Vitrin: Mutlaka okunması gereken 5 kuramsal feminist kitap!
Kadın mücadelesini alanlarda sürdürmek kadar hakkında donanım sahibi olmak da son derece önemlidir. Kadın yazarlar tarafından yazılmış birbirinden önemli 5 kitabı sizlere sunuyoruz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için oluşturduğumuz bu listenin sizlere katkı olmasını umut ediyoruz. Alanlarda buluşmak dileğiyle, keyifli okumalar...
CİNSELLİK, ŞİDDET, EMEK – EBRU PEKTAŞ
“Elinizdeki kitapta “toplumsal cinsiyet” alanına dair anahtar nitelik taşıdığı düşünülen, güncel pek çok vakada da tartışmak durumunda kaldığımız kavramlara yer verdim. Dolayısıyla kimi kavramlar önemlerinden bağımsız olarak bu kitap planı içinde yer almadı.
Kitapta, bahsettiğim anahtar kavramlara ilişkin tanımlayıcı bir çerçeve sunmaya çalıştım. Bu tanımlama çabası içinde kullanılan çeşitli örnekler ve tarihsel referanslar için çoğunlukla Avrupa’yı temel aldım. Çünkü Türkiye bağlamını odaklamak hem iddiamızı çok aşan özel bir tarih çalışmasını gerektirmektedir hem de tanımlayıcı bir çerçeve için kimi özgüllüklerin dışlandığı daha “evrensel” modellere bakmak ihtiyaç olmuştur. Yine de örneğin “din” başlığında olduğu gibi Türkiye bağlamının kendini daha çok hissettirdiği kavramlar vardır.
Anahtar kavramların bir anlamı da yukarıda bahsettiğimiz birikimle, bir dönem “muhafızlığı yapılmak zorunda kalınan” Marksizmin sınanacağı alanı işaret etmesidir. Sınanacak olan, biraz daha açık ifade etmek gerekirse, “Marx bu konuda şöyle dedi, Lenin şu uyarıda bulundu, Zetkin şuna çubuk büktü” gibi mot a mot “Marksizmin bilgisi” değil, özel olarak Marksizmin kavramları, yöntemsel kategorileridir. Yöntemsel kategoriler ve kavramlar olarak; tarihselcilik, süreklilik-kopuş, Marksist bütünlük anlayışı, bütün-parça ilişkisi, yapı-üstyapı, belirleme, dolayım, koşullama, soyutlama, öz-biçim, evrensel-özgül, eşitsiz ve bileşik gelişme, ilişki ve süreç fikri gibi pek çok unsur sıralanabilir.
Bu kitabın iddiası bu türden bir yöntem okumasının cinsellikten erkekliğe, annelikten güzellik kavramına pek çok başlıkta değerlendirilebileceğidir.
Böylesi bir sınama çabasının anlamı Marksizmin kendi dışındaki kaynaklara hiç başvurmaması değildir. Aksine Marksizm, feminizmin çeşitli yorumlarıyla alışverişini diri tutmalı, kendi müktesebatına uygun filtreler edinme konusunda pratikler kazanmalıdır. Literatüre merak uyanmasını tehlikeli/saptırıcı bulan yaklaşımların geçerliliği yoktur. Bu sebeple her başlığa düşüncemi yansıtmasından bağımsız olarak kışkırtıcı olacağını varsaydığım epigram cümleleri ekledim ve yine hemen her başlıkta çeşitli feminizmlerin paradigmatik yaklaşımlarına değindim. Bunun literatüre ilişkin belli bir merakın uyanmasını sağlamak ve kestirmeci-kalıp yargılarla hareket eden yaklaşımları eleştirmek adına da önemli olduğunu düşünüyorum. Bu literatüre merak duyulmaması büyük bir kayıptır, çünkü aslında burada, kadınlara yalnızca “neyi propaganda etmeleri” ve diğer kadınları “nasıl kurtaracakları” değil, işe yaramaz sevgililerini terk etmeleri gerektiği ya da bangır bangır orgazm olmala- rının bir zorunluluk olmadığı da anlatılır.
