Cumhuriyet davasında Ahmet Şık ve Murat Sabuncu tahliye edildi
Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının yargılandığı dava, bugün Silivri’de görüldü. Ahmet Şık ve Murat Sabuncu tahliye edildi.
Tuğba Özer / Silivri
Güncelleme 22.10
Cumhuriyet davasında Ahmet Şık ve Murat Sabuncu tahliye edildi. Akın Atalay'ın ise tutukluğuna devam kararı verildi. Bir sonraki duruşma 16 Mart'ta Silivri'de görülecek.
Güncelleme 19.35
Karar için verilen ara 21.30'a kadar uzatıldı.
Güncelleme 19.05
Ara karar için duruşmaya 30 dakika ara verildi.
Güncelleme 16.49
Savcı mütalasında Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık'ın tutukluluklarının devamı talep etti.
Güncelleme 14.50
Cumhuriyet gazetesi davasının altıncı duruşması Silivri Cezaevi Kampüsü içerisindeki duruşma salonunda tanıkların dinlenmesi ile devam etti. Duruşmada tanıklar Mehmet Faraç, Leyla Tavşanoğlu ve Mustafa Kemal Boya dinlendi.
Çok sayıda gazetecinin takip ettiği duruşmaya CHP Milletvekilleri Utku Çakır Özer, Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Garo Paylan, RSF Almanya Temsilcisi Christian Mihr ve Türkiye temsilcisi Erol Enderoğlu, TGS Başkanı Gökhan Durmuş da takip ediyor.
Duruşma, müdafi avukatların 3 avukat sınırlamasına itiraz etmesi ile başladı. Avukatlar KHK ile getirilen bu kısıtlamanın savunma hakkına ve adil yargılamaya aykırı olduğunu belirterek, kararın iptal edilmesini talep etti. Mahkeme avukatlarının bu talebini reddetti.
İlk olarak Cumhuriyet gazetesi eski çalışan Mehmet Faraç’ın tanıklığı dinlendi. Tanık olarak başvurmadığını ifade eden Faraç, savcılığın isteği üzerine tanıklık etmeyi kabul ettiğini söyledi.
Faraç, “Tanık olmamın nedeni Cumhuriyet ile ilgili çalıştığım gazetede yazdığım yazılar. Bu konuda bazı çevreler Cumhuriyet'i şikayet ettiğim gibi mesnetsiz suçlamalarda bulundu” iddiasında bulundu.
Aydınlık gazetesi yazarı olan Faraç, “Bazı çevrelerce Cumhuriyet’i şikayet ettiği söyleniyor. Ben şikayet etmedim, köşe yazısında yazdım” dedi.
İlhan Selçuk'un ölümünün ardından gazetenin dışına atıldığını öne süren Faraç “tanık” olarak verdiği ifadede şunları söyledi: “Bizim mesleğimizin en iyi yanı, her şey arşivde. 2010'da bugün bu davada yargılananların talimatıyla gazeteden çıkarıldım. Bunun tek gerekçesi Kubilay'ın ölümüyle ilgili bir yazıdır. O dönem Atatürk'ün kurduğu CHP'de Baykal'dan sonra dönüşüm oldu. O dönüşüm içerisinde, parti tabanının baskısıyla ve ben Cumhuriyet'in bir yazarı olarak CHP PM'ye en yüksek ikinci oyla seçildim. Bu durum Cumhuriyet'te bazı kesimlerin tepkilerini çekti. Cumhuriyet çalışanı siyasetçi olur mu diye yazdılar. Bunu yazanlar arasında rahmetli olanlar da vardı, burada yargılananlar da. O dönem CHP'de vekil ya da görevli olan 6 kişi daha yazıyordu ama tek bana operasyon yapıldı. Kıskançlık olarak açıklayabileceğim acayip bir tepki oldu. Benim gibi Urfa'dan gelen bir kişinin elini taşın altına koyması nedeniyle büyük bir coşku vardı ama gazeteden sonra partide de altımı oydular.”
FARAÇ'IN 'HİKAYE ANLATIYORUM' SÖZLERİ ALKIŞLI TEPKİ
“Can Dündar’ın Mustafa filmini eleştirdiğim için yazım kaldırıldı” diyen Faraç, avukatların sorusu üzerine, dönemin genel yayın yönetmeninin kim olduğunu hatırlamadığını savundu.
Faraç daha sonra, “Ben burada bir hikaye anlatıyorum. Kim olduğunu bilmiyorum” dedi. Faraç’ın “hikaye anlatıyorum” sözleri salonda alkışlara neden oldu.
