'Çin İşçi Sınıfı İsyan Etmeyi Sürdürüyor': Foxconn’da Büyük Firar

'Çin İşçi Sınıfı İsyan Etmeyi Sürdürüyor': Foxconn’da Büyük Firar

Çinli işçilerin fabrikanın duvar ve çitlerinden atlayarak memleketlerine doğru yalın ayak yol aldıklarına dair trajik görseller ve video kayıtları uluslararası basının manşetlerine düştü.

Yazar: Eli Friedman

Çeviri: H. Deniz Sert

Editörün notu:

Ekim sonuna doğru Çin’in merkezi bölgesi Henan’da konuşlu Foxconn’a ait devasa fabrikada salgının giderek yayıldığına ve bulaşı kapanların vefat ettiklerine dair işçiler arasında birtakım bilgiler, dedikodular dolaşmaya başladı ve bu fısıltılar fabrika dışına doğru kitlesel işçi göçünü başlatan ilk kıvılcımı ateşledi. Bu durum, bulaşı kapmaktan çekinen ve haliyle Foxconn’un tesislerinden çıkmalarına izni verilmeyen işçilerin fabrikanın duvar ve çitlerini aşarak memleketlerine doğru sürecek kalabalık bir firar teşebbüsüne yol açtı. Nasıl oldu da bu vaka meydana geldi ve işçilerin hikâyesi birçok insanda karşılık buldu? Bu vakanın bizim açımızdan anılmaya değer yanı nedir? Foxconn’daki bu özgün hadiseyi; yaklaşık yirmi yıldır Çinli işçiler hakkında araştırma yapmış, onlarca yazı kaleme almış ve vakayı da yakinen takip eden Eli Friedman ile konuştuk. Foxconn yönetiminin Çinli işçilere nasıl muamele ettiğini ve fabrikada yaşanan bu firarı bir nevi çalışmanın reddiyesine dönük bir kitlesel eylem olarak değerlendirmenin önemine dair etraflıca bir söyleşi gerçekleştirdik.

Geçtiğimiz birkaç hafta boyunca Çinli işçilerin Zhengzhou’daki Foxconn fabrikasından toplu kaçışlarını kayıt altına alan çok çarpıcı fotoğraflar gördük ve videolar izledik. Görsel malzemenin birçoğu Çin sosyal medyasında yer aldı ve dolayısıyla bu kitlesel firarın teyit edilmiş bir vaka olduğunu biliyoruz. Bir ölçüde bu gelişmelerden emin olduğumuza göre, Foxconn’da işçileri paniğe sürükleyen durumun ne olduğunu bize tarif eder misiniz?

Ekim ayı içerisinde Zhengzhou’da düşük düzeyde seyreden bir salgının baş gösterdiğine dair raporların yayınlandığını biliyoruz. An itibariyle milyonlarca insanın yaşadığı bu şehirde, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda vakadan bahsediyoruz. Bu durumu takiben, 200.000’i aşkın işçinin çalıştığı Foxconn tesislerinde bazı salgın vakalarına rastlandığına ilişkin de raporlardan haberdar olduk.

Foxconn’un tesislerinde belli odalarda gözetim altında tutulan işçilerin öldüğüne dair sosyal medyada dolaşan haberlerden bahsediyorsanız, bu bilgilerin biraz bulutsu olduğunu söylemeliyim. İşçi ölümleri henüz teyit edilmedi fakat bu bilgilerin yer aldığı videolar salgından oldukça endişe duyan Foxconn’daki işçilerin hızlıca dikkatini çekti ve hatta sosyal medya kullanıcılarında da geniş yankı uyandırdı. Elimizdeki veriler üzerinden işçi ölümlerinin bariz olduğunu doğrulayamıyoruz ve fakat bunun makul bir iddia olduğunu söyleyebiliriz.

Şundan eminiz ki dolaşıma giren bu videolar Foxconn çalışanlarında çok güçlü bir tepkiye yol açtı ve aslında bu tepkilerin oluşmasında fabrikadaki kapalı döngü çalışma rejiminin neşet ettiği olumsuz deneyimlerin payı olduğunu düşünüyorum. Bu çalışma rejimi işçilerin kendi istekleri doğrultusunda tesisten ayrılmalarına izin vermiyor, işçilerin yalnızca tesiste yer alan barınaklar ve atölyeler arasında dolaşımına müsamaha ediliyor.

