İzmir'de iklim grevi eylemi
İklim aktivistleri, iklim grevi eylemi kapsamında basın açıklaması yaptı.
İleri Haber
Çevre örgütleri ve iklim aktivistleri bugün "iklim grevi" kapsamında dünya genelinde eylemler düzenlerken, İzmir'de bir araya gelen çevreciler de basın açıklaması yaptı ve "Bu krizi artık görmezden gelmeyin, harekete geçin" çağrısında bulundu.
Türkiye'de ve dünyada her geçen yıl varlığını daha da hissettiren iklim krizi, kamuoyunda heüz yeteri kadar karşılık bulmamış olsa da çevre aktivistleri ve örgütleri tarafından konuya ilişkin çalışma ve eylemler devam ediyor. Dünyanın pek çok yerinde Küresel İklim Grevi kapsamında bugün eylem ve etkinlikler düzenlenirken, bu kapsamda İzmir'de bir araya gelen iklim aktivistleri de basın açıklaması yaptı.
İzmir'de 10 Ekim Anıtı önünde bir araya gelen ve pankart ve dövizler ile birlikte Alsancak'taki Türkan Saylan Kültür Merkezi'ne yürüyen iklim aktivistleri, burada yaptığı basın açıklamasında iklim krizinin etkilerinin Türkiye'de de her geçen gün daha güçlü bir şekilde görüldüğünü belirtti. İklim krizinin yalnızca bir çevre sorunu olmadığı, aynı zamanda canlıların yaşam haklarının ihlali ve sosyal adaletsizlik gibi pek çok soruna yol açtığı açtığı belirtilirken, "İklim kriziyle birlikte hali hazırda sistemimizde var olan eşitsizlikler ve adaletsizlikler de derinleşiyor. İklim adaletsizliği ile birlikte sosyal adaletsizlik de ortaya çıkıyor. Bu yüzden de bizler sömürü karşıtı, türcü olmayan, eşitlikçi bir perspektiften tüm canlılar için hak savunuculuğu yaparak, iklim adaleti sosyal adalettir diyoruz" ifadeleri kullanıldı.
Basın açıklamasında bilim insanlarının konu hakkındaki uyarıları hatırlatılırken, "Artık sadece sözler duymak değil, gerçek eylemler görmek istiyoruz" denildi. İklim aktivistleri, "Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasını, anlaşmanın maddelerinin yerine getirilmesini ve İklim Acil Durumu ilan edilmesini, 2030'a kadar net sıfır karbon emisyonunun sağlanması için adımlar atılmasını; ekolojik yıkıma sebebiyet verecek projelerin durdurulmasını, iklim krizinin beraberinde getirdiği hak ihlallerine karşı harekete geçilmesini, fırsat eşitliğinin iklim adaleti ve sosyal adalet çerçevesinde sağlanmasını ve tüm bunların gerçekleşmesi için gençler olarak karar alma süreçlerinin her aşamasında etkin, eşit söz ve hak sahibi olarak yer almayı istiyoruz!" diyerek taleplerini de dile getirdi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın Maden Yönetmeliği'nde yaptığı değişiklikle milyonlarca zeytin ağacının ranta kurban edilmesi tehlikesine karşı başlattığı "zeytin yürüyüşü" üçüncü gününde devam eden Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyeleri de basın açıklamasına destek verdi.
'İKLİM KRİZİNİN ETKİLERİNİ ÜLKEMİZDE DE GİDEREK DAHA GÜÇLÜ GÖZLÜYORUZ'
Basın açıklamasının tamamı şöyle:
"Karar vericilerin yıllardır iklim krizi ile mücadele için anlamlı ve hızlı adımlar atmaması, bu krizin aciliyetini kavrayamayışı, iklim krizini görmezden gelişi iklim krizinin derinleşmesine sebep oldu. Gezegenimiz her geçen gün iklim krizinin etkilerine daha çok maruz kalıyor. Gezegenimizdeki yaşamın sürmesini sağlayan kritik sistemler geri dönüşü olmayan çöküş noktasına yaklaşıyor. İklim krizinin etkilerini ülkemizde de giderek daha güçlü gözlüyoruz. Ülkemiz, iklim krizinden en çok etkilenen ülkelerden biri. İklim krizine bağlı artan sıcak hava dalgaları ülkemizin güneyinde yaşanan yangınları tetikledi, sıcaklık rekorları kırılıyor. İklim krizi, kuzeydoğuda kötü kentleşme nedeniyle yaşanan sellerin etkisini artırıyor. İklim kriziyle mücadelede çok önemli olan denizler, yaşamın değil denize atık bırakanların gözetilmesi sonucunda müsilaja maruz kalıyor.
'BU KRİZİ ARTIK GÖRMEZDEN GELMEYİN, HAREKETE GEÇİN'
İklim krizinin etkilerinden herkes eşit ölçüde etkilenmiyor. Bu kriz var olan adaletsizlikleri derinleştiriyor, yeni adaletsizliklerin oluşmasına neden oluyor. Doğrudan iklim krizi nedeniyle ya da bazı insanların kurduğu sürdürülebilir olmayan sistemler nedeniyle oluşan, iklim kriziyle de şiddeti artan afetler ekonomiyi, sosyal yaşamı, kültürü ve siyaseti de etkiliyor. İklim krizi evimizde ve herkesi etkiliyor! Hepimizin bizzat yaşadığı, içinde olduğumuz bu krizi artık görmezden gelmeyin, harekete geçin.
