Ne kentsel, ne de dönüşüm: Okmeydanı’nda adaletsiz bölüşüm

Ne kentsel, ne de dönüşüm: Okmeydanı’nda adaletsiz bölüşüm

Depreme dayanıklı konutlarda, sağlıklı kentsel koşullarda yaşamak temel bir hak. Bu hakkın somut olarak yasalar ve siyasi irade tarafından tanınıp, alınıp satılabilen bir ayrıcalık olmaktan çıkartılmasına giden uzun bir yol var önümüzde...

Deniz Ay

Okmeydanı Fetihtepe Mahallesi’ndeki kentsel dönüşüm dayatmasının seyri bir kere daha gösteriyor ki, iktidarın 10 yıldır sırtını yasladığı “kentsel dönüşüm seferberliği,” kapsamlı bir mülksüzleştirme programından daha fazlası değil.

Kolay kolay önü alınamayacak bir barınma krizinin içinden geçiyoruz. Çözümsüz ya da çaresiz olduğumuz için değil, mevcut iktidar odağının ve beslediği rant çetelerinin finansal çıkarlarına böylesi uyduğu, ve 20 yıllık AKP iktidarı inşaat sektörünü saplantılı büyüme hedeflerinin taşıyıcı kolonu haline getirdiği için. Okmeydanı’ndaki kentsel dönüşüm dayatmasının yasal dayanağı ile planlama ve uygulama sürecine de bakarak, barınma gibi temel bir ihtiyacın kentlerdeki emekçiler için neden bir mücadele alanına dönüştüğünü tüm açıklığıyla görebiliriz.

Fetihtepe’de 3550 Ada olarak geçen proje alanı, aslında Okmeydanı için planlanan çok daha büyük bir dönüşüm projesinin etaplarından sadece biri. Geçtiğimiz ay itibariyle Resmi Gazete’de yayınlanmasının üzerinden dolu dolu 10 yıl geçmiş olan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun” kapsamında Okmeydanı’nda altı mahalleyi etkileyen 123 hektarlık bir alan 2016 yılında “Riskli Alan” ilan edildi.

Kısaca Afet Yasası olarak anılan bu yasa kapsamında yürütülmeye çalışılan pek çok projede olduğu gibi, Okmeydanı için de kentsel dönüşüm gündemi riskli alan ilanının da öncesine dayanıyor. Afet Yasası’nın 2011 Van Depremi’nden kısa bir süre sonra uygulamaya konduğunu hatırlamak önemli. Çünkü bu yasa özünde, merkezi hükümet otoritesinin yereldeki sınırlarını ortadan kaldırarak “mega” kentsel dönüşüm projelerini oldu bittiye getirebilmek için, deprem riskini azaltmak gibi güçlü bir meşruiyet zeminini araçsallaştırma çabasından ibarettir. Ve aslında Fetihtepe’deki kentsel dönüşüm dayatmasının sorumlusu Beyoğlu Belediyesi gibi görünse de, projenin idari ve planlama sorumluluğu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda.

Fetihtepe’de üretilmesi planlanan yeni konutların mahalledeki mevcut konut stoğuna kıyasla deprem riskine daha dayanıklı olacağı şüphe götürmez. Ancak yeni konutların, Fetihtepeliler’in alım gücüne ve barınma ihtiyaçlarına göre planlanmadığı da ortada. Beyoğlu Belediyesi’nden son yapılan açıklama yerinde dönüşüm masalını anlatmaya devam edip, projede yoğunluk artışı yapılmayacağı duyuruyor. Ancak mahallelinin önüne konan muvafakatname içeriğine göre, hak sahiplerinin konutlarına biçilen piyasa değerine göre girecekleri konut tipi kurası belirlenirken, metrekaresi en düşük 1+1 konutların en yüksek borçlanmayı, hem de önümüzdeki 20 yıl için dayattığı görülüyor*.

Derinleşen ekonomik kriz koşulları, yükselen inşaat maliyetleri ve ülkenin mecbur bırakıldığı siyasi krizle birleştiğinde ne zaman biteceği öngörülemeyen kentsel dönüşüm projesi bilinmezliğine karşı çıkılmasının tek açıklaması üretilecek konutların mahallelinin barınma ihtiyaçlarını karşılamayacak olması da değil. Afet Yasası kapsamında mülk sahiplerine 18 ay boyunca verilmesi taahhüt edilen kira yardımları 1.500 TL. Kira krizinin ortasında bu destekle kiralık başka bir konut bulmaları neredeyse imkansız olan Fetihtepeliler’in direndiği sadece kentsel dönüşüm değil, mahallelerinden ayrıldıkları gibi kendilerini bekleyen evsizlik tehdidi.

Okmeydanı’ndaki riskli alan içinde bulunan ve dönüşümün yakın zamanda tamamlandığı dört blok ve 130 konuttan oluşan bir uygulama örneği daha var aslında. Piyalepaşa Mahallesi’nde bulunan bu küçük ölçekli dönüşüm uygulaması İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi arasında yapılan protokole dayanarak büyükşehir belediyesinin iştiraki Kiptaş tarafından kısa bir sürede tamamlanıp Kasım 2020’de hak sahiplerine teslim edildi. Alıştığımız çatışmalı dönüşüm süreçlerine pek benzemeyen bu deneyimden hareketle yerel yönetimler arası koordinasyonla yenileme yapmak yerine, hükümetin gölgesinde polis zoruyla beslediği kentsel dönüşüm terörü muhtemelen Beyoğlu Belediye başkanının salt kişisel tercihi değildir. Kendi tercihi olan kısmı, halkın öfkesini kazanmış ve aslında hiçbir idari ve siyasi irade gösteremeyen bir seçilmis olarak, yıkımın zabıtalığını yapmayı benimsemesi gibi görünüyor.

Depreme dayanıklı konutlarda, sağlıklı kentsel koşullarda yaşamak temel bir hak. Bu hakkın somut olarak yasalar ve siyasi irade tarafından tanınıp, alınıp satılabilen bir ayrıcalık olmaktan çıkartılmasına giden uzun bir yol var önümüzde. Fetihtepelilerin ve daha pek çok yurttaşın kentsel dönüşüm dayatmasına karşı direnişi ve dile getirdiği güçlü isyan da bu uzun yolda atılan adımların birer parçasıdır.


* https://okmeydanikentseldonusum.com/Konut_Muvafakatname_16072021.pdf

DAHA FAZLA