ellerinde tutan işçiler, toplumsal kurtuluş mücadelelerini yeni bir aşamaya taşıdı. Ancak karşıdevrim güçleri toparlandı, şehre saldırdı ve 28 Mayıs’ta Komün’ü yenilgiye uğrattılar. Karl Marx, iki gün sonra, Uluslararası İşçi Birliği Genel Konseyi üyelerine, Fransa’da İç Savaş başlığıyla yayımlanacak olan metni yüksek sesle okudu ve bu metin oybirliğiyle onaylandı. Yarım yüzyıl sonra, Ekim Devrimi’nin hemen öncesinde, Lenin, Devlet ve Devrim adlı eserinde, mevcut devlet mekanizmasının nasıl parçalanacağını ve yerine nelerin koyulacağını Komün deneyiminden ve Marx’ın metninden yararlanarak ele aldı. Elinizdeki kitap, Fransa’da İç Savaş’ın, Lenin’in Devlet ve Devrim adlı eserinin Komün hakkındaki bölümünün ve Bertolt Brecht’in Komün Günleri adlı oyunundaki bir şiirin yanı sıra, Komün’le ilgili iki yazıyı ve bir manifestoyu içeriyor. Paris Komünü, işçi sınıfının, kendi devletini kurmaya yönelik ilk büyük tarihsel girişimiydi. Sosyalizm mücadelesi, geçmişteki zaferlerden olduğu kadar yenilgilerden de öğrenerek ilerletiliyor. Komüncüleri selamlıyor ve onların deneyiminden dersler çıkarmaya devam ediyoruz.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Paris Komünü 150, Yazar: Bertolt Brecht, Çevirmen: Yılmaz Onay, Yordam Kitap, 2021, 128 Sayfa

DÖNME DOLAP DÜŞLERİ - M. ÖZGÜR MUTLU

Hiçbir şey olması gerektiği gibi değil artık. Ne dağ ne çocuk, ne kum ne karınca. Herkesin gördüğü ama kimsenin şaşırmadığı bir değişim bu. Hızla kanıksanan, hatta zaman zaman alkış tuttuğumuz; tuhaf, yanlış, zehirli bir değişim. Aynı kalan, insanın bir kısa soluk verişi, kavgası, gürültüsü, teması. Hepsinin üstünde aynı kalmanın tedirginliği, bağırmayan, usul usul, yalın bir telaş.

M. Özgür Mutlu, Dönme Dolap Düşleri ile başta öykü diline, sonra da atmosfere ve karaktere inandığını bir kez daha gösteriyor. 2011 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü öykü dalında Van Gölü Ekspresi ile aldıktan sonra Karton Ev ve Dünyanın Çivisi isimli kitaplarıyla okurla buluşmaya devam eden yazar, yolculuğunu ara vermeden sürdürüyor.

“Dönme dolap aşağı inerken batıyor dünya, çıkarken doğuyor. Batarken büyüyor her şey, doğarken küçülüyor. Ben bunca sene ne yaptım büyüyüp küçülmekten başka? Aynı yerde dönüp durdum desem, yol nedir sanki, yolculuk? Bir geminin farelerin viyakladığı, karanlık küflü mutfağında Atlas Okyanusu’nu geçmişsem ne olmuş. Yine burada değil miyim, kendimden büyük gölgemi kaybettiğim yerde. Hayata beni ucuz cıvatalar bağlıyor yine.”

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Dönme Dolap Düşleri, Yazar: M. Özgür Mutlu, İthaki Yayınları, 2021, 120 Sayfa

AMRAS WATTEN: BİR MİRAS - THOMAS BERNHARD

Thomas Bernhard’ın pek çok kez gözde metni olarak tanımladığı AMRAS’ta, doğa bilimleri eğitimi almış Karl ile müzik eğitimi almış, annesi gibi sara hastası olan Walter’in hastalık öyküsü aktarılır. Anne babanın ölümüyle sonuçlanan ailenin intihar girişimi sonrasında hayatta kalan iki erkek kardeş kendileri için hem hapishane hem sığınak anlamına gelen bir kulede yaşamaya başlar. Dayıları, akıl hastanesine yatırılmalarını önlemek amacıyla onları bu kuleye getirmiştir.

Watten. Bir Miras, Güney Tirol’e özgü bir iskambil oyunu –“watten”– odağında gelişen, dört karakterin yolunun kesiştiği uzun bir monologdur: Morfin kullanımını suiistimal şüphesiyle muayenehanesi kapatılan doktor (birinci tekil anlatıcı); onu watten oynamaya zorlayan kamyoncu, ormanda kendini bir ağaca asıp intihar eden kâğıt imalatçısı Siller ve onu ölü halde bulan seyyah. Siller’in intiharı sonrasında doktor artık watten oynamaya gitmeyeceğini söyler.

