Siyasetin dününü ve bugününü anlamak: Gramsci Çağı
Thomas ise bu kavramların geçmişinin izini sürüyor ve Gramsci’nin özgün katkısını tespit ederek onun felsefe tarihindeki konumunu ortaya çıkarıyor. Bunu yaparken Gramsci’nin Machiavelli, Kant, Hegel, Croce, Spinoza gibi düşünürlerle ilişkilerini, onlara yaptığı eleştirileri ve bu eksende Gramsci’nin düşüncelerini okuyucuya bütünlüklü bir şekilde aktarıyor.
Burak Çetiner
Marksizmin tarih sahnesindeki yeri Marx’ın ölümüyle son halini almış, dogmatik bir doktrin halinde ele alınamayacak kadar derinlikli ve kapsamlı bir dünya görüşü olarak korunuyor. Geçmişten bugüne Marksizm; teorik ve pratik olarak birçok düşünür, siyasetçi ve militanın katkıları ile zenginleşmiş bir yapı. Ona en özgün katkılardan birini yapan da şüphesiz İtalyan Marksist Antonio Gramsci olmuştur. Faşist Mussolini rejimi savcısının “Bu beynin çalışmasını 20 yıl boyunca engellemeliyiz.” dediği, İtalyan Komünist Partisi’nin kurucu önderlerinden komünist militan Gramsci…
Tutsaklığı boyunca kaleme aldığı 33 defterden oluşan Hapishane Defterleri hala keşfedilmemiş yanlarıyla beraber Marksist düşüncenin önemli bir gelişkinlik kazanmasını sağlıyor. Yazar Peter D. Thomas bu kitapta, Hapishane Defterleri’nin detaylı incelemesiyle birlikte hem Gramsci’ye getirilen eleştirilerin analizini yapıyor hem de Gramsci’nin düşüncesinin temel kavramlarını tarihsel perspektif ışığında inceleyerek bugünün siyasetinin sınıfsal bir düzlemde anlaşılabilmesi ve üretilebilmesi için önemli veriler sunuyor.
Thomas, “Marksizmin son büyük tartışması” olarak andığı Gramsci-Althusser tartışmasını ve özne-yapı diyalektiğini ele alarak Althusser’in eleştirilerinin bir eleştirisini okuyucuyla paylaşıyor. Benzer şekilde Perry Anderson’un Gramsci: Hegemonya Doğu/Batı Sorunu ve Strateji (The Antinomies of Antonio Gramsci) kitabındaki eleştirileri de inceleyerek tatmin edici yanıtlar üretiyor.
Buna ek olarak bir yandan Hapishane Defterleri’nin diline ve filolojik özelliklerine dair önemli yorumlarda da bulunuyor. Gramsci’nin, hapishane koşulları bahane edilerek açıklanan metinsel kullanımlarının aslında çok daha farklı yorumlanması gerektiğini şu cümlelerle açıklıyor: “Hapishane Defterleri hiçbir parçası tamama erdirilmemiş bir çalışmadır. Gramsci’nin düşüncesinin yok olmuş hakiki metnini bulmaya çabalamak yerine Gramsci’nin hapishane projesinin bitirilemeyecek olduğu için bitirilmediğini kabul etmek daha yararlıdır.”
Gramsci, “hegemonya”, “mevzi savaşı”, “pasif devrim”, “Praksis felsefesi” gibi farklı düşünsel geleneklerden gelen kavramları Marksizm içinde yerli yerine oturtarak onlara yeni ve özgün anlamlar kazandırıyor. Thomas ise bu kavramların geçmişinin izini sürüyor ve Gramsci’nin özgün katkısını tespit ederek onun felsefe tarihindeki konumunu ortaya çıkarıyor. Bunu yaparken Gramsci’nin Machiavelli, Kant, Hegel, Croce, Spinoza gibi düşünürlerle ilişkilerini, onlara yaptığı eleştirileri ve bu eksende Gramsci’nin düşüncelerini okuyucuya bütünlüklü bir şekilde aktarıyor. Bunun yanında Gramsci’nin özgün kavramsallaştırmalarından olan Bütüncül (Integral) Devlet, Sivil-Siyasal Toplum gibi birçok düşünsel katkısının değerlendirmesini de ihmal etmiyor.
