Ukrayna’da neo-Naziler: Siyaset, para, futbol
Neo-Nazilerin ve diğer aşırı sağ grupların etkisini sansasyonel bir “ideolojik aşırılık” olarak değil, ülkenin mevcut siyasi ve ekonomik yapısının parçası, en başta sözünü ettiğimiz elitin eseri olarak algılamak lazım.
Yunus Bakihan Çamurdan
Savaşın başlangıcından beri önemli tartışma konularından birisi Rusya’nın işgal için öne sürdüğü “denazifikasyon” gerekçesi. Bu sadece bir propaganda hamlesi mi, yoksa Ukrayna’da gerçekten de ciddi bir Nazi varlığı mı var?
En temel sorudan başlayalım. Ukrayna'yı Naziler mi yönetiyor?
Ukrayna'yı cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy’nin Halkın Hizmetkârı Partisi yönetiyor. Fakat bu, buz dağının görünen yüzü. Ukrayna politikası çok parçalı bir yapıda ve farklı çıkar gruplarından oluşuyor. Dolayısıyla, Ukrayna çoğunlukla yolsuzluk, politik nüfuzun kötüye kullanılması gibi iddialarla anılan, iç çatışmaları yoğun, esasen bölgesel dinamiklere dayanan, 2014’ten bu yana Batı’yla iyi ilişkiler kurdukça güçlenen bir elit tarafından yönetiliyor. Zelenskiy'nin 2019'daki başarısının asıl nedeni de bu toplamın dışından gelen, temiz bir isim gibi algılanması ve Ukrayna'ya iyimser, yüzü Batı'ya dönük bir vitrin sunmasıydı.
Öte yandan, bu elitin hâkim rengini “meslekten” politikacıların verdiğini düşünmek doğru olmaz. Burada karşımıza çıkan temel kavram “oligark”. Ukrayna’da şöyle bir genel tablodan söz edebiliriz: Oligarkların pis işlerini herkes bilir ama kirli çamaşırlar ancak o oligarka ters bir odağın siyasette güç kazanmasıyla ortaya dökülür. Sonra, gün gelir, rüzgâr döner ve dosyalar kapanıverir. Bu nedenle, siyasetle iç içe olmak bir oligark için kaçınılmaz zorunluluktur. Yine bölgesel dinamikler sonucunda, oligark bilfiil politikaya atılmak istediğinde, en rahat sıçrama tahtası bölge valiliği olur.
***
Şimdi diğer bir soruya gelelim. Ukrayna’daki Naziler kim?
Burada ikili bir ayrıma gitmemiz gerek. Birincisi, tarihsel bir figür olarak Stepan Bandera’ya dayandıkları iddiasındaki, kendilerini Bandera’nın Ukrayna Asi Ordusu’nun devamcısı olarak gösteren aşırı sağ gruplar. İkincisi ise 1991 sonrasında ortaya çıkan neo-Nazi gruplar.
İşin doğrusu, Bandera Ukrayna milliyetçiliği için iki ağzı keskin bıçak gibi bir isim. Bir yandan Rus karşıtlığının en keskin şekilde eyleme dökülmüş örneğini oluşturuyor, diğer yandan Batı’nın liberal demokrasileriyle bütünleşme söylemlerine gölge düşürüyor. O yüzden, Bandera’nın ölümünden 63 yıl sonra halen iç politikada tartışmalara yol açması şaşırtıcı değil. Bunun en tipik örneği, Viktor Yuşçenko’nun Bandera’ya Ukrayna Kahramanı unvanı vermesi, Viktor Yanukoviç’in bu kararı iptal etmesi ve 2014’ten beri, tamamen Yanukoviç karşıtı iktidarlara ve kamuoyundan gelen yoğun baskılara rağmen unvanın halen iade edilmemiş olması.
Ukrayna toplumunu ve siyasetini anlamakta bölgelerin önemini ne kadar anlatsak az. Bu bağlamda, Bandera'nın memleketi Galiçya tarihsel olarak, Rus karşıtı duyguların en yoğun, Ukrayna milliyetçiliğinin en güçlü olduğu bölge. 1939’a kadar hiç Rus egemenliğinde kalmadı ve hemen ardından, Bandera gibi bir “kahraman” çıkardı. Dolayısıyla, Galiçya'da Bandera adı tartışılmaz bir kutsallık taşıyor.
