Robotlar işçilerin yerini alabilir mi?
Robotların işçilerin yerini alması yakın gelecekte bir miktar mümkün. Ancak bunun çalışanların aleyhine mi yoksa lehine mi olacağı bu teknolojilerin kimin elinde olacağına da bağlı.
(İleri - Bilim) Yapay zeka ve robot alanındaki gelişmelerin emekçileri korkutan yanı, birgün kendi işlerini ellerinden alacak olmaları. Gerçekten de sözgelimi, birçok banka işleminin yapılabildiği ATM makinaları ve daha sonrasında internet bankacılığı, banka şubelerinde çalışan sayısını düşürmüş durumda. Zira, bu sistemlerin kurulması ve idamesi insan çalıştırmaktan daha ucuz. Başka alanlarda da benzer örnekler bulmak mümkün. Sözgelimi, Associated Press ajansı basit iş hikayeleri için robotları kullanıyor, The Los Angeles Times gazetesi de depremle ilgili yazıları robot muhabirlere yazdırıyor.
BİZİ ‘ŞİMDİLİK’ ROBOTLARDAN AYIRAN ÖZELLİKLERİMİZ
Purdue Universitesi’nde Ekonomi Bölümü’nden David Hummels, şu an için otomasyonu yapılabileceği düşünülmeyen işlerin de yakın zamanda bu tarz akıllı sistemler tarafından yapılabileceğini öngörüyor. Hummels, makinaların belki de hiç bir zaman benzetimlemeyecekleri bir özelliğimizi “Diğer insanlarla iletişimimiz ve tepki verebilmemiz” olarak ifade etmiş. Hummels, “100 bin senedir, etrafımızdaki insanların görsel ve işitsel işaretlerini kavramak üzere hassasça geliştik, ve bu beceri makinaların hiçbir zaman erişemeyecekleri bir beceri olabilir” dedi.
Hummels ayrıca evrimsel adaptasyonun insanlarda olağanüstü duyumsal-motor becerileri geliştirdiğini ve bunun bir çok işin önemli parçası olduğunu ekledi. Makinaların, işlerin yerine alacak beceriye getirilmeleri, mesela inşaat işlerindeki el becerisini edinmelerinin, robot teknolojileri alanında daha bir çok yeniliği gerektirdiğini belirtti. “Birçok kişi inovasyon hakkında konuşur, her şirket inovasyon yaptığını iddia ederken, el becerisi olan makinaların geliştirilmesi gibi problemlerin çözülmesini gerektiren sıçrayıcı yenilikler oldukça nadir ve pahalı” dedi.
Hummels araştırmasında robot-ekonomisindeki dezavantajlı kesimleri ve nedenlerini şu şekilde sıralanmış:
* Sadece fiziksel kuvvete dayalı işler yapan erkeklerin yerini robotların alacağı düşünülüyor, çünkü robotlar yorulmuyorlar.
* Gelecekte bir çok iş, empati, şefkat gerektiren insan ilişkisi becerilerine dayalı olacak. Şu anda bu işlerde büyük oranda kadınlar çalışıyor. Erkekler insan ilişkilerinde beceri kazanamazlarsa iş piyasasında zorlanacaklar.
* Tekrara dayalı ve fiziksel güce dayalı işler otomasyonun bir parçası olurken, problem çözebilen ve pazara yeni ürünler geliştiren kişiler daha önemli olacak. Bu işler ancak üniversite ve lisansüstü derecelerde edinilebilen üst seviyede bilişsel yetenek ve beceri kümesi gerektiriyor.
* Duyumsal-motor becerileri gerektiren işler sadece bunları gerektiriyorsa tehlikedeler ancak, eğer yanında insan iletişimi gerekliliği de taşıyorsa, mesela röntgene bakarak teşhis koymadan önce ve sonra hastası ile konuşarak duygusal iletişim kuran doktor.
* İnsan ilişkilerinde zayıf olan kişiler, mutfak işlerinin robotlar yaparken insanlarla ve takım arkadaşlarıyle iyi ilişkiler kurup devam ettirememenin sıkıntısını yaşayacaklar. Dolayısıyla hem teknik becerisi hem de insan ilişkileir kuvvetli olan kişilerin çalışma hayatında önceliği olacak.
ROBOTLARDAN KORKALIM MI?
Robotlar inşaat işçiliği, maden çıkartma, gemi inşası ve tuvalet/lağım temizleme gibi işçi sağlığına zararlı olan hatta onları öldürebilen işleri yapmak için neden kullanılmasın? Dolayısıyla robotlardan korkmak da, onları sevmek de aslında ne tarafta durduğumuza ve onların hangi taraf için kullanıcaklarına bağlı.
Serbest ekonomi şartlarında, işin robot tarafından mı yoksa insan tarafından mı yapılacağı, ya da ne kadar otomasyona gidileceği tamamen piyasa kurallarına, yani karın maksimizasyonu prensibine göre yapılıyor.
Gelişen otomasyon ve robot teknolojilerinin, insanlığın bütününü gözeten, eşitlikçi ve planlama yapılabilen bir sistemde, işçi sağlığını yükselten, işçi ölümlerini ‘sıfırlayan’ bir kaldıraça dönüşeceğinden emin olabiliriz. Robotlar, insanların zorunlu çalışma saatlerini kısaltan ve belki sıfırlayan, böylelikle onlara yaratıcı, bilimsel, sosyal, sportif, sanatsal gelişmelerine daha fazla zaman ayırmalarını da sağlayacaktır.