Seçim sürecinde partilerin madencilik programları

Seçim sürecinde partilerin madencilik programları

Hem Emek ve Özgürlük ittifakı hem de Sosyalist Güç Birliği, doğal kaynaklar ve madencilik konusunda daha radikal çözümler önermekte.

Mehmet Torun

Her açıdan önemli olan bir genel seçime doğru hızla yol alınmakta. Geleceğimizi belirleyecek olan tercihler sandıkta ortaya konulacak. Özgürlükten adalete, eğitimden sağlığa, ekonomiden demokrasiye kadar tüm yaşam biçimini etkileyecek bir seçim olacak. Kimilerine göre köprüden önceki son çıkış, kimilerine göre hayat-memat meselesi.

Bu seçimlere siyasi partiler sistem gereği ittifaklar yaparak katılacak. Şu anda; Millet ittifakı, Cumhur ittifakı, Emek ve Özgürlük ittifakı ve Sosyalist Güç Birliği seçimlerde yarışacak gibi gözükmekte.

İttifaklar; programlarını, vaatlerini sıralamakta ve halkın desteğini aramakta. Bu anlamda ittifakların madenciliğe nasıl baktıklarına, programlarında neler yazdıklarına kısaca göz atmakta yarar var.

AKP ve son dönemde Cumhur ittifakı 20 yıldan fazla süre ülke yönetiminde. AKP’nin programındaki MADENCİLİK başlığında;

“Özel sektör desteklenecek, yabancı sermaye özendirilecek, hızlı ve verimli üretimin önündeki engeller kaldırılacaktır.  Madenlerimiz, stratejik özellikleri dikkate alınarak ve farklı metotlar kullanılmak suretiyle işletilecek veya özelleştirilecektir” denilmekte.

 İktidarda oldukları süre içinde bunları fazlasıyla uyguladılar, bu konuda haklarını yememek gerek. Özelleştirmeleri hallettiler, yabancı sermayenin önündeki engelleri kaldırdılar. Tüm madenleri özelleştirdiler.

Millet ittifakı bileşenlerinden CHP programında, MADENLER VE DOĞAL KAYNAKLAR başlığında; “Ulusal Madencilik Politikası” temelinde uygulamalar yapacağını belirterek “Madencilikte toplulaştırma sağlanacaktır: Küçük ölçekli maden sahalarındaki maden üretimleri toplulaştırarak ekonomiye kazandırılacaktır” denilmekte.

Madencilik kamu kurumlarının yeniden yapılandırılacağı, yüksek katma değerli ürünlere ve teknolojik çalışmalara ağırlık verileceği belirtilirken mülkiyet konusuna değinilmemekte. Daha çok mevcut sistemin iyileştirilmesine yönelik görüşler öne çıkmakta.

Millet ittifakının ortaklarından İYİ PARTİ programında MADEN başlığında; “Doğal kaynaklara ilişkin Milli Maden Strateji Belgesi oluşturulacaktır. Bu kapsamda; Kamu madencilik kuruluşları yeniden yapılandırılacaktır” denilmekte. ARGE çalışmalarının destekleneceği ve bu alanda yeni yatırımlar yapılacağı belirtilmekte.

Diğer ortak partilerin madencilik politikaları aşağı yukarı benzerlik göstermekte.

Kısaca; Millet ittifakının bileşenleri madencilik konusunda köklü bir değişikliği öngörmemekte mevcut sistem içinde gördükleri eksiklikleri gidermeyi amaçlamakta.

30 Ocak 2023 tarihinde açıklanan mutabakat metninde de madencilik başlığı altında çözümler sunulmakta. Mutabakat metninde madencilikle ilgili radikal çözümler önerilmemekte, mevcut durumun rehabilite edilmesi öngörülmekte. Örneğin; mülkiyet kavramına değinilmemekte ve kamulaştırmadan hiç söz edilmemekte.

Madencilik başlığında “Demir, altın, bakır, nikel gibi sanayinin ana hammaddesi olan ürünlerin çıkartılması, izabesi gibi konulardaki yatırımları destekleyeceğiz” denilmekte ise de altın madeni sanayinin ana hammaddesi değildir. Üretilen altının ancak % 10’u sanayide kullanılmakta. Büyük kısmı piyasada değişim aracı olarak kullanmakta.

Altının zenginleştirilmesi için bugünkü teknolojiyle siyanür kullanılmakta. Bu nedenle başka bir başlıkta “Siyanür, sülfürik asit, silika gibi zehirli toksik kimyasal maddelerin kullanımını içeren ayrıştırma tekniklerini yasaklayacağız” söylemi çelişki oluşturmakta. Çünkü; altın madeni siyanürle, bakır madeni çeşitli kimyasallar kullanılarak, nikel madeni ise sülfürik asit kullanılarak zenginleştirilir.

Emek ve Özgürlük ittifakı bileşenlerinden HDP, programında “Doğayı, suyu, ormanı, dereleri, meraları, sahilleri, tarım alanlarını, su ekosistemini korumak ve bunların sermaye birikim sürecinde kâr ve rant alanı olarak kullanımını önlemek yönünde mücadele eder” demekte.

TİP, programında “Tüm yurttaşların refah içinde yaşamasının koşulu olarak ekonomik bağımsızlığı, kamucu ve planlı üretimi görür. Özelleştirilen tüm toplumsal varlıkları kamulaştırmayı, ekonomide dışa bağımlılığı sonlandırmayı, üretime dayalı ekonomiye geçmeyi…” öngörmekte.

EMEP, programında “Emperyalist ve işbirlikçi tekelci burjuvazinin, büyük toprak sahiplerinin mülkiyetindeki mali, sınai, tarımsal, ticari ve hizmet alanındaki tüm işletme ve vakıfların, büyük toprakların, maden ve orman alanlarıyla akarsular, göller ve kıyıların tazminatsız olarak ulusallaştırılması” demekte.

İttifakın diğer bileşenlerinin programları da benzer şekilde.

Sosyalist Güç Birliği içindeki SOL PARTİ’nin programında “Bütün bir ekonomi, rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş perspektifiyle ve kamu çıkarını gözeten bir anlayışla baştan aşağı yenilenmelidir. Yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekilen, halka ait tüm varlıklar yeniden kamulaştırılmalıdır” denilmekte.

Birliğin diğer bileşenlerinin bu alandaki programları da aşağı yukarı aynı.

Hem Emek ve Özgürlük ittifakı hem de Sosyalist Güç Birliği, doğal kaynaklar ve madencilik konusunda daha radikal çözümler önermekte.

Seçimler, toplumların yarınlarını belirleyen çok önemli yol ayrımları. Yapılacak tercihlere göre yaşamları, hem kendilerinin hem de çocuklarının gelecekleri şekillenecek. Bu anlamda ülkeyi yönetme iddiasındaki siyasi yapıların programları, vaatleri çok önemli. Tabii ki söylemleriyle eylemleri aynı olmak kaydıyla.

Daha da önemlisi, halkların kendi gelecekleri ile ilgili kararları doğru verebilmeleri.

Toplumsal yararı öncelikli gören, kamu kaynaklarına sahip çıkan, doğayı ve çevreyi gözeten, her alanda eşitliği, özgürlüğü, adaleti hedefleyen yapıların iktidar olacağı bir seçim olması temennisiyle…

DAHA FAZLA