DEÜ İlahiyat Fakültesi'nde tek adam rejimi
DEÜ İlahiyat Fakültesi, çeşitli mobbing iddiaları ve soruşturmalarla çalkalanıyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), bir süredir akademik teamüllere aykırı görevlendirme iddiaları ve kurum içinde açılan soruşturmalarla gündeme geliyor. Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Sera Kadıgil'in kısa süre önce TBMM gündemine taşıdığı öğrenci, akademisyen ve personele yönelik soruşturmalarda İlahiyat Fakültesi öne çıkıyor. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Osman Bilen’in onlarca soruşturma açtığı, öğrenci alımında şaibelere neden olduğu ve mevzuata uymayan çok sayıda uygulamaya imza attığı öne sürülüyor.
Dekan Bilen, halen fakültedeki 3 bölümün 2’sinin başkanlığını yapıyor. İslam Felsefesi profesörü olan Bilen, İslam Hukuku, Kelam, Hadis ve İslam Felsefesi anabilim dalı başkanlıkları için de kendisini görevlendirmiş durumda. Fakültedeki görevlerinin yanında Din Bilimleri Araştırma Enstitüsü müdürlüğü görevine de vekalet ediyor. Halen Veterinerlik Fakültesi kurulu ve yönetim kurulu profesör üyeliklerine de devam eden Bilen toplamda 21 idari görev almış durumda.
Bilen, fakültenin karar organlarından olan Fakülte Kurulu’nda da web sayfasında farklı resimlerini kullandığı üç ayrı konumda yer alıyor.
‘ÜLKÜ OCAKLARI DEKANLIĞIN ÖNÜNDE’
Duvar'dan Nuray Pehlivan'ın haberine göre, İlahiyet Fakültesi'nde Memur Sen'e bağlı Eğitim Bir-Sen’e üye olan akademik ve idari personele sistematik mobbing uygulandığı iddia ediliyor. Şu ana kadar akademik personele açılan yirmiden fazla soruşturmadan biri hariç tamamı Eğitim Bir-Sen üyelerine yönelik. Bu soruşturmalar neticesinde bazı öğretim elemanlarına çeşitli cezalar verildiği, yine aynı sendikaya üye olan bir öğretim görevlisi ve bir asistanın sözleşmesinin uzatılmadığı ve fakülteyle ilişiklerinin kesildiği biliniyor. Fakültede Memur-Sen’e yönelik bu tavra karşılık, Ülkü Ocakları'nın dekanlığın önünde tören yapması da çalışanlar tarafından 'dikkat çekici' olarak değerlendiriliyor.
MAHKEMELER 'USULSÜZLÜK VAR' DEDİ
Dekan Osman Bilen’in lisansüstü sınavları ile ilgili usulsüzlük yaptığının ise mahkeme kararları ile sabit olduğu belirtiliyor. 2018-2019 eğitim dönemi yüksek lisans sınavlarına katılan üç öğrenci, usulsüzlük olduğu gerekçesiyle sınavı mahkemeye taşıdı. Dava öğrencilerin lehine sonuçlandı.
Yine 2019-2020 eğitim öğretim yılında doktora sınavlarıyla ilgili benzer bir durum yaşayan öğrenciler açtıkları davaları kazanarak farklı bir jüriyle tekrar sınava girme hakkı kazandı. Lisansüstü sınavlarına ilişkin yargının aldığı usulsüzlük kararlarına gerekçe olarak ise yönetimin, “Biz adayların bilgilerini emniyete gönderiyoruz, onların sakıncalı dediklerini almıyoruz” şeklinde açıklama yaptığı belirtiliyor. Dokuz Eylül Üniversitesi lisansüstü programlarına öğrenci alımları 2020-2021 döneminde sınav jürilerinin değiştirilmesi ve 2021-2022'de Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne bağlı programların sınav jürilerine “alınmayacak öğrenciler” listesi iletildiği iddialarıyla da gündem olmuştu.