Öte yandan, özellikle 2014 sonrasında Rus karşıtlığının yükselişi, Galiçyalıların ülkedeki pek çok açıdan Ruslaşmış, “melezleşmiş” bölgeler karşısında kendilerini en hakiki Ukraynalı olarak konumlandırmaları meseleye yeni bir boyut kazandı. Galiçya’nın siyasi algıları Ukrayna’nın vasatı haline gelirken, Bandera’nın yıldızını tekrar parlattı. Bu yüzden, ister ılımlı, ister apaçık aşırılık yanlısı olsun, Ukrayna milliyetçiliğine oynayan kimse Bandera'nın mirasını ve değerini silmeye yanaşmıyor.
Tüm bu tabloda, Ukrayna Asi Ordusu kalıntılarının Sovyet dönemi biter bitmez Ukrayna’ya dönmesi ve güçlü bir taban bularak 1992’de Ukrayna Milliyetçileri Kongresi’ni kurması şaşırtıcı değil. Kongre zamanla siyasi etkisi zayıf, dar bir gruba dönüşse de Ukrayna toplumu üzerindeki ideolojik etkisi katlanarak arttı. Özellikle, Ukrayna’da aşırı sağın en güçlü ismi olarak kabul edilen Dmitro Yaroş 1993’te Trizub’u (“üç dişli mızrak”) kurarak, Kongre’nin eski moda çizgisini daha genç, yerli ve dinamik bir hale getirdi.
Diğer tarafta ise Batılı neo-Nazi hareketlerin etkisiyle, onları taklit ederek kurulan siyasi gruplar, partiler yer alıyor. Bunların öncüsü 1991’de, Galiçya’da kurulan Ukrayna Sosyal-Nasyonal Partisi. Bu oluşum neo-Nazi ideolojisinin Ukraynalılaştırılmasında çok büyük rol oynadı. Örneğin Ukrayna'daki neo-Naziler tarafından sık kullanılan ve Azak Taburu’nun sancağında da boy gösteren Wolfsangel sembolünü “Ulusal Düşünce” sembolü olarak yeniden yorumlayıp yaygınlaştırdı. Sosyal-Nasyonal Parti zamanla parlamenter siyasete ağırlık verdi ve 2004 yılında Svoboda adını aldı. Partinin 2010’da kurulan gençlik örgütü S14 ise özellikle Roman nüfusu hedef alan şiddet eylemleriyle tanındı.
Fakat 1991 yılı Ukrayna neo-Nazi hareketi için sadece bir başlangıçtı. Sosyal-Nasyonal Parti'nin kurulmasının ardından, ülkede çok sayıda neo-Nazi oluşum, ittifak kuruldu, dağıldı, tekrar kuruldu. Sosyal-Nasyonal Meclis, Ukrayna Nasyonal Emek Partisi, Ukrayna Vatanseveri bunlardan birkaçı.
İşte burada önemli bir soruya geliyoruz. Bu iki öbeği, yani Banderacı aşırı sağı ve neo-Nazileri ayıran ne? Her ikisi de öteden beri, benzer siyasi konumlarda yer aldı. Hatta ittifak için sayısız defa bir araya geldiler. Neo-Nazi hareketi, tüm Ukrayna milliyetçiliğiyle birlikte, Bandera kültünü sahiplenerek yerelleşti. Öte yandan, Banderacı çizgi gençlik örgütlenmeleriyle, propaganda yöntemleriyle ve hedefledikleri toplumsal taban itibariyle neo-Nazileri örnek alarak diri kaldı. Yine örneğin, neo-Nazi hareketinin en güçlü ismi Andriy Biletskiy Trizub’dan yetişti.
Dolayısıyla, iki öbeği birbirinden pratikte ayırmak neredeyse imkânsız. Öyle ki “Nazi” tabirinin bu toplamın tamamını kastederek kullanılması tuhaf değil. Ancak, biz bu yazıda, dar anlamda neo-Nazi örgütlenmesine odaklanacağız.