Thomas’ın kitap boyunca öne sürdüğü tezlerden biri de Gramsci’nin mirasına sahip çıktığını iddia edenlerin onun düşüncesini manipülatif bir şekilde ele aldıkları ve onlar üzerinden Gramsci’yi eleştirenlerin suçluyu yanlış yerde aradıkları. “Praksis felsefesi Marksizm’den ne (bazı post Marksistlerin umdukları veya ortododoksinin kimi kendinden menkul savunucularının suçladıkları gibi) farklıdır, ne de (Togliatti-Platone tarafından hazırlanan basımda iddia edildiği gibi) onunla özdeştir.”
Gramsci’nin çarpıtılması sonucunda ortaya çıkan siyasi perspektifler yer yer Marksizm’den kopan reformist geleneğin sığındığı bir liman haline geliyor. Yazar ise bu durumu;
“Gramsci istemeden bir kez daha savaş sonrası dönemin sol sosyal-demokrat ortak duyusunun ardındaki kuramsal güç olmuştur” cümlesiyle ifade ediyor.
Peter D. Thomas’a göre Gramsci’nin bu çalışmasının özü kısaca “burjuva ‘bütüncül devleti’nin ‘organik krizi’ veya ‘pasif devrimi’ çağında yeterli bir proleter hegemonyası kuramı arayışı” biçiminde nitelenebilir.
Kapitalizm çağının mevcut devlet ve toplum yapısını çözümlemek için önemli bir başlangıç noktası çizen Antonio Gramsci’nin düşüncesi derinleştirildiği ölçüde Komünist siyasetin bugün de önünü açacak bir perspektif sunuyor. Thomas ise bu düşüncenin bugüne taşınmasında mütevazi bir katkı sunarak Gramsci’nin geniş kitlelerce kavranabilmesi için değerli bir yapıt ortaya koyuyor.
Kitaba dair olumsuz olarak algılanabilecek ve okuyucuyu zorlayacak tek yön ise yazarın felsefe tarihinin derinliklerine sıkça girerek kullandığı kavramlar, zira bu felsefe eğitimi olmayan bir okuyucu için yer yer ağır bir dil ortaya çıkarabiliyor. Ancak bu kadar kapsamlı ve derinlikli bir çalışma için bu “kusur” bir hayli anlaşılır.
Okuyucular için yeterince açıklayıcı ve faydalı olduğunu umduğumuz bu tanıtım yazısını, yazarın Gramsci’den hareketle bugüne taşıdığı iki perspektifi yine yazarın sözleriyle aktararak bitirebiliriz: “Hapishane Defterleri, ‘bitmemiş’ bir araştırma programı ve birleşik cephe siyasetinin ‘kuramsal özü’ olarak gerçekten kitlesel, sınıf-temelli bir siyasetin yeniden ortaya çıkması için belirleyici olacak en az iki perspektif içermektedir:
- Kapitalist devlet biçiminin bütünleyici bütünlüğü, bunun burjuva toplumunda hegemonik ilişkilerin bir fonksiyonu olarak ‘siyasal olanı’ üretmesi ve ‘tamamen farklı türde bir’ iktidar ile buna meydan okumaya muktedir olan bir proleter hegemonya aygıtı oluşturmanın gerekliliği hakkında kalıcı bir perspektif;
- Marksizmin bir ‘praksis felsefesi’, birleşik cephe perspektiflerinin kuramsal bir formülasyonu ve en sonunda keşfedilmiş olan ve ‘bizzat felsefeyi algılamanın yolunu tepeden tırnağa yenileyerek’ proleter hegemonyayı inşa etmekte kullanılacak genişlemeci bir felsefi form olarak yenilikçi bir yeniden formülasyonu.”
Künye: Gramsci Çağı: Felsefe Hegemonya Marksizm, Peter D. Thomas, Çev: İlker Akçay-Ekrem Ekici, Dipnot Yayınları, 2010, 594 sayfa.