Danıştay savcısından İstanbul Sözleşmesi için şartlı "iptal" mütalaası
İstanbul Sözleşmesi'nin iptaline karşı Danıştay’da açılan davalar görüldü.
İstanbul Sözleşmesi'nin iptaline ilişkin açılan davaların Danıştay'da görülen duruşmasında savcı mütalaa verdi. Danıştay savcısı mütalaasında, "Dosyanın, Anayasa Mahkemesine gönderilmesi ve Anayasa'ya aykırılığının incelenmesi; heyet aksi kanaatte ise Cumhurbaşkanlığı kararının iptal edilmesi" ve "TİP'in açmış olduğu davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi"ni talep etti.
Kadınlar ve LGBTİ+'lar için hayati öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi'nin AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından bir gece yarısı iptal edilmesine karşı açılan 18 dava Danıştay'da görüldü.
Ankara'da Danıştay 10. Daire Başkanlığı’nda bugün görülen duruşmada Türkiye İşçi Partisi (TİP), İzmir Barosu, Trabzon Barosu, Mersin Barosu, Giresun Barosu, Eskişehir Barosu, Burdur Barosu, Adana Barosu, Manisa Barosu, Tarım Orkam Sen/KESK, Uşak Barosu, Bolu Barosu, Hatay Barosu, Meral Akşener, İlerici Kadınlar Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu davacı oldu.
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN BİR KİŞİNİN KARARIYLA ÇEKİNİLEMEZ"
Davacı siyasi partiler, sendikalar ve kitle örgütleri Ankara'da Danıştay önünde duruşma öncesi basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) adına konuşan Fidan Ataselim "İstanbul Sözleşmesi'nden bir cumhurbaşkanı kararıyla çekilmenin hukuka aykırı olduğunu, Meclis'in oy birliğiyle onaylanmış bir temel insan hakları sözleşmesinden bir kişinin kararıyla çekinilemeyeceğini 20 Mart 2021 tarihinden beri neredeyse her gün söylüyoruz" dedi.
Ataselim şunları söyledi:
"Meclis'in iradesi tek kişiye devredilemez. Meclis'te yasa ile kabul edilen ve Anayasa'nın 90'ıncı maddesi uyarınca yasaları bile yürürlükten kaldırma özelliği olan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerden tek kişilik kararlarla çıkılamaz. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı kararını takiben İletişim Başkanlığının yaptığı yazılı açıklamada çekilme gerekçesi olarak İstanbul Sözleşmesi'nin 'Türkiye'nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan, eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmesi' gösterilmişti. Bu çekilme kararı ve böylesi bir gerekçe hukuki olarak da siyasi olarak da kabul edilemez."
"KADINLARIN MÜCADELESİNİ DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL"
İstanbul Sözleşmesi'nin iptaline karşı Danıştay 10. Dairede görülen duruşmada Türkiye'nin farklı kentlerindeki barolardan gelen avukatlar söz aldı.
Manisa Barosu adına konuşan Av. Ebru Kara, sadece 2022'nin ilk 6 ayında öldürülen kadınların isimlerini okudu.
Mersin Barosu'ndan Av. Fatma Demircioğlu ise mahkeme heyetine seslenirken, "İstanbul Sözleşmesi, eşit ve özgürce yaşam hakkına dair en önemli düzenleme. Vereceğiniz karar kadınların, çocukların LBGTİ+ların en büyük yaşam güvencesi olacak" dedi.
Giresun Barosu'ndan Av. Esin İzel Uysal da şunları kaydetti:
"Devlet sorumluluğunu yerine getirmiyor. Kadınları korumak, failleri açığa çıkarmak kadın örgütlerine kalıyor. Karar ne olursa olsun kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesini durdurmak mümkün değil"
"KADIN DÜŞMANLARI GİDECEK, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KALACAK"
Açıklamada TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil de söz aldı. Kadıgil, şunları kaydetti:
"Milyonlarca kadının canını koruyan bir sözleşmeden bir gecede bir herifin lafıyla çıkılabileceği sanılan bir faşist karanlık tarafından yönetiliyoruz. Biz bugün bunun hesabını sormak için buradayız. Çünkü ortada ne hukuk ne de hukuka uygun bir karar olmadığını çok iyi biliyoruz. İçeride hakimler çok iyi biliyor. Bu kararı veren Cumhurbaşkanı çok iyi biliyoruz. Görülecek bir davamız, yapılacak bir hesabımız var. Sakın unutmayın; kadın düşmanları gidecek, İstanbul Sözleşmesi kalacak!"