Gazete Duvar'ın ulaştığı bilgilere göre Prof. Bilen’in, bazı öğrencilerden asistanlık ve öğretim karşılığında bazı hocaları şikâyet etmelerini istediği de iddia ediliyor. Derslerin her zaman dinlendiğini ve kayıt altına alındığını söyleyen bir öğretim görevlisi, odalarına ses kaydı almak amacıyla bazı öğrenciler gönderildiğini söylüyor.
Dekan Osman Bilen’in kendisine yakın bazı öğrencileri “özel şartlarla” araştırma görevlisi ve öğretim görevlisi kadrolarına aldığı da iddialar arasında. İlgili kadrolar için verilen ilanlardaki şartlar da bu iddiaları doğrular nitelikte. İki lisansüstü öğrencisi, “Felsefe Bölümü lisans mezunu olmak” şartıyla, yani ilahiyat mezunlarının başvuramayacağı bir koşulla seçilerek araştırma görevlisi kadrosuna alınmış durumda. Yine Öğretim Üyesi Yetiştirme (ÖYP) programından asistan olarak gelen fakat doktorada başarısız olması nedeniyle 2017 yılında ilişiği kesilen bir öğrencinin önce DEÜ kooperatifi üzerinden kütüphanede işe alındığı daha sonra da, “Kütüphanede kitapların tashis (ilanda bu ifade yer alıyor) ve tasnif işlemlerinde deneyimli olmak” şeklindeki kişiye özel ilanla öğretim görevlisi kadrosuna atandığı belirtiliyor.
Fakültede bazı idari ve akademik personelin görevlendirmelerle uzaklaştırılmaya çalışıldığı, bazı akademik personele mobbing uygulandığı da iddialar arasında yer alıyor. Bu şekilde bazı akademisyenler açığa alınırken bazıları emekliliğe zorlanmış, bazılarının sözleşmesine son verilmiş, bazıları ise üniversiteden ayrılmak zorunda kalmış.
Bu akademisyenlerden bazılarının isimleri verilmemek kaydıyla yaptıkları açıklamalar şöyle:
‘İDDİALAR HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIYDI’
Üniversiteden ayrılmak zorunda kalan bir akademisyen: “Osman Bilen, dekan olur olmaz hakkımda mesnetsiz iddialarla soruşturmalar açıldı. Bizzat Osman Bilen’in müşteki olduğu bu soruşturmalarda öyle soyut iddialar vardı ki bazıları hayatın olağan akışına dahi aykırıydı. Soruşturmadaki iddiaların birinden dolayı disiplin cezası aldım. Bu cezaya itiraz ettiğimde, olmaması gerektiği Bilen de konunun görüşüldüğü karar kurulunda bulunmaktaydı. Ve söz alarak, konumunun verdiği avantajla bütün katılımcıları etki altında bıraktı. Böylece sendika temsilcisi hariç tüm katılımcıların onayıyla aldığım ceza üniversite tarafından onandı.”
‘KİMSE ŞİKAYET EDEMİYOR, HERKES KORKUYOR’
Halen görevde olan bir akademisyen: “Osman Bilen geldikten sonra üniversitenin işlevsel bir şekilde varlığını sürdürmesi imkânsız hale geldi. Çok sayıda kişiye abuk sabuk gerekçelerle soruşturmalar açıldı. Doğal olarak çoğundan bir sonuç çıkmadı. Dekan adayı yani kendisine rakip olacağını düşündüğü kişilere uydurma sebeplerle soruşturma açarak onları elimine etmeye çalıştı. Sanki fakültede hepimiz hainmişiz de o da bize karşı savaşıyormuş gibi bir çatışma ortamı yarattı. Bu yaşananlar nedeniyle insanlar asli görevleri olan akademik işleriyle uğraşamıyorlar, herkes diken üstünde. Dolayısıyla kaçabilen kaçıyor. Kimse şikâyet edemiyor, herkes soruşturma açılmasından ve görevlerine son verilmesinden korkuyor. Çünkü sürekli olmadık iftiralara uğruyoruz.”
