Türkiye’de Yedek İşgücü Ordusu üzerine bir inceleme
İşsizlik, Türkiye ekonomisinin en temel sorunlarından biridir. İşsizliğin ciddi oranda artması, kadınların iş gücüne katılım oranının oldukça düşük olması, genç işsizlik oranın yüksekliği, düşük ücretli, atipik ve enformel çalışma biçimlerinin yaygınlaşması Türkiye iş gücü piyasasındaki temel sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan işgücü piyasasının yapısı, ekonomiye etkisi ve işsizliğin nasıl tanımlanıp ölçülebileceği her zaman tartışma konusu oluşturmuştur.
Nursel Çelen
Ekim 2020’de Kor Kitap’ın Marksist Araştırmalar Dizisi’nden Senem Oğuz’un “Türkiye’de Yedek İşgücü Ordusu - kriz, işsizlik, ücret -” adlı yeni kitabı yayımlandı. Senem Oğuz bu kitabını Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde İktisat Anabilim Dalı'nda savunduğu doktora tezinden üretmiş ve Nuray Ergüneş Politik İktisat Ödülü'ne layık görülmüştür. Ayrıca çok kıymetli hocaların hocası Korkut Boratav da kitaba sunuş kısmı hazırlamıştır.
Bu kitapta Türkiye örneği üzerinden iş gücü piyasası, işsizlik ve işsizliğin ücretlerle ilişkisi, kapitalist üretim biçimine özgü yapıları ile ele alınmış ve Marx’ın göreli artı nüfus ve yedek iş gücü ordusu kavramıyla yeniden değerlendirilmiştir. Kitap üç bölümden oluşuyor ve ilk bölümde kuramsal ve tarihsel çerçevenin çizilmesine odaklanılmış ve iş gücü piyasasının 21.yüzyıldaki durumu özetlenmiştir. İkinci bölümde uluslararası standartlar, yedek iş gücü ordusu kategorileri, farklı iş gücü araştırma yöntemleri etrafında nüfus ve iş gücü sınıflandırması ve yeniden tanımlanmanın yöntemi tartışılmıştır. Üçüncü bölümde ise Türkiye iş gücü piyasası (iş gücü anketlerinin sınırlayıcılığı sebebiyle) 2004-2013 yılları için yedek iş gücü ordusu üzerinden incelenmiştir.
Oğuz, öncelikle AKP Dönemi'nde yapılan düzenlemeleri hatırlatarak yazısına başlıyor. Türkiye’de özellikle iş gücünün yeniden düzenlemesinin 2002 yılından sonra İş Kanunu’nda yapılan değişikliklerle şekillendiğini ve bu yönde atılan önemli adımlardan birinin 2003 yılında kabul edilen 4857 sayılı İş Kanunu olduğunu söylemektedir. Bu kanunla özel istihdam büroları arayıcılığla geçici iş ilişkisinin kurulması kabul edilmiş; taşeronluğun, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması kanunlaştırılmıştır. 2004 yılında kabul edilen başka bir karar da ise özelleştirmelerle işlerini kaybeden işçileri kapsayan ve sonrasında tarihe Türkiye’nin en büyük direnişlerinden birisi olarak geçen Tekel işçilerinin mücadele ettiği 4-C maddesi gelmektedir. 2003 yılında başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı, 2016 yılının sonuna doğru kanunlaşan Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği vb. esnek ve kuralsız çalışma biçimlerini yaygınlaştırmanın yolunu açan kimi yasalarla devam etmektedir. Daha sonra işgücü istatistiklerinde nüfusun sınıflandırılma biçimi, işsizlik yaklaşımının tarihsel ve kuramsal değişimi ele alınmış ve son olarak göreli artı nüfus ile yedek iş gücü ordusunun Marx’ın çözümlediği kuramsal çerçevesi çizilmiştir.
Oğuz, iş gücü piyasasına dair ülke çapındaki ilk istatistiklerin, 1800’lerde sadece çalışan nüfusunu belirlemeye yönelik yapıldığını ve günümüzdeki yaklaşım ve tanımlamalara ulaşılmasının 1930’lardan sonraya denk geldiğini söylemektedir. 1929 Büyük Buhran sonrasındaki kitlesel işsizlik hem kamuoyunun hem de devletlerin ilgisinin işsizliğe yoğunlaşmasına neden olmuştur. Bu tarihten sonra iş gücü istatistiklerinde yapılan değişiklikler, günümüzdeki istatistiklerin ve işsizlik yaklaşımının temelini oluşturduğunu söylemektedir.