Kavramlar ve tanımlamalar önemlidir. Çünkü nasıl tanımladığımız, nasıl mücadele edeceğimizle doğrudan ilişkilidir. Kitabın bu bağlamda mütevazi bir katkı olarak değerlendirilmesi dileğiyle…” – Ebru Pektaş
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Cinsellik, Şiddet, Emek, Yazar: Ebru Pektaş, İleri Kitaplığı, 2017, 252 Sayfa
FEMİNİST BİR YAŞAM SÜRMEK - SARA AHMED
İkinci dalga feminizmin “Kişisel olan politiktir” önermesi, sosyal bilimlerin merkezinde bir gedik açtı. Sara Ahmed, bu gediğin çapını “Kişisel olan teoriktir” diyerek genişletmek, kuramsal olanın yaşamsal olanla ilişkisini yeniden kurmak için cüretkâr hamleler yapıyor; akademik çevrelerce dahi “radikal” olarak betimlenen bu hamlelerin gündelik olana içkinliğini gözler önüne seriyor. Düşüncemizle eylemlerimiz arasında bütünlüklü bir ilişki kurabilmenin, savunduğumuz değerleri hayatımıza yedirebilmenin keyifli ve bir o kadar çetin mücadelesine ışık tutuyor.
Feminizme tutunmak, onun çatısı altında mücadele etmek, sesinin yankısında kendini duymak; işyerinde, aile sofrasında, akademide, ikili ilişkilerde kazanılan her tecrübeyi eleştirel düşünceyle buluşturmak… Feminist bir yaşam sürdürmenin her şeyi sorgulanabilir kılmakla mümkün olduğunu vurgulayan Ahmed, öğrenmenin, deneyimlemenin, yaşam ile düşünce arasındaki çatışmalı sürecin hiçbir zaman sonlanmayacağını belirtirken sorgulamayan, kendi sınırlarını inşa eden her hareketin iflas etmeye mahkûm olduğunun da altını çiziyor.
“Umut olan yerde, zorluk vardır” diyerek önümüze çıkacak engelleri birer motivasyon kaynağına dönüştüren, feminizmin gerekliliği ve feminist bir hayatın nasıl sürdürülebileceğine dair coşkulu, davetkâr ve umut dolu bu metin, gözünü budaktan sakınmayanların, elini taşın altına koymaktan çekinmeyenlerin kolektif eyleminin bir davetiyesi niteliğinde.
“Feminizmin korku salmasına şaşmamalı; birlikte tehlikeliyiz.”
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Feminist Bir Yaşam Sürmek, Yazar: Sara Ahmed, Çevirmen: Sümer Aydaş, Sel Yayıncılık, 2018, 394 Sayfa
KADIN VE BEDENİ - YASEMİN İNCEOĞLU
Güzellik kavramı insanoğlunun yolculuğuna paralel olarak, bir dönem tinsel çalışmalarda kendine yer bulurken, başka bir dönemde ise nerdeyse matematiksel formüllere indirgenmiştir. Güzellik, aslında bir anlamda, insanın estetik tarihinin ve bu tarihsel süreç içinde "estetik bir obje olarak insan bedeninin" incelenmesidir.
Kadın bedeni günümüze değin her dönemde güzelliğin sembolü olmuştur. Aydınlanma yıllarına kadar çeşitli yasaklarla baskı altında tutulmuş olan kadın bedeninin, özgürce sergilenmesi engellenmiştir. Buna karşın, yasaklı dönemlerde bile, kadın bedeni ironik biçimde imgesel olarak sanatta, felsefede vb alanlarda yaratıcılığın kaynağı olmuştur. Kadının küçük yaşlardan itibaren kendisini toplum içinde seyredilen bir nesne olarak algılaması ve her zaman bir sahne üzerinde hissetmesi kapitalist ideolojinin bu yönde ilerlemesini kolaylaştıran temel faktörlerden biri haline gelmiştir. Günümüzde kadın, popüler kültür tarafından idealize edilen bir "öteki beden" ile hiçbir zaman memnun olmadığı kendi bedeni arasında sıkışıp kalmıştır.
Cinsel istismar, ayrımcılık, ötekileştirme ve güzellik söylemi altında kadının içselleştirdiği tüm baskıcı normlar, kadın bedenini zapturapt altına almaya yöneliktir.
