Onurlu bir yaşamı seçmek: 3. Havalimanı direnişi
14 Eylül 2018 tarihinde yağmurun altında saatlerce bekleyen işçiler kıvılcımı yaktı ve kıvılcımın bütün şantiyeyi sarması çok kısa zaman aldı. İş bırakma eylemi yapan işçiler bir anda bütün Türkiye’nin odak noktası haline geldiler. Mevcut hükümetin, 29 Ekim’e yetiştirmeye çalıştığı ve bunun için işçilere çok yoğun bir şekilde baskı yaptığı bir ortamda şantiyede çalışan binlerce işçi iş bırakmıştı.
B. Aydın Doruk
Yoğun çalışma, kurtlu yemekler, tahtakuruları, yoksulluk ve ölüm… Çalışan bütün işçilere patronlar tarafından yazılmış “kader” bu kelimelerle özetlenebiliyor. Her alanda, her sektörde bu kelimelerin birkaçını görüyoruz. Bazı sektörlerde ise bütün bu kelimeler en berrak haliyle karşımıza çıkıyor. Ölüm ile berbat bir yaşama köle olmak arasında yürüyen milyonlarca insan, yaşayabilmek için bu sektörlerde çalışıyor. Yaşamın patronlar ve işçiler için aynı anlama gelmediğini bütün işçiler biliyor. Evlerine ekmek götürebilmek için önlenebilir onlarca ölümcül riskin altında insanlık dışı koşullarda çalışanlar ve daha fazla kâr elde edebilmek için bu koşulları düzeltmeyen ama kendi “iç huzurlarını” arayan “her şeye rağmen hayattan zevk almak” gerektiğini düşünen insanların “yaşam” kelimesine yükledikleri anlamlar farklı oluyor.
Gün geçtikçe bu iki yaşam arasındaki fark artıyor, evde kalamayanlar kendilerini her geçen gün daha berbat ve daha yabancı bir dünyada uyanır buluyorlar. Bu yaşam içlerine sinmiyor, susmuyor ve alışmıyorlar. En pragmatistleri ve bilinçsizleri bile buldukları ilk fırsatta patronları “kazıklıyor”, kendisini bu hayata mahkum edenlerden “öç” alıyor. Daha bilinçlileri ise iş yoldaşlarını örgütlüyor ve bu düzenin tamamına karşı bayrak açıyor. "Çalışarak Yaşamak ya da Savaşarak Ölmek!" Bütün ayaklanmalar, bütün mücadeleler temelde bu sloganın altında birleşiyor. Lyon işçilerinin açtığı bayrak 3. Havalimanı şantiyesinde de yükseliyor.
Elimizdeki kitap, son yıllarda Türkiye’de gerçekleşen en büyük işçi ayaklanmalarından birisini, 3. Havalimanı direnişini anlatıyor. Yukarıda bahsedilenleri en acımasızca yaşayan 3. Havalimanı şantiyesi, başladığı ilk günden itibaren iş cinayetleri ve iş koşulları, çevre katliamı gibi birçok farklı başlıkla Türkiye’de “özel” bir yere oturdu. Büyük bir güç gösterisi olması dışında neredeyse hiçbir faydası olmayan bu “mega proje” kısıtlı zamanda yetiştirilmek için işçileri insanlık dışı koşullarda çalıştırdı. Onlarca iş kazası oldu ve onlarca işçi öldü, iş cinayetlerinde ölen bazı göçmen işçilerin saklandığı gibi bilgiler bizzat orada çalışan işçiler tarafından doğrulandı. Bu koşullara karşı isyan da bir o kadar büyük ve ses getirici oldu.
14 Eylül 2018 tarihinde yağmurun altında saatlerce bekleyen işçiler kıvılcımı yaktı ve kıvılcımın bütün şantiyeyi sarması çok kısa zaman aldı. İş bırakma eylemi yapan işçiler bir anda bütün Türkiye’nin odak noktası haline geldiler. Mevcut hükümetin, 29 Ekim’e yetiştirmeye çalıştığı ve bunun için işçilere çok yoğun bir şekilde baskı yaptığı bir ortamda şantiyede çalışan binlerce işçi iş bırakmıştı. Eylem hemen “vatana ihanet” olarak algılandı, yıllardır dinlenmeyen işçiler yine dinlenmedi. Eylemlerden hemen sonra işçi temsilcileri ile görüşen İGA yönetiminin yanında, bölge jandarma komutanı ve kaymakam da bulunuyordu. Yani devlet ilk andan itibaren kimin yanında olduğunu ve eylemleri nasıl algıladığını göstermişti, çok uzun zaman geçmeden 19 Eylül’de şantiyeye binlerce kolluk kuvveti ile şafak baskını düzenlendi ve binlerce işçi gözaltına alındı. İşçi temsilcileri, sendikacılar tutuklandı, işçiler gözaltında tehdit ve şiddete maruz bırakıldı. Hepimiz buraya kadar olanları haberlerden izledik. Peki işçileri bu hale getiren neydi? Sonrasında şantiyede neler yaşandı?
İşte, “3. Havalimanı İşçileri Mistik Tülü Kaldırdı” tam olarak bu sorulara odaklanıyor. Kolektif bir üretim olan bu kitap hem doğrudan mücadele içerisinde yer alan insanların o anları anlatımını hem de 3. Havalimanı projesini inceliyor. Birçok istatistik ve verinin bulunduğu kitapta, şantiyenin kurulduğu andan bittiği ana kadarki, bütün hak ihlallerini açıkça ortaya koyuyor.
Böylece kitap “basit” bir anlatıdan çıkıp çok yönlü bir incelemeye giriyor. Açılan her başlık belli bir araştırma ve kayda dayanarak inceleniyor ve 3. Havalimanı'na neden karşı çıkılması gerektiğini kent, ekoloji, insan hakları gibi birçok açıdan ele alıyor. Kitabı bitirdiğinizde ise sizde kalan mesajı şu oluyor; bu kadar çok katliamın yapıldığı bir alanda isyan en onurlu yaşama biçimidir.
3. Havalimanı işçileri de bu onurlu yaşama biçimini seçerek “yaşam” kelimesine bir anlam daha katıyor. Yazdıkları tarihleri ile ise hem insanlara, geleceğe dair ümit verirken, yenilmez denilenlerin “kalelerinde” isyan ederek oluşturulan mistik tülleri yok ederken hem de isyanlarının doğanın ve bütün ezilenlerin isyanı olduğunu bize anlatıyorlar.
KÜNYE: 3. Havalimanı İşçileri Mistik Tülü Kaldırdı, Kolektif, Ayrıntı Yayınları, 2020, 200 Sayfa