Vitrin: Yeni Çıkanlar
Sevgili kitap okurları, haftanın yeni çıkan kitaplarından sizler için derledik. Keyifli okumalar dileriz.
ZAMANIN KÜL DEDİĞİ - ÖMER BURÇİN ÖZKİŞİ
Küle dönmüş yaraların kabuğu
Savruluyor yosun tutmuş rüzgârlarca
Bekliyorum bir boş kümenin ortasında
Çemberine asılı parmaklarım
Geçmişimi çekiştiriyorum geleceğin sofrasına
İştahlı bir çocuktur hayat
Silip süpürüyor sofrada ne bulduysa
Anlamını kavrayamadığım cümlelerin kuytusunda
Ateşler yakıyorum sabaha karşı
Güneş ürkütüyor beni
Korkuyorum zift karası akşamlardan
Yolumuz uzun ve hep asfalt boylarında
El ele yürümek de mümkün şimdi
Kafa kafaya çarpışmak da
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Zamanın Kül Dediği, Yazar: Ömer Burçin Özkişi, Anima Yayınları, 2020, 56 Sayfa
MESAFENİN ŞİDDETİ - YALÇIN TOSUN
''Yine yanaklarım alevlendi. Sevişme lafı en çok bizim gibilere dokunur zaten. Derininde bir yere bir kor üflenmişçesine titreyiverir insan. Durdum bir an, sonra denize çevirdim başımı, ne olursa olsun halden anlayan denize."
Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler, Peruk Gibi Hüzünlü, Dokunma Dersleri, Bir Nedene Sunuldum ile günümüz öykücülüğünün sevilen yazarları arasına giren Yalçın Tosun, beş yıl aradan sonra, beşinci öykü kitabı Mesafenin Şiddeti ile etkisini gösteriyor.
Çocukluğu, evliliği, aileyi, anneyi ve babayı, hep o kırılgan bakışla, hep bir ergen uyanışıyla ince ince işleyen, doyurucu öykülerden oluşuyor Mesafenin Şiddeti. Yalçın Tosun, mahremin çeperinde özgürce devinen duyuşları, düşünüşleri, düşleri, beklentileri anlatıyor. Gönlün kırıldığı yeri, zihnin sarsıldığı noktayı, hangi mesafeden olursa olsun şiddetin göründüğü aralıkları yakalarken anlatıcılığını giderek uçlara taşıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Mesafenin Şiddeti, Yazar: Yalçın Tosun, Yapı Kredi Yayınları, 2020, 120 Sayfa
AY IŞIĞINDA SANCI - DOĞAN ATEŞ
Eşit parçalara bölünemeyen şeylerden söz etmenin bir ağırlığı var. Giderek kırılıyor takatimiz bu ağırlığın altında. Ya aklımız yetmiyor her şeyi anlamaya ya boyumuz yetişmiyor. Yola çıktığımız o ilk yere ait değiliz. Yolun biteceği de yok üstelik. Yaşamak, üstelik eşit parçalara bölünemeyen şeyler için yaşamak öyle zor öyle sancılı ki! Kadın ya da erkek, safi gerçek ya da bir roman kahramanı olmanın önemi yok. Önemli olan ağırlık. Yani yaşam.
Doğan Ateş, kurmacanın dilini şiire yaklaştırarak, yolu, eksik kalmış hikâyeleri, tahakkümü, zorbalığı ve yazmanın yakıcılığını anlatıyor Ay Işığında Sancı’da.
“…gitmeliyiz, korkmadan, nereden geldiğimizi asla ve asla unutmadan, Habil ve Kabil çatışmasından, kesilen ilk baştan, tufanların en büyüğünden ürkmeden, görmeyen gözlerin gören gözleri olarak, duymayan kulakların duyan kulakları olarak, yürüyüş devam etmeli, gitmeliyiz, gitmeliyiz çünkü bizim bir hikâyemiz var.”
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Ay Işığında Sancı, Yazar: Doğan Ateş, İthaki Yayınları, 2020, 128 Sayfa
ZAMANA DÜŞÜŞ - E.M. CİORAN
"Başkaları zamana düşer; bense zamandan düştüm. Zamanın üzerinde yükselen ebediyetin yerini, onun aşağısında kalan öteki ebediyet alır; o kısır mıntıkada artık ancak tek bir arzu duyulur: Tekrar zamanla bütünleşmek, her ne pahasına olursa olsun ona yükselmek, yerleşilen bir yuva yanılsaması için ondan bir parseli sahiplenmek. Ama zaman kapalıdır, ama zaman erişilmezdir: Bu negatif ebediyet, bu kötü ebediyet de zamana nüfuz etmenin imkânsızlığından ibarettir zaten."
Cioran insana, insanlığa, insan oluşa lanetler yağdırmaya devam ediyor. En başa dönüyor, çünkü ona göre hata en başa ait: İnsan yanlış ağacın, hayat ağacı yerine bilgi ağacının meyvesini yedi. Ebediyetten zamana düşüş, yani Tarih'i başlatan adım böyle atıldı.
Kökleri çok eskiye uzanan bir felsefi geleneğin parçası olan Cioran, insanın varoluşunu küçümseyerek bütün "başarıları"na, "ilerleme"ye de eleştirel yaklaşıyor. Uygarlık eleştirisine girişiyor, ama amacı uygarlığın veya modernliğin foyasını meydana çıkarmaktan ibaret değil; asıl derdi insanın yanlışlığı. Acımasızca çalışıyor onun yumuşak karnına, yüzüne vuruyor kusurlarını.
Başka türlü düşünme imkânını hatırlamamız için duruyor Cioran yanı başımızda, belki de karşımızda.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Zamana Düşüş, Yazar: E.M. Cioran, Çevirmen: Haldun Bayrı, Metis Yayıncılık, 2020, 152 Sayfa
GÜZELLİK VE ERDEM İDELERİMİZİN KÖKENİ ÜZERİNE BİR SORUŞTURMA - FRANCİSCO HUTCHESON
Francis Hutcheson, İskoç Aydınlanma Hareketinin kuşkusuz en önemli filozoflarından birisidir. Düşünceleriyle, özellikle David Hume ve Adam Smith üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Hutcheson, Güzellik ve Erdem İdelerimizin Kökeni Üzerine Bir Soruşturma adlı ilk kitabında, Bernard Mandeville'in saldırılarına karşı Shaftesbury'yi savunur ve insan doğasına odaklanır. Thomas Hobbes'un egoizmine ve Samuel Pufendorf'un ödül-ceza görüşüne karşı iyilikseverliği öne sürer. Bu bakımdan eserini, estetik ve ahlaki yetenekleri incelemek suretiyle iki bölüm halinde tasarlar. İlk incelemede güzellik, düzen, uyum ve tasarımdan hareketle insanda doğuştan bir güzellik duyusu olduğunu ortaya koyar. İkinci incelemede, ahlaki görüşlerini bu temel üzerine inşa eder. Kamunun, neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu yargılarken yerleşik bir ahlaki duyuya sahip olduğunu ileri sürer. Bu türden fikirleriyle Glasgow Üniversitesi'nde Ahlak Felsefesi Kürsüsüne gelmeyi başarır. Düşünceleri sadece Hume, Smith ve Bentham gibi filozofları değil, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucularını da büyük ölçüde etkilemiştir.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Güzellik ve Erdem İdelerimizin Kökeni Üzerine Bir Soruşturma, Yazar: Francisco Hutcheson, Çevirmen: Merve Menekşe Özer & Adnan Akdağ, Say Yayınları, 2020, 280 Sayfa