RÖPORTAJ DİZİSİ | Sahne emekçileri kan ağlıyor: 'Tiyatrolar zaten zordaydı, hayat daha zorlaştı...'
Sahne sanatlarının Covid-19 sürecini ve emekçilerin mağduriyetlerini, görevi devretmeye hazırlanan Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen) Genel Başkanı Hülya Eryetli, Bağımsız Tiyatro Birliği Başkanı Kımız Bozkır ve İzmir Müzisyenler Derneği (İMD) Başkanı Oktay Çaparoğlu ile konuştuk. Üç bölüm halinde yayınlanacak röportaj dizimizin ikinci bölümünde Bağımsız Tiyatro Birliği Başkanı Kımız Bozkır ile yaptığımız görüşmeyi okurlarımıza sunuyoruz...
Tugay Candan - @TugayCandann
Mail: tugaycandan@ilerihaber.org
İktidarın ekonomi politikaları sonucu emekçiler nezdinde kendisini iyiden iyiye hissettiren ekonomik kriz, yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınıyla birlikte başka bir boyuta taşındı.
“Salgın önlemi” adı altında patronlara yeni kapıla açılırken, bu sürecin faturası yine emekçilere kesildi. İşsizlik arttı, ücretler düşürüldü, güvencesizlik ‘normalleştirildi…’
Bu sürecin en çok etkilediği alanlardan biri de sahne sanatları oldu. AKP’nin sanat alanına müdahaleleri sonucu zaten can çekişen sahne sanatlarının nabzı, salgın döneminde daha da düştü.
11 Mart’ta girilen karantina sürecinin hemen başında tiyatro sahnelerinde de perdeler kapanırken, müzik icra edilen sahnelerde de ezgiler yerini sessizliğe bıraktı.
Buralardan geçimini sağlayan sanatçılar ise Covid-19 günlerinde birçok kesim gibi deyim yerindeyse ‘unutuldu.’ Zaten büyük oranda kayıtsız ve güvencesizliğin hakim olduğu alanda birçok emekçi kaderine terk edildi.
Sahne sanatlarının Covid-19 sürecini ve emekçilerin mağduriyetlerini, görevi devretmeye hazırlanan Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen) Genel Başkanı Hülya Eryetli, Bağımsız Tiyatro Birliği Başkanı Kımız Bozkır ve İzmir Müzisyenler Derneği (İMD) Başkanı Oktay Çaparoğlu ile konuştuk.
Üç bölüm haline yayınlanacak olan röportaj dizimizin ilk gününde, Kültür Sanat Sen Genel Başkanlığı görevini devretmeye hazırlanan Hülya Eryetli ile sahne sanatlarının genelindeki duruma dair gerçekleştirdiğimiz kapsamlı görüşmeyi okurlarımıza sunmuştuk.
Dizinin ikinci bölümünde Bağımsız Tiyatro Birliği Başkanı Kımız Bozkır, özel tiyatroların duruma ilişkin sorularımızı yanıtladı.
‘İŞİN DURMASI(!) KOLAY ATLATILAMAYACAK ZARARLAR AÇTI’
Sahne sanatları alanında özel tiyatrolar salgın öncesinde de kısıtlı destekle kendi yağında kavrulmaya çalışıyordu. Öncelikle şunu sormak istiyorum, özel tiyatrolar nasıl ayakta kalıyor? Buradaki sanat emekçilerinin çalışma şartları nedir? Güvenceleri var mıdır? Ücretler nasıl belirlenir?
Özel tiyatroları salgın öncesi ve daha öncesi de kâr etmez hâle getiren yüksek vergiler ve salon kiralarıdır. Özel tiyatrolar aslında gişe tiyatrolarıdır ama son yıllarda gişe dışı "oyun satma" ve prodüksiyon, yapım-yapımcı gibi biçimlerle şirketleşme ve kâr odaklı olmaya başlamıştır. Sanat-kültür politikalarımız zayıf olunca dahası sanat olmasa olur bakışı baskın olunca, popülist olmayan (olmasın da zaten) yanıyla kârdan çok zarar yaşanmıştır. En iyi hâliyle de ucu ucuna yaşanır duruma gelmiştir. Bir de üstüne pandemi ve işin durması(!) tabii ki kolay atlatılamayacak zararlar açtı, borçlara sürükledi. Ben çalışanlar demiyorum, çünkü tiyatrocu olarak bakıyorum ve sanat insanları olarak tiyatroyu kuran-yöneten-oyuncu-teknik hepsi sanat üretimini gerçekleştirir ve hepsi zor durumda. Bazı şirketleşmeyi kotarmış olan tiyatrolarda maaş+sigorta olsa da genelde kazanç oyun ücreti üzerinden(yevmiye) olur. Ama oyun ve prova saatleri dışında dizi, seslendirme sektörü içindeki oyuncular ve yönetmenlerdir. Sanatta güvenceyi aslında devlet, bakanlık üzerinden sağlamalıdır ve sanatçı özgür çalışabilmelidir. Çünkü her sezon illâki aynı tiyatronun her oyununda olur ya da yönetir olamaz. Bazen proje ve deneysel işler yapabilir.
