Şakaya gelmez bir ciddiyetle: Yaşamak İçin Sosyalizm
Erkan Baş’ın kaleme aldığı Yaşamak İçin Sosyalizm; Gezi’nin havasını soluyanları, forumlarda ve tencere-tava çalarken balkonlarda göz göze gelenleri, işçi direnişlerinde ısınmak için yakılan varillere birlikte ellerini uzatanları çağırıyor. İnsanlığa eşitsizlikten, yoksulluktan, sömürüden başka bir şey vaat etmeyen bu düzeni alaşağı etmeye çağrı, hep birlikte hepimiz için en iyi olanı kurmaya çağrı. Bu çağrı bize, hepimize...
Berat Çelikoğlu
“Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın”
Nazım Hikmet
Ülkemizin içinden geçtiği bu zorlu zamanlarda yaşamı ve gerçekten yaşamayı tartışmaya ihtiyacımız var. Eğer yoksulluğa, işsizliğe, geleceksizliğe katlanma haline ve hayatta kalma mücadelesine “yaşamak” demiyorsak, yaşamaktan başka bir şeyi anlıyorsak... Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, İleri Kitaplığı’ndan bu hafta çıkan kitabı “Yaşamak İçin Sosyalizm”de işte bunu tartışıyor bizimle.
Günleri işçi direnişleri, hak mücadeleleri ve TBMM arasında geçen ve en çok da günleri böyle geçtiği için bu kitabı kaleme aldığını söyleyerek söze başlayan yazar, “Yaşamak için sosyalizm” ihtiyacını ancak kitapta sözü edilen her şeyi hep birlikte konuşup tartışabilmenin ve hayata geçirebilmenin karşılayabileceğine inandığını ekliyor.
Sosyalizmi tüm emekçiler düşünsün ve düşlesin!
Yaşamak İçin Sosyalizm, Erkan Baş’ın Türkiye’de -kitaptaki yerinde deyimle- “ürettiği tükettiğinden çok olan” milyonlarca emekçiyle samimi bir sohbeti aslında. Yıllarını sınıf mücadelelerinden öğrenmeye adamış ve öğrendiklerini emekçilerin lehine bir düzen kurmak için halktan aldığı yetkiyle Meclis’e taşıma görevini üstlenmiş bir devrimcinin emekçilerle sohbeti. Bu sohbette okur Erkan Baş’a gitmiyor, aksine yazar okurun evine, sofrasına, dükkanına, fabrikasına konuk oluyor adeta. Gündelik sohbetlerde sözü edilen şu yeni nesilden, hayat pahalılığından, “eski Türkiye’den” ve daha pek çoğundan birer parça var kitapta. Tüm bu çeşitliliği bir arada tutan bir çeşit tutkal görevini ise yaşamak ve yaşamak için sosyalizm ihtiyacı görüyor.
Yazarın devrimci siyasete atılma öyküsüne de bir söyleşi aracılığıyla son bölümde yer verdiği beş bölümlük kitapta bölüm başlıkları sırasıyla şu şekilde: Yaşadığımız Çağ / Gereksinim Olarak Sosyalizm / Bugünü Kazanmak / Hep Birlikte / Kişisel Öyküm.
“Yaşadığımız Çağ” ile sohbete başlayan Erkan Baş bizimle bugünü, varsa ufak zincirlerinden de kurtulan ve kâr dışında hiçbir movitasyonu kalmayan kapitalizmin ideal insanını tartışmaya girişiyor. Her yere koşuşturan, kâr hırsına angaje olmaktan başka çaresi olmayan insandan... İkinci bölümde kitabın adının bir slogandan çok daha fazla anlama geldiğini açıklamak istiyorcasına bir “Gereksinim Olarak Sosyalizm”i anlatıyor. Öyle ya, neden bir gereksinimdir bu sosyalizm? İkinci bölümü, “Bugünü Kazanmak” başlıklı üçüncü bölüme bağlayan şey de bu soru. Sosyalizm neden bir gereksinimdir, yazar üçüncü bölümde bunu çeşitli gerekçelerle açıklıyor. Üçüncü bölüm, kapitalizmin sivri bir bıçakla oymayı sürdürdüğü derin yaralara odaklanıyor. Gezegenimizin karşı karşıya olduğu ekolojik tehlike, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sömürü ve daha nicesi. Baş, üçüncü bölümde bu yaraları iyileştirebilmenin yollarını tartışıyor.
