Devrimin izinde İran: İslam Cumhuriyeti’nde 40 Yıl
Dünyada, Türkiye’de ve İran’da yayımlanmış paha biçilmez bir İran İslam Cumhuriyeti çalışmaları birikimi olduğunu artık rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak İran çalışmalarına yeni başlayan öğrenciler ve İran’ı anlama ve yorumlama çabasındaki okurlar için çalışmaların çokluğuna karşın çeşitliliği, anlaşılırlığı ve derinliği konusunda sorunlar olduğu da kabul edilmelidir. (Önsöz’den)
Berat Çelikoğlu
İran İslam Cumhuriyeti, kuşkusuz sadece Orta Doğu ile sınırlı kalmayan ve hem doğrudan hem de dolaylı etkileri bölgesel çapını oldukça aşan bir stratejik ve politik etkiye sahip olan bir ülke. Bölgede hiç dinmeyen bir ateşin ortasında çok güçlü bir aktör olarak yer alması, ABD ile sürekli olarak yaşadığı bire bir gerilimler ve bölge ülkeleriyle diplomatik ilişkileri/anlaşmazlıkları ve tüm bunlarla birlikte iç dünyası ile İran İslam Cumhuriyeti, başlı başına bir mercekle gözlemlenmeyi hak ediyor. Doç. Dr. Hakan Güneş ile Dr. Öğr. Üyesi Özüm Sezin Uzun’un birlikte hazırladığı, 19 yazarın katkılarıyla oluşan ve Tarih Vakfı Yurt Yayınları aracılığıyla okurlarıyla buluşan İslam Cumhuriyeti’nde 40 Yıl: İran’da Toplum, Siyaset ve Değişim ise okura devrimin izinde İran’a çeşitli pencerelerden bir bakış denemesi.
İRAN İSLAM CUMHURİYETİ: NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Kitabın giriş bölümünde Güneş ve Uzun, bir ikililiğe dikkat çekiyor: Ülkemizde İran ile ilgili hatırı sayılabilir ölçüde çalışma mevcut ancak bu çalışmalar gün geçtikçe birbirinin tekrarına dönüşüyor, güncelden yola çıkarak İran’a dönük yaklaşımlar üretmekte yetersizleşiyor. Üstelik Türkçe kaynakların erişilebilirliği de başka bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. İşte iki yazar da bu durumdan hareketle kitabın ortaya çıkışını 1979’a kadar uzanan İran Devrimi ve ardından kurulan İslam Cumhuriyeti hakkında güncele de dokunan, alışılmış ezberlerin dışında güncel kanıtlarıyla desteklenen bir yapıt ortaya koyma ihtiyacına dayandırıyor.
Kitap sırasıyla beş farklı bölümden, 19 yazıdan oluşuyor: Birinci bölümde İran’da siyasal yapı ve kurumlar; ikincisinde İran’da ekonomik ve toplumsal değişim; üçüncüsünde siyasi akımlar ve düşünsel gelenekler; dördüncüsünde kültür, sanat ve siyaset incelenirken beşinci bölümde ise İran dış siyaseti ve uluslararası ilişkileri ele alınıyor.
Azam Ahmadi’nin İran tarihinin kısa ama oldukça doyurucu özeti ile başlayan kitapta yazarlar 1979’a ve sonrasına, yani İslam Cumhuriyeti’ne odaklanıyor olsa da her yazıda '79 öncesine dönük atıflara ve tarihsel bir dizgiye rastlamak mümkün. Kitabın yapısı da bu tarihsel dizginin ele alınan her konu için ayrı ayrı olarak İran’ın yaşadığı temel dönüşümler paralelinde işlenmesine uygun bir şekilde organize edilmiş.
İçinde yer aldığı yazılar itibarıyla kitabın İran hakkında genel düzeyde hemen hemen her konuya değindiği ancak elbette konuyu bu kadar geniş ele alıyor olması sebebiyle konuların detaylarına inilemediği söylenebilir. Yine de bu noktada amacın hasıl olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, bir yazıda Başak Alpan İran’da futbolun ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosfer ve toplumsal dönüşümün seyri ile nasıl bir ilişki halinde şekillendiğini etraflıca anlatırken başka bir yazıda Hajar Kabiri İran’da kadın hareketlerini ele alıp inceleyebiliyor. Dolayısıyla bu kitap için ne detaylarda boğulmuş ne de genel düzleme saplanıp kalmış demek pek de mümkün değil ve bu noktada kitabın İran veya İran ile bağlantılı bir konuyu incelerken iyi bir kaynak teşkil edebileceğini düşünüyoruz.
SİS PERDESİNİ ARALAMAK
Ben, Orta Doğu’da güncel siyaseti ve uluslararası ilişkileri takip etmeye çalışan, ancak daha önce İran hakkında bütünlüklü bir okuma yapmamış biri oluşumu avantaja çevirmeye çalışarak, kitabı hep bunu düşünerek okumaya çalıştım. İran’ın iç yaşamının dışa kapalılığı, ülkenin dışarıya verdiği adeta bir kapalı kutu gibi ışıksız ve ışıltısız görüntü kuşkusuz İran hakkında öğrenmeyi hatta kimi zaman İran’ı merak etmeyi zor kılıyor. Bu dezavantajı da göz önünde bulundurarak İran’da toplumsal yaşama yönelik çok yönlü bu çalışmanın merakı tümden gidermek için olmasa bile merakı uyandırmak, sisi parçalamasa bile en azından perdeyi aralamak konusunda önemli derecede etkili olacağını düşünüyorum. Yazının başında sözünü ettiğimiz “alışılmış ezberlerin” önemli bir kısmı farkında olmadan da olsa çoğumuzda mevcut oysa bu ezberler aslında mesele hiç de göründüğü gibi olmadığı için yıkılmaya mecbur.
İslam Cumhuriyeti’nde 40 Yıl, laf her lafı açtığında kitaplıktan tekrar indirilip gönül rahatlığıyla göz atılabilecek değerli bir yapıt. Bu nedenle birbirinden değerli 19 yazarın bizim gibi zifiri karanlıkta bir sızıntı arayanlara doğrulttuğu ışık hüzmesi ve peşinden gidilmeyi hak ediyor.
Künye: İslam Cumhuriyeti’nde 40 Yıl: İran’da Toplum, Siyaset ve Değişim, Hazırlayanlar: Özüm Sezin Uzun-Hakan Güneş, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2020,