Patatesli yumurta ve devrimcilerin evi
Eulália’nın Evi; İspanya'da Franco'yla mücadele etmenin, Hitler'le, Mussolini'yle ve hatta Salazar'la mücadele etmekle aynı anlama geldiğini, bizzat savaşanların gözünden, onların deneyimlerinden damıtarak okurla paylaşıyor.
Şilan Geçgel
Okumaya, gülmeye, ağlamaya, uyumaya ve belki de yazmaya en az vakit yaratabildiğimiz günlerin gölgesindeyiz epeydir. Sabahın şafağında bir telaşla fırladığımız yataklarımıza, kimimiz bir mesai düdüğünün bitiş sesiyle, kimimiz memleket meseleleri nedeniyle gecenin zifiri karanlığında geri dönüyoruz.
En dertsiz tasasız sandığımız insanın en kaygılı olduğu günlerin gölgesindeyiz. Dışarının karmaşasından sığındığımız evlerimizde, kim bilir, muhtemelen çok az vakit geçiriyoruz şimdilerde.
Canberk Koçak’ın Portekizce aslından çevirisiyle ilk kez Türkçeye çevirerek dünyamıza kattığı, Manuel Tiago’nun kaleme aldığı Eulália’nın Evi, Yordam Kitap imzasıyla 2021 yılında basılmıştı. Bazı kitaplar zamanını bekler derler ya hep, sahiden öyle. Benim bu "ev"le tanışıklığım da kendi evimden epey uzakta, içinden geçtiğimiz son bir aya denk düştü. Bu güzel roman ve karakterleri benimle otogardan havalimanına, sağanak yağıştan güneşli havaya dolandı durdu.
Asıl adı Álvaro Cunhal olan Manuel Tiago, Türkiyeli okur tarafından belki de en çok Yarın Bizimdir Yoldaşlar isimli romanıyla biliniyor. Basıldığı dönemin önemli bir kutup yıldızına dönüşen bu roman, kuşkusuz Türkiye’de olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde de nice devrimcinin kalbinde haklı bir gurur ve elbette geçmez bir sızı bırakmıştır.
Yarın Bizimdir Yoldaşlar’ın kahramanı Manuel Tiago, ülkesi Portekiz’de oldukça ses getirmiş sekiz romanı bulunan bir yazar, bir komünist, bir parti başkanı, bir devrimcidir. Her romanının önemli otobiyografik izler taşıması kuşkusuz bundandır. O, ait olmadığı bir dünyayı ya da hissetmediği bir duyguyu yazmamıştır. Tıpkı Eulália’nın Evi’nde olduğu gibi.
Yazar, Eulália’nın Evi’nde İspanya İç Savaşı’nı işliyor. Bu savaşa katılan Portekizli devrimcilerin tanıklığıyla faşist askerî diktatörlüğe karşı birleşen halk milislerinin, cumhuriyet ordusunun, uluslararası tugayların mücadelesini anlatıyor. İspanya'da Franco'yla mücadele etmenin, Hitler'le, Mussolini'yle ve hatta Salazar'la mücadele etmekle aynı anlama geldiğini bizzat savaşanların gözünden, onların deneyimlerinden damıtarak okurla paylaşıyor.
Cepheye giden, cepheden dönen, savaşta aktif görev alan bazı devrimciler gecenin geç bir saatinde Eulália’nın Evi’inde buluşunca sohbet ediyor, gülüyor, ağlıyor; bazen sabahlıyor ve soluklanıyorlar. Evde onları hep hazır bekleyen Anacık’ın önlerine koyduğu Churro’yu keyifle yiyorlar sonra. Bu sayfaları okurken son bir ayda nefes aldığım bazı anlar geliyor aklıma; patatesli yumurtanın bölüşüldüğü, dışarıdaki kaosu yendiğimiz bazı evler, bazı geceler. Bazı kitaplar sahiden zamanını bekliyor.
"Ev"in dinginliğinin dışarıdaki savaşı yendiği bu gecelerde, kaybettiklerini sandıkları birçok insani duygu da içlerinde yeşeriyor elbette. Yoldaşlığa, dostluğa ve aşka Eulália’nın Evi tanıklık ediyor, ta ki bir sonraki görev vakti gelene kadar…
Bir gün savaşı kaybedeceklerini düşündüğü için umutsuzluğa düşen bir yoldaşını teselli eden Rubio, ona şöyle söylüyor:
“Eğer yalnızca emin olduğumuz şeyler için savaşırsak, şu an yaşananların dışında başka bir şeyden emin olamayacağımıza göre, bu durum hiçbir şey yapmamamız ve sömürü, baskı ve adaletsizliği sonsuza dek kabullenmemiz sonucunu doğurur. Faşistler, halkımıza savaş ilan etti. Kaybedeceğimizi değil, kazanacağımızı düşünerek mücadele etmek zorundayız.”
Faşizme karşı savaşan anarşistler, komünistler ve sosyalistlerin cesur mücadeleleri ve diz çökmeme iradeleri roman boyunca etrafımızı sarıyor. Belki de bugün bir rejimi devirmek için günleri günlere ekleyenlerin, faşizme karşı savaşılan o günleri oralarda dövüşenlerin tanıklığıyla okuması önemli bir denk geliştir. Kim bilir?
Künye: Eulália’nın Evi, Manuel Tiago, Çev. Canberk Koçak, Yordam Kitap, Aralık 2021, 160 sayfa.