İzmir Bağımsız Savunma Baro Başkan adayı Ahmet Dokucu: Baro siyasette sıçrama tahtası değildir
"Geçtiğimiz tüm dönemlerde İzmir Barosu hukukun üstünlüğü ve insan hakları mücadelesini, etkin olarak yapmamıştır."
İzmir Bağımsız Savunma Baro Başkan Adayı Dokucu: Baro siyasette sıçrama tahtası değildir
İzmir Barosu 2016 – 2018 dönemi başkanlık seçimlerine çok az bir süre kaldı. İleri Haber olarak İzmir Barosu Başkan adaylarıyla röportaj gerçekleştirdik.
Adaylar arasında bulunan Bağımsız Savunma grubunun başkan adayı Ahmet Dokucu sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle bize kendinizden ve Bağımsız Savunma grubundan bahsedebilir misiniz?
1964 Şanlıurfa’da doğmuşum. İlköğrenimimi Diyarbakır'da ve orta öğrenimini İzmir'de tamamladım. 1982 yılında Bornova Anadolu Lisesini bitirdim.1986 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra 1987 yılında serbest avukat olarak çalışmaya başladım. Baronun çeşitli komisyonlarında görev aldıktan sonra, 1994-1996 yıllarında Bornova Adli Müzaharet büro şefliği yaptım. CMUK değişikliğinden sonra ilk görevlendirmelerde müdafi, sonrasında koordinatör olarak görev aldım. Staj Eğitim Merkezinin kuruluşunda görev aldım. Staj Eğitim Merkezinde “Avukatlık Hukuku” alanında eğitim görevlisi olarak çalıştım. İzmir Avukatlar Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetim kurulu üyeliğinde bulundum.1998-2000 yıllarında İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyeliği ve baro saymanlığı yaptım. Ulusal düzeyde düzenlenen “Yargı Reformu 2000 Sempozyumu”nun düzenlenmesinde ve kitap haline getirilmesinde görev aldım. 2011-2012 yıllarında Hukuk Düzlemi adlı hukuk dergisinin çıkarılmasında görev aldım. Bu dergide yazılarım çıktı. Evliyim ve iki kızım var. İngilizce biliyorum.
İzmir Barosu Bağımsız Savunma Grubu, Av. Bahattin Acar’ın 2002-2004 tarihleri arasındaki başkanlık döneminden sonraki seçimlere, Çağdaş Avukatlar Grubundan ayrılarak seçimlere ayrı liste ile girmiştir. Bağımsız Savunma Grubunun da yer aldığı İzmir Barosu’nun onurlu geçmişine damga vurmuş bir dönemin ‘Çağdaş Avukatlar Grubu’ ile tüm bağların koparılmış olması bunun nedenidir. Neo-liberal söylemlerden ibaret bir hattın ‘çağdaşlık’ olarak sunulduğu aldatmacaya yer yoktur. 2008 sonrasında Bağımsız Savunma Grubunun haklılığı, gerek ülkeye gerekse baroya bakışta farklı görüşlerinin doğruluğu pratikte de ortaya çıkmıştır. ‘Yetmez ama Evet’çi unsurlarla, kimlik siyaseti yapanlarla, Ergenekon ve Balyoz savcılarının şakşakçılığını yapanlarla kol kola, omuz omuza olanların safında yer alamayacağımız ortaya çıkmıştır.
‘VESAYET REJİMİ KALDIRILIYOR” DİYENLERLE BAĞIMIZ YOKTUR
Baronun kişisel çıkarlar için kullanılması, sıçrama tahtası olarak düşünülmesi, harcamalarda savurganlık, yönetim zafiyetleri de baro yönetimi ile ilgili görüşlerimizde haklı olduğumuzu göstermiştir.
Diğer gruplardan farklı olarak grubumuz “takiyye” yapmadan görüşlerini açıkça bildirmektedir.
Sivil toplumculuk veya katılımcılık söylemleri altında, başta Fethullah Gülen terörizmi olmak üzere, cemaatçi ve tarikatçı yapılara meşru hareket alanı sunulmasının yargısal ve toplumsal sonuçları bugün ortadadır. Yakın geçmişte, Ergenekon ve Balyoz davaları ile yürütülen hukuksuz tasfiye operasyonunu ‘vesayet rejimi kaldırılıyor’ diyerek destekleyen anlayış ve bu anlayışa bağlı bütün unsurlarla bağımız yoktur.