‘HAYAT DAHA DA ZORLAŞTI’
Salgının başladığı mart ayının ortası kısıtlı açılışın olduğu 1 Temmuz arası nasıl geçti? Özel tiyatrolarda sahne alan sanat emekçileri ne yiyip içti? Şartlı açılış bir ‘normalleşme’ sağladı mı?
Salgın dönemiyle 1 Temmuz arası oyun iptalleri, aile destekleri, arkadaş dayanışması ve borçlanma ile geçti maddi açıdan... Yani vergileri de yüksek olan tiyatrolar zaten zordaydı, hayat daha da zorlaştı...
Tabii bir de amatör, gönüllü ve çalışanlar tiyatrosu yapan tiyatrolarımız var, onlar da kapalıydı ve kendi iş kollarının ya da okullarının tüm sıkıntılarını da yaşadılar. Şartlı açılış bazı açık hava gösterileri ve sokak gösterileri nefes aldırdı hem tiyatrolara hem seyirciye ama tabii kimse sezonu ve ne yapılabilir olduğunu net göremiyor.
‘MADDİ MANEVİ ZOR DURUMLAR YAŞANIYOR’
6 ayın ardından bugüne gelirsek, buralarda sahne alan sanat emekçileri hangi mağduriyetleri yaşıyor? Önemli bir devlet desteği olmadan özel tiyatroların devam etme şansı var mı?
Sahne emekçileri de ülkedeki herkesin yaşadığı zorlukları yaşıyor. Aslında kapatılan tüm iş yerleri gibi oyunları durdurulan-salonları kapatılan tiyatrocular da desteğe dahildir. Ama tiyatrocuları bakanlık direk desteklemek yerine her yıl yapılan ödenek bütçesi üzerinden değerlendirdi. Ayrıca bir de dijital arşiv bütçesi ayırdı. Bu tüm tiyatrolar için yeterli ve geçerli olamadı ve de ödenek için eylül ayı itibariyla sözler verildi... Bu durumda ise borçlanma, salonların kapanması, depo ve ofis kullananların boşaltması gibi maddi-manevi son derece zor durumlar yaşandı, yaşanıyor...
‘VERGİ ÖTELEMESİ YAPILDI AMA…'
Bağımsız Tiyatro Birliği olarak bizim önerimiz ise (pandemi öncesi bir kampanyamız vardı/vergileri kaldırın ya da en aza çekin destekler de kalksın) buna ek olarak tüm ülkelerde yapıldığı gibi tiyatrolara oyunları üzerinden bilet ödemesi yapılmasıydı. Örnek; ayda kaç oyun oynuyorsa tiyatro, 1/2 si tam dolu salon üzerinden ödensin, bu olmadı... Vergi ötelemesi yapıldı ama destek başvurularında vergi borcu olan en azından yapılandırma ödemesi olmadan kabul edilmedi. Bu durumda destek alamayacak çok tiyatro kapsam dışı kaldı...
‘PANDEMİ KURALLARINDA AÇIK KALALIM’
Tiyatrolar tabii ki devam edecek-devam etmek sanat yapanların şansa bırakacağı bir konu değildir. Ayrıca bir yanı toplumsallık bu sanatın, tiyatronun asli ögesi seyircidir ve seyirci ile bizlerin arasında yaşar tiyatro... Yani bir varoluş biçimidir tiyatro… O güvenle "her yer kapanmadan" biz de pandemi kurallarında açık kalalım diyoruz... Çünkü seyircinin de nefes aldığı yerdir sahne ve o yüzden dijitale arşiv dışında uymuyor zaten. Tabii devam edecek öyle ya da böyle. Tiyatro son iki kişi kalana dek yaşar...