ODTÜ KK Kampüsü öğrencileri: Terk edilmiş hissediyoruz
Fahiş öğrenim ve yurt ücreti zamlarının yapıldığı ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü'nde öğrenciler, birçok başlıkta daha zor şartlarla karşılaşıyor.
Tugay Candan - @TugayCandann
Mail: tugaycandan@ilerihaber.org
ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü’nde öğrenim ücreti ve yurt ücretine yapılan zamlar öğrencinin belini bükerken; okulun eğitim politikası, öğrenciye sağlanan imkanlar, sağlık hizmetleri ve Kıbrıs’taki yaşam şartları da öğrencilerin ‘derdine dert eklemiş’ durumda.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kuzey Kıbrıs Kampüsü 2003 yılında uluslararası bir anlaşmayla kuruldu.
Kuzey Kıbrıs’ta özel kuruluş kanunu olan bir devlet üniversitesi olduğu belirtilen okulun, sitesinde yer alan bilgiye göre, bütçesi T.C. devleti tarafından desteklenirken; öğrenim ücretlerinin Türkiye Cumhuriyeti'ndeki vakıf üniversitelerinin yarısı düzeyinde tutulması için çaba gösterildiği kaydedildi.
Ancak Kuzey Kıbrıs’ta özel kuruluş kanunu olan bir okul olarak, öğrenim ücretlerine yapılan zamlar Kuzey Kıbrıs Tüketici Fiyatları Endeksindeki (TÜFE) artış ile belirleniyor.
Kuzey Kıbrıs İstatistik Kurumu verilerine göre, nisan ayında TÜFE aylık bazda yüzde 5,07; yıllık bazda ise yüzde 88,81 artarak son 25 yılın zirvesinde gerçekleşti.
ZAMLAR ÖĞRENCİNİN BELİNİ BÜKTÜ
Her ne kadar okul tarafından alınan öğrenim ücretinin, eğitimin kalitesine ve kampüs olanaklarını geliştirmeye harcandığı belirtilse de öğrenim ücretlerine yüzde 44, yurt ücretlerine ise yüzde 84 zam yapılması öğrencinin belini büktü.
ÖĞRENCİLER AYAKTA
Öğrenciler, okulda artan öğrenim ve yurt ücretleri ile işletmelerdeki fiyat artışlarına karşı ayağa kalktı. Kitlesel biçimde zamlar protesto edilirken, fiyatların düşürülmesi ve karar alma süreçlerinde öğrencilerin de yer alması için imza topladı.
TEK SORUN ZAMLAR DEĞİL
Ancak öğrencilerin en büyük sorunu olan zamlar, tek sorun değil. Zamlar dışında okulun eğitim politikası, öğrenciye sağlanan imkanlar, sağlık hizmetleri ve Kıbrıs’taki yaşam şartları da öğrencilerin şikayet başlıklarından bazıları...
‘ODTÜ’NÜN, KIBRIS’TAKİ KÜÇÜK İŞLETMESİ GİBİYİZ’
Öğrencilerden Ceren Sözer, zamlarla ilgili okul yönetimiyle bir görüşme yapıldığını fakat yapılan görüşmelerde büyük bir iletişim eksikliğinin söz konusu olduğunu ve öğrenciler oyalandığını kaydetti.
Sözer, okulun şartları hakkında ise şunları söyledi:
Tam anlamıyla ODTÜ’de okuduğumu hissettiğimi söyleyemem. Bir kere kültür bakımından Kıbrıs’ta Ankara’daki ODTÜ kültürünü göremiyoruz. Bunun oluşması adına öğrencilere yeterli imkan sağlanmadığı gibi okul yönetiminin çabasını da göremiyorum. Kampüsler arası iletişimin kopuk olduğunu düşünüyorum. ODTÜ’nün Kıbrıs’taki küçük bir işletmesi gibi yaklaşılıyor bence kampüsümüze. Öğrencilerin müşteri değil, birer ODTÜ’lü olduklarının, okulun da ticari bir yatırım, bir işletmeden ziyade ODTÜ’nün bir yerleşkesi olduğu unutulmaması gerekiyor. Hem akademik yaklaşımın hem de ücret politikasının buna uygun olması gerek. Zira hiçbir ODTÜ’lünün yemekhanede bir öğüne 40 lira verdiği düşünülemez.
