'Kâğıt toplayan çocukların mutluluğu'ndan militan iyimserliğe
Bir çağ yangını sürüyor: Pandemi, yoksulluk, savaş… Sahi, sonu “şimdilik” gelmeyen kapitalizm ve onun dünya halklarını sürüklediği girdabı düşünürken iyimser olmak ve dahası, iyimser kalmak mümkün mü?
Şilan Geçgel
Akademisyen-Yazar Göksel Aymaz’ın son kitabı Militan İyimserlik- Sosyal Bilimler İçin Bir Epistemoloji, geçtiğimiz günlerde Yordam Yayınları tarafından yayımlandı. Sosyal bilimler üzerine birçok çalışmasını bildiğimiz Aymaz’ın bu yeni kitabı; COVID-19 salgını tüm dünyayı sarmış ve var olan tüm eşitsizlikler giderek derinleşmişken yağmur sonrası çıkan gökkuşağı gibi içimizi ısıttı, umudumuzu dürttü.
En yakınımızdakine dahi sesli söyleyemediğimiz “Ne olacak bu memleketin, dünyanın hali...” kaygılarımızı, “Bir insan ömrünü neye vermeli?” sorusuna hiç düşünmeden verdiğimiz yanıtları ve en önemlisi “kâğıt toplayan çocukların mutluluğu” haberleri akarken önümüzde, “Aman umutsuz cümleler kurmayalım.” inadımızı... Daha nicesini... Militan İyimserlik, birbirimize bile sesli söyleyemediğimiz ve acil gündemlerimiz arasında asla sırası gelmeyen bazı insani, siyasi ve toplumsal dertleri getirip önümüze bırakıyor; bambaşka bir pencere açıyor zihnimizde. Sadece hayal kurarak dünyayı değiştirebileceğini sanan sahte iyimserler ve nasılsa hiçbir şey değişmeyecek diyerek durmanın felsefesini her gün yeniden yazanlar da bunlardan bazıları.
Bir çağ yangını sürüyor: Pandemi, yoksulluk, savaş… Sahi, sonu “şimdilik” gelmeyen kapitalizm ve onun dünya halklarını sürüklediği girdabı düşünürken iyimser olmak ve dahası iyimser kalmak mümkün mü?
Fransızca kökenli "millitant" kelimesi; bir düşünceye, bir görüşe, bir öğretiye bağlı olan ve onun başarı kazanmasına uğraşan, bu yolda savaşan kimseye deniyor. Türkçesi ise "militan". Göksel Aymaz, kitabın girişinde; Militan İyimserlik kavramını ilk kullanan Marksist düşünür Ernst Bloch’un Umut İlkesi isimli kitabından alıntılar yapıyor, kitabın adı ve derdi böylece berraklaşıyor. Bloch’un hem kendi kitabına hem de Militan İyimserlik kitabına ilham veren düşüncesine göre Militan İyimserlik, Marx’ın “dünyayı değiştirme etkinliği” ile eşit/aynı etkinlik hali.
Ütopyaların öcü kabul edildiği ve reddedildiği bir dünya düzeninde “iyimserliğin filozofu” Ernst Bloch, temel felsefesi olan “umut ilkesi”ni ütopik olanı gerçekleştirebilme stratejisi olarak yorumluyor. Bloch’un ütopik olanı gerçek kılma gayreti; yolların, yılların ardından Aymaz’ın kaleminde zenginleşerek yolculuğuna devam ediyor. Aymaz “kimsenin bir kenarda durma lüksünün olmadığı” mevcut tabloda; en başta sosyal bilimleri, sonra da okuru Militan İyimserlik'e davet ediyor.
Yazar, mevcut durumundan rahatsız olanların bu durumu değiştirmek için şikâyet etmesinin yeterli olmayacağını, aksine bu durumu değiştirmek için eyleme geçmesi ve doğru bir eylemlilik sürdürebildiği durumda mutlak başarıya ulaşabileceğini ifade ederken “insanın mutlak kurtuluşunu” yine insanın kendi eylemselliğinde görüyor.
Aymaz: “Militan İyimserlik, insanın dünyayı eylem halinde bilmesidir. Hâlihazırda Olmuş Olan (ya da Nesnel Gerçeklik) içerisinde Henüz Olmamış Olan (ya da Reel Mümkün) olarak duranı açığa çıkartıp onu nesnel gerçek kılmanın hizmetindedir.” diye yazar ve açıklar: “Militan İyimserlik iyi ve güzel olanı gelecekte yaratma uğraşına eşlik eder.”
Marx’ın “taşlaşma” mecazına atıf yapan Aymaz; sosyal bilimler için bir epistemolojiden bahsetmek için Marx’ın vazgeçilemez olduğunu, Militan İyimserliK'in, Marx düşüncesinin Marx tarafından dile getirilmemiş epistemolojisi olduğunu savunur. Bununla birlikte Militan İyimserlik, Hâlihazırda Olmamış Olan ve Reel Mümkün’ün ontolojisinin materyalist olduğunu kayda düşerken Militan İyimserlik'in her şeyden çok pozitivizm eleştirisi olduğunun altını çizer.
Kitabın, “Gerçeklik ve Hakikat” başlıklı kısmında; pozitivizme en köklü eleştirilerin, bilimde her türlü yasayı ve evrenselliği reddeden konvansiyonalist epistemolojiden geldiğinden bahseden Göksel Aymaz; pozitivist ve konvansiyonalist epistemolojinin aksine Marx’ın sistematik olarak kullandığı realist bilim anlayışına göre “Nesnel gerçeklik elbette vardır.” diyerek bu kafa karışıklığını noktalar. Bununla birlikte Marx’ın 1844 El Yazmaları’nda kendine geniş yer bulan yabancılaşma kavramı, Militan İyimserlik’te de karşımıza çıkar. Yazar, burada yabancılaşmadan bahsederken insanın kendi emeğine yabancılaşması insanın elinden sadece üretimin nesnesini almakla kalmıyor, bir de bu nesne vasıtasıyla insanı hayvandan üstün kılan “türsel niteliği” de elinden alınıyor diyerek Marx’ın bu kavrama olan özel ilgisini kayda düşer. Marx’ın yabancılaşma kavramını eksiksiz kavramak için bu iki etkenin mutlak surette ele alınması gerektiğini ifade eden Aymaz, sadece yabancılaşma değil; Marx’ın yadsınma, emek, tarihsel süreç gibi temel başka kavramları da diyalektik materyalist bir kavrayışla ele aldığının altını çizer.
Yazar, kitabını “Taşa tohum ekene, Sarı’ya...” diye ithafla başlarken çok değil; birkaç sayfa sonra Âşık Seyrani’nin “Meğer taşa tohum ekilmez imiş!” cümlesi ile devam ettiriyor. Bu iki cümle arasındaki çelişki, kitabın ilerleyen sayfalarında dile geliyor ve kitabın taşla-tohum arasında gidip gelen “gizli amacı” kendini usulca ilan ediyor:
“Dünya hiçbir umudu yeşertmeyecek kadar taş kesilmiş olabilir. Ama taş toprağa dönüştürülüp yeşerecek tohumlar ekilebilir.”
Künye: Militan İyimserlik-Sosyal Bilimler İçin Bir Epistemoloji, Gökhan Aymaz, 2021, Yordam Yayınları, 189 Sayfa.