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇIKILDIĞINDAN BU YANA 500 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ"
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu adına konuşan Ayşe Banu Tuna ise şu ifadeleri kullandı:
"Bir kişinin kararıyla bir gecede İstanbul Sözleşmesi'nden çıktığımızdan bu yana erkekler bu ülkede yaklaşık 500 kadını öldürdü. 500 kadın, 500 can, 500 yaşam söndü. Sayıları telaffuz etmemiz kolay ama şu an burada aramızda 500 kişi kadının daha olduğunu var sayın. Bu yaşadığımız herkesin gözü önünde gerçekleşen cins kırımıdır. Diyorlar ki; 'İstanbul Sözleşmesi'ne gerek yok.' Diyorlar ki; 'Kadınları güvence altına alan başka yasalar var.' Oysa İstanbul Sözleşmesi bir sözdür, bir niyettir. Bu ülkenin kadınları, çocukları ve LGBTİ+'larının şiddetten korunacağının sözü. İktidar bu sözden dönmüştür. Sözleşmeden çıkılması olası failleri cesaretlendirmiştir."
"TİP'İN İSTANBUL SÖZLŞEMESİNİ SAVUNMAKTA EHLİYETİ VARDIR"
Duruşmada söz alan Av. Yelda Koçak, TİP'in İstanbul Sözleşmesi'nin feshine karşı dava açma ehliyetinin olmadığına karar verilmesine karşı savunma yaptı. Koçak, savunmasında parti tüzüğü üzerinden TİP'in niçin bu davada bir taraf olması gerektiğini anlattı.
"Toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan sözleşmenin feshi girişimine karşı her tüzel ve gerçek kişinin dava açma menfaati vardır" diyen Koçak, parti tüzüğünün ilk maddesine atıfta bulunarak "TİP kadınların partisidir. Söz konusu sözleşme kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemeye ilişkin bir sözleşmedir. Dolayısıyla tüzüğün ilk maddesine göre TİP’in İstanbul Sözleşmesi'ni savunmakta ehliyeti vardır" dedi.
"KADINLARIN YAŞAMA HAKKI İÇİN BURADAYIZ"
TİP adına konuşan Av. Zeynep Tepegöz'ün savunmasından öne çıkanlar şu şekilde:
"Biz bugün İstanbul Sözleşmesi’nin gereği yerine getirilmeyen toplumsal cinsiyet eşitliğini giderici politikaları neden üretemediğini, neden yasal mevzuatımızın kadınları korumakta etkin şekilde uygulanmadığını konuşmak için toplanmış olmalıydık. Ancak bu ülkede yaşayan kadınların en temel hakkı için yaşama hakkı için buradayız.
İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli kazanımları 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’dur. Bu kanun sayesinde birçok kadına koruyucu ve önleyici tedbirler alabilmekteyiz. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi iktidara yakın medya organları tarafından aleyhine propagandalar yapılarak kaldırılmak istenmektedir. Aileyi yıkan İstanbul Sözleşemesi ya da 6284 sayılı kanun değildir. Aileyi yıkan, aile yapısını bozan şiddetin ta kendisidir. Bu kanun İstanbul Sözleşmesi’nin ve kadınların en önemli kazanımlarından biridir, bu kanunun da kaldırılmasına izin vermeyeceğiz."
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇEKİLMEK DEMEK, 'KADINLARIN KENDİ YAŞAMLARI ÜZERİNDE SÖZ SAHİBİ OLMASIN' DEMEKTİR"
TİP adına söz alan Av. Melike Öztürk’ün konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
"İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek demek, kadınların kendi yaşamları, bedenleri ve emeği üzerinde söz sahibi olmasın demektir. Açıkça kadına şiddete karşı etkili bir biçimde mücadele yürütülmeyeceğinin, şiddet eylemi faillerinin soruşturulmayacağının, cezalandırılmayacağının, bu anlamda devletin yükümlülüğünün yerine getirilmeyeceğinin ilanı niteliğindedir. Bu sözleşmeden çekilmeyi kabul etmek, temel insan haklarına ilişkin tüm uluslararası sözleşmelerden keyfi ve hukuksuz bir biçimde ayrılınabilmesinin önünü açmak demektir.
