Çöplükte filizlenen yaşam
“Her ne kadar birbirlerinden farklı görünseler de bu insan çeşitliliğini fukaralık birleştiriyor, yazarın deyimiyle haksızlık, hepsini eşit hedef aldığından adalete dönüşüyor.”
Ecem Küçükdere
Bu yazımızda sizlere Eyüp Aygün Tayşir'in, okurlarının merakla takip ettiği romanları “Tuhaflıklar Fabrikası” ve “4 Hane 1 Teslim”in ardından bizlere sunduğu, İletişim Yayınlarından çıkan kitabı “Sâbitalem Mahallesi”nden bahsetmek istiyoruz. Kendine has üslubu ve dili kullanışıyla, okuru içine alan kurgusuyla Sâbitalem Mahallesi aynı zamanda yazarın ilk öykü kitabı olma özelliğini taşıyor. Yazar, eser boyunca ele aldığı mekan ve karakterlerin tümünü oldukça güçlü kalemi ve betimleme tekniğiyle detaylı ve gerçekçi bir biçimde bizlere sunuyor. Karakterlerin kurdukları diyaloglarda yerel ve kendilerine özgü ağız özelliklerini oldukça yoğun bir şekilde görmek mümkün ve bu durum kitaptaki öyküleri öyle bir gerçekçiliğe büründürüyor ki adeta şehrin eteklerine doğru sıkış tepiş bir minibüs yolculuğu ve birbiri ardına geçilen daracık birkaç sokaktan sonra bizlerin de yolu Sâbitalem Mahallesi’ne çıkıyor.
Kitabın adını aldığı, dizgide ikinci sırada bulunan öykü Sâbitalem Mahallesi, ezberlerindeki efsaneleri Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde turistlere anlatan çocuklara ithaf edilmiş. “Kaydırak” adlı numaralandırılmış sokaklarıyla bu geniş mahallenin insanını tanıyarak başladığımız bu yolculukta memleketi, mezhebi, işi gücü, aklı birbirinden apayrı tüm bu insanları birbiriyle ortaklaştıran birkaç noktayı yazar öykünün oldukça başında gözlerimizin önüne seriveriyor. Her ne kadar birbirlerinden farklı görünseler de bu insan çeşitliliğini fukaralık birleştiriyor, yazarın deyimiyle haksızlık hepsini eşit hedef aldığından adalete dönüşüyor. Öyle ki mahalleliden kime dönüp baksak “Onun da tapusu verilmemiştir, ona da hastanede bakmamışlardır, onu da karakolda sebepsiz yere dövmüşlerdir." diyoruz. Yine kitaptan bir alıntıyla; memlekette bol bulunan her şeyin bol, az olan herhangi bir şeyin ise yok olduğu Sâbitalem Mahallesi'nde elbette ki koca memlekette ve dünyada ufacık bir azınlığa pay edilmiş zenginliğe rastlamak imkansız.
Para yettirilip de doğru dürüst yenemediğinden mahalleli tarafından at veya domuz eti olmakla itham edilen salam, sucuk gibi ürünlerin konulduğu dondurma dolabıyla Rüstem Bakkal'ın sahibi Şekip; inşaatta çalışırken türkülerinin arasına nağmeli küfürler iliştirdiği için hafız olarak anılan Kör Hafız; Şekip'in erkek çocuk sahibi olma hırsıyla “evlendiği” ve Rüstem'i doğurur doğurmaz içine kapanan gencecik Hilal gibi, yazarın öykünün başında alıntı yaptığı Bob Dylan şarkısı Desolation Row'da bahsedilen misali, bilindik ve yavan kalacak yanları kurguyla yeniden biçimlendirilmiş mahalle insanının hayatı gizemli bir çiçeğin ortaya çıkmasıyla baştan aşağı değişiyor. Önceleri suyun dahi gelmediği mahallenin popülerliği, oldukça nadir görülen bir çiçeğin bir gece bir anda çöplükte ortaya çıkıvermesiyle dehşet verici bir ivme kazanıyor ve bu ivmeyle yeni yeni birçok yabancı adetle dolup taşan mahalle köklü değişikliklerin eşiğine geliyor. Mahalleli sahiden bunca yeniliği özümseyebilecek mi yoksa kontrolleri dışındaki olaylar dizisi bu ivmeyi mahallenin sokaklarının adını aldığı bir kaydıraktan hızla kaymışçasına bir an önce zeminle mi buluşturacak? Bu soruların cevabını aramayı kitabı edinmeyi düşünen okurlara bırakmanın en doğrusu olacağı kanısındayız.
Yukarıda elimizden geldiğince özetlediğimiz öyküyle birlikte toplam on bir öyküden oluşan Sâbitalem Mahallesi’ni İleri Kitap okurlarına tavsiye ediyor, iyi okumalar diliyoruz.
KÜNYE: Sabitalem Mahallesi, Eyüp Aygün Tayşir, İletişim Yayınları, 2020, 163 Sayfa.