Türkiye’nin ilk ve tek ekolojik müzesi: Zavot Eko
Boğatepe köylüleri 'imece usulü' ile müze kurdu: Zavot Eko Müzesi.
Kars’ın Boğatepe (Zavot) köyünde bulunan Zavot Eko Müzesi’nde kaşar ve gravyer peynirinin yapımında kullanılan en az yüz yıllık malzemeler sergileniyor. Müze, köylülerin ortak emeği ile kuruldu.
Mezopotamya Ajansı'ndan Mahmut Ruvanas'ın haberine göre; 2011 yılında kurulan Zavot Eko Müzesi Türkiye’nin ilk ve tek ekolojik müzesi. Geçmişten günümüze kaşar ve gravyer peynirinin yapımında kullanılan malzemeler ve köyün tarihine ilişkin bilgilerin yer aldığı müzeyi her yıl binlerce turist ziyaret ediyor. Müze içinde ziyaretçiler için bir anı defteri de bulunuyor. İsmini Rusça’da 'fabrika' anlamına gelen Zavot’tan alan köyün ismi daha sonra Boğatepe olarak değiştirilmiş.
'TÜRKİYE'NİN İLK VE TEK EKO MÜZESİ'
Kars’ta ilk gravyer peynirinin yapıldığı binada oluşturulan müze hakkında konuşan köy sakinlerinden Çağdaş Koçulu, “Bina 1880 yılında İsviçrelilerin kurduğu bir mandıradan dönüştürüldü. 2005 yılında muhtar, köylüler ve Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği’nin çabalarıyla derneğin ve köyün düğün dernek gibi toplantılarında kullanılmak üzere düzenledik. 2011 yılında Birleşmiş Milletler Bin Yıl Kalkınma Hedefleri fonundan aktarılan kaynakla restore ettik ve peynir müzesine dönüştürdük. Üç bölüm halinde düzenlediğimiz müzede Boğatepe ve Kars’ın gravyer ve peynir tarihini anlatan resimler ile yazılar yer alıyor. Burada eski peynir kalıpları, maya kalıpları, tartı ağırlıkları gibi peynir yapımıyla ilgili malzemeler yer alıyor. Müzenin hemen girişinde ise Boğatepe köyünde yetişen 650 tür bitkiden doğal şifa kaynağı olarak kullanılan 30’u sergileniyor” dedi.
‘İMECE USULÜ İLE MÜZEYİ KURDUK’
Atıl durumdaki binanın müzeye dönüştürülme sürecini anlatan Koçulu, müze yapılan binanın 1880 yılında İsviçreli peynir imalatçıları tarafından inşa edildiğini hatırlattı.
Koçulu, “Bina 1920 yılına kadar da gravyer imalathanesi olarak kullanılmış. Yaşanan savaşlardan dolayı bina daha sonra da kapanmıştır. Bina iki kattan oluşuyor. Alt kat gravyerin soğuk deposu, üst kat ise gravyer imalathanesi olarak kullanılıyordu. Bu bölge Osmanlı’ya geçtikten sonra köylüler İmece usulü ile gravyer üretmeye başlamıştır. 8 tane kazan var üst katta. 5 evin sütü bir kazanda, 10 evin sütü ise başka kazanda işlenmiş. Burası bir dönem köylülerin ortak imalathanesiydi. Bir süre sonra insanlar ayrılmış ve kendi özel imalathanelerini kurmuşlar. Burası da bakımsızlıktan atıl duruma düşmüştü. Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, 2005 yılında üst katı ortak kültür evine çevirdiler. 2011 yılında da içi yaklaşık yarım metre toprak dolan alt katı köylüler ortak bir şekilde temizledi. El arabaları, kürek ve kazmalarla buradan yaklaşık 20 kamyon toprak çıkarttık. Daha sonra zemine beton döküldü, duvarların ve restorasyonunu yaptık, bunun Birleşmiş Milletlerin (BM) destekleme fonuyla yaptık ve müze haline getirdik" diye konuştu.
'MÜZE KÖYLÜLERİN GETİRDİĞİ MALZEMELER İLE KURULDU'
Peynir ve gravyer yapımının ilk aşamasından son aşamasına kadar kullanılan kapların büyük bölümünün 100 yıl öncesine ait olduğunu belirten Koçulu, müze kurulduktan sonra köylülerin evlerinde bulunan ve mandıracılıkta kullanılan eski malzemeleri ve kapları müzeye bıraktığını dile getirerek, “Müze köylülerin getirdiği malzemelerden kuruldu. Köylüler bu malzemeleri 'evde kırılıp gitmesin' diye getirip müzeye hibe ediyorlar. Bu müze bir hafıza oluşturdu. Müze kurulduktan sonra insanlar da bir bilinç oluştu. Köydeki çocuklarda da müze bilinci oluştu, onlar da müzenin ne olduğunu biliyor. Dolayısıyla dışarıda gördükleri eski bir malzemeyi hemen getirip müzeye bırakıyorlar. Çocukların buraya bıraktığı bir sürü eşya var” dedi.