Dördüncü bölümde tartıştıkça olgunlaşan başlıkların çözümü için bir adım atmaya istekli herkese sesleniyor Baş. Öncelikle okuru siyasete davet ediyor, emekçileri kendi geleceği için söz söylemeye çağırıyor ve ardından vurguluyor: “Değişim için bize Parti gerek!” Tek başına karşı koyulamayacak denli büyük sorunların ve otoriterliği başat karakteristik özellik haline gelen kapitalizmin varlığında başarılı bir karşı koyuşun, itiraz edişin yegâne yolunun partili mücadeleden geçtiğini anlatıyor yazar.
Kişisel Öyküm başlığını taşıyan bölüme de özel bir değinide bulunmak gerekiyor. Söyleşi tarzında hazırlanan bölümde Erkan Baş parti fikriyle tanışmasından “üyesi olmayan ilçenin başkanlığına”, Gezi’de haklı çıkan bilimden Tekel Direnişi okuluna kadar kendi siyasi yaşamını yoğuran her şeyden bahsediyor. Yanlışlardan ve doğrulardan, haklı çıkmakla yetinenlerden, yetinmeyip inat edenlerden...
Kitabın önsözünde önemli bir tespit olduğuna inandığımız bir vurgu mevcut. Özellikle bugün yaygın olarak işçilere ve gençlere yönelik “okumuyorlar” eleştirilerine değinen yazar, ortaya şöyle bir soru atıyor: “Ya biz onların okuyabileceği bir şey yazamıyorsak?” Bu nedenle daha söze girerken, Baş bu kitabı gençlerin ve işçilerin özellikle okumasını arzulayarak kaleme aldığını dile getiriyor.
Kendisi özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin çeşitli kısımlarında yer almış bir yazarın kaleme aldığı düşünceler de haliyle çeşitli mücadelelerden ve tarihin öğrettiklerinden besleniyor. Kitap işçi sınıfının yeni mücadele başlıklarından Gezi’ye, Tekel’den Boğaziçi direnişine kadar güncel ya da tarihsel, pozitif veya negatif pek çok yorum ve yaklaşım barındırıyor. Yorum ve yaklaşımlarında Baş, “bizim” sorunlarımızı başkalarının kucağına bırakıvermekten uzak duruyor, yalnızca düşmana değil dosta da söylenmesi gereken ne varsa söylemeye gayret ediyor.
Erkan Baş’ın da vurguladığı üzere kitap, Türkiye’de sosyalizm fikrinin kitlelerle buluşturulması sorununu giderme yönünde atılan önemli adımların ve kararlılığın bir sonucu. Akademik çevreler arasında sıkışıp kalmış kelimelerden uzak, Türkiye’deki tüm emekçilerin okurken kendilerinden bir parça cümle, bir parça duygu yakalayabileceği cümlelerden oluşuyor Yaşamak İçin Sosyalizm. Baş, parçası olduğu kolektif aklın da odaklandığı haliyle tüm emekçilere sosyalizmi düşünmeyi ve düşlemeyi öneriyor.
Yaşamak İçin...
Erkan Baş’ın kaleme aldığı Yaşamak İçin Sosyalizm; Gezi’nin havasını soluyanları, forumlarda ve tencere-tava çalarken balkonlarda göz göze gelenleri, işçi direnişlerinde ısınmak için yakılan varillere birlikte ellerini uzatanları çağırıyor. İnsanlığa eşitsizlikten, yoksulluktan, sömürüden başka bir şey vaat etmeyen bu düzeni alaşağı etmeye çağrı, hep birlikte hepimiz için en iyi olanı kurmaya çağrı. Bu çağrı bize, hepimize...
KÜNYE: Yaşamak İçin Sosyalizm, Erkan Baş, Yayıma Hazırlayan Doğan Ergün, İleri Kitaplığı, Şubat 2021, Birinci Baskı, İstanbul