İstanbul Sözleşmesi’nden gece yarısı kararıyla çıkan iradenin, yarın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni feshetmeyeceğinin, Lanzoretti Sözleşmesi’ni feshetmeyeceğinin, çocuklarının istismarcılarla evlendirilmesinin önünü açacak düzenlemeler getirmeyeceğinin, hak mücadelesi veren STK’leri 'ahlaka aykırı eylemler' gerekçesine yaslanarak bir bir kapatmayacağının, kadınların miras hakkını, nafaka hakkını ortadan kaldırmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Dolayısıyla bu, açıkça 85 milyon insanın sadece insan oldukları için doğuştan sahip oldukları hakları konusunda düzenleme yapma yetkisini tek adama devretmek demektir."
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ENGELLİ KADINLARI VE ÇOCUKLARI DA YAŞATIR"
TİP PM Üyesi Sedef Erken'in açtığı davada söz alan Av. Zübeyde Arslan:
"İstanbul Sözleşmesi'nin amacı ve kapsayıcılığı, hem sözleşme metninde hem de gerekçesinde ifade edildiği üzere, engelli kişilerin de üzerine doğmakta, onları da korumaktadır. İstanbul Sözleşmesi engelli kadınları ve çocukları da yaşatır, onların da şiddetten korunması için Anayasal bir zemin oluşturur. Çekilme kararının engelli yurttaşların da insan haklarını hedef aldığını ve hiçbir kamu yararı barındırmadığını vurgulamak istiyorum. Heyetinizin sorumluluğu yalnız İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının hukuksuzluğunu tespit etmek değil, tek kişilik bir kararla Uluslararası herhangi bir insan hakları sözleşmesinden çıkılamayacağını göstermektir."
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ LGBTİ+'LARI KORUYORDU, BU YÜZDEN SÖZLEŞMENİN PEŞİNDEYİZ"
TİP PM Üyesi Sedef Erken'in açtığı davada söz alan Av. İrem Yener:
"Hatırlarsınız geçen hafta öldürülen kadınların aileleri buradaydı, kalkıp öldürülen çocuklarının resimlerini gösterdiler. Öldürülen LGBTİ+’ların arkasında ölümünün hesabını soran aileleri bile yok. Ne ailelerinden onların hesabını soran birileri var ne toplumdan onların ölümüne ses çıkaran... Kan bağımız olmadığı için arkadaşlarımızın naaşını alamadığımız, hak ettiği gibi törenle, vedayla gömemediğimiz zamanlar oldu. Onurlu bir yaşamın ve hatta onurlu şekilde ölümün bile çok görüldüğü bu ülkede İstanbul Sözleşmesi LGBTİ+’ları koruyordu, koruyacaktı. Bu yüzden bu sözleşmenin peşindeyiz!"
"EŞİT VE ÖZGÜRCE YAŞADIĞIMIZ BİR DÜNYA İÇİN DAVAMIZIN KABULÜNÜ TALEP EDERİZ"
TİP PM Üyesi Sedef Erken'in açtığı davada söz alan Av. Nazlı Can Arslan:
"İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesi ile başlayan bu sürecin nerelere uzandığını daha şimdiden toplum nezdinde ne gibi zararlara yol açtığı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini nasıl beslediği ayan beyan ortadadır. Diğer bir deyişle kamunun dava konusu karar ve akabindeki süreçte zarar gördüğü aşikardır. Bu noktada biraz geçmişe giderek Sözleşme’den imza çekilmesinin siyasi iktidarca ilk dile getirildiği ve dava konusu C.B. kararının yayınlandığı tarihlere gidecek olursak tüm süreçte ve şimdi bunun hiçbir zaman toplum tarafından kabul görmediği ortadadır. Tüm toplumun talebi eşitliktir. Dolayısı ile dava konusu kararın kamu yararına olmadığı da su götürmez bir gerçektir ki bu hususta karar dahilinde de hiçbir gerekçe sunulamamıştır, sunulamayacaktır. Kamu yararına olan; görülmekte olan bu davalardır, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için sürdürülen bu mücadeledir. Eşit ve özgürce yaşadığımız bir dünya için davamızın kabulünü talep ederiz."
SAVCI MÜTALAA VERDİ
Duruşmadada Danıştay savcısı mütalaasını açıkladı. Savcı mütalaasında, "Dosyanın, Anayasa Mahkemesine gönderilmesi ve Anayasa'ya aykırılığının incelenmesi; heyet aksi kanaatte ise Cumhurbaşkanlığı kararının iptal edilmesi" ve "TİP'in açmış olduğu davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi"ni talep etti.
Duruşma sonrası açıklamalarda bulunan, TİP avukatlarından Yelda Koçak, "Bugün İstanbul Sözleşmesi'nde "Taraf ehliyeti yok" diyen, yarın yaşam hakkımızı savunduğumuzda da karşımıza dikilecektir" dedi.