Sonsuzluğun bir günlük tarihi

Sonsuzluğun bir günlük tarihi

Can Yayınları tarafından okurlarıyla buluşan, Borges’in Sonsuzluğun Tarihi, Alçaklığın Evrensel Tarihi ve Atlas; Felsefe, Edebiyat ve inanç tarihinden fikirleri sentezleyerek kendi yaratığı evrende sonsuzluk, gerçeklik ve alçaklığın tarihini ustaca kaleme alıyor.

Şadi Erarslan

Nietzsche şöyle yazar: ‘’ Ayın ışığında gövdesini sürükleyen bu örümcek, ayın ışığı ve kapının önünde durmuş sonsuzluk hakkında fısıldaşan sen ve ben geçmişte bir zaman diliminde rastlaşmış olamaz mıyız? Ve bu uzun bu titrek yolda yinelemeyecek miyiz, yeniden yeniden olagelmeyecek miyiz sonsuzca’’

Sonsuzluk, kimileri için sevinç ve heyecana sebep olsa da kimilerine sorulardan ve soruların cevaplarından öteye gitmez. Birçok düşünürün kafa yorduğu, olma ihtimalini tartışmaya açtığı ve bu yönde geliştirdikleri fikirler felsefe tarihinde fazlaca yer kaplar. Sonsuzluk denildiğinde akla gelenlerin en başında ise yaşananların tekrar yaşanma ihtimalidir. Aristoteles ve Platon’un yine ders verdiği, Sokrates’in şölenlerde yeniden sahip olduğu mefhumları tartışmaya açması muhtemeldir. Ve tarihin derinliklerinde yatan insanlığın kâbusu, alçaklığın tarihini yazmış kişilerin yeniden hortlaması dünyanın tekrardan kaldıramayacağı olaylardır. Jorge Luis  Borges, felsefe tarihinde öne sürülmüş sonsuzluğa dair yazıla gelmiş tüm önermelerin sıralayarak ve yeniden tartışmaya açarak hem alçaklığın tarihi nasıl ve kimler tarafından yazıldığını hem de bizi dünyanın çeşitli yerlerine seyahate çıkarıyor.

Can Yayınları tarafından okurlarıyla buluşan, Borges’in Sonsuzluğun Tarihi, Alçaklığın Evrensel Tarihi ve Atlas; Felsefe, Edebiyat ve inanç tarihinden fikirleri sentezleyerek kendi yaratığı evrende sonsuzluk, gerçeklik ve alçaklığın tarihini ustaca kaleme alıyor.

ALÇAKLIĞIN EVRENSEL TARİHİ

Neyin ne olduğunun anlaşılmadığı, maskelenmiş yüzlerin çevirdiği gizli oyunların ve çözmenin hayli meşakkatli olduğu bu oyun düzeneğinin içerisine hapsedilmiş insan türü olarak çok zor zamanlar yaşamışızdır. Kimimiz bir avuç hırsız ve gaspçının eline düşmüşüzdür, kimimiz hiç tanımadığımız insanların tanrısallığı karşısında tanımadığımız coğrafyalarda yaşamımızı sürdürmek zorunda bırakılmışızdır ve kimimizde sebepsiz yere yakılıp öldürülmüşüzdür. Borges, Alçaklığın Evrensel Tarihinde ele aldığı ve kendi ironisiyle yeniden kurguladığı; doğudan tutun batıya kadar uzattığı edebi kurgusu, çok ağır bir sözcük olsa da ‘alçaklığın’ karşılığını karşılayacak kurgu ve ustalığa sahip.  Alçaklığın değişik türlerini konu edinen Borges, kişilerin alçaklığı, siyasilerin alçaklığı, yeraltı dünyası, kan ve intikamı eserinin her sayfasına ‘alçaklık’ her an karşımıza çıkacak şekilde kurgulamış. İmgelerin sözcüklere nasıl döküldüğünü görmek ve hayatımızın her anında bir ‘alçaklıkla’ karşılaşma ihtimali bu kitapta.

