Onur Bütün yazdı | Henüz öldürülmemiş kadınlara!

Onur Bütün yazdı | Henüz öldürülmemiş kadınlara!

Onur Bütün

Takıntı haline geldi, saate bakar gibi anıt sayaca bakıyorum. Gecenin bu vaktinde sayı 310’u gösteriyor. 2020 Ocak ayından 22 Ekim’e kadar öldürülen kadınların sayısı 310. Ben bu yazıyı yazarken bir kadının daha öldürülüyor olması hiç de düşük bir ihtimal değil.

“Kadın cinayetleri” ülkenin her köşesinde biliniyor artık… Hürriyet gazetesinin, “Kadın Cinayeti Haberleri” diye bir başlığı var mesela… Ana akım medyada, uzun uzun, ince ince veriliyor kadın cinayetleri. Yine de erkekler cinayet işlemekten korkmuyorlar. Çünkü cinayet işleyebiliyorlar.

Öldürülen kadınların adları, halk merkezi ve gençlik merkezi gibi kurumlara veriliyor.1 Sanki savaşta karşı cepheden askerler tarafından öldürülmüşler gibi… Belki de bu bir savaştır, üzerine düşünmemiz gereken… Öldüren erkeklerin hepsi silahlı. Tabanca, tüfek, bıçak, sopa, yetmedi dayak… Sanırım hissettikleri duygu, öfke gibi görünüyor hepimize. Bence tek başına öfke değil, sevdiklerini gösteren izler taşıyorlar üzerlerinde, şiddeti kadınlar hep sonradan fark etsin ya da baştan fark ettiyse o erkeğe tekrar çark etsin diye… Önce dövüyorlar, sonra tecavüz ediyorlar, en sonunda delil olan bedeni, ruhu ve aklı yok etmek için de öldürüyorlar. O da yetmiyor yakıp, parçalarına ayırıyorlar. Çünkü kadınların neşesi, yaşama tutunma becerileri de en az bedenleri kadar korku verici. Bu kadar fazla sayıda cinayet için nasıl soruşturmalar yapılıyor? İfadeler nasıl alınıyor? Feminist avukatların açıklamalarından, kamuoyuyla paylaştıkları dava örneklerinden bunları kısmen öğreniyoruz.

Feminist hâkimlerimiz, feminist savcılarımız yok.

Yakılan, beton dökülen, parçalanan bedenler

Son dönemde, öldürüldükten sonra yakılan, cesedinin üzerine beton dökülen, bedenleri parçalanan kadınları düşünüyorum. Hande Kader ilk akla gelenlerden… Pınar Gültekin’in bedeni üzerine beton dökmüştü katili… Cadı yakma törenlerinden bu yana egemen erkekliğin iliğine mi yapıştı bu işkence türü? Bir de bu eylemi anlamaya çalışmak kadar saçma sapan bir şey yok. Nesini anlayacağız! İçimden başka bir kadın “Anlamanın başka sorunlara faydası olabilir,” diyor. “Dikkat et lütfen, kadın cinayetleri giderek profesyonelleşiyor,” dediğinde düşünüyorum. O kadına bakmaya çalışıyorum, onu dinliyorum. Belli ki anlatmak istediği bir şeyler var. Sonra ciddi ciddi konuşuyoruz kadınlarla… İçimdeki ilk kadının sesi çoğalıyor, sonra sırayla konuşuyorlar. Bir yandan öldürülen kadınların davalarına sahip çıkan feminist avukatların sayısındaki artışı anlatırken, cinayetlerin işleniş biçimleri ve topluma aktarılış üslubunda farklılaşmalara değiniyor kadınlar. “Profesyonelleşme”den kasıt, bu ikisi üzerine gönderme yapıyor. Erkeğin kadın üzerindeki hâkimiyeti zayıfladıkça ve/veya ortadan kalktıkça cinayetlerin sayısı artarken, eril öfke de biçim değiştiriyor. Erkekliğin bu bağlamdaki krizi üzerine epey yazıldı, çizildi, hâlâ araştırmalar yapılıyor. Özellikle Eleştirel Erkeklik Çalışmaları, Türkiye’de üzerine özel olarak düşünmemiz, yapılan yayınları okumamız gereken bir disiplin.