'BİRÇOK CANLI TÜRÜ ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA YOK OLMA TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYA KALACAK'
Artan sıcaklık, pek çok maddi manevi zarara yol açan fırtınalar, buzullarda meydana gelen kırılmalar ve yükselen deniz seviyesi, biyoçeşitliliği ve yaşamı tehlikeye atıyor. Şartlara uyum sağlayamayan bir çok canlı türü önümüzdeki yıllarda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Ormanların ve su habitatlarının talan edilmesi hepimiz için büyük bir tehdit oluşturuyor. Pandemi, yangınlar, sel, kuraklık, endüstriyel besicilik ve balıkçılık gibi ülkemizde ve dünyada gündem olmuş felaketler iklim adaletsizliğiyle birlikte iklim krizinin daha da derinleştiğinin somut örnekleridir.
'İKLİM ADALETİ SOSYAL ADALETTİR'
İklim krizi iklim mültecilerinin ortaya çıkmasına, kriz altında kalan ülkelerde üretim araçlarının azlığı sebebiyle iş gücünün değersizleşmesine ve potansiyel savaşlara yol açıyor. Bu krizin getirdiği ağır sonuçlar yüzünden insanlar yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalmaya başladı. Gün geçtikçe derinleşen iklim krizi ile birlikte yeni normalimiz haline gelen aşırı hava olayları, afetler sadece çevreyi değil, ekonomiyi, sosyal yaşamı, kültürü ve siyaseti de etkiliyor. Bu da bize gösteriyor ki iklim krizi sadece bir çevre meselesi değildir. İklim kriziyle birlikte hali hazırda sistemimizde var olan eşitsizlikler ve adaletsizlikler de derinleşiyor. İklim adaletsizliği ile birlikte sosyal adaletsizlik de ortaya çıkıyor. Bu yüzden de bizler sömürü karşıtı, türcü olmayan, eşitlikçi bir perspektiften tüm canlılar için hak savunuculuğu yaparak, iklim adaleti sosyal adalettir diyoruz.
'BİRÇOK ŞİRKET VE TEFECİ SERMAYEDAR EKOLOJİK YIKIM GERÇEKLEŞTİRİYOR'
Bu dönemde özellikle zeytinlik alanların ranta açılmasıyla da birlikte doğa talanı ve sömürüsü daha da arttı. Bize yaşam veren Kazdağları’nda, Aydos'ta, Kanal İstanbul projesiyle, Çeşme turizm projesiyle, denizlerimizde aktif, pasif, arama ruhsatlı, işletme ruhsatlı olmak üzere birçok şirket ve tefeci sermayedar ekolojik yıkım gerçekleştiriyor. Bunlara izin verilmesi demek geleceğimizin satılması demektir. Bu projelerin inadına yapılmak istenmesi demek yuvasından edilen binlerce canlı demektir. Ve bu yapılanlar bizlere sadece inat ve rant uğruna halkını, doğasını, toprağını ve diğer canlıları yok sayan bir sistemin var olduğunu gösteriyor.
'ARTIK SADECE SÖZLER DUYMAK DEĞİL, GERÇEK EYLEMLER GÖRMEK İSTİYORUZ'
Bilim insanları iklim krizini kontrol altına alabilmemiz için hiç vaktimizin kalmadığını dünyamızın "kırmızı alarm" verdiğini, bugün eyleme geçilmesi gerektiğini söylüyor. Karar vericilerin iklim krizine karşı yarın değil, bugünden harekete geçmesini istiyoruz. Neden mi bugün harekete geçilmeli? Artık zamanımız kalmadı. Artık sadece sözler duymak değil, gerçek eylemler görmek istiyoruz. Tam da bu yüzden iklim krizi için yıllardır dile getirdiğimiz taleplerimizi tekrarlıyoruz! Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasını, anlaşmanın maddelerinin yerine getirilmesini ve İklim Acil Durumu ilan edilmesini, 2030'a kadar net sıfır karbon emisyonunun sağlanması için adımlar atılmasını; ekolojik yıkıma sebebiyet verecek projelerin durdurulmasını, iklim krizinin beraberinde getirdiği hak ihlallerine karşı harekete geçilmesini, fırsat eşitliğinin iklim adaleti ve sosyal adalet çerçevesinde sağlanmasını ve tüm bunların gerçekleşmesi için gençler olarak karar alma süreçlerinin her aşamasında etkin, eşit söz ve hak sahibi olarak yer almayı istiyoruz! Bizler tüm gezegende iklim krizi için gerekli önlemler alınana kadar tüm ekolojik yıkımlardan, felaketlerden etkilenen canlıların ve hava, su, toprak gibi cansız varlıkların sesini duyuracağız. Karar vericilerden de aynı sözü vermelerini ve eyleme geçmelerini bekliyoruz!