Amras (1964) ve Watten. Bir Miras (1969) Bernhard’ın erken dönem eserleri arasında, yazınla müzik bağını açığa çıkaran iki yenilikçi anlatı.

Zorunluluk, kaçınılmaz olan, gereklilik Bernhard’ın bütün kitaplarına damga vurur, belki de AMRAS’la başlayarak; bu kitapta huzursuzluk, bu huzursuzluğun egemenliğinden bile daha güçlüdür, parçalanan bir dünya ile ilişkilenen camdan bir huzur. Olayların akışı, bütün anlamsızlıkları içinde daima daha basit, daha anlamlı hale gelir.(...) Bernhard’ın son düzyazı kitabının [WATTEN. BİR MİRAS] Beckett’inkilerin çok ötesine geçtiğine; zorlayıcı olan, kaçınılmaz olan ve sertlik aracılığıyla onlara sonsuz üstün geldiğine inanıyorum.
Ingeborg Bachmann (“Thomas Bernhard: Bir Deneme”, 1969)


Sizin de bildiğiniz gibi her şeyin büyük şenliklerle ahmaklığa teslim olduğu bizimki gibi bir ülkede uzun süre yaşayınca, kısa zaman sonra tercih hakkımız kalmaz. Beyin bu ülkede tamamen yersizdir, işsizdir.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Amras Watten - Bir Miras, Yazar: Thomas Bernhard, Çevirmen: M. Sami Türk, Yapı Kredi Yayınları, 2021, 120 Sayfa

KAÇ RÜYADIR UÇAMAYANLARA – ÖYKÜLER

Elinizdeki kitap kaç rüyadır uçamayanlar, rüyalı rüyasız uçmak isteyenler için hazırlandı.
Uzun süre uçmanın kanatlarımızı yorabileceğini düşünerek ara sıra da yeryüzünde gezindik. Böylece belki yerle gök arasındaki ayrılığa son verebilir, gerçekçi bakışla fantastiği tek kitapta buluşturabilirdik. Kitaptaki öyküler hem yeryüzüne hem de gökyüzüne ait... Yürürken göğü düşündürüyor, uçarken yeryüzünü. Beynimizde yeni hücreler tomurcuklanırken, hayal gücümüz genişlerken, kanatlarımıza kuvvet geliyor.
Yazarlar rastgele seçilmedi. Uçuşun bir tarihi var. Aristo, Poetika’sında “gerçeği daha iyi görmemizi sağlar sanat” der. Tabii Aristo bunu söylerken gerçekliğe deniz seviyesinden bakmanın yeterliliğine inanıyordu. Öykü türü yirminci yüzyıla yürürken fantastikle yoldaş oldu. Burada detaylarına giremeyeceğimiz bu yolculuk, yürümeye uçma eylemini ekledi. Gördüğünü göstermenin, her gördüğüne inanmamanın yolu fantastikten güç almaya başladı. Madem insan düşünürken aklının sınırlarını aşamıyor, sürekli hata yapıp hayalleri kırıyor, dünyayı solduruyor ve karartıyordu, öyleyse ona, uzaydan, uzak zamanlardan, belki de rüyalardan yapılma bir bakış gerekiyordu.
Kaç Rüyadır Uçamayanlara Öyküler, farklı coğrafyalarda benzer hisler taşımış, bir şekilde birbirine dokunmuş dört büyük yazarın, H.G. Wells, Yevgeni Zamyatin, Karel Čapek ve Henry James’in öykülerinden oluşan çok çevirmenli kolektif bir kitap.
Sözün kısası, haydi, hep birlikte uçalım göklere!

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Kaç Rüyadır Uçamayanlara – Öyküler, Yazarlar: Henry James, H.G. Wells, Yevgeni Zamyatin ve Karel Čapek, Çevirmen: Arzu Eylem, Nota Bene Yayınları, 2021, 200 Sayfa

ATEŞTEN ATLAMAK - FATMA NUR KAPTANOĞLU

Sıra üçüncü ve son atlayışımda. Derin bir nefes alıp ilk adımımı atıyorum ateşe doğru. Bu kez biraz daha yükseğe zıplıyorum, ateşin değip geçen sıcaklığı siyah pantolonumun bileklerimi açıkta bırakan kısalığından sızıyor vücuduma...

