Kaygı ve umut üzerine bir eser: Empedokles’in Dostları
Hayal kırıklığı içeren bu satırları yazarken hikayenin sonuna geldiğim izlemindeyim. Geldiler, üstünlük kurdular, dünyada hem kaygı hem de umut rüzgarları estirdiler, sonra da gittiler.
Emrullah Gümüş
Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sesiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi arkada bırakan esrarengiz Eve. Birbirlerinden uzakta kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu insanların yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her tür iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir.
Dünya bir nükleer felaketin eşiğindedir ve Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır. İnsanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmektedir…
Tüm dünya bu söylentilerle çalkanırken, kendilerine Empedokles’in Dostları diyen, bir grup gizemli insan bu karmaşaya son vermek adına çıkagelir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Günce tarzında yazılan bu roman Amin Maalouf’un geleceğe yönelik kurgu yaptığı ilk romanıdır. Çünkü yazar, önceki romanlarının hepsini tarihi olaylardan esinlenerek kurgulamıştır. Bu nedenle Şubat 2021’de çıkan roman, büyük bir ilgi ve merakla karşılanmış; okunmuştur.
Kitaba adını veren Empedokles, Yunan efsanesine göre kendisini tanrı ilan etmiş ve bunu kanıtlamak için de Etna Yanardağı’nın kraterine atlamış bir filozoftur. Evrende gördüğümüz her şeyin, dört elementten var edildiğini söylemiş. Su, ateş, hava ve toprak felsefesini ilk ortaya koyan Empedokles olmuştur. Romandaki karakterlerin çoğuna da mitolojik isimler vermiş Maalouf.
Çağımızın önemli yazarlarından olan Amin Maalouf, dünyadaki sonu gelmez nükleer silah yarışlarına dikkat çekmekle birlikte bu yarışın tüm dünyanın sonu olacağını anlatmaya çalışmış, Empedokles’in Dostları’nda.
“Tek düşmanınızın ölüm olduğunu kabul etmeye hazır mısınız? Evet, ölüm, sadece ölüm. Rakip güçler, başka halklar, başka ırklar değil. Biz değil. Sadece ölüm. Savaşmaya, peşine düşmeye, mağlup etmeye değer tek düşman. Önceliklerinizi yeniden gözden geçirmeye ve hem bizimle hem de kendi aranızda yeni bir sayfa açmaya hazır mısınız?”
Yeri geldiğinde hayal kırıklıkları, yeri geldiğinde de umut içeren bu satırlar aslında dünyadaki tüm tehlikeli gerçekleri gözler önüne sermekte. Diktatörlüklerini sürdürmek isteyen devletler sonsuz bir güçlenme ve silah yarışı içerisindeler. Ancak durum bu kadar basit değil. Çünkü bu rekabet bir gün gelecek ve kendi sonumuz olacak. İşte o zaman ne diktatörlükle yönetilen devletler kalacak ne de diktatörlüklerini, ‘demokrasi’ adı altında ilan eden devletler.
Peki kendi sonumuzu, bu yüksek teknolojilerle neden kendimiz hazırlıyoruz? Ulaşmak istediğimiz şey nedir? Tanrı’ya “Yönetim sende değil, tamamıyla bizde!” mi demek istiyoruz?
“Hiç keşfedilmemiş bir dünyanın kıyısında duruyorum, en ön localardayım, tarihte eşi benzeri olmayan bir hadisenin ayrıcalıklı tanığıyım, baş aktörlerle doğrudan temas içindeyim ve elimden olanı biteni alık alık seyretmekten başka bir şey gelmiyor. Ağaç elimin altında ama benim tek yaptığım yere düşmüş meyveleri uyuşuk uyuşuk toplamak.”
Herkesi, bu satırlarla, Platon’un mağarasından çıkıp tek düşmanları ölüm olan Empedokles’in Dostları’yla tanışmaya davet ediyoruz.
KÜNYE: Empedokles’in Dostları, Amin Maalouf, Çeviri: Ali Berktay, Yapı Kredi Yayınları, Şubat 2021, 210 sayfa.