TİP'ten dünü, bugünü ve yarını ile Akbelen raporu
TİP, Akbelen Ormanı'nda devam eden çevre katliamına ve şirketin propagandalarına karşı rapor yayımladı. Uzun yıllardır süren mücadele deneyiminin aktarıldığı raporda, emek ve ekoloji politikalarına ilişkin öneriler de yer aldı.
İleri Haber
Muğla'nın Milas ilçesine bağlı İkizköy'de, Limak Holding ve IC Holding'in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen santrallerin kömür sahasının genişletilmek istenmesine karşı başlatılan Akbelen direnişi sürerken, Türkiye İşçi Partisi tarafından konuya ilişkin bir rapor hazırlandı.
TİP Kent ve Ekoloji Bürosu, TİP Emek Bürosu ve TİP Muğla İl Örgütü'nün ortak çalışması ile ortaya çıkan raporda, Akbelen Ormanı'ndaki doğa katliamı ve şirketlerin rant odaklı politikalarına değinildi.
"Akbelen Ormanı'nın katli, şirket yalanları, emek-ekoloji politikaları için öneriler raporu" başlığıyla yayımlanan ve bölgedeki hukuki ve toplumsal mücadelenin geçmişine de yer verilen raporda, öneriler de sıralandı.
1996 YILINDA VERİLEN VE HALA UYGULANMAYAN KARAR
Kömür sahası genişletilmek istenen Yeniköy Termik Santrali'nin 1986 yılında, Kemerköy Termik Santrali'nin ise 1993 yılında devreye alındığı belirtilen raporda; 1996 yılında Aydın İdare Mahkemesi tarafından Yatağan Termik Santrali'ni de kapsayacak şekilde kapatma kararı verildiği kaydedildi. Çevreye verilen zararın mahkemenin kapatma kararına gerekçe olduğu aktarılırken, söz konusu karara karşın santrallerin faaliyetlerine devam etmesi üzerine 2005 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen karara da dikkat çekildi.
Söz konusu AİHM kararı, kapatma kararını uygulamayan yetkililere karşı 10 avukat tarafından yapılan başvuru sonucu, Türkiye'nin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği yönündeki kararı içeriyor.
'ÇED SÜREÇLERİ İŞLETİLMEDİ'
1980'li yıllarda inşa edilerek işletmeye alınan santrallerde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci işletilmediği vurgulanan raporda, Yeniköy ve Kemerköy'deki santrallerin özelleştirilerek YK Enerji'ye devredildiği 2014 yılında da ÇED sürecinin işletilmediği kaydedildi.
YK Enerji'nin madencilik faaliyetleri için özelleştirme ile birlikte ruhsatlandırılan bölgede; ormanlık alan, köyler, arkeolojik alanlar, zeytinlikler ve tarım arazileri bulunduğu belirtildi. Yaklaşık 3 haftadır süren direnişe konu olan Akbelen Ormanı'nın da genişletilmek istenen maden sahası içinde yer aldığı hatırlatıldı.
'3 KÖY TAMAMEN, 8 KÖY KISMEN YOK EDİLDİ'
Raporda, bölgedeki yıkımı ortaya koyacak şu veriler de paylaşıldı:
"Milas'taki kömür ocakları işletme ruhsat sahaları içerisinde 29 köy bulunuyor. Şu ana kadar yaklaşık 23 bin hektarlık ruhsat sahası içinde 3 bin 400 hektarlık alan termik santraller ve kömür ocakları tarafından yok edilmiştir. Bu alanda kalan köylerden 3'ü tamamen, 8'i ise kısmen yok edilmiştir."
