Sosyolojinin gerçek misyonu

Sosyolojinin gerçek misyonu

Sosyolojinin misyonu güçsüzlere güç vermektir. Bu yetenek olmadan sosyoloji toplumsal dünyayı anlamada kendi güçsüzlüğünü kabul etmek zorunda kalacaktır.

Ufuk Akkuş

Dünya ile bağlantı kuramayan ve insan yaşamlarından kopuk, yalıtılmış bir sosyolojik anlayışın yerine farklı bir sosyoloji anlayışı öneren Bauman “Sosyoloji Ne İşe Yarar?” adlı kitabında sosyoloji ile toplumsal dünya arasına dikilen bariyerleri devirme çabasına girişiyor. Bauman’a göre sosyoloji ne işe yarar sorusu özellikle sorulmaya değerdir. Çünkü sosyoloji neredeyse diğer tüm entelektüel çalışma sahalarından farklıdır. İçlerinden çoğu incelemek üzere eğildikleri dışardaki nesneleri tanımlayabilirken sosyoloji bunu yapamaz. Sosyolojinin kendisi keşfetmeye çalıştığı toplumsal dünyanın ayrılmaz bir parçasıdır. Sosyolojinin keşfetmeye çalıştığı sosyal dünyanın ayrılmaz parçası olduğunun yadsınması sonucunda iç gözlemler gerilemiş, bulgular bayağılaşmış ve iktidarın ayartıcılığına teslim olunmuştur. Sonuç ilgisizlik olmuştur. Dünya ve sosyoloji yoluna ayrı kulvarlarda yoluna devam etmişler ve nadiren bir araya gelmişlerdir.     

Bu anlayışa karşı alternatif geliştiren C. Wright Mills, sosyolojik tahayyülü sosyolojiden ayırmış ve ikincisine ait pratiklerin ilkiyle hiçbir zorunlu bağının olmadığını göstermiştir. Mills kişisel sıkıntıların ayrılmaz biçimde kamusal meselelerle nasıl bağlantılı olduğunu gösterir. Sosyolojik tahayyül kişisel olanı politik hale getirir. Sosyolojik tahayyülden yoksun bir sosyoloji ancak bilgi sunabilir. Ancak dünya şimdiden baş edebileceğinden daha fazla bilgi ile doludur. Dünya bilgiden ziyade hikaye açısından zayıflamıştır, hikayelerin zayıfladığı yerde insanların yaşamlarını anlamlandırma becerileri zayıflar. Bunun üzerine, Mills’in deyimiyle kendilerini kapana kısılmış hissederler. Dolayısıyla kişisel yaşamların ve bireysel biyografilerin tarihsel olaylar ve yapısal süreçlerle yakından bağlantılı olduğunu göstermek sosyolojik tahayyülün işidir.

Bauman’ın bu kitabı Ocak 2012 ile Mart 2013 arasında Michael Hviid Jacobsen ile Kith Tester’ın Bauman’la yaptığı dört söyleşiden oluşmaktadır. Sırasıyla sosyoloji nedir, neden yapılır, nasıl yapılır ve neyi değiştirir şeklinde tematik bölümlerde düzenlenmiştir. Söyleşiyi gerçekleştirenler kitabın geneli boyunca hedefinin, sosyologları Bauman’ın eserlerindeki ahlaki ve politik mesajlara uyarlamaya teşvik etmek olduğunun altını çizmişlerdir.

Bauman’a göre edebiyat ve sosyoloji kardeştir. İlişkileri rekabet ve karşılıklı desteğin karışımıdır. Issız bir adaya bırakılacak olsa Bauman’ın yanına alacağı kitapların sadece romanlar (Robert Musil, Georges Perec ve Jorge Lois Borges) olacağını söylemesi ve sosyolojik tahayyüllerinin oluşumunda edebiyat ve kurgunun (Talcott Parsons’un sosyolojik çalışmalarından daha yoğun bir şekilde) yardımcı olduğunu vurgulaması edebiyata verdiği önemi gösteriyor. Eğer gerçek yaşama ait hakikatin peşindeyseniz Franz Kafka, Musil, Borges, Perec, Milan Kundera, Michel Houellebecq gibi kişilerin sözlerinden anlam çıkarmaktan daha iyi bir tercih olamaz. Dünyada var olma biçimlerinde saklı hakikati bulma ve hala keşfedilmemiş göz ardı edilen, ihmal edilen ve gözlerden gizlenmiş alternatifler hakkında bir şeyler öğrenme dürtüsüyle hareket eden okurlarınızla iş birliği yapmak istiyorsanız mesajınızı onlara yöneltmeniz, mesajınızı deneyimlerini söze dökmelerini sağlayacak bir dille oluşturmanız ve deneyimle ilişkili olan tanıdık meselelere odaklanmanız gerekir.

