Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
Küresel ısınmaya yol açıyor diye fosil yakıtlardan kurtulma çalışmaları hızla sürerken, yerine ikame edilmesi düşünülen temiz enerji teknolojileri için gerekli minerallerin üretimi daha sorunlu.
Mehmet Torun
Yazının konusu son günlerde çok gündemde olan Nadir Toprak Elementleri (NTE). Nadir toprak elementleri olarak adlandırılan toplam 17 adet element, lantanitlerle birlikte itriyum ve skandiyum elementlerinin oluşturduğu bir grubu kapsamakta olup adına nadir dense de doğada yaygın olarak bulunmakta. Ancak nadir toprak elementlerini "nadir" yapan şey rezervlerin azlığı değil, bu elementleri kazanım (elde etme) maliyetlerinin yüksek olması. Bu elementler, akıllı telefonlardan bilgisayarlara, elektrikli arabalardan yüksek teknolojili savaş uçaklarına ve uydulara kadar çok geniş bir alanda imalat süreçlerinin önemli bir parçası haline gelmiş durumda. NTE yüksek sıcaklığa, aşınmaya, korozyona karşı dirençli ileri teknolojik malzeme üretiminde çok farklı sektörlerde kullanılmaları nedeniyle stratejik elementler olarak değerlendirilmekte.
Kapitalizm, doğası gereği tüketimi sürekli körüklemek zorunda. Ne kadar çok tüketilirse o kadar fazla kazanacaklar sonuçta. Tüketilen şeylerin gerçek ihtiyaç olup olmadığı onlar için hiç önemli değil. Tüm dünyaya verilen mesaj şu: Ne olursa olsun tüket, kullan ve at. Plazma demode oldu; en ince, en büyük televizyonu al. Arabanın modelini 2 yılda bir yükselt, son sistem telefon satın al. Bunları yap ki saygınlığın artsın. Çünkü bu sisteme göre daha çok tüketen makbul kişi sayılmakta.
Ancak tüketimi karşılamak için üretmek gerek ve üretim sürecinde ihtiyaç duyulan ham madde tedariki en önemli sorun. Merkez kapitalist ülkelerin üretim için kullandıkları madenlerin tamamına yakını geri kalmış ülkelerin topraklarında. Bu madenlerde tedarik zincirinin aksamaması için kafa yoran kapitalist ülkeler hammadde temini konusunda stratejik çalışmalar yapmakta ve politikalarını gözden geçirmekte. Avrupa Birliği, AB ekonomisi için stratejik olarak kabul edilen ve yüksek tedarik riski taşıyan 30 kritik hammaddeden oluşan bir liste oluşturdu. Yaptıkları açıklamada kritik hammaddelere olan küresel talebin gelecek 10 yılda birkaç kat artacağı ifade edilmekte. AB’nin hedeflediği rüzgâr türbini "üretim seviyesi" için Nadir Toprak Elementlerine (NTE) olan talebin 2030’a kadar 6 kat artacağı, elektrikli otomobillerin bataryaları için gereken lityuma talebin ise 12 kat yükseleceği belirtilmekte. Genel olarak dünyada lityum talebi 42, grafit 25, kobalt 21, nikel 19, manganez 8, NTE 7, bakır talebi 3 kat artacak denilmekte.
Enerji Bakanlığı, 2022 yılında Eskişehir-Beylikova ilçesine bağlı Kızılcaören’de 10 nadir toprak elementini barındıran önemli bir kaynak bulunduğunu paylaştı. Nadir toprak elementlerini saflaştırmayı, işlemeyi en iyi bilen ülke olan Çin ile bu konularda iş birliği yapılacağı bildirildi. Muhtemelen yakın bir tarihte bu bölgeye kazma vurulup çalışma başlayacak.
NTE'ler, yerkabuğunda düşük tenörlü cevherler şeklinde bulunmakta. Yani üretilmeleri ve kazanımları oldukça zor. Milyonda (ppm) bir-iki gram cevheri elde etmek için tonlarca kayacı parçalamak, kırmak, öğütmek gerek. Yüksek miktarlarda değişik kimyasal maddeler kullanılmak durumunda. Bu kimyasalların yaratacağı kirlilikler uzun yıllar tehdit oluşturmakta. Geniş verimli alanlar ve ormanlar bu çalışmalar sırasında tahrip edilmekte. Demokratik Kongo Cumhuriyeti kobalt çıkarmak için bir tek yılda bin 100 kilometrekare ormanı yok etmiş. Zenginleştirme sırasında çok büyük oranda su kullanılmakta. Örneğin bir ton lityum eldesi için neredeyse 2 milyon litre su harcanmakta. Yaşanacak iş cinayetleri ve can kayıpları ise işin cabası. Kritik mineralleri çıkarmanın temiz bir yolu yok ne yazık ki. Kısaca, 40-50 yıllık bir çalışma için büyük bir coğrafya tahrip edilecek gibi.
Küresel ısınmaya yol açıyor diye fosil yakıtlardan kurtulma çalışmaları hızla sürerken, yerine ikame edilmesi düşünülen temiz enerji teknolojileri için gerekli minerallerin üretimi daha sorunlu. 2050 yılında sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için ihtiyaç duyulan minerallere talep arttıkça yıkım çok daha büyüyecek.
"Kritik mineraller mi daha sorunlu, fosil yakıtlar mı?" sorusunun basit bir cevabı olmadığını söylüyor bilim insanları. “Küresel ısınmaya sebep olan karbon dioksit emisyonları konusunda temiz enerji kesinlikle üstün ama kritik mineral madenciliğinin doğaya verdiği toplam zarar fosil yakıtlardan kat be kat fazla” denilmekte.
Sonuç olarak; ne kadar tüketim o kadar üretim, o kadar yıkım demek. Bu kalkınma / büyüme anlayışı doğayı, yaşamı, hayatı yok etmekte. Yaşamı ve hayatı seçmenin, doğayı korumanın bir yolu mutlaka bulunmalı. Yoksa işler gerçekten zor.