***
Ukrayna’da neo-Nazi hareketinin ön plana çıktığı, bugünkü gücüne kavuştuğu dönemeç olarak 2013 sonlarında başlayan Maidan gösterilerini işaret edebiliriz. Gösteriler Kiev’de yapıldığı için, burada faal sağ milis güçleri arasında, Trizub’a bağlı, Kiev merkezli Sağ Taraf daha çok dikkat çekmişti. Fakat alttan alta kendisini gösteren yapı Biletskiy’nin 2005’te kurduğu, Harkiv merkezli Ukrayna Vatanseveri grubu oldu.
Harkiv bölgesinin Galiçya’dan ve Kiev’den daha farklı yapıda olduğunu, Rus yanlısı ve politikada federalist bir damarın görece güçlü olduğunu hatırlatalım. Bu ortamda Ukrayna Vatanseveri hem karşıtlıklara oynayarak, hem de rakipsizlikten, bölgenin hâkim neo-Nazi grubu haline gelebildi.
Şunu da belirtmek gerekiyor ki Ukrayna Vatanseveri’nin örgütsel kökenleri 1996’da kurulan bir silahlı kuvvetler yardımlaşma derneğine dayanıyor. Dolayısıyla, Ukrayna Vatanseveri daha kuruluşunda ordu mensuplarıyla içli dışlıydı. Nitekim kursları, basın-yayın faaliyetleri ve sosyal etkinliklerinin yanında, gençlere ve çocuklara yönelik askeri eğitim kampları çalışmalarının odağındaydı.
Şimdi, Harkiv’deki neo-Nazi örgütlenmesinin en güçlü toplumsal tabanına gelelim. Metalist Harkiv futbol takımının taraftar grubu Sekta 82 yıllarca, özellikle Dinamo Kiev taraftarlarıyla yaptıkları kavgalarla tanındı. Fakat zamanla Ukrayna Vatanseveri ile güçlü bağlar kurdu ve neo-Nazi çizgiye oturdu. Sekta 82 adını dünyaya 2 Mayıs 2014'teki Odesa Katliamı'nda oynadığı rolle duyursa da o tarihte çoktan bir milis gücüne dönüşmüştü.
***
Böylece, Azak Taburu’nun kuruluş öyküsüne başlayabiliriz. Önce Tabur’un gerçek mimarı, Ermeni kökenli oligark Arsen Avakov'u (Avakyan) tanıyalım. Avakov gayrimenkul spekülatörlüğüyle başlayan kariyerini Harkiv bölge valiliğiyle taçlandırmış ve sonunda nihayet içişleri bakanlığı koltuğuna oturmuştu. Hemen her oligark gibi maceralı bir öyküyle elbette.
Avakov 2005’te başlayan valiliğindeki gayrimenkul yolsuzlukları nedeniyle Yanukoviç hükümeti tarafından Interpol arananlar listesine konulmuştu. Hatta İtalya’da gözaltına alındı ve ev hapsi aldı. Fakat rüzgâr yine dönünce, krallığı Harkiv’e geri döndü. Maidan sonrasında ise içişleri bakanlığını avucunun içinde buldu.
Avakov’un başlıca önceliklerinden birisi, Rus yanlılarına ve federalistlere karşı Harkiv’de kurulacak ve ülkenin doğusuna yayılacak bir milis örgütlenmesi yaratmaktı. Doğrusu, hem Ukrayna Vatanseveri’nin faaliyetleri, hem de Sekta 82’nin varlığı buna uygun zemin sunmaktaydı.
28 Şubat 2014’te Sekta 82 federalist grupların faaliyetlerini engellemek amacıyla Harkiv Bölge Yönetimi binasını işgal etti ve çiçeği burnunda bakan Avakov’un açık desteğini aldı. Hatta Avakov Sekta 82’yi Çarlık döneminin ünlü monarşist şiddet gruplarına benzeterek övdü: “Benim Kara Yüzler’im o bozguncuların kulağını böyle keser!” Kısa sürede, Avakov'un bağlantıları sayesinde tribün liderlerine ve grup üyelerine geniş finans kaynakları bulundu.