Oğuz, yıllar içinde istatistiklerden izlenebilecek işsizlik tanımlarının değişimini ABD örneği üzerinden aşağıda yer alan tabloda özetlemiştir:
İstatistiklerdeki değişimler günümüzde de devam eden pek çok tartışmaya konu olmuştur. Oğuz, kuramsal yaklaşımlar açısından klasik ve neoklasik iktisat kuramlarında işsizlik ve nüfus tartışmalarını kısaca özetliyor. Oğuz’a göre Smith, Malthus, Ricardo, Keynes vb. kuramcıların sürdürdüğü tartışmalar; resmi ölçüt ve tanımları da değişime uğratmıştır. Özellikle Keynesyen yaklaşım, işsizliği müdahalesiz ve denetimsiz kapitalizmin bir sonucu olarak açıklamış; tam istihdam varsayımını ve ücrete bağlı iş gücü arzı kuramını ortadan kaldırmasa da gönülsüz işsizliğin var olduğunu kabul etmesiyle yeni bir yaklaşım geliştirmiştir. Bir yandan da bu iktisadi kuramların zayıflığını ve mevcut iş gücü yaklaşımının verimsizliğini tartışmak üzere Marksizm'in önemli kavramlarından“yedek iş gücü ordusu” ve “göreli artı nüfus”u açıklayarak devam etmektedir.
“Göreli artı nüfus ve yedek iş gücü ordusu Engels ve Marx tarafından kapitalist birikimi açıklarken pek çok kez ve farklı biçimlerde kullanılmışsa da bu kavramlar daha detaylı olarak ve kuramsal bir çerçeve içinde Kapital’in I. cildinde ele alınmıştır... Göreli artı nüfus kapitalist birikim sürecinde sermayenin kendisini genişletmesi için gerekli olandan çok daha fazla bir emekçi nüfusu kendisiyle birlikte durmadan üretmesi anlamına gelmektedir. Yedek iş gücü ordusu sermaye birikimi süreciyle yaratılan göreli artı nüfusla aynı anlama gelmemekle birlikte bu nüfusun büyük parçasını oluşturmaktadır. Marx, yedek iş gücü ordusu ile göreli artı nüfus arasındaki ayrımı, göreli artı nüfusun en dipteki tortusu olarak tanımladığı sefalet alanını açıklarken belirtmiştir. Buna göre aktif işgücünde yer almayıp çalışabilecek durumda olanlar ve sermaye birikiminin hızlandığı canlanma dönemlerinde aktif işgücü ordusuna katılabilenler olarak belirtmiştir.”
Dolayısıyla yedek iş gücü ordusu sermaye birikimin hızlandığı dönemlerde, iş gücü piyasasına çekilip birikimin yavaşladığı dönemlerde iş gücü piyasasından itilebilenken göreli artı nüfus ise iş gücü piyasasından tamamen dışlanmış ve çalışamayacak durumda olanları da kapsamaktadır.
Oğuz "Göreli artı nüfus ve yedek iş gücü ordusu kavramları, kapitalizmin bir yandan sermaye birikirken diğer yandan sermayenin ihtiyaçlarına göre fazlalık haline gelen bir nüfusu da farklı biçimlerde biriktirdiğini anlatmaktadır." der. Bu nedenle göreli artı nüfusun ve bu nüfusun iş gücü piyasasına çekilip itilen kısmını oluşturan yedek iş gücü ordusunun farklı biçimleri, günümüzdeki iş gücü piyasasının yapısını tahlil etmede oldukça açıklayıcı olduğunu, resmi oranlara ve istatistiklere bağlı bir iş gücü piyasası analizinin kısıtlayıcılığını aştığını söylemektedir. Bu tartışmada göreli artı nüfusun durgun, akıcı, saklı ve yoksul kategorileri ile yedek iş gücü ordusu arasındaki ilişki, farklı yedek iş gücü ordusu biçimlerinin birbiriyle ilişkisi, ücretli ve ücretsiz kadın emeğinin yedek iş gücü özelliği, bunda ataerki ile kapitalizm arasındaki karşılıklı ilişkilerin etkisi ve resmi iş gücü kategorileri kullanılarak bu farklı biçimlerin nasıl belirleneceği anlatılmaktadır. Ayrıca Hane Halkı İş Gücü Anketleri kullanılarak yedek iş gücü ordusu ve farklı biçimlerinin belirlenmesi daha ayrıntılı biçimde ele alınmıştır.
Son bölüm olan üçüncü bölüm ise uygulamaya ayrılmıştır. Yedek iş gücü ordusunun gözlemlenmesi, ücretlerle ilişkisi ve sektörel farklılıkları nicel yöntemlerle ele alınmıştır. Verilerin kısıtlayıcılığı nedeniyle 2004-2013 yılları arası incelenmiştir. Özellikle 2008 küresel krizinin yaşandığı yıllara ait verileri içermesi bakımından yedek iş gücü ordusunun genel yapısı hakkında çıkarım yapmamıza olanak sağlamıştır.
Oğuz, bu on yıllık sınırlı tarih aralığı ve sınırlı verilerle Türkiye’deki göreli artı nüfus ve yedek iş gücü ordusunu gözlemlemeye çalışmıştır. Korkut Boratav’ın belirttiği gibi: “Marx’ın kapitalizm çözümlemesinin kuramsal kilit taşlarından biri olan yedek emek ordusu kavramını açık seçik biçimde tanımlamayı üstlemek güç bir iştir. Ben bu işi hakkıyla yaptığını düşünüyorum.” Oğuz’un bu zorlu çalışması, Türkiye’de emek çalışmaları alanına gerçekten önemli bir katkı sağlamaktadır.
KÜNYE: Türkiye’de Yedek İşgücü Ordusu - kriz, işsizlik, ücret -, Senem Oğuz, Kor Kitap, 2020, 168 sayfa.