Eğitim ile ilgili olarak da şunları söyleyebilirim; evet eğitim yüzde yüz İngilizce, bu anlamda Ankara kampüsünden bir farkımız yok. Fakat akademik alana ayrılan kaynak noktasında büyük bir fark olduğunu düşünmekteyim. Akademik personel sayısı çok kısıtlı ve buna rağmen işten çıkarmalar devam ediyor her dönem bir hoca gidiyor diğeri geliyor. Süreklilik söz konusu değil. Asistan sayısı da kendi bölümüm psikoloji için konuşuyorum, çok yetersiz. Ayrıca üç seneden fazladır kampüsteki projelere kaynak yok, var olan bütçeler ekonomik şartlar gerekçe gösterilerek iptal ediliyor. Mesela ben psikoloji öğrencisiyim. Bir iki sene öncesinde laborutuvarları etkin hale getirebilmek için 40 bin lira bütçe varmış, iptal edilmiş. Şu an sadece veri toplamak için kullanılabilir durumda, başka bir işlevi yok psikoloji laboratuvarının. Adımımı atmadım hiç.
Bunların yanı sıra TÜBİTAK ve Avrupa Birliği projelerini Kıbrıs’ta alabilmek neredeyse imkansız. Bürokrasi yüzünden Kıbrıs’a açılan TÜBİTAK projeleri almak çok zor oluyor. Hal böyle olunca akademik üretim de kısıtlanıyor; ne zaman, ne de kaynak yeterli olmuyor.
‘YALNIZ VE TERK EDİLMİŞ HİSSEDİYORUZ’
Çok yalnız ve terk edilmiş hissediyoruz her anlamda. Hem canımız, hem sağlığımız, hem geçim derdimiz var mı yok mu ilgilenen hiçbir kurum yok. Her gün ulaşıma, yemeğe, barınmaya üçer beşer zamlar geliyor. Bunlara karşın Kredi ve Yurtlar Kurumunun kredi veya burs olarak sağladığı imkanlar belli. Türkiye’deki öğrencilere göre 200 lira civarında daha fazla ama yemekhanede bir öğün yemeğimiz 40 lira. Bu sorunları Türkiye’deki kamuoyuna duyurabilmek çok zor. Unutulmuş gibiyiz. Bunun önünde hem bürokrasi var belki de hem de Türkiye Cumhuriyeti tarafından Kıbrıs’ta açılan üniversitelerin statülerinin belirsiz veya karışık hukuki durumu.
‘HOCALARIMIZ KEYFİ KARARLARLA GÖREVDEN ALINIYOR’
Kampüsümüz gün geçtikçe akademik nitelik bakımından kötüye gitmekte. Bunun başlıca sebebiyse idaredeki şeffaflıktan uzak, hukuksuz yönetim anlayışıyla keyfi kararlarla hocalarımızın görevlerinden alınmasıdır. Ve yönetimin okulun akademik kadrosuyla atışma içerisinde olması ve çözüm odaklı davranmaması hem öğrencisine hem de akademik personeline asla güven vermemektedir. Bu durumun yansıması olarak ise iş güvenliği olmayan ve çalışma koşulları iyice kötüleşen bazı hocalarımız bu şartlara dayanamayarak görevlerinden ayrılmaktadırlar.
Somut bir şekilde durumu açıklamak için bir örnek vereyim; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü akademik kadrosunun güçlü olmasından dolayı hazırlık zamanlarımda okulun iyi bölümlerindendi.
Ama bu çok uzun sürmedi ve geldiğim yıl sekiz olan tam zamanlı akademik personel sayısı şu an üçe düştü. Ve 2019 yılında hukuksuzca görevden alınan hocalarımız gibi bu yıl da Yonca Özdemir hocamızın işine "akademik yetersizlik" gibi asılsız bir bahaneyle son verildi.
