Hendek davasında ara karar: İSG uzmanı tahliye edildi
Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği davanın ikinci duruşması, beşinci gününde Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. Mahkeme, ara kararını açıkladı.
19-03-2021 15:09

İleri Haber
Sakarya Hendek'teki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamanın ardından aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde beşinci gününde devam etti. Mahkeme, tutuklu sanık İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Aslı Bozkurt'un tutuksuz yargılanmasına karar verdi.
Avukatların talepleri ve tutukluluk durumu hakkında ara kararın verildiği duruşmada, mağdur vekillerinden Av. Saadet Diriarın söz alarak "TBB tarafından, öldürülen meslektaşımızın anısı için duruşmalara girilmeme çağrısı yapılmıştır. Fakat davanın mahiyeti gereği tarafımızca duruşmaya katılım sağlanmıştır" dedi.
Ardından, mahkeme ara kararını açıkladı. Buna göre, mahkeme Asiye Angın, Erşan Öztürk, Hasan Ali Velioğlu ve Yaşar Coşkun'un tutukluluk halinin devamına; Aslı Bozkurt'un ise tutuksuz yargılanmasına karar verdi.
Duruşma 10 Haziran 2021 tarihine ertelendi.
Duruşma sonrası konuşan Avukat Can Atalay, sanıkların ve sanık avukatlarının işçileri tehdit ettiğini belirterek, "İşçiye insan muamelesi yapmamak, işçiyi aşağılamak yetmiyor duruşma salonunda işçi tehdit ediliyor. Dikkatli olun deniyor. En üst makamlarla konuştuk deniliyor. İsmi anılan Cumhurbaşkanı'na İçişleri Bakanı'na soracaksınız, bir diyeceğiniz var mı?" dedi.
Duruşmanın dördüncü gününde yaşananlar...
DAVANIN GEÇMİŞİ...
Sanıklar hakkında 2 yıl 8’er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşmasında fabrikanın sahibi Yaşar Coşkun tahliyesini istemişti. Sanığın avukatının sabotaj iddiası üzerine salonun karışmasının ardından, mahkeme salonundaki fiziki yetersizlik nedeniyle duruşma ertelenmişti.
Patlamada fabrika işçileri Muhammet Seyfi Çanakçı, Erhan Ateş, Halis Yılmaz, Havva Çelik, Sabahattin Tepeçınar, Muhammet Aygün ve Ramazan Kor hayatını kaybetmişti. Patlama sonrası şirket yetkilisi ve fabrika sahibi Yaşar Coşun, fabrika müdürü Hasan Ali Velioğlu, Genel Ustabaşı Ersan Öztürk, Sorumlu Müdüru Asiye Angın ve İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozkurt tutuklanmıştı. Kimyager Ahmet Çağırıcı ve fabrika sahibi Alirıza Ergenç Coşkun ise davada tutuksuz yargılanıyordu.
İleri TV'nin havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin hazırladığı belgeseli izlemek için tıklayın.
İLGİLİ HABERLER
7 işçinin hayatını kaybettiği havai fişek fabrikası davasında dördüncü gün: Duruşma ertelendi
Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği davanın ikinci duruşması, dördüncü günde Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
18-03-2021 17:46

İleri Haber
Sakarya Hendek'teki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamanın ardından aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dördüncü gününde devam ediyor.
10.30'da başlayan duruşmada sanık Erşan Öztürk, kaçma şüphesi olmadığını belirterek tahliyesini talep ederken, sanık Asiye Angın, "Burada çalışmak zorunda kaldım. Başka bir iş bakmışsam da bulamadım. Fabrikadaki sorun üretim baskısı nedeniyle fazla malzeme ile çalışılmasıydı. Ben her gün uyarılarımı yaptım." diyerek tahliyesini talep etti.
Sanık Aslı Bozkurt: "İhmalim ve kusurum varsa ispatlanırsa cezama razıyım.2 çocuğum var yalnız büyütüyorum. Tutuksuz yargılanmak istiyorum. İçerde can güvenliğimden şüphe ediyorum. 8 ay boyunca çok zor şeyler yaşadım. Kaçma şüphem yok.
"Savcı bana evrakları bulamadığını söyledi. Eğer müsade edilirse yerleri göstereceğimi söyledim. Kollukla içeri girdim ve noter onaylı defter ile İSG kurul tutanaklarını Savcıya bizzat teslim ettim."
"Fabrikadaki iş kazalarını bildirdiğimi savcı ile paylaştım. Müfettişler benim tuttuğum defterlere bakarlardı. Benim tutanaklarımda fazla ürün ile çalışıldığı yazıyordu. Ancak müfettişler gördüklerine bakıyorlardı. Benim patlamadan bir hafta on gün önce iş yeri ile ilişiğim kesilmişti. Resmi olarak ayrılmıştım."