Bazı işçilerin atölyelerde uyudukları biliniyor. Eğer işçilerin testleri pozitif çıkarsa veya virüsü taşıyan işçilerle yakın temas ettikleri biliniyorsa, berbat haldeki karantina bölümüne sevk edildiklerine ilişkin raporlar mevcut. İşçilerin tıbbi bakıma ve gıdaya erişimleri yeterli değil. Bazı durumlarda, hastalıktan bitap düşen işçilerin olduğu ve herhangi bir yetkilinin onları doğru düzgün kontrol etmediği biliniyor.

Böylesi bir çalışma ortamında, salgın kaynaklı ölümler olsun veya olmasın, dolaşıma giren bilgiler işçilerin içinde bulunduğu ruh halini iyi yakaladı ve insanların kaygı, korku ve hatta panik seviyesini yükseltti. Bu gelişmeler fabrikadan kitlesel kaçışlara yol açan kıvılcımı çaktı diyebiliriz.

Söz konusu kitlesel firarlar Çin’de ve tabii dışında yaşayan insanlarda nasıl oldu da böylesi güçlü bir etkileşim yarattı?

Çin özelinde, 2022 Nisan’ında Şangay’da Covid kaynaklı kapatmaların uygulanmaya başlamasından itibaren insanlarda güçlenen bir hissiyat oluştu, ülkede gün geçtikçe artan oranda bir nüfus Çin’in Covid’e karşı sert kısıtlamalar içeren sıfır vaka politikasından usandı ve direnç göstermeye başladılar.

Sıfır-vaka politikasının arkasında makul gerekçeler olduğunu söylemeliyim. Çin toplumundaki -özellikle yaşlı ve kırılgan nüfus- aşılanma oranı hayli düşük kaldı. Sağlık altyapısı nüfusa bakım hizmeti sağlamaya yetmiyor ve özellikle göçmen işçi nüfusu kapsamı daraltılmış bir sigorta güvencesine sahip. Çin diğer ülkelerin yaptığı gibi Covid politikalarını daha esnek uyguluyor olsaydı, virüsün daha fazla yayılmasının önünü almasaydı veya kontrolleri daha gevşek tutsaydı; muhtemelen yüzbinlerce insanın daha ölmesine sebebiyet verecekti.

Trajik ve kitlesel ölümler devam ediyor olsa dahi, dünyanın geri kalanı pandemi öncesi duruma döndü. Çin halkı ise tavizsiz Covid politikalarının alabildiğine kırılgan hale getirdiği şehirlerdeki gündelik yaşamı idame ettirmekte zorlanıyordu. Sağlık kodunuz kırmızıya döndüğü taktirde, evinizi terk etmenizin yasaklandığı, işe gitmekten mahrum kaldığınız ve haliyle geçinme imkanlarını tehdit eden; apansızın ortaya çıkan bir durumun içerisinde bulabilirsiniz kendinizi. Bu durumun biraz insafsızca olduğunu hisseder ve hatta halk sağlığının çıkarına en uygun çözüm olmadığını düşünmeye başlarsınız.

2020 yılında Wuhan’dakilerle, 2022 Nisan’ında Şangay’da uygulanan kapatmaların arasındaki farklılıkları anlamak önemli. Wuhan’daki kapatmaya baktığımızda, toplumsal desteğin, ilişkilenmenin ve katılımın hat safhada olduğunu görüyoruz. Halk açısından oldukça güçtü, yıpratıcıydı ve fakat ciddi bir destek verilmişti. Halk nezdinde verilen destek gün geçtikçe dramatik ölçüde azaldı ve hükümetin uygulamakta ısrarcı olduğu amansız kapatma politikaları için halktan güvenoyu alması mümkün gözükmüyor.