Okulumuzun diğer bölümlerinde de durum farksız değil ne yazık ki. Ayrıca Kıbrıs koşulları nedeniyle akademik personel bulmanın da çok zorlaştığını biliyorum. Bu sebeplerden alacağımız seçmeli dersler hoca eksikliğinden dolayı iyice sınırlı kalmış durumda. Bir diğer yandan, okuldaki bütçe sorunu akademik araştırmalara yeterince imkan sunulamayacağı kaygısını ortaya çıkarmıştır. Bunlar yetmezmiş gibi geçen yıl için vadedilen yaz okulunda Ankara'dan ders alma işi de rafa kalktı ve Kıbrıs kampüsünde açılan dersleri Ankara kampüsünden alamadık. Bu nedenle arkadaşlarımız aynı ders için kredi başına daha fazla para ödemek zorunda kaldı. Yani bu üniversiteyi seçmemize sebep olan ne avantaj varsa bir bir yok olmaktadır. Bunlardan dolayı da Kıbrıs'a ODTÜ eğitimi alıyoruz diye gelmek anlamsız hale gelmeye başlamıştır.
KKTC İç İşleri Bakanlığı tarafından son yıllarda uygulanmAya başlayan online Muhaceret Yasası’na bağlı olarak öğrenciler sigorta ile alakalı ödemeyi doğrudan İç İşleri’ne yapmaya başladı ama bu uygulamadan önce öğrenciler sağlık sigortasının da içinde bulunduğu parayı öğrencisi olduğu üniversiteye yatırırdı.
‘HAYATIMIZ TEHLİEKEDE OLSA BİLE SAĞLIK HİZMETLERİNE ULAŞIMDA ZORLUK ÇEKİYORUZ’
Öğrencilerden Çağrı Acar da sağlık hizmetlerine ulaşımdaki zorlukları ve bununla ilgili başından geçen bir olayı anlattı:
Kampüsümüzde, Mediko vasıtasıyla pandemi döneminden önce çok daha etkin çalışan ve öğrencilere yardımcı olmak için elinden geleni yapan bir sağlık hizmeti sağlanıyordu. Gerekli ve acil durumlarda okul taksi tutup öğrencileri devlet hastanesine yönlendiriyordu fakat pandemi döneminden sonra ne yazık ki her şey değişti. Okul ilk olarak verdiği bu hizmeti kesti ve Covid-19 tehdidinin arkasına sığınarak öğrencilere vermek zorunda olduğu hizmeti aksatmaya başladı. Temel sorumluluklarını yerine getirme konusunda bile sekteye uğrayan Mediko’nun “sağlığa ulaşım” konusunda iyi bir noktada olması beklenemezdi.
Bu konuda yaşadığımız trajedi niteliğinde bir olayı anlatmak istiyorum: Bir sabah uyandığımda ev arkadaşımın çığlıklarını duydum. Hemen yanına gidip durumuna baktım. Yatakta çaresizce kıvranıyordu ve bana bel ve boyun bölgesini hareket ettiremediğini söyledi. Aceleyle ambulansı aradım ve yardım talep ettim. 112 çalışanı bana arkadaşımın durumunun acil olmadığını ve onun için ambulans göndermeyecekleri söyledi. Çok sinirlenmeme rağmen metanetimi korudum ve sadece şahıstan şikayetçi olacağımı belirterek kapattım. Aklımda hala en büyük umudum olan Mediko’yu aceleyle arayıp yardım istedim. O esnada arkadaşım acıdan feryat ediyordu. Mediko bana kampüs dışına ulaşım aracı gönderemeyeceklerini ve müdahale edemeyeceklerini söyledi. Evimiz, kampüse 500 metre uzaklıkta. Sadece arkadaşımın Mediko’ya gelmesi durumunda yardımcı olabileceklerini belirttiler. Bunları söylerken Mediko’da telefonda görüştüğüm şahıs umursamaz bir tavır ve kabul edilemez bir üslup ile konuşuyordu. Arkadaşım çok müşkül durumda olduğu için, ‘’Biz sizi gelip alalım yeter ki yardım edin. Arkadaşım çok kötü durumda’’ diyerek dil döktüm. Bu sefer de Mediko personelinin kampüs dışına çıkamayacağını söyleyerek bir kez daha reddettiler. Çaresizlik içerisinde telefonu kapattım ve ne yapacağımı bilemez durumda düşünmeye başladım. En sonunda Yakın Doğu Hastanesi’ni aradım. Bir ambulans geldi ve arkadaşıma yardımcı oldu.
