ABD’de sağın son taarruzu ve kürtaj hakkı
Muhafazakâr ve liberal propagandayı pompalayan medya devleri her konuda ne diyeceklerini önceden bilirler. Hazır ve bayatlamış savlarını her sıcak gündemde raftan indirir, herhangi bir siyasal hareketin devrimci sonuçlarını bozguna uğratmak için panik ve rıza üretirler.
Hüseyin Serhat Arıkan - Kemal Alper Önsü
Amerika Birleşik Devletleri’nde özellikle son yarım asırdır anaakımın gündeminden düşmeyen siyasal konular vardır: bireysel silahlanma hakkı; terör ve bu kavram temelinde kurumsallaşan güvenlikçi anlayışın tanımladığı bütün unsurlara dair meseleler (göçmenler, sınır güvenliği, ABD müttefiki ülkelere yapılan parasal destek, ordu giderleri, kolluk kuvvetlerine aktarılan fonlar); ırkçılık; sağlık sigortası; vergiler; kürtaj hakkı gibi… Amerikan halkının çoğunluğunun bu meselelere yönelik tavrı, bu meseleleri tekil siyasal tercihlere indirgeyerek siyasa konusu yapmakla başlar. Yani bireysel silahlanmayı savunuyor ya da savunmuyorsunuzdur, kürtaj hakkını destekliyor ya da desteklemiyorsunuzdur. Yapısal ve bütünlüklü eleştiriler ana akımın dışına itilmiş, bu eleştirileri üreten pozisyonlar marjinalleştirilmiştir. Örgütlü siyasetin yeniden kurulduğunu gösteren emareler vardır, fakat bunların çoğu sivil toplum anlayışı veya nihayetinde devlet şiddeti tarafından sönümlenir. Muhafazakâr ve liberal propagandayı pompalayan medya devleri her konuda ne diyeceklerini önceden bilirler. Hazır ve bayatlamış savlarını her sıcak gündemde raftan indirir, herhangi bir siyasal hareketin devrimci sonuçlarını bozguna uğratmak için panik ve rıza üretirler.
Yukarıda andığımız siyasal konulardan biri, kürtaj hakkı, ABD’de gündemin tekrar merkezine yerleşti. Sıcak gündemi yaratan gelişme, ABD Yüksek Mahkemesi’nin yargıçları tarafından geçtiğimiz yılın sonlarına doğru yapılmış bir eğilim oylamasındaki çoğunluğun iradesini yansıtan belgenin bir çevrimiçi gazete (Politico)(1) tarafından sızdırılması oldu. ABD’nin en yüksek yargı organına mensup, anayasal konularda verdikleri kararlarla emsaller oluşturan(2) ve dolayısıyla halkın genelini ilgilendiren konularda hukuki ilkeleri belirleyen yargıçlar, temyiz edilmiş bir davayı görüşüyordu. Dava, özelinde, Mississippi Eyalet Meclisi tarafından(3) kabul edilmiş bir yasaya karşı açılmıştı. Eyaletteki tek faal kürtaj merkezi, 19 Mart 2018’de, Vali Tate Reeves yasayı imzalar imzalamaz bir dava açtı. Kurum, eyalete karşı açtığı bu davayı bir bölge mahkemesinin yasayı anayasal ilkelere aykırı bulmasıyla kazandı (davanın detaylarını ve arka planını aşağıda detaylarıyla ele alacağız). Eyaletin temyiz başvurusuyla dava bir üst mahkemeye gitti. Sonuç aynıydı. Ardından, 15 Haziran 2020’de, eyalet, Yüksek Mahkeme’ye başvurdu. Mahkeme, 17 Mayıs 2021’de, başvuruyu değerlendireceğini duyurdu. Yüksek Mahkeme yargıçlarının bahsettiğimiz ilk eğilim oylaması sonucunda yazılan, çoğunluğun iradesini yansıtan belge, aynı yılın eylül ayında ortaya çıktı ve bu ay sızdırıldı. Mahkeme’nin nihaî kararını önümüzdeki haziran ayında ilan edeceği öngörülüyor.