Buradaki toplumsal gönülsüzlüğün en belirgin nedeni, hükümet ve patronların kapatma süresince insanlardan işlerine devam etmelerini istemeleri. İnsanlara şunu söylemekteler: “Mecburen iş yerinde kalacaksın ve var gücünle çalışmaya devam etmen gerekiyor”. Mevcut durum, Foxconn’da olan biteni daha da trajik hale büründürdü. Dünyadaki hiçbir işyeri bir işçiden Iphone ve benzeri ürünlerin teslimatı için üretim baskısının tepe noktasına ulaştığı sezonda; Foxconn’un mecbur bıraktığı kadar yüksek randımanlı bir çalışma talep etmiyor.

Tüm bu nedenleri uç uca eklediğimizde, özellikle işçi militanları nezdinde bu kitlesel firar eşi görülmemiş bir yankı uyandırdı. Ayrıca, Foxconn’daki işçi hakları ihlallerinin uzun bir mazisi olduğu unutulmamalı. Foxconn işçilerin yoğun sömürüldüğü, iş yeri hareketliliğini ve hatta gündelik yaşamlarını azami düzeyde kontrol etmesiyle namı kötüye çıkmış bir şirket.

Foxconn’daki emek üzerindeki denetim mekanizmalarını bilahare konuşacağız. Fakat ona gelmeden, şu kapalı döngü çalışma rejiminin kökeninin nereye dayandığı ve nasıl işlediğini sormak istiyorum. Bu çalışma rejimi Foxconn’da tesis edilmeden önce farklı şehirlerdeki imalatçılar tarafından uygulanıyordu diye biliyorum.

Kapalı döngü çalışma rejiminin tarihine kısaca değinmenin yerinde olacağı kanısındayım ve bu tarihin başlangıç noktasının ABD’ye kadar uzandığını vurgulamak gerekir.

2020’nin yaz ve güz dönemine doğru uzanalım, NBA’in (Ulusal Basketbol Ligi) sezonun olağan akışında devam etmesi ve play-off’un tamamlanması için oluşturduğu “Bubble” sistemini anımsayalım. Tüm takımların Florida’ya getirildiği ve oyuncuların tesisin kurulduğu alanın dışına çıkmalarına izin verilmediği ve çok az sayıda dışardan ziyaretçi kabul edilen bir sistemdi. Oyuncuların tesis içinde barınmaları zorunluydu. Gıda ve tıbbi erzak içeriye alınabiliyordu. İzleyici yoktu ve NBA finalleri başarıyla tamamlandı.

Bubble sistemi Pekin’de düzlenen Kış Olimpiyatlarına da uyumlaştırıldı. Elbette işin başında Çin hükümeti olduğundan, uygulamalar çok daha katı biçimde hayata geçirildi. Akabinde bu sistem ülke çapındaki işyerlerinde de uygulandı. Kitlesel ölçekte ilk uygulandığı örnek Şangay’daki kapanma esnasındaydı. Virüs kaynaklı vakaların yükselmeye başladığı 2022 Mart’ındaki kapatılmada uygulandı ve iki ay boyunca sürdürüldü.

2022’nin Nisan ayı içerisinde hükümet, Şangay ekonomisinin işlerliği açısından hayati öneme sahip 666 adet şirket belirledi, bu şirketler iş yerlerini kapalı-döngü çalışma rejimine uygun hale getirdiler ve hükümet şirketlere sonraki dönemde operasyonlarına bu düzende devam edeceklerinin talimatını verdi.

Elimizdeki bulgular işçilere kapalı-döngü rejimine dahil olup olmama konusunda bir seçeneğin sunulduğunu doğruluyor. Fakat tabii eğer mavi yakalı bir işçiyseniz bunun ne kadarının sizin tercihinize kaldığı sorusunu da akılda tutmak lazım. Eğer iş yerine girmezseniz, bundan böyle istihdam edilmeyeceğiniz aşikardır. Döngü rejimine girmeyi kabul etseniz dahi ne kadar süreyle içerde kalacağınız meçhuldür. Başlangıçta insanlar yalnızca iki hafta süreceğini düşündüler fakat bazı işyeri vakalarında bu süre 70 güne kadar çıktı.

Kapalı döngü rejiminin kayda değer bir örneği Tesla’nın Şangay’daki devasa fabrikasında hayata geçirildi, dünya üzerindeki en büyük üretim tesisinden bahsediyoruz. Ek olarak, Apple ve Tesla’nın tedarikçisi Quanta fabrikası da bu rejime geçiş yapan şirketlerden bir diğeri.  