Harkiv olaylarında Sekta 82 ön plana çıksa da stratejik destek Ukrayna Vatanseveri’nin paramiliter birimi Kara Birlik’ten gelmişti. Ardından, 16 Mart 2014'te Sekta 82 ve Ukrayna Vatanseveri Doğu Birliği adıyla bir milis kuvveti kurdu. Birlik Harkiv ve çevresinde silahlı devriye, muhalefet yanlısı olduğundan şüphelenilen kişilere saldırılar gibi eylemlere imza attı. Görünüşe göre Harkiv’de artık asayiş berkemaldi.
Burada çok tipik bir tabloyla karşı karşıyayız. Ukrayna'da neo-Nazi ve bir bütün olarak aşırı sağ paramiliter grupların yapısında tribün liderleri, oligark-politikacılar ve ideolojik-örgütsel önderler bireşimi göze çarpıyor. Maidan'ın gözde milis gücü Sağ Taraf da ilk önce Dinamo Kiev taraftarlarına dayanıyordu. Hatta Sağ Taraf aslen bir taraftar grubuydu ve adını Kiev Olimpiyat Stadı'nın sağ tarafında oturmasından alıyordu. Ve elbette, yerel bağlantılar çok belirleyici. Sağ Taraf ile Trizub’un lideri, aslen Dniprolu olan Yaroş da eski Dnipro valisi İgor Kolomoyskiy’nin desteğiyle palazlanmıştı. (Kolomoyskiy Zelenskiy’nin arkasındaki iki büyük Ukraynalı-İsrailli oligarktan birisi.)
Aynı dönemde Donbass’ta yoğunlaşan çatışmalar Avakov’un hedeflerini daha da büyütmesini sağladı. Kara Birlik doğrudan askeri bir yapıya kavuşturulacak, Doğu Birliği ise bu yapıya cephe gerisi desteği verecek, özellikle savaşçı toplanmasına aracı olacaktı.
13 Nisan 2014’te Avakov Donbass’ta savaşacak bir gönüllüler taburu kurulacağını ilân etti. Elbette taburun ana gövdesini Kara Birlik oluşturuyordu. Tabur 5 Mayıs 2014’te, Azak Denizi kıyısındaki Berdyansk’ta kurulunca adı da konulmuş oldu: Azak.
Azak Taburu’nun ve Doğu Birliği’nin bundan sonraki kronolojisi neo-Nazi yapılanmalarının siyasi ve mali destekle güçlenmesinin ve en önemlisi, Ukrayna devlet mekanizmasına entegre edilişinin bir özeti. Kısa kısa gidelim:
- 17 Eylül 2014: Azak Taburu alay statüsüne yükseltildi. (Fakat halen yaygın olarak ilk
adıyla tanınıyor.)
- 8 Kasım 2014: Doğu Birliği'ne özel yetkili polis birimi statüsü verildi.
- 10 Kasım 2014: Azak Taburu Ukrayna Ulusal Muhafızları’na bağlı özel harekât birimi haline getirildi.
- 3 Mayıs 2018: Doğu Birliği Azak Taburu'nun kıdemli komutanlarından Serhiy Tamarin'in komutasında Doğu Özel Polis Gücü adını aldı.
***
Ortaya çıkan bu tablo Ukrayna’da neo-Nazilere karşı sempatiyi arttırdı. Kahramanlığın koskoca Bandera’dan resmen esirgendiği ülkede, Biletskiy ve adamları çok değil bir yıl içinde kahraman haline gelivermişti. Biletskiy özellikle, parlamenter siyasete soyunmayacağı, onlara rakip olmayacağı güveniyle politik elitin desteğini almıştı. Fakat böyle bir ortamda neden şansını denemesin?