Romanların yanı sıra Bauman için önemli bir esin kaynağı da Marx’ın düşünceleridir. Frankfurt Okulu Marksistlerinden Adorno’nun uyarılarını ilk yazıldığı dönem kadar güncel olarak değerlendirir. Adorno’ya göre; Marx’ın insanlığa affedilmez bir şekilde düşman bir dünyaya yönelttiği suçlamalar güncelliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir ve özgün özgürleştirme arzularının gerçek dışı olduğunu gösteren kesin kanıtlar kimse tarafından gösterilememiştir. Istırap, korku ve tehditlerin hiç azalmayan mevcudiyeti, gerçekleşmesi imkansız düşüncelerin kenara atılmaması gerektiğini şart koşmaktadır. Bauman, hayatı acılı, hatta yaşanmaz hale getiren mekanizmaların farkına varmanın onları etkisizleştirmek demek olmadığını, çelişkileri açığa çıkarmanın onları çözmek demek olmadığını söyler. Sıkıntını kökenlerini kabul etmekle bunları ortadan kaldırmak arasında uzun ve dolambaçlı yollar vardır ve ilk adımı atmak sonraki adımların atılacağını garanti etmez. Yine de başlangıçların taşıdığı hayati önemi, bireysel düzlemde çekilen sıkıntılarla onları üreten kolektif koşullar arasındaki sebep-sonuç bağlarıyla oluşmuş karmaşık ağı ortaya çıkarmanın önemi yadsınamaz. Bu bağlamda, Bourdieu’nun şu yorumunu hafızaya kazımak ve elden geldiğince en iyi şekilde hayata geçirmenin gerekliliğine değinir: ”Hayatını toplumsal dünyayı incelemeye adama  şansı olanlar, gelecek dünyanın umudunu bağladığı mücadeleler karşısında tarafsız ve kayıtsız kalamaz.”

Sosyoloji ile uğraşmak Bauman’a göre yaşamı ifa etmenin bir yoludur. Dünyayı yani insanların paylaştığı bu ortak meskeni, içine girerken bulduğunuzdan biraz daha iyi bir koşulda bırakmak adına, iyi yapılmış bir işin getireceği memnuniyete ulaşma yoludur. İnsanın sosyalliği sosyologlar için farkı yaratan esas farklılıktı. Mills’ten çok önce Albion Small, sosyolojinin toplumu iyileştirme arzusu içinden doğduğuna işaret etmişti. Bauman, İnsan yaşamının kalitesi için bir şeyler mi yapmak istiyorsunuz? diye sorar ve işe insanların içinde yaşadığı toplumun kalitesiyle ilgili bir şeyler yaparak başlama önerisinde bulunur. Bugünlerde iyi yaşam fikri, iyi topum fikrinden kesip çıkarılmıştır ve bireysel kaygılarla bireysel icraata konu olan kendi işini kendin yap türü bir şey olmuştur. Artık toplumu iyileştirme meselesi değil, ümitsizce yaşanmaz hale gelen bir toplumsal ortam içinde görece konforlu bir alan inşa etme veya bulma meselesidir. Beşeri koşullarda yaşanan köklü değişimler sosyolojinin karşısına mesleğini yeniden düşünme ve yeniden düzenleme ihtiyacını çıkarmaktadır.

Sosyologları, dünyaya seslenmek için kullanılan bir yöntemin etkin özneleri olarak tanımlamaya teşvik eden “Sosyoloji Ne İşe Yarar Kitabı” Bauman’ın düşünce dünyasını bir dizi söyleşi aracılığı ile önümüze seriyor.

 

KÜNYE: Zygmunt Bauman, Sosyoloji Ne İşe Yarar? İngilizceden çev: Akın Emre Pilgir, Ayrıntı Yayınları, 2021, 153 Sayfa.

DAHA FAZLA