Hatta bazı kuruluşların yerleşkesinde işçi barınakları yer almıyor ve işçiler üretim alanında uyumaya zorlanıyorlar. Bu dönemde karınlarını doyuracak yemeği satın dahi alamıyor, hısım ve akrabalarını görmek için yerleşkenin dışına çıkmalarına izin verilmiyordu. Tüm yaşamları çalışma alanına sığdırılmış bir durumdan bahsediyoruz. Bir yandan ekonominin çarklarını işletmeye devam ettirip, bir yandan da insanların hareket serbestisini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bu durum insanların gündelik yaşamlarına akla hayale sığmayacak bir gerilim bindiriyor.

Böylesi zamanlarda sözüm ona geçici bir Covid dönemi uygulaması olan kapalı döngü çalışma rejimiyle, zorla çalıştırma arasındaki ayrımın silikleştiğini düşünüyorum. Kapalı döngü rejimini bir zorla çalıştırma örneği olarak tarifleyebilir misiniz?

Elimizdeki bulgular böylesi bir çıkarımı yapabilmek için yeterli değil. Derinlemesine soruşturma yürütecek ve ne olup bittiğini ayrıntısıyla ortaya çıkartacak bağımsız bir kuruma olan ihtiyacı ısrarla vurgulamalıyız. Yine de eldeki tüm göstergeler zorla çalıştırmaya denk düşen pratiklerin işe koşulduğuna işaret ediyor. İşçiler fabrikanın ana kapısından ellerini kollarını sallayarak çıkmıyorlar, bilakis fabrikayı çevreleyen çitlerin üzerinden atlıyor veya çitlerde bir gedik bulup koşarak kaçıyorlar. Bana öyle geliyor ki açıktan irade dışı çalıştırma durumu yaşanıyor.

Bu durumu birkaç etkenin güdülediği söylenebilir. Bir neden, firmaların Apple’ın muazzam bir katılıkla şart koştuğu ürün teslim tarihine sadık kalmak adına işçileri her an yoğun çalışmaya hazır halde tutmaktı. Böylelikle, işçiler hastalıktan bitap düştüğünde ve giderek daha fazla işçi karantinada tutulduğu anlarda bile sağlıklı olanların mesaide hazır kıta bulunacaklarını güvence altına aldılar. Bir diğer neden ise iş yerlerinde kapalı döngü sistemine geçişle birlikte bu rejimin sürdürülmesinin merkezi sorumluluğu parçalamış oldu. Artık bu çalışma rejimi Çin devletince değil, işverenler tarafından uygulanmaya başlandı.  

Haliyle, işçilerin barınmasından beslenmesine ve hastalandıklarında bakım hizmeti sağlanmasına kadar bir dizi sorumluluğu işverenler üstlenmektedir. Bu işi hiç de azımsanmayacak bir ölçekte kotarıyorlar. Fabrikanızdan kaçan Covid’li işçileriniz varsa ve fabrika yöresindeki bir salgını tetikliyorsa, bu durumun artık Foxconn için siyasi bir soruna dönüştüğü anlamına gelir.

Bu kötücül gelişmelerin sevindirici yanı ise bir nevi grev olarak da nitelendirebileceğimiz, işçilerin kitleler halinde çalışmayı reddetmesi oldu. İnsanlar en azından bu koşullar altında çalışmayı kabul etmediler. Bu durum esasen bir değişimi mecbur kıldı. Bu kitlesel reddiye yaşandığından beridir Foxconn işçilere şunu söyledi: “Pekâlâ, istiyorsanız tesisten hakikaten ayrılabilirsiniz, eğer kalmak istiyorsanız size daha fazla para ödeyeceğiz”. Bana kalırsa, işçilerin kitlesel eyleminin ne türden değişimleri zorunlu kıldığına ve çalışma koşullarını iyileştirme potansiyelini ne ölçüde barındırdığına ilişkin dikkat kesilmemiz gerekiyor.