Toplumsal hak ve özgürlükler konusunda, etnik ve kültürel aidiyetleri merkeze alan ayrıştırıcı bir yöntem ve dil olarak kimlik siyaseti terk edilmeli, tüm farklılık ve zenginliklerin anayasal vatandaşlığın bütünleştirici karakteri temelinde tam bir hukuksal güvenceye kavuşturulması savunulmalıdır.
Genel olarak TBB’ye özel olarak İzmir Barosuna baktığınızda ne görüyorsunuz? TBB ve İzmir Barosu avukatların örgütlülüğü açısından ne ifade ediyor?
Geçtiğimiz tüm dönemlerde İzmir Barosu hukukun üstünlüğü ve insan hakları mücadelesini, etkin olarak yapmamıştır. Özellikle, gerek yargıya cemaatin hâkim olduğu dönemde, gerekse sonrasında, tutuklamanın bir önlem olduğu, ceza olmadığı gerçeğine karşı tutuklama kurumu iktidarın sistematik bir şekilde uyguladığı hak ihlali haline dönüşmüştür. Hak ihlallerinde, hukuka aykırı kararlarda ve uygulamalarda sessiz kalmıştır. Yapmış olmak için yapılan içi boş açıklamalar, popülist, şov amaçlı günü geçirmek amaçlı faaliyetlerin hukuk kurumu olan barolarda sonuç getirmeyeceği açıktır.
Baroya hükmeden bu anlayış, cumhuriyet değerleri hızla yok edilirken cumhuriyetçiliği, Mustafa Kemal Atatürk belleklerden ve meydanlardan silinmeye çalışılırken Atatürkçülüğü yalnızca bir ambalaj ve dolgu malzemesi olarak kullanmıştır. Bununla birlikte, kendi tekelindeymiş gibi takdim ettiği ortak değerlerimizin gerektirdiği kararlılık ve duruşa bir nebze olsun yaklaşabilmiş değildir. Unutulmamalıdır ki, ülkemizin yakın tarihi, altı boş bir Atatürk ve bayrak istismarı ile karanlıklara gömüldüğümüz onlarca örnekle doludur.
Siyasal iktidarın, cemaatle suç ortağı olduğu dönemde ve sonrasında yargı çökmüştür, sadece ‘savunma mesleği’ ve onun örgütleri; ‘barolar’ kısmen ayaktadır. Bu nedenle barolar arası iş ve güç birliğini, katılımı üst düzeye taşımamız zorunludur. Barolar ve TBB seslerini birlikte yükseltmek zorundadır. Barolar ve avukatlar arasında en geniş birliğin sağlanması gereklidir.
Türkiye’de hukukun durumu, OHAL ve KHK’lar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Olağanüstü Hal, Anayasamızın 15, 120 ve 121. maddelerinde düzenlenmektedir. Olağanüstü hallerle ilgili düzenlemelerle, temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması, “askıya” alınması olanaksızdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 15.maddesi olağanüstü hallerde dahi, yaşam hakkı, işkence yasağı ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerinin askıya alınamayacağını açıkça belirlemiştir. Anayasaya ve hukuku çiğneyen, askeri darbe teşebbüsü sonrası, zaten karşı devrim sürecini sürdüren iktidar, sivil darbe yapmaktadır. Bu arada, “FETÖ” bahanesi ile cemaatle ilgisi olmayan muhaliflerini tasfiye etmeye başlamıştır. Bugün tüm hukuk yolları tıkanmıştır. Halkımızın Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmak veya AİHM’ne başvuru yapmak dışında çaresi kalmamıştır. Baroların etkin mücadelesi şarttır. Göreve geldiğimizde yurttaşlarımıza bu nedenle hak ihlallerine ve kayıplarına uğramaması için etkin olarak yardım edeceğiz.
'BUNLARI YAPACAĞIZ'
Son olarak, seçimleri kazandığınız takdirde İzmir Barosu'nda ne gibi değişikliklere gitmeyi düşünüyorsunuz?
Savurganlığı önleyerek denk bütçe esasına dayalı hesaplama yaparak aidat miktarlarını düşüreceğiz.
Baro yönetiminde üstlenilen herhangi bir görevin siyasette sıçrama tahtası olarak değerlendirilmemesi için her türlü yapısal önlemi alacağız.
Mevzuat değişikliğini zorunlu kılan çözümler için, baro bünyesinde meslektaşlarımızla çalışma grupları oluşturacak, akademik desteğin de yardımıyla taslaklar üzerinde çalışacak üretken bir ekip kuracağız.
Ücretli çalışan meslektaşlarımızın haklarının takipçisi olacağız.
Rekabetin yerine mesleki dayanışmanın ve paylaşımın önünü açacağız.