‘BEN CUMHURBAŞKANININ TEMSİLCİSİYİM’
Osman Bilen’in karşısında istemediği bir şey söylenildiğinde karşısındaki kişiye “Devlete karşı geliyorsunuz” diyerek uyardığını belirten bir başka akademisyen ise, Bilen’in kendisine, “Rektör Nükhet Hotar cumhurbaşkanının temsilcisi, ben de Nükhet Hotar’ın temsilcisiyim. Dolayısıyla ben de cumhurbaşkanının temsilcisiyim" dediğini söylüyor: “Nükhet Hotar da Osman Bilen’i koruyor. Bir dekanın kendi başına hiç kimseyi umursamayarak bu kadar aleni haksız uygulamalar yapması nasıl mümkün olabilir? Normalde somut belgelerle soruşturma açtığınızda bir mevzuat süreci takip edilir. Ama Dokuz Eylül’de şöyle bir süreç işliyor: Biz bunu atalım, gitsin mahkemede uğraşsın. Şu anda işleyen süreç bu. Haksızlığa uğrayanlar rektöre gitse zaten görüşemiyor. Dolayısıyla soruşturma açıldığında akıbetinizi bilmiyor, bilgi edinemiyorsunuz. Ama Osman Bilen’e biat ederseniz, iyi çocuk olursanız hem kadro alırsınız hem okulda bütün işleriniz kolaylaşır!“
‘ÜYELERİMİZE MOBBİNG UYGULANDIĞI DOĞRUDUR’
Bu iddiaları sorduğumuz Eğitim Bir-Sen İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Ali Kaya, Osman Bilen göreve başladığından beri üyeleriyle ilgili çok büyük sıkıntılar yaşandığını söyledi. İlahiyat Fakültesi’nde hukuksuzluk yapıldığı bilgisinin kendilerine sürekli iletildiğini söyleyen Kaya, “Üyelerimize yönelik bir baskının, mobbing ve yıldırma politikalarının uygulandığı doğrudur. Tabii ki her kurumda ufak tefek sorunlar yaşanır. Ama bu sorunlar, soruşturma ile değil, kurum içinde diyalogla ya da başka şekillerde çözülür. Ancak bir iş bu kadar uzun süre ve bu kadar geniş sayıda kişiyi kapsıyorsa burada gerçek bir problem vardır. Dolayısıyla bu biraz da dekanın kişisel tavrına dönüşmüş" dedi.
‘SENDİKA OLARAK HUKUKİ SÜREÇLERİ TAKİP EDİYORUZ’
Osman Bilen'in göreve geldiği günden itibaren özellikle üyelerine baskı yapıldığını ifade eden Eğitim Bir-Sen Üniversite Şubesi Başkanı Sevgi Kocaoğlu da şunları söyledi: "Düşünün fakültede 20’nin üzerinde soruşturma açılmış ve bunlardan bir kişi hariç tamamı Eğitim Bir-Sen üyesi. Bu baskı ve mobbing uygulamalarını onaylamıyoruz. Osman Bey belki de İlahiyat Fakültesi’nde en fazla üyeye biz sahip olduğumuz için yıldırmaya çalışıyor olabilir. Ama biz üyelerimizin her zaman arkasında olacağız. Sendika olarak avukatlarımız aracılığıyla hukuki süreçleri takip ediyoruz."
BİLEN: İDDİALAR ÜZERİNE KONUŞULMAZ
Bütün bu iddiaları sormak için aradığımız Prof. Dr. Osman Bilen ise, “Soruşturmaların gizliliği diye bir şey vardır. Soruşturmalar hakkında konuşulmaz. İddialar üzerine de konuşamayız. Üniversiteler arasında öğretim üyeleri gider gelir. Sürgün diye bir şey yok. Hukuki bir şey varsa gerekli yerlere başvursunlar. Soruşturma hakkında da bir gazeteciyle konuşulmaz” yanıtını verdi.