Ben de bir süredir kitlesel eylem hususunda sizinle benzer bir hatta düşünüyorum. Bu hikâye, bir nebze doğruluk payı olsa da işçilerin Foxconn’dan firarı olarak kavrandı. Fakat bu durum alışılageldik bir iş yeri grevi vakası değil, işin kitlesel reddiyesinin bir örneği olarak ele alınmalı.

Kalmak veya gitmek elbette kişisel düzeyde alınan bir tercih fakat işçiler arasında firara dair bir dizi tartışmanın sürdüğünü ve kaçış sürecinde birbirlerini destek olduklarını biliyoruz. Bu anlamıyla firar kolektif bir eylem türüdür ve sermayenin onlara yapıp ettiklerine karşı direnç göstermektir.

Kesinlikle, kolektif bir eylemdir. İşçiler işyerlerindeki barınaklarında kilit altında tutulduklarında, bu deneyimi kolektif halde yaşıyorlardı. Herhangi bir işçi eyleminde gözlemleyebileceğiniz üzere, bu süre zarfında işçiler ortak çıkarları olduğunu, hoşnutsuzluklarının kolektif biçimde yaşandığını kavrıyorlar. Ve topluca eylemek gerektiğine dair bir hissiyat geliştirdikleri anlaşılıyor. Çitten atlayan yalnızca bir işçi yok, görsellerde ve videolarda yüzlerce veya binlerce işçinin uzun kuyruklar halinde otoyollarda yürüdüklerine, tarlaların içinden geçtiklerine ve onları durdurmaya çalışan pandemi saha işçilerinden kaçındıklarına şahit oluyoruz.

Bu firarın nasıl örgütlendiğinin detaylarına vakıf değilim fakat ortaklaşa alınan bir karar olduğu apaçık ortada. Merkezi bir liderliğin yönettiği bir hareket değil. Fakat eminim ki nereden kaçacaklarına ilişkin bilgileri birbirleriyle paylaşıyorlardı. Dışarı çıktıklarında toplu taşımayı nereden bulabileceklerine, gıdaya nasıl erişim sağlayacaklarına dair bilgiye sahiptiler.

Bu meselenin bir diğer parçası ise, ne denli yaygınlaştığı belirsiz de olsa, yerli halkın işçilere su ve yemek vermiş olması. İnsanlar bir merkezden ilerlemeyen, karşılıklı yardımlaşma ağını işçileri desteklemek için hayata geçirdiler. İşçilere karşı oluşan bu yaygın sempati internet ortamıyla sınırlı kalmadı, toplumun içine de doğrudan nüfuz etti. Bu pratiklerin tümü kolektif bir sürecin deneyimlendiğine işaret ediyor ve işyerlerinde bizzat bulunmamış insanlar dahi işçilerin yaptıklarına sempatiyle yaklaştılar. Ufak dahi olsa bunun toplumsal bir hareket olduğu şüphe götürmez.  

Zhenghou’daki Foxconn fabrikasında çalışan işçilere dair biraz konuşalım istiyorum. Bu işçiler kimler ve nerelerden geliyorlar? 

Öncelikle Foxconn’un Çin’deki genişleme politikasına dair bir arka plan bilgisi vereyim. Tayvan menşeili bir şirket, 2000’li yılların başlarında ilk üretim tesisini Shenzen’de kuruyor. Shenzen’deki en büyük tesisi zirvesine ulaştığında, yaklaşık 400.000 işçi istihdam ediyordu. 2000’lerin ortasındaki bu devasa genişlemeye rağmen, şirket işçi sıkıntısı çekmeye başladı.

Apple’ın talep ettiği büyük çaptaki üretim kapasitesini karşılamak için şirket yatırımlarını Çin’in iç bölgelerine yönlendirmeye karar verdi. En büyüğü Zhengzhou olmak üzere, Tajyuan, Chengdu ve diğer yerlerde fabrikalar açtı.

Zhengzhou şehrini çekici kılan en önemli unsur içinde yer aldığı Henan bölgesinin 100 milyonu aşan ve refah düzeyi görece düşük bir nüfusa sahip olmasaydı. Şehrin iç bölgelerinde çok sayıda insan yaşamakta ve Çin hükümetinin iddiasına göre örnek birer Foxconn işçisi olmaya hazırlardı.

