Siyasi cinayetlerin triosu: Devlet-siyaset-mafya
Seçimler yaklaşırken yeni bir siyasi cinayetler dönemi mi bilinmez ancak buna yönelik güçlü işaretler var.
Tugay Candan - @TugayCandann
Mail: tugaycandan@ilerihaber.org
Susurluk Kazası döneme rengini veren siyasi cinayetlerin bir çözümü gibiydi. Araçta bulunan DYP Milletvekili ve aynı zamanda aşiret lideri Sedat Bucak, polis müdürü Hüseyin Kocadağ ve eli kanlı ülkücü-mafya Abdullah Çatlı’nın bu birlikteliği bir hayaleti kanlı canlı gözler önüne sermişti; devlet-siyaset-mafya ilişkisi…
Susurluk bir fırsattı. Karanlık ile hesaplaşılabilir ve “sürekli aydınlığa” kapı açılabilirdi. Olmadı, olamazdı… Düzen buna izin vermezdi. Çünkü “derin” diye anılan bu ilişkiler, arkasına eklenen “devlet”in kendisi olmuştu.
Aradan çeyrek asırdan fazla geçti. O dönemin “derin” diye anılan aktörleri Sedat Peker’in de itiraflarıyla “sığ” olarak yine karşımıza çıktı.
Devlette “esas” olan devamlılık, devlet-siyaset-mafya triosunda devam ediyordu. Uyuşturucu baronlarının hapisten çıkarılması talimatları, mafya liderlerine getirilen af, mafyavari kişilere dağıtılan silahlar, büyük şehirlerin orta yerinde işlenen cinayetler…
AKP’nin temsiliyetindeki bu yeni karanlık dönemde TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay’a sokak ortasında saldırıldı. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ Ankara’nın ortasında saldırıya uğradı. İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu bir kanalın kapısı önünde darbedildi. Gazeteciler Yavuz Selim Demirağ, Selahattin Önkibar ve Levent Gültekin saldırıya maruz kaldı ve HDP İzmir İl Binası’nda çalışan Deniz Poyraz, polis kuşatmasındaki binada Onur Gencer isimli saldırgan tarafından katledildi.
Saldırıların hepsi organize saldırılardı. Saldırganların menşei neredeyse açıktı. Bunun üzerine gidilmedi.
Ve son olarak geçtiğimiz günlerde eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş, Ankara’nın göbeğinde katledildi. Ateş’in kendi cenahından başka bir kanatla sorunları vardı. Hatta yakın çevresine “Benim kalemimi kırdılar” dediği iddia edildi.
Saldırıda şu ana kadar ortaya çıkanlar ise devlet-siyaset-mafya triosunu bir kez daha doğruladı.
Sinan Ateş cinayetinin şüphelisi Eski Ülkü Ocakları Yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alındığı ortaya çıktı. Kılavuz’un, Demirbaş’ı polise vermek istemediği ve ardından ifadesi dahi alınmadan savcılık kararıyla serbest bıraktırdığı belirtildi. Kılavuz’dan konuya dair henüz bir açıklama gelmedi.
Bir diğer cinayet şüphelisi MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Köktürk tutuklandı.
Şüpheliler arasında özel harekat polisleri de var. Murat Can Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey isimli polisler “tetikçiyi İstanbul’dan Ankara’ya getirdikleri” gerekçesiyle tutuklandı. İnanılmaz…
Olayın bam teli ise tetikçinin kendisi… Doğukan Çep. İstanbul Kartal’daki Gülsuyu çetesinin lideri. 2013’te Maltepe-Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerine karşı eylemde yer alan Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesi davasında yargılandı. 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 4 yıldır Türkiye’de olmasına rağmen yakalan(a)madı. Bu olay sonrası gözaltına alındı.
Yani onu yakalamakla görevli polisler tarafından İstanbul’dan Ankara’ya bu cinayeti işlemesi için getirildi.
Susurluk’taki devlet-mafya-siyaset üçgeninin çok benzerinin açığa çıktığı bu cinayet, AKP Türkiyesi’ndeki karanlığın da bir resmi gibi. Seçimler yaklaşırken yeni bir siyasi cinayetler dönemi mi bilinmez ancak buna yönelik güçlü işaretler var.
Ve “siyasi cinayet” denildiğinde düzen aktörlerini bundan azade saymak körlük olur. Dedikleri gibi, “Devlette devamlılık esastır”…