Alkol tüketiminde toplumsal cinsiyet: Kadınlar yüzlerce yıllık farkı kapatıyor
The Atlantic'ten James Hamblin'in alkol tüketiminde toplumsal cinsiyet rollerinin etkisi ve sonuçları üzerine yazdığı makaleyi Muzaffer Ege Alper çevirdi.
Çağlar boyunca, erkeklerle kadınlar arasındaki alkol tüketim farkı çarpıcı boyutlarda olagelmiştir. Bu fark daha çok bir toplumsal cinsiyet meselesidir. Erkekler ve kadınlar alkolü aynı hızda metabolize etmeseler de, tüketimdeki fark bununla açıklanamayacak kadar büyüktür. Kuzey Dakota üniversitesi psikiyatri ve davranışsal bilimler departmanından Sharon ve Richard Wilsnack, 1997 yılında toplumsal cinsiyet ve alkol konusunda detaylı bir kitap kaleme aldılar. Onlara göre alkol tüketimindeki bu fark, toplumların cinsiyet rollerini ifade ve kontrol etmelerinde merkezi önemdedir.
Finlandiya Alkol ve uyuşturucu araştırma grubundan araştırmacılara göre: ‘Alkol tüketimindeki cinsiyet farkı dünyada oldukça yaygındır, öyle ki bunun insan davranışlarında cinsiyet farklılıklarının az sayıdaki evrensel göstergelerinden birisi olduğu söylenebilir’. Buna paralel olarak Wilsnack’ler, alkol ve cinsiyet konusunda 35 ülkeyi kapsayan bir uluslararası çalışmaya önderlik ettikten sonra, ‘Daha fazla ve sık içme erkekler arasında, uzun süreli içmeme dönemleri ise kadınlar arasında yaygın gözlemlenir, ve bu farklılığı hiçbir kültürel veya tarihsel değişkilik tamamen kapatmamıştır’ der.
Tam bu nedenle, ‘BMJ Open’ dergisinde yayınlanan, Kolombiya üniversitesi ve New South Wales üniversitesi araştırmacılarının ‘gençler arasında alkol tüketim farkının neredeyse kapandığı’ bulgusu oldukça önemli bir tarihsel uğrağı gösterir.
1948 - 2014 arasında, 68 ülkeden dört milyon insanın incelenmesi sonucu, araştırma ekibi erkek-kadın alkol tüketim oranında keskin bir düşüş gözlemlemişlerdir. 1891-1910 arasında doğan erkeklerin içki içme oranı, kadınların 2.2 katıdır. Bu oran 1991-2000 arasında doğanlar için 1.1’e gerilemiştir. Erkekler arasında alkol tüketimi ciddi biçimde düşmediğine göre, bu olgu kadınlar arasındaki tüketimin artmasına işaret ediyor.
Bu olgu sadece alkol tüketiminde değil, alkolle bağlantılı sorunlarda da (aşırı tüketim, bağımlılık, alkole bağlı hastalıklar vb.) gözlenebiliyor. Bir yüzyıl önce, alkole bağlı sorunlara erkekler arasında kadınlara oranla üç kat fazla rastlanıyordu. 1990’larda doğanlar arasında bu oran da neredeyse eşit.
Bu farkın kapanışı başka farkların kapanması ile ilişkili gözüküyor, örneğin ev dışında çalışan kadınların oranının artması gibi - sosyal ilerlemenin beklenmedik sağlık sonuçlarına yol açmasına bir örnek. Sharon ve Richard Wilsnack’a göre ‘kadınlar eğitimlerini, iş durumlarını ve sosyal statülerini geliştirdiklerinde, daha fazla alkol tüketme olanağına da sahip oluyorlar’. Wilsnack ekibi ayrıca, çocuk doğurma yaşının artmasının da alkol tüketimi artışına etkide bulunduğunu gözlemliyorlar.
Bu sonuçlar alkolizmi önleme ve mücadele etme konusunda yeni noktalara işaret ediyor. Araştırmacılar, alkol kullanımı ve ilişkin hastalıkların geleneksel olarak erkeklere dair bir olgu olarak görüldüğünü, ancak bu araştırma sayesinde bu yargıların değiştini söylüyor. Buna göre artık genç kadınlar da madde kullanımı ve bağımlılığı konusundaki mücadelenin önemli bir hedefi olmalıdır.
1990 sonrası doğan nesiller ele alındığında, bunların alkol kullanmaya görece yeni başladıkları ve bu konuda az verinin olması nedeniyle, bu genç erkek ve kadınların alkol kullanımının 30’lu, 40’lı ve daha sonrası yaşlarında da takip edilmesi gerekmektedir.
30 yıllık bir süreç içinde kadın alkol tüketiminin nesiller arası değişimi konusunda yakın zamandaki bir çalışma, 1053 ailelik bir örneklem içinde, kız çocuklarındaki aşırı-tüketim eğiliminin annelerinin aynı yaşındakine oranla beş kat fazla olduğunu bulmuştur.
‘Erkek sorunu’ olan konular listesi prostat ve erkekliğin kendisini içerecek şekilde giderek daralmaktadır. Aşırı içki tüketimi tabii ki erkekler için de bir sorun olmaya devam etmektedir. Wilsnack’ların dediği gibi : ‘Eğer kadınların eğitimi ve çalışma durumları gelişmeye devam ederse, erkeklerin içki sorunu ne yönde değişecektir? Eğer kadınlardaki bu gelişme erkeklerin kendi gözlerindeki değerini düşürmekle tehdit ederse, veya kadınlar erkeklerden daha iyi çalışma olanakları bulursa, kadınlık rollerindeki bu değişiklikler erkeklerde içki sorunlarının artmasına neden olur mu?’
Eğer aşırı tüketim erkeklik alanının özel bir parçası olmaktan çıkarsa, belki de olmaz. Seftelemek bu çevre içindeki önemini kaybederse, belki de erkekler kendilerini tanımlamak için başka bir uğraş bulurlar. Umalım ki bu daha fazla kafa tokuşturmak olmasın. Ne olur onu bilemiyorum. Belki kendi aletinin büyüklüğü veya şekli üzerinde söylenecek daha fazla şey bulunabilir.