Ülkenin farklı yerlerinden Shenzen’deki fabrikaya yaşanan işçi akınının aksine, Zhengzhou’daki Foxconn tesisi yalnızca Henan bölgesinden gelen işçileri istihdam ediyordu. Bu anlamda tesisin Zhengzhou’nun yerli nüfusunu barındırdığını söylemek doğru olmaz fakat işgücünü şehrin hinterlandındaki kasaba ve köylerden gelen işçiler oluşturuyordu.

İşçilerin firarını kavramak açısından bu önemli ve kayda değer farklılığa dikkat etmemiz gerekiyor. Bu firar hakikaten uzun bir yürüyüşe karşılık geliyor. Raporlardan gördüğüm kadarıyla bazı işçilerinin kaçış planı neredeyse 200 kilometreye varan uzun bir rotadan oluşuyor. Birçok işçi bir noktada yoldan geçen bir taşıta atlıyordur. Firari işçiler kendilerini şu fikre ikna ediyorlar: Bir-iki gün yolda geçirir ve nihayetinde yuvama varmış olurum.

Foxconn-Zhengzhou’daki üretim bantlarında çalışan iş gücünün yüzde 70 veya 80’e varan oranda “taşeron işçilerden” oluştuğunu tespit eden raporlar okudum. Taşeron işçiler Foxconn’a doğrudan bir iş sözleşmesiyle bağlı değiller. Şirketin esnek çalışma ve kısa süreli istihdam politikası doğrultusunda özel işçi büroları aracılığıyla tesise sevk ediliyorlar.

Tesisteki işçi kompozisyonun nasıl dağıldığına ilişkin net sayılara sahip değilim. Tahminim şu yönde, Foxconn bu sayıların dışarı sızmasını engellemek için elinden geleni ardına koymaz. Çin iş hukukuna göre bir şirketin toplam işgücünde taşeron veya düzensiz çalışan işçilerin payı yüzde 10’u aşamaz, yasal değildir. Fakat Foxconn ve diğer Apple tedarikçisi şirketlerin bu yasayı defalarca ihlal ettikleri çeşitli raporlarda not edilmiştir.

Foxconn’un taşeron işçileri tercih etmesinin bir nedeni ucuz işgücü olmalarıdır. Genellikle sigorta primi maliyetinden de muaf oluyorlar. Tabii bir de taşeron işçiler firmaya muazzam bir esnek çalışma kapasitesi sağlıyor. Foxconn ancak bu sayede, yılın belli dönemlerinde tepe noktasını gören Apple’ın teslimat talebine karşılık verebiliyor. Şirket randımanı artırırken bir yandan maliyetleri aşağıya çekmiş oluyor.  

Bir işçi kategorisinden daha bahsetmek, önemle üzerinde durmak istiyorum, stajyer öğrenciler. Stajyer emeği çok yaygın bir biçimde kullanılmaya başlandı. Bu insanlar meslek liselerine kaydoluyor, Foxconn ve diğer elektronik parça üretimi yapan fabrikalara staj için yönlendiriliyorlar. Zhengzhou’daki Foxconn fabrikası yaklaşık 10 yıldır stajyer öğrenci emeğinden yasadışı bir şekilde istifade ediyor.

Öğrencilerin meslek lisesinde gördükleri branş eğitimiyle, bu fabrika stajlarının katiyen bir alakası yok. Fakat okul yönetimi ve işverenler arasındaki anlaşma gereği öğrencilerin diploma almak için bu stajları tamamlamaları gerekiyor. Staj süresince öğrenciler, kadrolu işçilerden daha az ücret alıyor ve bu süreç onlara herhangi bir mesleki fayda sağlamıyor. Bu zorla çalıştırmanın bir örneği değil belki ama öğrencilerin en azından rızalarının alındığı bir ‘özgür emek’ biçimi olmadığı da ortada.

Anlattıklarınız hakikaten önemli anımsatıcılar oldu. Foxconn’un bu denli geniş bir iş gücünü tesisinde nasıl denetlediğini ve yönettiğini size sormak istiyorum. Hakikaten, şirket nasıl oluyor da bu işi kotarıyor?