Bu kitapta yer alan makaleler, güzellik kıskacına sıkışmış kadın bedeninin gönüllü veya gönülsüz biçimde maruz kaldığı şiddeti, disiplinler arası tartışmaya açmayı hedefliyor.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Kadın ve Bedeni, Yazar: Yasemin İnceoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2010, 208 Sayfa
FEMİNİZM HERKES İÇİNDİR - BELL HOOKS
"Feminizm Herkes İçindir"de bell hooks, popüler kültürde ve medyada feminizm hakkında üretilen yanlış tanımların üzerine gidiyor. Feminizmin yalnızca "erkek karşıtlığı" olduğu yönündeki önyargıları kırmayı amaçlıyor. Bizlere feminizmin, "cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir hareket" olduğunu hatırlatıyor. bell hooks, kadın dayanışmasını hayata geçirebilmek için kadınlar arasındaki iktidar ilişkilerini tartışmaya açıyor ve erkekler kadar kadınları da cinsiyetçi pratikleriyle yüzleşmeye davet ediyor. Feminizmi ırk, sınıf ve etnisite bağlamında yeniden ele almayı öneriyor.
Her birimiz doğduğumuz andan itibaren cinsiyetçi düşünce ve eylemi kabul etmeye yönlendiriliyoruz. Kurumsallaşmış cinsiyetçiliği sonlandırabilmek için değişime önce kendimizden, kendi hayatlarımızdan başlamamız gerekiyor. Elinizdeki kitap, kimsenin kimseye hükmetmediği, eşit, özgür ve adil bir dünya yaratabilmek için herkesi ve her kesimi feminizme yaklaşmaya çağırıyor.
"Yaklaşın, şunu göreceksiniz: Feminizm herkes içindir."
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Feminizm Herkes İçindir, Yazar: Bell Hooks, Çevirmenler: Berna Kurt, Ece Aydın, Şirin Özgün ve Aysel Yıldırım, BGST Yayınları, 2012, 146 Sayfa
KADINLAR IRK VE SINIF - ANGELA Y. DAVIS
Angela Y. Davis, ırkçılık karşıtı siyah özgürleşme mücadeleleri bağlamında ABD feminist hareketinin eleştirel ve karşılaştırmalı analizi ile başlar bu öncü çalışmasına. İlk olarak, beyaz feminist ve kölelik karşıtı hareketin sınıfsal ve ırkçı çelişkilerini maharetle gözler önüne serer. Bu çelişkiler hiç de sıradan değildir. Davis, ırkçılığın beyaz feminist hareket içerisine sızdığı oyukları çeşitli tartışma ve meseleler üzerinden teker teker ortaya çıkarır. Örneğin, Amerikan iç savaşı ertesinde, kadınlar için oy hakkı hareketi ile ırkçı güneyli siyasetçiler arasında, oy hakkının kadınlara tanınması ancak siyahların bu haktan mahrum bırakılması yönündeki ittifak bunlardan sadece biridir. Ancak Davis’in klasik niteliğindeki bu çalışması, birlikte yürütüldüklerinde mücadelelerin hedeflerine ulaştığını da gösteren deneyim ve örneklere doludur. Davis, siyah kadınların bazı talepleriyle hem beyaz kadınların hem de ırkçı baskı altında yaşatan diğer birtakım grupların taleplerinin ortakolduğunu; keza ırkçılığın farklı bir yüzünü tecrübe eden siyah erkeklerin de siyah kadınlarla birlikte aynı mücadelenin parçası olduklarını önemle vurgular. Davis’e göre, tahakkümün çeşitli yüzlerinin ötesine gidebilmek ve aralarında herhangi bir öncelik tesis etmeksizin mücadeleyi ırkçılık karşıtı feminist ve antikapitalist bir çizgiye çekmek gerekli olduğu kadar mümkündürde. Kadınlar, Irk ve Sınıf, tarihsel arkaplanı ve aktörleriyle (en baştada Amerikan siyah feminist hareketi öncülüğünde) bir bakıma bu türden bir deneyimin aktarımıdır.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Kadınlar Irk ve Sınıf, Yazar: Angela Y. Davis, Çevirmen: Selda Arıt, Heretik Yayıncılık, 2019, 286 Sayfa