TBB tarafından düzenlenmiş olan ve tüm avukatların uymakla yükümlü olduğu Avukatlık Meslek Kuralları’nın 38/2 maddesinde, bir avukatın kendi mesleki kapasitesini aşan ölçüde iş yüküne sahip olması açıkça yasaklanmıştır. Gelir ve iş dağılımı konusunda mutlak bir eşitlik sağlanamayacak olsa da, adil bir bölüşümün mümkün olduğu ölçüde sağlanması için tüm olanakları devreye sokacağız. TBB Avukatlık Meslek Kuralları’nda yazılı bu düzenlemeden de yararlanarak, avukatların gerek icra, gerekse dava takibi bakımından aşırı ve adaletsiz iş yükünü sınırlayacak bir kota uygulamasını yaşama geçirmek için çaba göstereceğiz.
TBB Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu (SDYF) tarafından 69 yaş üzeri meslektaşlarımıza munzam emeklilik maaşı bağlanmasına ilişkin düzenleme yerinde olmakla birlikte yaş sınırının 60’a indirilmesinin makul olacağı düşüncesiyle TBB nezdinde girişimlerde bulunacağız.
Baronun çok çeşitli gelir kalemleri olmasına karşılık, giriş aidatları dâhil olmak üzere meslektaşlarımızdan alınan aidatların bu denli yüksek tutulması mesleki dayanışma ölçütleriyle bağdaşmamaktadır.
Çok sayıda meslektaşımız için aidat tutarları zorlayıcıdır. Aidat tutarlarını, baronun harcama kalemlerini gözden geçirerek, savurganlığı önleyerek, denk bütçe esasına göre hesaplama yaparak, aidatların düşük tutulmasını sağlayacağız.
Adli yardım hizmeti veren meslektaşlarımızın emeklerinin karşılığı olan ücretlerini süresinde ödeyeceğiz.
Mahkemelerdeki duruşma sırasının akıllı telefon uygulaması yoluyla takibine imkân verecek bir yazılım oluşturacak, meslektaşlarımızın mahkeme kapılarında beklemek yerine bu zamanı anlamlı biçimde değerlendirmeleri için fırsat yaratacağız.
Avukatların duruşmalarda tutanakların yazımını izlediği mahkemelerdeki eksik ekranlar tamamlanacak ve arızalı olanların çalışması tüm mahkemelerde sağlanacak ve sürekli olarak takip edilecektir.
İDARENİN HUKUKA BAĞLILIĞININ TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
Adliyelerde, iş takipçilerinin adeta bir hukuk bürosu gibi faaliyette bulunmalarının önüne geçilmesi için gerekli her türlü cezai ve idari yaptırımın uygulanmasını sağlamak üzere girişimlerde bulunacağız.
Adliyeye çocukları ile gelen meslektaşların, çocuklarının bekleyebileceği çocuk misafir odaları oluşturacağız.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ile görüşülerek Adliye Konak arası otobüs seferlerinin tekrar konulması sağlanacaktır.
Adliye sosyal tesislerinden avukatların da indirimi ücretlerle hizmet alımından yararlanabilmesi için çaba göstereceğiz.
İdarenin hukuka bağlılığının takipçisi olacağız. Galleria, Kordon Yolu örneklerinde olduğu gibi, Kültürpark’a kent estetiğine ve koruma kurulu kararlarına aykırı müdahalede bulunulması halinde tüm başvuruları yapacağız.
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ve dijital e-devlet hizmetlerinde avukatın varlığını dışlayan, avukatın katılımını sınırlayan her türlü işlem ve düzenlemenin karşısında ısrar ve inatla duracağız.
Yasalarca ‘sır’ kapsamına alınmayan her türlü bilgiye, bu arada aleni olması gereken resmi sicillere avukatların doğrudan ulaşmasını sağlayacak mekanizmanın oluşturulması için gerekli girişimlerde bulunacağız.
Baromuzun yayınlarına nitelik ve düzey kazandıracağız.
Avukatların CMK ile Adli Yardım çerçevesinde yerine getirdiği hukuki yardım görevi kamu hizmeti niteliğinde olduğundan, bu hizmet karşılığı ödenen ücretlerin bütün vergilerden muaf tutulması için girişimlerde bulunacağız.
Son dört yıldır CMK uzlaşma sisteminde, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından avukatlara görev verilmemesi uygulaması gerekli girişimlerde bulunularak sonra erdirilecektir. Görevlerin adil bir şekilde dağıtılıp dağıtılmadığının denetlenmesi sağlanacaktır.