Ateşten Atlamak iki uzun öyküden oluşuyor. Bu iki öykü, küçük yerlere sığmayan hayatlar, elden kaçan, denetlenemez duygular, sıkışmışlık hissi, insanın korkularına karşın engel olamadığı kendini aşma dürtüsü hatta taşma hali gibi ortak temalara sahip. İkisinde de başkarakterler zorlu bir sınav vermek zorunda kalıyor; gerek yakın çevreleri ve toplum gerekse kendi kaygılarıyla gelen sınırlar karşısında tavır almaya itiliyorlar. Kitaba adını veren “Ateşten Atlamak” adlı öykünün anlatıcısı biricik sırrını artık içinde taşıyamazken, “Daha Uygun Bir Kader”in başkarakteri kendi yıkıcı duyguları ve ardından gelen pişmanlıkla yüzleşiyor.

Fatma Nur Kaptanoğlu, Ateşten Atlamak’ta bu hayatta hepimizin er ya da geç vermesi gereken sınavlara, geçmemiz gereken sınırlara ve geleceğe yol alırken ardımızda bıraktıklarımıza odaklanıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Ateşten Atlamak, Yazar: Fatma Nur Kaptanoğlu, Can Yayınları, 2021, 96 Sayfa

SU GÜNLÜKLERİ 2: BEN KISKANÇ MIYIM? - HANZADE SERVİ

Hanzade Servi'nin neşeli anlatımı ve Ali Benice'nin ele avuca sığmayan resimleriyle kahkahayı garantileyen Ben Kıskanç mıyım?, dijital çağın çocuklarına okumayı sevdirme konusunda fillere bale yaptırabilecek kadar iddialı ''Su Günlükleri'' serisinin ikinci kitabı.

Su Hoşeda EnMutlu adında on bir yaşındaki bir kızın delidolu günlük yazılarını sayfalarına taşıyan bu eğlenceli seri; aile bağları, arkadaşlık, okul hayatı gibi konulara eğilirken hem güldürüyor hem de düşündürüyor.

Kıskançlık duygusunu arkadaş ve kardeş ilişkileri ekseninde enine boyuna irdeleyen Ben Kıskanç mıyım?, kendini tanıma ve içindeki potansiyeli fark etme hususunda okurlara önemli öneriler sunuyor; başkalarının gözünde küçük düşme ve utanma endişelerinin yersizliğine vurgu yapıyor.

Su Hoşeda EnMutlu'nun (yoksa EnKıskanç mı demeliydik?) Harikulateşem (hem harika hem harikulade hem de muhteşem olan şey) günlüğünü okumak için yeniden bir aradayız! Su, yarıyıl tatilinde İzci kulübündeki arkadaşlarıyla birlikte kampa gidecektir. Ah, keşke bir mucize gerçekleşse de bu işten kurtulabilse... Mesela bir hortum tsunamisi çıksa ya da orman alanı uzaylı istilasına uğrasa! Bu arada, Su hariç herkes, hipnotize olmuş gibi Krizantem Alone adlı yazarı okuyor! Su'ya göre Krizantem'in yeni kitabı kesinlikle iyi falan değil. Zaten on beş yaşında bir kızın yazdıklarından ne beklenebilir? Şey... yoksa Su azıcık Kıskanç olabilir mi? Eyvah! Tamam, herkes bir şeyleri kıskanır ama önemli olan şu: Acaba Su, ''sinkanç'' mı, yoksa ''verikanç'' mı? Tüm bu karışıklıklar yetmezmiş gibi bir de Gulyabani efsanesi dadanıyor Su'nun saçlarına. Gulyabani kamp alanının asırlık sakiniymiş de, kıvırcık saçlı kızları kaçırırmış da... Kim inanır? Yoksa anlatılanlar gerçek mi? Su'nun size vereceği sırları bir sincabın cevizleri gibi saklayacağınıza söz verirseniz bu günlüğün tadını doyasıya çıkarabilirsiniz. Bizden söylemesi...

Mizahtan beslenen hareketli öyküsü, çılgın tiplemeleri ve matrak çizimleriyle okurunu daha ilk sayfalarından içine çekmeyi başaran bu aşırı komik kitap, paylaştığı yaratıcı iletişim önerileri ve ilham verici fikirlerle de zihinleri uyanık tutuyor.

Boş zamanlarını sosyal medyada sörf yaparak geçiren günümüz çocuklarının ekran bağımlılığına kısa ve tatlı bir ara verdirmeyi hedefleyen ''Su Günlükleri'' serisi, sorgulamaya ve yeni şeyler keşfetmeye dayalı maceralar yaşatarak bu türde kaleme alınmış eserlerden farklılaşıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Su Günlükleri 2 - Ben Kıskanç mıyım?, Yazar: Hanzade Servi, Tudem Yayınları, 2021, 208 Sayfa

DAHA FAZLA