Foxconn ve diğer emek yoğun büyük imalatçılar açısından fabrika yerleşkesinde konuşlanan barınak rejiminin uygulanması ciddi bir düzenleme oldu. İhracat odaklı, emek-yoğun üretim yapan imalatçılar fabrikalarında yer alan barınaklarda işçileri konaklatıyor. 15 yıl öncesine göre günümüzde bu durum o denli yaygın değil fakat Zhengzhou-Foxconn’da halen daha uygulanmaya devam ediyor.

Uzak memleketlerden gelen göçmen işçilere faydası dokunan, kulağa hoş gelen bir uygulama gibi gözüküyor. Fakat aynı zamanda şirkete işçileri bu alanlarda kolaylıkla gözetleyebileceği muazzam bir kaynak sağlıyor.

Öte yandan Foxconn’un, barınakları işçilerin kurduğu sosyal ağları parçalamak için kullandığı biliniyor. Çinli işçiler memleketlerinden Foxconn’un fabrikasına gruplar halinde geliyorlar. Benzer bir lehçe konuşuyorlar ve aralarında bir çeşit toplumsal bağ var.

Ancak, barınak rejiminin en işlevsel tarafı, işgücünün üretim kapasitesini alıcıların -en büyük alıcının Apple olduğunu hatırlayalım-taleplerini karşılayacak şekilde örgütlenmeye imkân tanımasıdır. Ayrıca Foxconn’un tedarikçisi olduğu başka elektronik şirketleri de var ve teslimat taleplerinin zirveye ulaştığı sezonlarda işçiler üzerinde feci bir baskı uyguluyorlar.

Bu dönemde işçilerden günde 9-10 saat değil, 11 ila 14 saat çalışmalarını talep ediyorlar. Üretimde bir şey ters giderse, gecenin kör saatinde barınaklara hücum edip, işçileri yataklarından kaldırarak üretim bandına yolluyorlar. 

İnsanlar Çin’de işçilerin çalışma koşullarının son yıllarda düzeldiğini varsaymaktalar, ancak birçok sorunun devam ettiği apaçık önümüzde duruyor.

Bir ucunda Apple’ın olduğu tedarik zincirinin baştan aşağı nasıl örgütlendiğine bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Apple diğer elektronik firmalarıyla rekabet etmek için bu zinciri oluşturdu. Son birkaç yılda Çin’deki işgücü maliyetlerinin yükselmeye başladığını görüyoruz ve sermaye tedarik zincirini başka yerlere taşımaya çalışıyor. Foxconn, Vietnam’ı bu zincire dahil etti ve yakın vadede Hindistan’ı da içine alacak şekilde genişlemeye devam edecek.

İşverenlerin Zhengzhou’da ve diğer yerlerde işçilere uyguladıkları şu dehşetengiz özgün muameleyi önemle incelemeliyiz. Bu sorunlarla hakikaten mücadele etmek istiyor ve sermayenin başka ülkelere fabrikalarını taşıyıp gözden ırak bir şekilde işçilere zulmetmesini kabul etmiyorsak, enternasyonalist bir perspektife sahip olmalı ve küresel ölçekte örgütlenen üretime dair alışılageldik düşüncelerimizi değiştirmeliyiz.

Bahsettiğiniz üzere Foxconn şirketi yalnızca Çin’de işleyen tesislerden ibaret değil. Küresel düzeyde yatırımlar yapıyor ve farklı yerlerde tesisler kurmaya devam ediyor. Foxconn’un küresel ayak izine dair neler biliyoruz ve işçilerin çalışma standartları açısından ne anlama geliyor?

Yerinde saymak istemediklerini biliyoruz. Bir kuşak önce Tayvan’daki şirketler arasında ismini anmaya pek de değer olmayacağı bir düzeydeyken, günümüzde Fortune 500 listesinde kendine yer bulan, ikonik elektronik eşya üretiminde hayati bir role sahip devasa bir şirkete dönüştüğünü görüyoruz.

