Bakanlıktan "talan" savunması
Zeytinlik alan yönetmeliğine ilişkin Bakanlık tarafından savunma yapıldı.
Çiftçi-Sen'in zeytinlik alanlarda madenciliğe izin veren yönetmeliğe karşı açtığı davada Bakanlık tarafından yapılan savunmada, "kimyevi atık iddialarının düzenlemenin hukuka uygunluğunu etkilemediği" öne sürüldü.
Zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerinde kullanılmasının önünü açan yönetmelik değişikliğine ilişkin Çiftçi-Sen tarafından açılan "iptal ve yürütmenin durdurulması" talepli davada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı savunmasını mahkemeye gönderdi. Açılan davada mahkeme, yürütmenin durdurulması kararı verirken; bakanlık tarafından yapılan savunmada, davanın ehliyet yönünden reddi talep edildi. Bakanlık, Çiftçi-Sen’in itirazına ilişkin "sübjektif ehliyetinin" olmadığı iddiasında bulundu.
"Her maden işletme faaliyetinin çevresel etkileri maddenin cinsine, uygulanan işletme yöntemine, faaliyetin yapıldığı bölgeye ve kullanılan teknolojiye bağlı kendine özgü koşullara göre değişiklik arz etmektedir" denilen savunnada, "Bu sebeple, kendine özgü koşulları dikkate alınmadan her maden işletme faaliyetinin her zaman ve duruda zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakacağının, toz ve duman çıkaracağının bilimsel araştırma ve incelemeye dayalı somut tespitler ile ortaya konulmaksızın önsel olarak iddia edilmesi, dava konusu düzenlemenin hukuka uygunluğunu etkilememektedir" ifadeleri de kullanıldı.
Bakanlık savunmasında ayrıca ikame kaynak bulunmasının zor olduğu savunularak, "Enerji kaynaklarının, enerji üretiminin yanı sıra sanayi ham maddesi olarak da yaşamsal önem arz etmesi nedeniyle ve alternatif kaynakların ise bu kaynakları ikame etme olanağının bir anda mümkün bulunmamasından dolayı ülkelerin birincil enerji kaynağının fosil yakıtlardan uzaklaşamayacağı genel kabul gören bir sonuçtur" da denildi.
'DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİ GEREKMEKTEDİR'
Bakanlık savunmasında şu ifadeler kullanıldı:
"Genel düzenleyici işlem olan yönetmeliklerin iptali istemiyle açılan davalarda işlemin davacının meşru, kişisel ve güncel menfaatini etkilemesi gerekmektedir. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetlenmesini amaçlayan iptal davalarını açabilmek için, iptali istenen işlemin davacıya özgü meşru ve güncel menfaatini ihlal etmiş bulunması gerektiği yargı içtihatlarında da kabul edilen bir husustur.
Bu doğrultuda iptal davası açılabilmesi için işlemin davacıya özgü menfaati ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin olması aranmaktadır. Bununla birlikte, menfaatin güncel olmasından anlaşılması gereken ise dava konusu edilecek işlem nedeniyle gerçekleşen menfaat ihlalinin geçmişte kalmış ve etkilerini kaybetmiş ya da gelecekte yaşanması muhtemel olan bir menfaati ihlali olması gerekmektedir. Yine menfaatin meşruluk niteliğinden davacıya özgü ve güncel olması niteliğinin önünde gelmesi ve menfaat ihlalinin iptal davalarının sübjektif ehliyet şartını oluşturması nedeniyle, bu şart gerçekleşmeden açılan davanın ehliyet yönünden reddi gerekmektedir."
'KİMYEVİ ATIK BIRAKACAĞININ İDDİA EDİLMESİ, DÜZENLEMENİN HUKUKA UYGUNLUĞUNU ETKİLEMEMEKTEDİR'
Savunmada, her maden işletmesinin kimyevi atık bırakıp bırakmayacağının bilinmeyeceği iddia edilerek; bu durumun önceden tahmin edilmesinin düzenlemenin hukuka uygunluğunu etkilemeyeceğine ilişkin şu ifadeler kullanıldı:
"Her maden işletme faaliyetinin çevresel etkileri maddenin cinsine, uygulanan işletme yöntemine, faaliyetin yapıldığı bölgeye ve kullanılan teknolojiye bağlı kendine özgü koşullara göre değişiklik arz etmektedir. Bu sebeple, kendine özgü koşulları dikkate alınmadan her maden işletme faaliyetinin her zaman ve duruda zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakacağının, toz ve duman çıkaracağının bilimsel araştırma ve incelemeye dayalı somut tespitler ile ortaya konulmaksızın önsel olarak iddia edilmesi, dava konusu düzenlemenin hukuka uygunluğunu etkilememektedir."
'ÜLKELERİN BİRİNCİN ENERJİ KAYNAĞININ FOSİL YAKITLARDAN UAKLAŞAMAYCAĞI GENEL KABUL GÖREN BİR SONUÇTUR'
Bakanlık, savunmasında; fosil yakıtların yerine alternatif yakıtların ikame edilmesinin bir anda mümkün olmayacağını ve bu yüzden madem işletmelerinden uzaklaşılamayacağını şöyle savundu:
"Enerji kaynaklarına duyulan ülke gereksiniminin de kamu yararını haiz olduğu izahtan varestedir. Enerji kaynaklarının günlük yaşamımızın, enerji ve sanayi ürünlerinin ise üretimin en önemli temel yapı taşı olduğu gözetilirse enerjinin kesintisiz, güvenilir ve en uygun şekilde temini ve bu faaliyetin uygun fiyatlarla sağlanabilmesi gerekmektedir. Yine enerji arz ve güvenliği açısından bu kaynakların çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Enerji kaynaklarının, enerji üretiminin yanı sıra sanayi ham maddesi olarak da yaşamsal önem arz etmesi nedeniyle ve alternatif kaynakların ise bu kaynakları ikame etme olanağının bir anda mümkün bulunmamasından dolayı ülkelerin birincil enerji kaynağının fosil yakıtlardan uzaklaşamayacağı genel kabul gören bir sonuçtur."
ELEKTRİK TÜKETİMİ SAVUNMASI
Bakanlık, savunmasında; Türkiye’nin toplam elektrik tüketiminin 2000 ve 2020 yılları arasındaki değişimini ve kişi başı elektrik tüketiminin arttığını, TÜİK verileriyle şöyle ifade etti:
"Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) istatistiklerine göre; Türkiye’nin toplam elektrik tüketimi 2000 yılında 98.295.712 megavatsaat iken, 2020 yılında 262.702.129 megavatsaate yükselmiştir. Kişi başına elektrik tüketimi 2007 yılında 2.198 kilovatsaat iken, 2020 yılında 3.142 kilovatsaate yükselmiştir." (ANKA)