‘TANIKLARIN MUMCU VE SELÇUK’A SIĞINMAMALARINI RİCA EDİYORUM’
Faraç’ın “Cumhuriyet’in tirajı 8 bine düştü” iddiası üzerine Turhan Günay söz alarak, “Her tanık İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu’ya sığınıyor. Mumcu öldürüldüğünde milyonlar yürüdü ama o gün gazetenin satışı 19 bindi. Bu nedenle tanıkların Mumcu ve Selçuk’a sığınmamalarını rica ediyorum” dedi.
Faraç avukatların “Tirajın 8 bine düştüğü bilgisini nerede aldınız, elinizde belge var mı?” sorusu üzerine “Reklam veren bir holdingin patronundan aldım. Saçma sapan konuşacak birisi değil” dedi.
“Cumhuriyet’in Pensilvanya’ya giden muhabiri var dediniz. Kimdi bu muhabir?” sorusu üzerine ise, “Leyla Tavşanoğlu’nun Pensilvanya’ya gönderildiğine ilişkin 100 tane haber çıktı” dedi. Faraç, o dönem gazetenin genel yayın yönetmenliğini İbrahim Yıldız’ın yürüttüğünü de kaydetti.
‘YARGILANANLAR GAZETECİ VE HUKUK İNSANIDIR’
Faraç’ın ardından Tavşanoğlu’nun tanıklığına geçildi. Cumhuriyet’te 30 yıl çalıştığını söyleyen Tavşanoğlu “Fikir ayrılığı olsa da hiçbirinin terör örgütü üyesi olduğunu düşünmek bile istemem. Böyle bir lekeyi kondurmak istemem” dedi.
“Yeni yönetimle sadece 3 ay çalıştığını bu nedenle gazetenin kendisinden sonraki işleyişi konusunda bir şey söyleyemeyeceğini” ifade eden Tavşanoğlu, “Yargılananlar gazeteci ve hukuk insanıdır” dedi.
‘GAZETECİ OLARAK PENSİLVANYA’YA GİTTİM’
Tavşanoğlu Pensilvanya’da röportaj yaptığına ilişkin iddialara ise şöyle yanıt verdi: “Gazeteci Yazarlar Vakfı 2012-2013 yıllarında Houston’da toplantı düzenledi. Ben ve Türkiye’den bazı gazeteciler toplantıya katıldık. Ben İbrahim Yıldız ve Orhan Erinç’ten izin alarak gittim. Gazeteci Yazarlar Vakfı Başkanı bana ‘Biz hoca efendiyi ziyaret edeceğiz. Siz de gelmek ister misiniz?’ diye sordu. Ben de bir gazeteci olarak kabul ettim ve gittim.”
ENGİN: İLHAN SELÇUK BENİ KOVMADI, KENDİM AYRILDIM
Tavşanoğlu’nun ardından dinlenen “tanık” Namık Kemal Boya, hakimin “Aydın Engin'i İlhan Selçuk'un uzaklaştırdığı söyleniyor” şeklindeki sözleri üzerine Selçuk’un Engin’i gazeteden kovduğunu öne sürdü.
Boya’nın konuşmasına tepki gösteren Aydın Engin söz alarak, “Bilmeden, içinden geçenlerle tanıklık yapmak bir avukat için çok acı. Ben İlhan Selçuk döneminde yazı işleri müdürlüğü yaptım, anlaşarak içeride çalışmak istemediğim için ayrıldım. 2002'de İlhan Selçuk herkesi toplayarak "Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz" dedi. Ben de "milliyetçi değilim" dedim ve istifa ettim. İlhan abi beni kovmak şöyle dursun "Beni çiğnemeden çıkamazsın" dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007'de yeniden gazeteye gelmemi istedi ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil. Kendisi CUMOK kurucusu diyor, kendisi gazete okuyucularını temsil etmiyor. Buraya 5 kişiyi okuyucu diye getirse haber değeri taşır” dedi.
Güncelleme 10.00
Silivri Cezaevi yolunda yaşanan tıkanıklık nedeniyle mahkeme salonuna ulaşımda aksama yaşanıyor. Yaşanan tıkanıklık nedeniyle duruşmayı izlemeye gelenler araçlardan inerek mahkeme salonuna doğru yürüyüşe geçti.
Cumhuriyet gazetesi davası avukatlarından Kemal Aytaç adliye salonuna ulaşımda yaşanan aksamaya ilişkin İleri Haber’e konuştu. Avukat Aytaç, “Bu bilinçli yapılan bir durdurma. İnsanların salona ulaşımını engellemek için. Davayı izlemeye gelen yaşlı insanlar var” diyerek duruma tepki gösterdi.
Öte yandan araçlar durdurularak aranırken, davayı izlemeye gelenlere de GBT yapılıyor.