Kısaca Mediko sitesinde 3 uzman, 1 pratisyen hekim ve 5 hemşire barındırdığı ve öğrencilere birinci basamak sağlık hizmeti ile acil tedavi sunmakta olduğu yazsa da öğrencisinin hayatı tehlikede olsa dahi kampüs içinde olmadığı sürece hiçbir şekilde müdahale etmeyeceklerini ve öğrencilerinin kendi başının çaresine bakması gerektiğini ilan etti. Kıbrıs’ın ve Akdeniz Bölgesi’nin en prestijli eğitim kurumlarından birinin, öğrencilerine karşı böyle bir tavır alması bence çok şaşırtıcı ve ODTÜ adına yakışmayan bir hareket. Umarım okul yönetimi ve yetkili kişiler yaşanılan durumları doğru analiz ederek ODTÜ adına ve ruhuna uyacak adımları atarlar.
‘HARCAMAK ZORUNDA OLDUĞUMUZ PARAYI DÜŞÜNMEKTEN, EĞİTİME ODAKLANAMIYORUZ’
Öğrencilerden Deniz Ekin Derin ise buradaki hayat koşulları ve okulun sunduğu ‘imkanlar’ı anlattı:
Ada geneline baktığımız zaman, üniversiteler öğrencilerine birden fazla rotaya ücretsiz servis kaldırılmaktadır. Okulun tek rotalı ve toplamda 15 dakikalık süren yolu için bir günde toplam 14 lira ödemekteyiz. Ki bu haftalık 98 lira yapar. Okulumuzun yemekhanesinde günde iki kez yemek yiyen bir öğrenci 80 lira, haftada ise 560 lira ödüyor. 1.yurtta kalan bir öğrencinin yurt için verdiği para 8 bin liradan 15 bin liraya çıktı.
Yüzde 50 burslu bir öğrencinin öğrenim ücreti 11 bin 57 liradan, 15 bin 750 liraya çıktı. Tabii bu fiyatlar yüzde 50 burslu öğrenciler için. Yıllık fiyatı için iki katı ödemek gerekiyor.
Öğrenciler bu ücretleri karşılamakta güçlük çekiyor çünkü adı üzerinde öğrenci oldukları için ek gelirleri yok ve aileleri de orta düzey gelirlere sahip kişiler. Ek olarak, bu yukarıda bahsedilen ücretler sadece eğitim, yemek, barınma ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlar için. Öğrenciler bu yüzden temel ihtiyaçları için harcamak zorunda oldukları parayı düşünmekten ve bu tutarları karşılamaya çalışmaktan akademik hayatlarına yeterince odaklanamıyorlar.
‘BAZI ÖĞRENCİLER OKUL DEĞİŞTİRMEYİ DÜŞÜNÜYOR’
Öğrenciler zamlarla ilgili protesto yapıp imza topladılar. Bu ücretlerin düşmesi gerektiğini çünkü öğrencilerin bunları karşılamakta çok zorlandıklarını, hatta bazı öğrencilerin okul değiştirmeyi düşündüğünü belirttiler. Öte yandan, bu kadar para ödeyip kaliteli bir hizmet alamamaktan şikayet ettiler. Çoğu zaman geciken bir servis, bazen yemeklerin içinden salyangoz çıkan bir yemekhane, çamaşır makineleri ve ocakları bozuk olan yurtlar ve klimaları çoğu zaman çalışmayan eğitim binaları ile bu ödediğimiz ücretlerin karşılığını alamadıklarını belirttiler.
Ödenen ekstrem paralara rağmen verilen hizmet çok eksik. 3.yurtta kat başına iki mutfak bulunuyor ve bu mutfaklarda dörder ocak var. Bu dört ocaktan 2 tanesi her zaman bozuk. Bunun dışında Kıbrıs'ın yazı bilindiği üzere çok sıcak geçiyor ve sıcaklar erken başlıyor. Buna rağmen klimalar mayısın sonunda açıldı. Bizim klimamız açılmasına rağmen haziranın ilk iki haftası bozuktu gereken yerlere dilekçe göndermemize rağmen çok geç yapıldı.
Alınan bu paralara bu hizmeti hak etmiyoruz. Okulumuzun jeneratörü bile benzin yetersizliğinden 10 dakika çalışıyor sadece.