“Cinayet eylemlerinde failin özellikleri, öldürme biçimi, sebebi, katil ve maktul ilişkisi dikkate alınmaktadır. Kadınların, en sık vakit geçirdiği kişiler tarafından öldürüldüğü gözlenmektedir. Cinayet işleme biçiminde ateşli silahlar yoğun olarak kullanılmaktadır. Cinayetlerde erkeğin özgürlük alanının daralması ve erkeğin kadın üzerindeki hâkimiyetinin ortadan kalkması önemli sebepleri oluşturmaktadır.”2

Bir erkek cinayet işlemeden önce, sözlü, psikolojik, duygusal, ekonomik, fiziksel taciz, cinsel saldırganlık veya kadını yok sayan,değersizleştiren pek çok davranışıyla ipucu verir. Elbette hiç beklenmedik karakterlerin de cinayet işlediği biliniyor, ipucu vermiyorlar. Öldürülen kadınların daha önce yaşadıkları üzerine yapılan bir araştırma -ailesi ve arkadaşlarıyla olan konuşmalar- bu ipuçlarını kolayca açığa çıkarıyor.

Aşağıdaki tablolarda örneklenen çalışma, 2018 yılına kadarki on yıllık dönemde işlenen 1260 kadın cinayeti üzerine yapılmış bir araştırmanın sonuçlarıdır. Ateşli silah, kesici alet, boğma ve darp ile öldürme, cinayetlerin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Öldürülme sebepleri içindeyse, tartışma ve boşanma/boşanma talebi ilk iki sırada yer almaktadır. Erkeğin “hâkimiyet kaybetme” biçiminde yaşadığı kriz, yalnızca öldürme eylemiyle değil, sözlü, fiziksel, ekonomik ve duygusal/psikolojik şiddet türlerinde de karşımıza çıkıyor.

Bu yazıda dikkat çekmek istediğim konu, kadın cinayetlerinde “öldürme ânı”nın öncesi ve sonrasında maktule yaşatılan işkence biçimlerinin ve kadının ölümünden sonra bedeninin yakılması veya parçalara ayrılması gibi uygulamalardaki artışla ilgili… Aslında saldırganlık ve öfke gibi duygularla tanımlanan öldürme eylemi giderek profesyonelleşiyor derken, “canileşiyor” vurgusu yapıyorum. Canileştikçe kriminalize olan, toplumsal meşrulaştırma biçimi de değişen bu cinayetler, basitçe “Erkektir yapar”dan, “Erkektir tüm topluma korku salar” noktasına doğru genişleyen vahşi bir şiddeti gözlerimizin önüne seriyor.

Tecavüz etmek, ardından öldürmek yetmiyor, o beden küle dönüştürülüyor.

Tablo 1. Kadınların Öldürülme Biçimleri3

Öldürülme Biçimi / Cinayet Sayısı

Ateşli Silah                    679

Kesici Alet                     404

Boğma                            84

Darp                                64

İşkence                           15

Diğer                               14

Tablo 2. Kadınların Öldürülme Sebepleri4

Öldürülme Sebepleri / Cinayet Sayısı

Tartışma                                    348

Boşanma- Boşanma Talebi      176

Reddetme                                 153

Aldatma-Aldatılma                    134

Kıskançlık                                 114

Geçimsizlik                                62

İşsizlik, Ekonomik                      56

Psikolojik Rahatsızlık                 51

Para-Hırsızlık                             29

Töre                                           24

Feminist avukatlar, feminist aktivistler bu sorunu çözmek için uzun süredir mücadele ediyor. Kadın cinayetlerinin ortaya çıkışının zihinsel arka planında, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini düzeltmek ve düzenlemek için bir mekanizma olmadığı gibi tersinden bu cinayetleri açıkça destekleyen kültürel, politik ve hukuki bir zemin var. Bu tablonun karşısında somut olarak yapılacakları düşünmek, en acil çözümleri aramak bizim tek çaremiz…

[1] Eskişehir Odunpazarı Belediyesi, Eskişehir’de eski eşi tarafından öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın adını Yenidoğan Mahallesi’nde Halk Merkezine, Ordu’da cezaevi firarisi tarafından öldürülen üniversite öğrencisi Ceren Özdemir’in ismini de Adalar’daki Gençlik Merkezi’ne verdi.

[2] TÜRKİYE’DE SON ON YILDA İŞLENEN KADIN CİNAYETLERİ ÜZERİNE: SEBEP, SONUÇ VE ÖNERİLER, Sait Yıldırım, Mecmua, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Güz 2018, Yıl: 3, Sayı:6

[3] A.g.e., s: 14

[4] A.g.e., s: 14

DAHA FAZLA