DİSK Basın İş: 'Gazetecilik Kazanacak'

DİSK Basın İş: 'Gazetecilik Kazanacak'

DİSK Basın İş Sendikası 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için yazılı açıklamada bulundu. Açıklamada "İktidarı denetlemekle mükellef olan basın büyük oranda iktidarın borazanı olmuş durumda" denildi.

İleri Haber

Devrimci İşçi Sendikları Konfederasyonu'na(DİSK) bağlı Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın İş) 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, "Çünkü basın ve ifade özgürlüğü iki taraflı ihlal ediliyor: Halkın haber alma hakkı kadar “haber olma” hakkı da elinden alınıyor." ifadelerine yer verdi.

Sakarya'da meydana gelen patlamada bir yakınını kaybeden yurttaşın, "Basın duyuracak benim sesimi, tüm Türkiye duyacak. Parası olan kazanmayacak, 3 kuruş için fabrikada kölelik yapan kazanacak." sözlerine yerverilen açıklamada "Kamu adına iktidarı denetlemekle mükellef olan, “4’üncü kuvvet” diye tabir edilen basın, büyük oranda iktidarın borazanı haline gelmiş durumda." denildi.

Açıklama şu şekilde:

“Basın duyuracak benim sesimi, tüm Türkiye duyacak. Parası olan kazanmayacak, 3 kuruş için fabrikada kölelik yapan kazanacak.”

Yukarıdaki sözler, Sakarya’da patlayan havai fişek fabrikasında hayatını kaybedenler için 6 Ocak günü yapılacak duruşma öncesinde, yakınını kaybeden bir kadın tarafından söylendi. Söylendi ama o sözler iktidar kontrolünde olan medyanın çoğunluğu tarafından duyurulmadı, bu çığlık sosyal medya aracılığıyla kulaklarımıza erişebildi.

Çünkü basın ve ifade özgürlüğü iki taraflı ihlal ediliyor: Halkın haber alma hakkı kadar “haber olma” hakkı da elinden alınıyor.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde, Türkiye’deki ahval ve şerait pek de iç açıcı değil. Kamu adına iktidarı denetlemekle mükellef olan, “4’üncü kuvvet” diye tabir edilen basın, büyük oranda iktidarın borazanı haline gelmiş durumda. Ülkenin pek çok yerinde adalet arayan madenciler, köylüler, işçiler seslerini duyurmaya çalışıyor. O sesler duyulabilse patronlar yasalar çerçevesinde hak edilmiş tazminatların üzerine konamayacak, bundan sonra konmayı da aklına getiremeyecek. O sesler herkese ulaşsa kamuoyu oluşacak, doğa harikası topraklarımız altında 3 kuruşluk maden var diye, derelerimiz 5 kuruşluk enerji üretilecek diye tarumar edilmeyecek. Ama iktidar eliyle tesis edilen talan ve yağma düzeni bu seslerin duyulmasına izin vermiyor.

Halk ekonomik krizde hayatta kalma mücadelesi verirken talan edilen paraların akıbeti sorgulanmasın diye iktidar elini medyanın üzerinden bir an olsun çekemiyor. Öyle ki, yeni kurulan bir televizyon kanalı daha 26’ncı gününde ekranını karartmak zorunda kalıyor. Kanalda kimin yayın yönetmeni olacağı, kimin haber müdürü olacağına bile müdahale edilmeye çalışılıyor, çünkü bağımsız gazeteciler iktidar için güvenilir değil, güvenecekleri “suç ortakları”na ihtiyaçları var.

GAZETECİLER ADLİYE ADLİYE DOLAŞIP ADALET ARIYOR

Peki bağımsız gazeteciler, mesleğinin hakkını vermek için gayret gösterenlerin başına ne geliyor? Akla mantığa sığmayacak iddialarla, hatta iddianamelerle onlarca gazeteci tutuklu. Yüzlercesi mahkeme mahkeme dolaşıp devasa adalet saraylarında adalet arıyor. Savcılar hızını alamayıp kimin gazeteci olduğuna karar vermeye kalkıyor. Anayasada “basın hürdür, sansür edilemez” dendiği halde basın kartı sansür aracı haline getiriliyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı pek çok basın kartı başvurusunu “incelemede” diyerek vermiyor. Ve fakat mahkemeler, basın kartı yok diye gazetecinin gazeteci olmadığına, olayları takip ettiğine göre, gazeteci değilse o zaman örgüt üyesi olduğuna hüküm veriyor. Yani devlet hem gazeteciye basın kartı vermiyor, hem de kart vermediği gazeteciyi terörist ilan ediyor. Onlarca gazeteci sudan sebeplerle verilen cezalar nedeniyle, her an hapse atılırım endişesiyle soluğu yurt dışında alıyor.

HALKA GERÇEKLERİ ULAŞTIRMAK GAZETECİNİN İŞİDİR

Yine de gazetecilik var bu ülkede. Van’da köylülerin askeri bölgede linç edilip birinin öldürüldüğünü, ısrarla yapılan haberler sonucu öğrenebildik. El değiştiren belediyelerdeki yolsuzlukları, bunları yazan gazeteciler sayesinde öğrenebildik. Damat Bakanın istifasını yüzlerce yayın organı veremedi ama türlü ekonomik, siyasi baskılara rağmen ayakta durmaya çalışan gazeteler, televizyon kanalları, ilk andan itibaren konuyu halka duyurdu. Uyuşturucu baronlarının devleti nasıl kullandığını, 15 Temmuz sonrası devlette köşe kapmaca oynayan diğer cemaatleri, cesaretle yazan gazeteciler sayesinde öğrendik. Sayıştay raporlarına yansıyan ama hasıraltı edilen çok sayıda usulsüzlüğü, yolsuzluğu ısrarla yazan gazeteciler sayesinde biliyoruz. İyi gazetecilik hala var ve mutlaka var olmaya devam edecek.

GAZETECİLER ÖRGÜTSÜZ

İletişim Fakülteleri mezunlarının çok çok azı meslekte kendilerine yer bulabiliyor. Meslekte yer bulabilen genç gazeteciler ise güvencesiz çalışıyor. Çok düşük ücretlerle teklif edilen işleri kabul etmek zorunda kalıyorlar. Medya kuruluşlarında patronların tek taraflı tasarruflarına sesini çıkaran gazeteciler ücretsiz/ücretli izne çıkarılıyor, işten çıkarılma tehdidi altında görevlerini yapmak zorunda kalıyorlar. Bazıları ise kendini daha güvende hissedecekleri meslek dışı işleri tercih etmeye başlıyor. Tüm bunların temel nedeni ise gazetecilerin örgütsüz olması. Gazetecilerin yüzde 2-3 kadarı sendikalı. Bu denli örgütsüz bir meslek grubunun haklarını koruması, geliştirebilmesi mümkün değil.

O nedenle, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde, ne yapın edin, sendikalı olun, DİSK’li olun!"

DAHA FAZLA