Çin’de imalat yapmanın belli kısıtları olduğunu görüyorlar fakat diğer ülkelerde Çin’de yaptıkları türden bir genişlemeyi gerçekleştiremeyebilirler. Çin’de akıl almaz bir ölçekte ve verimlilikte üretiyorlar, geçtiğimiz 15-20 yılda işçi sınıfı üzerinde kurdukları siyasi baskıdan ne ölçüde faydalandıklarından bahsetmeye gerek yok sanırım. Bir benzerini Vietnam’da, Hindistan’da veya yatırım yapmak istedikleri neresiyse artık, yeniden üretemeyeceklerdir.  

İsmini andığım bu ülkelerde ve farklı üretim tesislerinde çalışma rejiminden doğan farklılıklarını değerlendirebilecek bir uzmanlığa sahip değilim. Foxconn’un Ohio’da kurduğu otomotiv fabrikası ilgimi çekiyor. Zhengzhou’da yaptıklarını Ohio’da tekrarlayamayacaklar.

Hepsinden öte, üretim ölçekleri oldukça farklı ve Ohio’da işçileri tesis içinde barındırma imkânı olmayacak. ABD’deki yabancı otomotiv imalatçıları sendikal faaliyetleri engellemiş olsa dahi, Ohio’daki işçilerin sendikada örgütlenme ihtimali Foxconn için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Çin Komünist Partisi’nin 20. Kongresi’ne dair çok sayıda haber dolaşıma girdi. Yüksek siyaseti çözümlemek alabildiğine güç ve ortalığa saçılan spekülasyonlardan azade kalmak mümkün değil. Bir yandan da anlaşılır tabii, Covid kısıtlamaları sebebiyle Çin’e seyahat zorlaştı, insanlarla sohbet edip yerinde gözlem yapma olanağımız yok ve dışardan edindiğimiz bilgiler ülkede olup biteni anlamak açısından yeterli gelmiyor.

Bir akademisyen şu anda Çin’de bilimsel araştırma yürütemez. Emek mücadelesine yakın, emek dünyasına dair bilgileri kamusallaştıran sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine ya son verildi ya da olağan çalışmalarına devam etmeleri engellendi.

Bu metaforu her gördüğümüz yere iliştirmenin riskli olduğunun farkındayım fakat bilgi akışı konusunda bir tür kapalı-döngü sisteminin işlediğini düşünüyorum. Çin’deki işçi sınıfı eylemlerine nasıl destek çıkacağımızı, mücadeleleriyle hangi yollarla dayanışacağımıza dair fikir edinmek oldukça güçleşiyor.

Umut ediyorum ki işçilerin kitlesel firarı, Pekin’deki insanları ve elbette bununla sınırlı kalmayıp çalışma hayatına ilişkin politikaları uygulamakla yükümlü yereldeki kamu kurumlarını harekete geçirmeye zorlayacak. Pandemi kontrolü için uyguladıkları önlemlerin işçi sınıfı perspektifini gözeterek, sınıf çıkarına uygun bir şekilde gözden geçirmeleri gerekiyor, çünkü işçilerin büyük çoğunluğu bu uygulamalardan ciddi anlamda olumsuz etkileniyor.

Foxconn vakası ile ilgili bir diğer husus ise – yüreklendirici sözler sarf etmekten imtina ediyor olsam da- Çin işçi sınıfı, bir önceki kuşağın örgütlediği toplumsal hareket geleneğinde de şahitlik ettiğimiz üzere, işyerlerinde adaletsiz olduğuna hükmettiği muamelelere karşı isyan etmeye devam ediyor.

Çin işçi sınıfıyla hakiki bir dayanışma kurmak şu an için pek imkân dahilinde olmasa bile, bu durumun ayırdında olmak, en azından onlarla saf tuttuğumuzun işaretlerini nasıl aksettirebileceğimizin üzerine düşünmemize imkân tanıyor. Ülke dışında bulunan insanların (Çin’de üretilen ürünleri tüketen veya Çin’deki fabrikaların esas sahiplerinin bulunduğu ülkelerde yaşayanlar olabilir pekâlâ), Çin’deki mücadelelerle dayanışmaları gerekiyor. Birilerinin bu mücadeleleri sahiplendiğinden haberdar olmaları, işçiler açısından önem arz ediyor. 

Söyleşinin İngilizce aslına aşağıdaki bağlantıdan erişebilirsiniz:

https://labourreview.org/foxconns-great-escape/

DAHA FAZLA