DAVA SÜRECİ
Akbelen direnişi öncesi sürece ve köylülerin mücadelesine de yer verilen raporda, dava süreci şöyle özetlendi:
"Kasım 2020 tarihinde Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan alınan orman tahsisi ile açık maden işletme izninin iptali için İkizköylüler dava açtılar. Dava sürerken Nisan 2021 ve Temmuz 2021 tarihlerinde ormana ağaç kesimi için saldırıda bulunuldu. Son saldırıda 30 ağaç kesilmesine rağmen kesim durduruldu ve Akbelen‘de çadırlı bir nöbet başlatma kararı alındı. Ağustos 2021’de Türkiye’de ve dünyada büyük orman yangınları ile boğuşulan bir dönemde, YK Enerji yine ağaç kesimine yeltendi ve 105 ağaç köylüler yetişinceye kadar kesildi. Devam eden hukuki süreçte mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi ve YK Enerji’nin mahkeme devam ederken “ağaç kesmesinin geri dönülemeyecek zararlar” oluşturduğu gerekçesi ile uygulamanın hukuka aykırı olduğunu tescilledi.
Mahkemede 1. bilirkişi heyeti raporu İkizköy Çevre Komitesi’nin lehine karar vermişken, YK Enerji'nin itirazı üzerine mahkeme yeniden bilirkişi keşfine kararı verdi. 2. bilirkişi keşfinde köylülerin avukatına hakaret edilmesi üzerine keşif yapılamadı ve bilirkişi heyetinin iptali istendi. Kasım 2022’de 3. bilirkişi heyeti “kamu yararı için orman kesilebilir” gibi skandal bir kararı verdi ve 'yürütmeyi durdurma' kararı kaldırıldı."
'YALANLAR VE GERÇEKLER'
TİP'in raporunda, "YK Enerji'nin yürüttüğü yalan propagandası ve gerçekler" başlığı ile şirketin, gerçek dışı bir profil çizdiğine işaret edildi. Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir'ın Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Mütevelli Heyeti'nde olduğu hatırlatılırken, şirketin, uluslararası platformlarda da çevre ve iklim krizine dair konularda sorumlu hareket etmeyi taahhüt ettiği kaydedildi.
Konuya ilişkin bazı örneklerin de yer verildiği bölümün ardından, Akbelen'de yıkımın devam ettiği esnada bazı gazetelerde yer alan reklam da hatırlatıldı. "İşçilerin ağzından" verilen reklam ile yok edilen ormanın, istihdam sorununun arkasında gizlenmeye çalışıldığı belirtildi.
'TEMİZ VE SAĞLIKLI YAŞAM, SANTRALDE ÇALIŞAN EMEKÇİNİN DE HAKKI'
İlgili bölümde, "YK Enerji’nin esas amacı, ekolojik yıkımda, doğa ve emek sömürüsündeki payının geri planda kalması, hatta hiç görünmemesidir. Oysa madende ve termik santralde çalışan emekçinin de temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ihlal edilmektedir" ifadeleri de yer aldı.
Kaz Dağları'nın Alamas Gold isimli şirket için ranta açıldığı dönemde Çanakkale Valisi olarak görev yapan Orhan Tavlı'nın şimdi ise Muğla Valisi olarak yaşam savunucularını "provokatörler" diyerek hedef aldığı hatırlatıldı.
Türkiye'deki ormanlarda yaşanan yıkıma dair basına yansıyan haberlerden verilerin de paylaşıldığı raporda, Türkiye'nin imzacısı olduğu uluslararası anlaşmalarda verdiği taahhütleri de yerine getirmediği vurgulandı.
'BİR ARADAYIZ'
Raporun "Emek ve ekoloji mücadelesi: Bir aradayız" başlıklı bölümünde, YK Enerji'nin, bölgenin "en büyük ve en iyi işvereni" olduğuna dair iddiaa bulunduğu belirtildi ve "YK Enerji, protestolar sebebiyle termik santraller ve ona kömür sağlayan madenler kapatılırsa yöre insanlarının işsizlik ve açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklarını propaganda etmektedir" denildi.
'YK ENERJİ, İŞÇİ VE KÖYLÜYÜ KARŞI KARŞIYA GETİRMEYE ÇALIŞIYOR'
Söz konusu propagandaya karşı şirket çalışanlarının yaşam koşullarına ve sorunlarına dikkat çekildi ve daha önce de gündeme gelen şirketin işçilere yönelik hak gaspları hatırlatıldı.
