Karnavalesk insan manzaraları
Bir başkarakteri olan, karakterin yaşamını veya yaşamından bir kesiti sunan geleneksel roman özelliklerinin dışında. Her gün çevremizde yaşananlardan şahit olduğumuz, gördüğümüz, duyduğumuz olaylar silsilesinin yapıt haline getirilmiş karnavelesk roman örneği Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi.
Mert Akkurt
Çağdaş yerli edebiyatımızın yazarlarından Ayfer Tunç’ un 2009’da kaleme aldığı "Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi" adındaki eseri; okunmaya başlanan birkaç sayfadan sonra okuru şaşırtmaya başlayan, başat karakteri olmayan, belli bir konu üzerinde ilerlemeyen tamamen karnaval havasında geçen, yüzlerce karakter barındıran bir eser. Barındırdığı yüzlerce karakterle kendimizin veya çevremizden birilerinin başına gelen ya da gelebilecek, okurken gerçekten yaşanmış hissiyatı veren öykülerin tek bölüm altında toplanmış soluksuz bir bütünü. Bir ucu kimi zaman 19. yüzyıla kimi zaman da günümüze uzanan bu zaman tanımaz olayların yarattığı; Paris’ten Bingöl’e, İzmir’den Chicago’ya mekan tanımaz kesişim kümeleri rengarenk bir Türkiye panoramasını gözler önüne seriyor. Şaşırtıcı bir öykü bitti sanılırken kesişimler sayesinde okuyucuyu yeniden ve yeniden afallatmayı başaran “insan manzaraları” kitabı.
Ayfer Tunç, Karadeniz’in kitap boyunca adını öğrenemediğimiz ve öğrenemeyeceğimiz küçük bir kentinde deniz manzarasına sırtını dönen ruh sağlığı hastanesinde başlayan ve nihayet orada biten zincirleme bağlantılar kurarak akıllara durgunluk veren soluksuz bir eser yaratıyor. Ülkü Birinci adında bir psikoloji doçentinin ruh sağlığı hastanesinin, içinde bazen övülen bazen sövülen konferans salonuna “Aşk özveri mi? Benliği korumak mı?” başlıklı seminerini sunmaya gelişiyle başlayıp ilk sayfalarda kendini okuyucuya akademi üstüne bir romanmış gibi algılatan fakat henüz birkaç sayfa ilerlemeden öyle olmadığını göstererek okuyucuya "farklı" bir romanla karşı karşıya olduğunu hisettiren karnavalesk havada bir eser. Ülkü Birinci ile başlayıp hastanede çalışan temizlik görevlisini, temizlik görevlisinin yaşadığı zaman dilimi olan günümüzü, onun asırlar önce yaşamış olan dedesinin yaşadığı zaman dilimini barındırıyor eser. Eşcinsel, kadın, erkek, yaşlı, genç, Kürt, Türk, Rum, Laz, Çerkez, Abaza, nevrotik bozukluk sahibi, bağımlı, solcu, sağcı, liberal; birbirinden farklı karakterlerin cümbüşüyle bir karnaval alayının ortasında kalıveriyorsunuz. Karnaval alayı o kadar kalabalık ki kitabın ortasından itibaren okuyucunun; kimin kim olduğunu, önceki sayfalarda hangi karakterle ne zaman karşılaştığını hatırlaması için sondaki dizine bakması icap ediyor. Hiç bölüm arası vermeyen, böylece okuyucuyu da soluksuz okumaya teşvik eden eser bir dedikodu hissiyatı vererek okuyucunun ismini de kitabın son sayfalarında dizin olarak verilen yüzlerce karakterin arasına yazdırıyor. Yaratılan karakterlerin her ayrıntısının verilmesi de adeta yan evde oturan komşumuzun dedikodusunu yapıyormuş duygusu yaratıyor. Okuyucuya hem farklı mekanları deneyimleten hem de farklı zaman dilimlerini yaşatan, bu mekan ve zamanlarla bezeli bir Türkiye panoramasını gözler önüne seren bir yapıt elimizdeki. Birbiriyle bağlantılı bütün bu hikayelerde, aynı zamanda karakterlerin aşk hayatları ve evlilikleri Ülkü Birinci’nin sunduğu seminerlerle de bağdaştırılıyor. Gerçek aşkı buldum derken kocasından dayak yiyenler, gözü kara şekilde sevdiği karısının üvey oğluyla evlenmesine şahit olanlar, doğru aşkı bulamayanlar, ansızın bir aldatma ya da terk edilmeyle sonuçlanan ilişkiler aşkın özveri mi yoksa benliği korumak mı olduğu konusunda tartışmalı ve çarpıcı örnekler sunuyor.
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, bir hikayeden daha çok bir ruh sağlığı hastanesini merkeze alan devasa hikayeler yumağı ile dikkat çekiyor. Yaklaşık yüz yıllık bir kesite yayılan bu hikayelerde, siyasal ve toplumsal dönüm noktalarının insanların yaşamlarında bıraktığı izler okuyucuya seslenerek veriliyor. Roman alışagelmiş roman örneklerinden pek çok özelliği ile farklı. Yüzü aşkın karakterin ve iç içe geçen ya da farklı zamanlarda yaşanan hayatların birbirine ustaca bağlanması romana akılda kalıcı bir nitelik ve lezzet kazandırıyor. İnsanı, psikolojiyi, yaşadığımız coğrafyayı, bu coğrafyanın kültürünü, tarihini ve politikasını önce tanıyan sonra bu tanıklıkları ortaya koyan; Türkiye’nin bütün hallerini yaşatırken insanlığın ortak hikayeleri ile de tanıştıran bir lezzet.
KÜNYE: Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Ayfer Tunç, Can Yayınları, 530 Sayfa.