SONSUZLUĞUN TARİHİ

Zamanın döngüsünü ve doğasını anlamak, zamanın neyi kapsayıp neyi kapsamadığını ve tanrının bunun neresinde olduğunu anlamak düşünürlerin ortak sorunu haline gelmişti. Modern bilimin henüz ortaya çıkmadığı, Antik Yunan düşünürlerin kafasını kurcalayan ve sonrasında tartışmaların merkezinde yer alacak bir sorun haline gelecekti. Sonsuzluk kimilerine göre yeniden dirilmek, kimilerine göre ise bu hayatı tekrar yaşamak. Bir arketip olarak sonsuzluğun bir kopyası olacak olan zamandır. Borges, Sonsuzluğun Tarihi eserinde felsefe de zaman, sonsuzluk ve tanrının zamanın neresinde durduğu ve zamanın ne zaman başladığı sorularını tekrar ele alarak kendine has anlatımıyla tekrar tartışma konusu yapıyor. Gerçek olanı algıladığımız, muhtemel olanları tasavvur ettiğimiz ve zamanın kapsadığı bu zaman dilimleri eylemlerimiz ve hareketlerimiz neticesinde farkına vardığımız şeylerdir. Bunların yeniden yaşanıp yaşanmaması da muhtemel olandır. Nietzsche’nin bengi dönüşü ile kastettikleri ve ihtimal verdikleri ise kocaman bir muammadır. Borges’in, Teolojik ve metafizik sorunları tekrar konu edinerek yepyeni bir sırayla önümüze koyması ve İngiliz, İskandinav şiirlerinin içerdiği metaforları incelemesi; ölümsüzlüğü ve sonsuzluğu kendisiyle özdeşleştiğini gösteriyor bu kitapta.

ATLAS

Bilinmeyeni keşfetmek yalnızca bilim insanlarına özgü bir durum değildir. Bazen bir şairin, bir ressamın veya bir müzisyenin dokunuşu bilimin uzanmayacağı yerlere uzatır elini. İmgeler sözcüklerle buluşur ve her kesin sıradan gördüğü şeyler bir sanat eserine dönüşebilir. Borges’in Atlas eserinde yaptığı tam olarak budur. İnsanların her gün önünden geçtiği, bir taş parçası olarak gördüğü veya kalabalıkların istilasına uğramış olarak gördüğü şehirler, kırlar Borges’in sözcükleriyle yılların eskittiği ruhun tekrar bedenine dönüşü gibidir. Söz ve imgelerin dans ettiği bu kısa ama uzun deneyim bizi dünyanın her yerine seyahate çıkarıyor. Atlas, Borges ile eşi María Kodama’nın, dünyanın dört bir köşesinde sesleri, dilleri, kentleri, bahçeleri, tarihi ve insanları keşfedişlerinin sonucunda ortaya çıkan bir atlas. İstanbul, Venedik, Atina, Cenevre, Roma, Paris ve Madrid gibi şehirlerin görüntüleriyle Borges’in metinlerinin buluştuğu bir harmoni.

Borges, sonsuzluk ve alçaklığın tarihini sentezleyerek tasvir ettiği bu eserler; geçmişi, şimdiyi ve geleceği yeniden kurgulayarak bir arketip oluşturuyor. Zamanın dışında bir zamanı aralamak ve evrenin, insanın dilini öğrenmek isteyen okurlar için başvuru kitapları.

 KÜNYELER:

1)Alçaklığın Evrensel Tarihi, Jorge Luis Borges, Çev. Süleyman Doğru, Can Yayınları, 104. Sayfa.

2) Sonsuzluğun Tarihi, Jorge Luis Borges, Çev. Saliha Nilüfer, Can Yayınları, 136. Sayfa.

3) Atlas, Jorge Luis Borges, Çev. Emrah İmre, Can Yayınları, 112. Sayfa.

DAHA FAZLA