Biletskiy partisi Ulusal Kuvvet’i 14 Ekim 2016’da kurdu. 28 Haziran 2017’de ise Sosyal-Nasyonal Meclis’in faaliyetlerine yeniden başlayacağı duyuruldu. Aslında Meclis 2008’de, Svoboda dışında kalan neo-Nazi grupları toplayan bir platform olarak kurulmuştu. Ancak, zamanla bölünüp parçalanmış, Ukrayna Vatanseveri’nin elinde kalmış, âtıl bir durumdaydı. Bu duyuruyla birlikte, Meclis Ukrayna Vatanseveri’ni ve bağlı işçi sendikalarını, dernekleri, gençlik örgütlerini birleştiren şekilde yeniden kurulmuş oluyordu. Hatta aynı yıl, şehirlerde devriye görevi yapacak Ulusal Milis adlı bir örgüt kuruldu.
Ulusal Kuvvet 2019 genel seçimlerine Svoboda, Sağ Taraf ve geleneksel Banderacı partilerle ittifak halinde girdi. Ancak, ittifak oyların sadece yüzde 2,15’ini alarak baraj altında kaldı. Yalnızca Svoboda tercihli oyla Galiçya’dan bir milletvekili çıkarabildi.
Bu seçim sonucu ilk bakışta apaçık hezimet gibi görünüyor. Azak Taburu’nun etkisi, Sosyal-Nasyonal Meclis’in imza attığı sayısız “sosyal sorumluluk projesi” varken, seçmen neden Ulusal Kuvvet’e destek vermedi? Ancak, sorulması gereken asıl soru şu: Ulusal Kuvvet gerçekte kimi temsil ediyordu? Çünkü bu maceranın perde arkasına baktığımızda karşımıza yine aynı isim, Arsen Avakov çıkıyor.
Avakov 22 Şubat 2014’ten, istifa ettiği 15 Temmuz 2021’ye kadar Ukrayna içişleri bakanlığını yaptı. Bu süre zarfında, Ukrayna Vatanseveri’ne desteğini asla esirgemedi. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisini Azak Taburu komutanlarından ve Ukrayna Vatanseveri üyesi Vadim Troyan’ın kariyeri oluşturuyor.
31 Ekim 2014’te Avakov Troyan’ı Kiev bölgesi emniyet müdürü yaptı. 16 Kasım 2016’da Troyan Ukrayna emniyet genel müdürlüğüne vekâleten atandı. 8 Şubat 2017’de aynı zamanda içişleri bakanı yardımcısı oldu. Troyan’ın kısmeti ancak Avakov’un devri bitince kapandı ve 5 Kasım 2021’de tüm görevlerinden azledildi.
Dolayısıyla, Biletskiy’nin siyaset hamlesinin tek başına aldığı bir karar olmadığı net. Patron hep Avakov’du ve Ulusal Kuvvet Avakov için siyasi bir yatırımdan, belli ki başarısızlıkla sonuçlanan yeni bir manevra girişiminden, zemin yoklama çabasından ibaretti.
***
Bu uzunca yazıyı toparlama zamanı artık geldi. Ukrayna’da neo-Naziler genel siyasette görünür varlıklarından çok daha güçlü. Devlete verdikleri kadrolar ordu ve kolluk personeli içinde ciddi ağırlığa sahip. Devlet mekanizmasının esaslı ve ayrılmaz bir parçası olduklarını söylemek mümkün. Ayrıca, tüm ülkeye dağılmış fanatik, disiplinli, devlet destekli “sivil” çekirdeklere yön veriyorlar. Bu konumları da Ukrayna toplumu üzerinde hayli orantısız bir kontrol gücüne sahip olmalarını sağlıyor.
Ne var ki onları palazlandıran oligark-politikacılar olmadan bu gücü korumaları mümkün değil. Neo-Nazilerin ve diğer aşırı sağ grupların etkisini sansasyonel bir “ideolojik aşırılık” olarak değil, ülkenin mevcut siyasi ve ekonomik yapısının parçası, en başta sözünü ettiğimiz elitin eseri olarak algılamak lazım. Tam da bu yüzden, sadece Biletskiy, Troyan, Yaroş ve benzerlerini değil, Avakov, Kolomoyskiy gibilerini de görebilmek asıl mesele.