"İşçilerin haklarını savunmak üzere bulundukları mevkileri kaybetme korkusuyla, pozisyonlarını kullanan kimi sendika temsilcileri, işçileri de baskı altına alarak, şirketin insan kaynakları ve halkla ilişkiler birimi gibi işlev görmektedirler" sözlerine yer verilen raporda, bölgenin tarımsal zenginliğine de dikkat çekilerek şu ifadeler kullanıldı:
"Madenler ve termik santraller kapatılırsa buralarda çalışan işçiler işsiz kalacak söylemi, YK Enerji’nin kullandığı işçi ve köylüyü ekmeği için karşı karşıya getirmeye çalışan söylemdir. Oysaki madenlerde ve termik santrallerde çalışan işçiler için güvenli bir gelecek sağlanabilir.
Yaşadığımız bölge bin yıllardır dünyanın ticari değeri en yüksek zeytin, zeytinyağı, üzüm, pamuk, incir gibi tarım ürünlerini üretmektedir. Ancak bu toprakların köylüleri yer üstünün olağanüstü verimliliğinden giderek daha az pay almaktadır. Yerli halk; yanlış tarım, çok uluslu şirketler, ticaret, çevre ve gıda politikaları sonucu geçimlerini tarımdan sağlayamamaktadırlar. Madenlerin ve termik santrallerin işçileri haline gelmektedirler. Termik santraller ve madenlerse halkın yaşam alanını yaşanılamaz ve tarımdan geçim sağlanamaz hale getirmektedir."
Bölgedeki madenlerin kapatılmasına yönelik taleplerle birlikte emekçilere yönelik yeni istihdam biçimlerinin hayata geçirilmesi gerektiğin de ifade edilen raporda, dünyadaki örnekler ve önerilere de yer verildi.
'FOSİL YAKITLARDAN ÇIKIŞ İÇİN TARİH BELİRLENMELİ'
Raporun sonuç bölümünde, atılması gereken adımlara ilişkin şu ifadeler yer aldı:
"Türkiye’nin en kirli 3. ve 6. sıradaki termik santralleri olan Yeniköy ve Kemerköy Santralleri’nin Danıştay ve AİHM kararları doğrultusunda kapatılmasını talep ederken, bu bölgede çalışanları ve yaşayanların en yoğun biçimde etkileneceğini biliyoruz. Bunu göz önüne alarak, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzaladıktan sonra verdiği taahhütlerle ilgili girişimler bir an önce başlamalıdır.
Fosil yakıtlardan çıkış için tarih belirlenmeli ve tutarlı bir çıkış planlaması yapılmalıdır.
Kazanımların hakkaniyetli ve kapsayıcı bir şekilde dağıtıldığı, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün de kabul ettiği artırılmış ekonomik ve politik güçlendirme sağlanmalıdır.
İyileştirilmiş sağlık ve esenlik, şoklara ve afetlere karşı dayanıklılık gözetilmelidir.
Beceri geliştirme ve istihdam imkanlarına erişim yoluyla en kırılgan durumda olanlara yarar sağlayacak çalışmalar öncelenmelidir.
Boşalan maden alanları derhal rehabilitasyon sürecine sokulmalıdır.
Hala içinde yaşam alanı olan maden ruhsatları derhal iptal edilmelidir.
Maden için verilen orman tahsis izinleri derhal iptal edilmelidir.
Çalışanların ve bölge halkının termik santrallerden doğan tüm sağlık sorunlarının masrafları karşılanmalıdır.
Fosil yakıtlardan çıkarken bölgenin geçireceği dönüşüme yerel halkın katkı koyabileceği demokratik zeminler oluşturulmalıdır.
Şimdiye kadar termik santraller nedeniyle bozulan yaşam alanları kaynaklı 3 köy tamamen, 8 köy ise kısmen yok olmuştur. Bu köylerden göç etmek zorunda kalan yerel halkın maddi manevi zararları hakkaniyetli şekilde karşılanmalıdır."
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.