Bir sineğin hatırlattıkları: Savaşı Bitiren Sinek
Fark etmeyi tercih etmedikleri sineklerden vazgeçmenin kolaylığı içinde kaybolan insan, elektrikli bir sineklik icat ederken hedefe kitlenir. Daha konforlu, daha temiz, daha sessiz yaşayabilmek için emek harcamaya gerek yoktur en nihayetinde. Emekten kısıp yok etmeye verir. Yok etmeye alan açtıkça daha fazlasını istediğini göremeyecektir elbette. İşte kendi yaktığı ateşi görmek istemeyen bir generalin, bir sineğin tamamen barışçıl müdahalesiyle o ateşe bakabileceği gerçeğiyle umudumuzu diri tutuyoruz bu kitapta.
Evrim Sayın
Hep olmasa da sık sık düşünürdüm bir sineğin hayatımızdaki yerini. Ancak bu sorgulamanın sonunda bazen tembellikten, bazen işime öyle geldiği için ya da aslında işin içinden çıkamadığımı fark ettiğimde “Sinek işte ya…” diyip geçtim çoğu zaman. Şimdi sineklerle ilgili bir kitap okuduğuma inanamıyorum. Eminim, bir sinek şu an oturmuş beni izleyip gülüyordur bana. Yakın zamanda onlarla yüzleşmemi sağlayan “Savaşı Bitiren Sinek”, Can Çocuktan çıkmış ve çevirmeni, romanı ve öykülerinden tanıyıp çok sevdiğimiz bir isim olan Mahir Ünsal Eriş.
Yalnız yaşadığımıza inandığımız doğanın içindeki yalnız yaşadığımıza inandığımız evlerimizden sesleniyor üç kafadar. Sinek, Kolkex ve Hermann Şeker; bir cinayet aletinden farksız olan utanç verici sineklik haberini veren reklamların pervasızlığını düşünürken kendi aralarında, bizler de “öldürmek” üzerine kafa yoruyoruz. Bir insanın kılına zarar vermeden geçirilen bir ömrün içindeki binlerce börtü böcek ölüsü mesela… Sineklerin bedenlerinin sanki kaderlerine yazılıymış gibi tek bir tokatla oraya buraya yapıştırılması onlar için öldürülmek değil de nedir? Kitapta sık sık görebileceğimiz bir ifade olan “başlarına geleni sadece onların en iyi şekilde anlatacağı” gerçeği, zaten az önceki sorumu tüm açıklayıcılığıyla yanıtlıyor. İnsanın tam da burada kendine dönüp yaşadığı ve yaşayacağı her bir güne şu malum soruyu iliştirmesi gerekiyor: Öldürmek aslında kimi, neyi öldürünce “öldürmek” oluyor?
Fark etmeyi tercih etmedikleri sineklerden vazgeçmenin kolaylığı içinde kaybolan insan, elektrikli bir sineklik icat ederken hedefe kitlenir. Daha konforlu, daha temiz, daha sessiz yaşayabilmek için emek harcamaya gerek yoktur en nihayetinde. Emekten kısıp yok etmeye verir. Yok etmeye alan açtıkça daha fazlasını istediğini göremeyecektir elbette. İşte kendi yaktığı ateşi görmek istemeyen bir generalin, bir sineğin tamamen barışçıl müdahalesiyle o ateşe bakabileceği gerçeğiyle umudumuzu diri tutuyoruz bu kitapta.
Daha iyi ve daha doyurucu bir hayat için mücadele etmek gerektiğine inanan sinekler, Nepal’deki keşişlerin bir tek sineğe dahi zarar vermediklerini öğrenirler bir belgeselden. Uzun bir yolculuk olacağını bilseler de yanlarına alacakları en önemli şeyin “umut” olacağı konusunda hemfikirdirler ve her şeyden öte hayatta kalabilmek için yola koyulurlar. Yolda savaşla tanışmak zorunda kalacaklar, insanlara akıl sır erdiremeyecekler ve zarar vermeye biçilen doğallığı anlamlandıramayacaklardır. Anlamlandıramasalar da insanlara anlatmak istedikleri çok nettir: Barış ve silahsızlık. Bundan ötesini bilmezler çünkü. Büsbütün çıldıran insanlığa bir ders vermeyi amaçlayan sinekler, ivedilikle iş bölümü yapıp harekete geçerler. Peki her şeyin sonunda savaşı bitirebilecekler mi, silahsızlanmayı sağlayabilecekler mi?
“Sinek işte ya…” diyip geçtiğimiz her an, bir sineğin hatırlatabileceklerine inanalım istiyorum. Eylemlerimizi kılı kırk yararak gerçekleştirmenin bizden başkasına, bizden olmayana yararı olacağına inancım sonsuz. Karasinekler barışa, birlikte nefes alıp vermenin mümkünlüğüne inanırken başımı neden inatla yok olana, yok edene çevireyim? Generalin en son kırılgan bir çocuk gibi hissettiği duyguları hissetmek hepimize iyi gelecek, sadece hatırlamak isteyelim yeter.
Künye: Savaşı Bitiren Sinek, Bryndis Björgvinsdottir, Çev. Mahir Ünsal Eriş, Can Çocuk Yayınları, 2017, 108 Sayfa.