Kendin gibi olmak: Gökyüzünü boyamaya davet

Kendin gibi olmak: Gökyüzünü boyamaya davet

Uzaktan bakınca göz kamaştıran, parlak, kendi hayatımızla kıyasladığımızda bizi yetersizlik hissine büründüren fotoğraf-hayatların çağı bu çağ. Her şey, herkes kusursuz. Gel gör ki biz değiliz…

Burcu Adıgüzel

İnsanoğlunun sınırsız merakı denince aklıma hep gökyüzü geliyor. En önce gökyüzü. Bilimin izah ettiği, ispat ettiği şeylerin dışında bir merak. Çünkü; bir şeyin hem bu kadar yakın hem bu kadar uzak olması, geceleri çıkan ay, şekillere bürünen bulutlar, kayan yıldızlar, ısıtan güneş… Gökyüzü hep çok romantik, hep çocuk işi.

Seviyoruz biz bu gökyüzü işlerini, bizim kadar masallar da seviyor. Gökyüzünde işler nasıl oluyor peki, kim sokuyor bulutları o şekillere? Hikayemizde, pofurcuk makinesiyle bulutları gökyüzüne yerleştiren Bulut Dağıtıcısı, yıldızları göğe asan Yıldız Hanım ve fırça darbeleriyle gökyüzünü geceye boyayan bir Gökyüzü Boyacısı var. Bir de bir sorunumuz var. Ne kadar her biri önemli işler yapsa da bazıları daha fazla öne çıkar ve Gökyüzü Boyacısı bir türlü görünmediğini hisseder. Değersiz hisseder! Çünkü; onun işi, vakti geldiğinde gökyüzünü geceye boyamaktır, yani siyaha. Bu karanlıkta kim görsün onu?

‘’Şimdi başını kaldır ve gökyüzüne bak: Bulut Dağıtıcısı'nı gördün mü? Bembeyaz pufidik bulutlarla kaplıyor gökyüzünü. Peki Yıldız Hanım'ı? Akşam olur olmaz yıldızları birer birer gökyüzüne asıyor. Gökyüzü Boyacısı var bir de; onun işi de geceleri en güzel lacivertlere boyamak. Ama karanlıkta kimsenin onu görmediğini düşünüp bazen kendini yalnız hissediyor. Ve bir gün aklına bir fikir geliyor: ışıl ışıl bir fikir...’’

Yıldızları koparıp yakasına asıyor. Böylece hep parlayacağını, herkesin onu fark edeceğini düşünüyor. İşler hiç de düşündüğü gibi olmuyor. O kadar çok parlıyor ki, kendi ışığından etrafı göremez oluyor. O kadar çok parlıyor ki, kimse uzun bir süre bu parlak ve aydınlık dünyaya tahammül edemiyor. Doğanın dengesi alt üst oluyor, kimse uyuyamıyor. Gökyüzü Boyacısının bir şey yapması lazım. Kendi gibi olup, gecenin de önemini fark edip asıl işine devam etmek ya da sürekli parlayan bir boşluk duygusuyla hayatına devam etmek. Seçim kitabın satırlarında…

Göktuğ Canbaba’nın yazıp Ceyhun Şen’in resimlediği kitabın dili de resimleri de su gibi. Metni süzen, estetik çizimler dilin akıcılığıyla birleşmiş ve ortaya çok okunası ve üzerine çok düşünülesi bir öykü çıkmış.

Gökyüzü Boyacısı, değer görmenin, fark edilmenin önemini, kendi değerimizi bilmenin sonsuz huzurunu, beğenilme arzusunun bir zehire dönüşebileceğini, değerin başka yerlerde görünür olduğunu, hayatta kalmak için asıl ihtiyacımız olanın bir persona değil ‘’kendini bilmeden’’ geçtiğini çocuklara anlatmanın şahane bir yolu, en güzel öyküsü.

KÜNYE: Göktuğ Canbaba, Ceyhun Şen, Doğan ve Egmont Yayıncılık, 2021, 40 syf

DAHA FAZLA