İleri Haber

Mağaracılık Federasyonu’na bağlı mağaracılık dernekleri, İzmir'in Ödemiş ilçesinin Ayvacık köyünde mermer ocağı yapılması planlanan bölgede inceleme gezisi düzenledi. 

İnceleme gezisine Türkiye Mağaracılık Federasyonu Koruma Komitesi adına İstanbul Teknik Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü, Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü, Mağara Araştırma Derneği, Akdeniz Üniversitesi  Mağara Araştırma Kulübü, Anadolu Speleoloji Derneği Grubu(ASPEG), Ege Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü, Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü ve Uludağ Üniversitesi Mağara Araştırmaları Spor Topluluğu katıldı.

"SU KAYNAKLARI KORUNMALIDIR"

Mağaracılık dernekleri, incelemelerin ardından ortak basın açıklaması yayınladı. Açıklamada maden ocağının yapılması planlanan bölgede Türkiye'de ender görülen mağaraların bulunduğu belirtilirken, yöre haklının da yaşam alanlarının tehdit altında olduğu kaydedildi.

Maden çalışmalarının sonlandırılması gerektiğinin altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Bu bölgede açılacak maden ocağının, burada yapılacak olan madencilik faaliyetinin doğaya, insanlara ve bu bölgeye zarar vereceği aşikâr. Ödemiş'e su deposu olarak görev yapan, Ayvacık, Subatan ve Pıtrak düzeninde zarar göreceği bilinerek bu projenin devam etmesi kabul edilemez. Temiz su kaynaklarının hızla azaldığı göz önüne alındığında su kaynaklarının özellikle karstik su kaynaklarının beslenme ve boşalım alanları korunmalıdır."

"Doğa katliamına karşı durmak hepimiz için elzemdir" denilen açıklamanın tamamı şöyle:

"Ayvacık ve Ödemiş Subatanları, Türkiye’nin ender mermer mağaralarındandır. Ne yazık ki doğanın yüz binlerce yılda oluşturduğu bu doğa harikaları yöre halkının hayatını tehlikeye atacak bir madene kurban edilmek üzere.

İzmir’in Ödemiş ilçesi sınırları içinde bulunan mağaralar, 1988 yılından beri yerli ve yabancı araştırmacıların ilgi odağı olmuş, hala da araştırması devam etmektedir. Bu mağaralar birçok yarasa türüne ve omurgasız mağara canlılarına ev sahipliği de yapmaktadır. Bu yarasa türleri, Türkiye’nin de imzasının bulunduğu uluslararası Bern sözleşmesi ile koruma altındadır. Yapılması planlanan maden biyoçeşitliliğe geri dönülemez zararlar verecektir.

Ayvacık ve Ödemiş Subatanları, çevredeki yerleşim yerlerine giden suyun önemli bir kısmını da taşımakta. Buraya yapılacak bir madenin kullanacağı kimyasallar bu su sistemine karışarak insan hayatına da önemli bir tehlike arz edecek. Subatan ve Ayvacık düdenini oluşturan alanlar bir kapalı havza niteliğindedir. Ovalardan drene olan yüzeysel sularının tamamını yeraltına drene etmektedir. Bu nedenle düdenlerin koruma alanlarının belirlenmesi yeraltı suyu kalitesini ve kirlenme riskini ortadan kaldırmak amacıyla büyük önem taşımaktadır.

Bu bölgede açılacak maden ocağının, burada yapılacak olan madencilik faaliyetinin doğaya, insanlara ve bu bölgeye zarar vereceği aşikâr. Ödemiş'e su deposu olarak görev yapan, Ayvacık, Subatan ve Pıtrak düzeninde zarar göreceği bilinerek bu projenin devam etmesi kabul edilemez. Temiz su kaynaklarının hızla azaldığı göz önüne alındığında su kaynaklarının özellikle karstik su kaynaklarının beslenme ve boşalım alanları korunmalıdır.

Ülkemizin en önemli doğal değerlerinden biri olan bu mağaraların ve çevresindeki bozulmamış, eşsiz doğanın tüm yurttaşların hakkı olduğunu, ve bu hakkın uluslararası sözleşmelere de aykırı bir şekilde hiçe sayılmasının önüne geçmek için Türkiye Mağaracılık Federasyonu Koruma Komitesi adına İstanbul Teknik Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü, Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü, Mağara Araştırma Derneği, Akdeniz Üniversitesi  Mağara Araştırma Kulübü, Anadolu Speleoloji Derneği Grubu(ASPEG), Ege Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü, Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü Ve Uludağ Üniversitesi Mağara Araştırmaları Spor Topluluğu’nun katılımıyla araştırma faaliyeti gerçekleştirildi. Birçok kurumun ortak görüşü ve Araştırma Geliştirme Komisyonu raporundan çıkan acil talep burada yürütülen maden çalışması hemen durdurulması gerektiği yönündedir.

Son olarak iklim krizinin derinleştiği, gıda kriziyle halkın gıdaya erişemediği, üreticilerin tarım arazilerine kamulaştırma ile şirketler adına el konulduğu, suların kuruduğu bugün gözünü kar hırsı kaplamış bir doğa katliamına karşı durmak hepimiz için elzemdir.

Yaşam tüm canlılarındır."