Sızdırılan belge bir taslak karar niteliğinde. Mahkemedeki muhafazakâr çoğunluğun bu belgenin arkasında olduğu su götürmez bir gerçek. Mahkeme tarihinde bazı yargıçların eğilim oylamasındaki tavırlarından caydıkları görülmüş olsa da kürtaj hakkı tartışmalarını tekrar alevlendiren bu mesele yıllardır sağcıların gündemindeydi. Muhafazakârlar, çoğunluğu elde ettikleri çeşitli eyaletlerin yasama organlarında kürtajı yasaklayan veya kürtaja erişimi sınırlandıran yasalar geçirerek Yüksek Mahkeme’ye ulaşmayı amaçladılar. Bir temyiz başvuruları dahi kabul edilse yeni bir emsal yaratma şansına kavuşacaklardı. Zaten Trump döneminde Yüksek Mahkeme’deki yargıçların dağılımı büyük ölçüde muhafazakârların lehine döndürülmüştü.(4)
Davanın önemi şurada yatıyor: Yüksek Mahkeme’nin önümüzdeki haziran ayında eğilim oylamasının sonucunu yansıtan bir karar vermesi yalnızca Mississippi eyaletini ilgilendirmiyor. Yaklaşık 50 yılda oluşturulmuş ve sağlamlaştırılmış bir hukuki ilkenin apaçık siyasi bir kararla yıkılması, genel itibariyle kadın haklarının anayasal bir meşruiyetle işgal edilmesi anlamına geliyor. Bu temyizle oluşturulacak emsal, kürtaja ilişkin hakları düzenleme yetkisini federal yargı organlarından alarak eyaletlere verecek. Her eyalet bu konuda kendi yasalarını yürürlüğe koyma hakkını kazanacak. Bilinen gerçek şu ki, bahsettiğimiz ihtimal gerçekleşir gerçekleşmez kürtajı yasaklamaya ya da kadınların kürtaj hizmetine erişimini sınırlandırmaya hazır 30’a yakın eyalet var.(5) Bu sayı, ABD’deki eyaletlerin yarısından fazlasına karşılık geliyor.
ABD'DE KÜRTAJ HAKKININ OLUŞMA TARİHİ VE DAVANIN ÖNEMİ
ABD’de kürtaj hakkının hukuki düzlemde tanınması iki önemli Yüksek Mahkeme kararına dayanır. Bunların ilki ‘’Roe v. Wade’’(6) kararı olarak bilinir ve 1973’e dayanır. Mahkemenin o zamanki yargıçları anayasadaki on dördüncü tashihi yorumlayarak kürtaj hakkını yaşamsal bir hak olarak tanımlamışlar, eyaletlerin kadın bedeni üzerindeki tahakkümünü sınırlandırmışlardı. Bu karar, Teksas’ın kürtajı suçlaştıran yasalarını bozguna uğratarak ülke genelinde kadınlara bir çeşit teminat verdi. İkinci önemli karar ise, Güneydoğu Pensilvanya Aile Planlaması Derneği’nin Pensilvanya Valisi Robert Casey’ye karşı 90’larda açtığı davaydı. Valinin imzaladığı yasa, kürtaja ilişkin diğer kısıtlamalarının yanı sıra, evli kadınlara, kürtaj yapma kararını verdikleri zaman bu kararı evli oldukları erkeğe ilan etme zorunluluğu getiriyordu.(7) Yüksek Mahkeme bu davaya ilişkin kararını 1992’de açıkladı ve genel olarak 1973’deki kararını tekrarladı. Bu kararların dahi yeterli olmadığı, aksine ikinci kararın eyaletlere çeşitli yasal ve pratik engeller tanımlayabilecekleri bir alan açtığı başlıca bir gerçek.