Cumhuriyet gazetesinin muhabir, yazar, yönetici ve çalışanlarının yargılandığı davanın altıncı duruşması bugün Silivri Adliyesi'nde görülecek. Dava kapsamında Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve İcra Kurulu başkanı Akın Atalay 495 ve muhabir Ahmet Şık 434 gündür tutuklu Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor.
Gazetede yayımlanan haber ve köşe yazılarının suçlama konusu yapıldığı soruşturmayı, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde Fetullah Gülen cemaatine üyelik suçlamasıyla yargılanan savcı Murat İnam başlatmıştı. Soruşturma kapsamında önce gazetenin 9 yazar ve yöneticisi 5 Kasım 2016’da tutuklandı. Ardından operasyon sırasında yurtdışında bulunan ve hakkında yakalama kararı çıkarıldıktan 10 gün sonra yurda dönen İcra Kurulu Başkanı ve gazete avukatı Akın Atalay kaçma şüphesinin bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. 30 Aralık 2016’da da daha önce AKP-Gülen cemaati ortaklığıyla yürütülen Oda TV davada tutuklu yargılanan Ahmet Şık, haberleri gerekçe gösterilerek “FETÖ/PDY ve PKK/ KCK propagandası yaptığı” iddiasıyla tutuklandı. Gazetenin 10 yazar ve yöneticisini soruşturma kapsamında tutuklayan İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimi Mustafa Çakar sonradan İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne başkan olarak atanırken, iddianameyi düzenleyen savcılardan Mehmet Akif Ekinci, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) seçildi.
AYM'DEN ‘HAK İHLALİ’ KARARI ÇIKMIŞTI
Cumhuriyet gazetesi iddianamesi operasyondan 156 gün sonra hazırlandı. Bu süreçte tahliye talepleri sulh ceza hâkimliklerinin kararlarıyla reddedildi. 26 Aralık 2016’da ‘kişi güvenliği ve düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti haklarının ihlal edildiği’ gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) Mart 2017’de de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapıldı.
AYM, 11 Ocak’ta, dava kapsamında 9 ay tutuklu kalan Cumhuriyet Kitap eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay’ın başvurusuyla ilgili “hak ihlali” kararı verdi. Murat Sabuncu, Akın Atalay ve Ahmet Şık, Turhan Günay’ın 9 aylık tutukluluğuna dayanak yapılan iddialarla tutuklu bulundukları için AYM’nin kararını gerekçe göstererek tahliye talebinde bulundu. Ancak yargılamayı yapan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, kararın sadece Günay yönünden etkili olduğunu savunarak tahliye taleplerini oyçokluğu ile reddetti. Karara muhalif üye hâkim Halit İçdemir ise tanıkların büyük ölçüde dinlendiği, delillerin toplandığı ve karartılamayacağını belirterek, sabit ikametgâh sahibi olmaları nedeniyle Sabuncu, Atalay ve Şık’ın tutuklulukta geçirdikleri süre gözünde bulundurularak tahliye edilmeleri gerektiğini ifade etti. İçdemir, davanın 31 Ekim 2017 ve 25 Aralık 2017 tarihli iki celsesinde de tutukluluğun devamı kararlarına muhalefet etti. Öte yandan AYM, Günay ile ilgili verdiği hak ihlali kararında, gazetenin yayınlarının suça konu edilmesinin ifade ve basın özgürlükleri bağlamındaki incelemenin, gazetenin 10 yazar ve yöneticisinin başvurularının incelenmesi sırasında yapılacağını bildirdi. Aradan 2 ay geçmesine karşın başvurular genel kurul toplantı gündemine alınmadı.
GAZETECİNİN SAVUNMA HAKKI ENGELLENDİ
Yargılamayı yapan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, 25 Aralık 2017 tarihli bir önceki duruşmada, Ahmet Şık’ı “AKP iktidarı” dediği sırada susturdu ve salondan çıkardı. Şık’ın savunma hakkının engellenmesi nedeniyle Sabuncu ve Atalay da savunma yapmadı. Başkan Dağ da savunma hakkını kısıtlamadığına ilişkin açıklama yaparken, “Kelle başı üç avukat demiyoruz biz” dedi. Avukat Bahri Belen de tarafsızlığını yitirdiği şüphesi oluşması nedeniyle mahkeme heyetini reddetmişti. Talebi kabul eden mahkeme, Sabuncu, Atalay ve Şık’ın avukatlarını üçle sınırlarken, bir sonraki duruşmanın da 3 ay sonra Silivri’de görülmesine hükmetmişti. Reddi hâkim talebi de bir üst mahkemece reddedilmişti.