Tarihleriyle özetlediğimiz iki kararın ortaya koyduğu emsal ‘’yaşama kabiliyeti’’ diye de anılan bir ilke kurdu. Bu ilkeye göre, kürtajın gerçekleştirilebileceği hamilelik dönemi fetüsün rahim dışında bağımsız olarak yaşayabilmeye başladığı evreye göre sınırlandı.(8) Bu evre, döllenmeden itibaren 24-28 haftaya karşılık geliyor. Mississippi’nin yasasıysa 15 haftalık keyfî bir sınırlandırmayı kabul ediyor. Ayrıca kürtaj karşıtları tarafından sıklıkla kullanılan, bilimsel olmadığı defalarca kanıtlanmış ‘’fetüsün acı hissetmesi’’ savı bu ilkeyle geçerlilikten uzak görülerek reddediliyor. Çünkü, fetüsün bahsedilen dönemde sinir ağını henüz geliştiremediği, dolayısıyla yaşama kabiliyetini elde ettiği evreye kadar acı hissedemeyeceği bilimsel bir gerçek. Fakat Mississippi’nin geçirdiği yeni yasa aynı yanlış gerekçenin tekrarına dayanıyor.(9)
Yukarıda sözünü ettiğimiz kararlara eş zamanlı olarak sağcı unsurlar ABD çapında kürtaj karşıtı bir seferberliğe başladılar. O günlerden bu yana kürtaj hizmeti sunan sağlık işletmeleri aralıksız bir taciz ve şiddete maruz kalıyor.(10) 1976’da bir kürtaj kliniğinin kundaklanmasından bu yana kürtaj hizmeti sunan sağlık işletmeleri cinayetlerin, bombalı saldırıların, 100’ü aşkın kundaklama eyleminin hedefinde oldu.(11) Örneğin 2015 yılında Kolorado’daki bir kürtaj kliniğine yapılan saldırıda üç kişi ölmüş ve dokuz kişi yaralanmıştı. Doğrudan bir saldırının olmadığı zamanlarda dahi kürtaj kliniklerinin önü kürtaj karşıtlarıyla dolup taşıyor ve bu kurumlara başvuran kadınlar bitimsiz bir tacizin kurbanı oluyorlar.
Mississippi’nin yeni yasasının Yüksek Mahkeme’ye taşınmasıyla somutlaşan gelişme bu tarihsel sürecin son aşaması. Aynı zamanda hukuki düzlemde kadın haklarına yönelen en büyük çaplı saldırılardan biri. Yüksek Mahkeme’nin Mississippi lehine bir karar vermesi durumunda bu kararın kadın haklarını da aşarak LGBTİQ+ haklarına uzanan bir işgal doğurması olağan gözüküyor.
NOTLAR
(1) https://www.politico.com/news/2022/05/02/supreme-court-abortion-draft-opinion-00029473
(2) ABD’deki hukuk sistemi, bizdeki sistemden (kıta hukukundan) farklıdır. İngiliz hukuk sistemine dayanır. Anayasal ilkelerin yorumlanış biçimleri ve dava kararları emsaller oluşturur. Gelecekteki davalar bu emsallere göre sonuçlanır. Bu hukuk sistemi Anglo-Sakson hukuk sistemi olarak da bilinir ve eski İngiliz sömürgelerinde geçerlidir.
(3) Meclisin her iki ayağında da bariz ölçüde muhafazakâr sağcılar çoğunlukta.
(4) https://www.nytimes.com/2020/09/25/us/politics/amy-coney-barrett-supreme-court.html
(5) https://reproductiverights.org/maps/what-if-roe-fell/
(6) ABD’de davalar mahkemede karşı karşıya gelen iki (tüzel veya gerçek) kişinin adını alır. Bu davada ‘’Wade,’’ Teksas eyaletinin bölge başsavcısının soyadıdır. ‘’Roe’’ ise eyalete dava açan Norma McCorvey’nin ismini anonim tutmak için ona verilmiş yasal rumuza aittir (Jane Roe).
(7) https://www.britannica.com/science/abortion-pregnancy
(8) https://reproductiverights.org/wp-content/uploads/2021/09/Major-Medical-Groups-Amicus-Brief.pdf
(9) https://www.nationalpartnership.org/our-impact/blog/general/mississippi-abortion-ban-is.html
(10) https://msmagazine.com/2022/05/06/anti-abortion-violence-terrorism-roe-v-wade/
(11) https://www.vox.com/2015/12/1/9827886/abortion-clinic-attacks-mapped