'PUSUDA ÖLMEMİ BEKLEDİLER'
Müşteki/Sanık Ahmet Çağırıcı:"Patlama çin mahallesinde olmadı. Ben oradayım. Ben içinde olduğum için söylüyorum. Burada patlama ihtimali yok olsa bile saçılma ihtimali yok."
"Eğer bu depoda toplar varsa bu büyük hata. Çünkü burada toplar var. Patlarsa her tarafı patlatır.
"Tutuksuz yargılanıyorum ancak değinmek istediğim konular var. Ben burada Müşteki Sanık olarak yargılanıyorum. Vücudumda hala cam parçaları var. Bunlar alınamıyor."
"Yaşar Coşkun'un Çin mahallesinde patlama oldu dediği yerde, yanmamış kağıtlar vardı. Ben oradaydım. Videoları var."
"Doktorlar %1 ihtimal bile yaşamaz diyorlardı. Ölümden döndüm. Ben hastanede yatarken babama yüzüne bakmadan geçmiş olsun enişte demişler."
"Pusuda ölmemi beklediler. Ahmet ölsün. Patlama çin mahallesinde oldu, sorumlu Ahmetti diyelim dediler. Allah yaşamamı nasip etti. Ben de geldim doğruları konuşuyorum."
"10 günün sonunda Ali Rıza Coşkun babamı arıyor. Türkiyenin en iyi avukatlarını tutarız, en iyi hastanelere götürürüz Ahmeti diyorlarmış."
"Servise alındım, hemen jandarma geliyor ifademi almaya. Yoğun bakımdan çıktığım gün. Daha konuşamıyorum ki. Nasılsa aklı yerinde değil hemen ifadesini alıp, ne söylerse kardır diyorlar."
SANIK YAŞAR COŞKUN DURUŞMAYA DUYULAN İLGİDEN HUZURSUZ
Sanık Yaşar Coşkun müdafi kamuoyunun duruşmaya ilgisinin savunma üzerinde baskı oluşturduğunu bildiriyor. "Sakarya Barosunun davaya katılması talebine verdiği karşı oyun herkes tarafından nasıl bilindiğini merak ediyoruz." beyanında bulundu
Sanık Yaşar Coşkunun diğer bir avukatı ise müştekilerin acılarını arkasına alıp değerlendirme yapıldığını öne sürerek, "Müştekiler diğer sanıklara sizden şikayetçi olmayacağız diyerek aralarında ilişki kurulmuştur,bu yüzden söyledikleri sağlıklı değildir" ifadelerini kullandı. Duruşma yarın saat 14.00 e bırakıldı.
Duruşma yarın saat 14.00 e bırakıldı. #HendekİcinAdalet #HendekAdaletİstiyor
— Hendek İçin Adalet (@adalethendek) March 18, 2021
Duruşmanın üçüncü gününde yaşananlar...
Hendek davası dördüncü gününde, sanıkların savunmalarıyla devam ediyor.
Sanık Erşan Öztürk: "Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ederim."
Sanık Asiye Angın: "Burada çalışmak zorunda kaldım. Başka bir iş bakmışsam da bulamadım. Fabrikadaki sorun üretim baskısı nedeniyle fazla malzeme ile çalışılmasıydı. Ben her gün uyarılarımı yaptım. Bir çocuk annesiyim. Kaçma şüphem yoktur. Tahliyemi talep ediyorum."
Sanık Aslı Bozkurt: "Fabrikadaki iş kazalarını bildirdiğimi savcı ile paylaştım. Müfettişler benim tuttuğum defterlere bakarlardı. Benim tutanaklarımda fazla ürün ile çalışıldığı yazıyordu. Ancak müfettişler gördüklerine bakıyorlardı. Benim patlamadan bir hafta on gün önce iş yeri ile ilişiğim kesilmişti. Resmi olarak ayrılmıştım. Savcı bana evrakları bulamadığını söyledi. Eğer müsade edilirse yerleri göstereceğimi söyledim. Kollukla içeri girdim ve noter onaylı defter ile İSG kurul tutanaklarını Savcıya bizzat teslim ettim. İhmalim ve kusurum varsa ispatlanırsa cezama razıyım. 2 çocuğum var yalnız büyütüyorum. Tutuksuz yargılanmak istiyorum. İçerde can güvenliğimden şüphe ediyorum. 8 ay boyunca çok zor şeyler yaşadım. Kaçma şüphem yok.''
Müşteki/sanık Ahmet Çağırıcı: "Tutuksuz yargılanıyorum ancak değinmek istediğim konular var. Ben burada Müşteki Sanık olarak yargılanıyorum. Vücudumda hala cam parçaları var. Bunlar alınamıyor. Beni Muammer Yılmaz kurtardı. Çocuğunu kurtarmak için içeri, cehenneme girmişti. Gelmeseydi ben ölecektim. Ben burada yaşadığım için yargılanıyorum. Benim suçum yok. Beni tanıyan kimse benden şikayetçi olmadı. Çalışma arkadaşlarım patlamanın muska bölümünden çıktığını söylediler. Bunlar patlamayı bizzat yaşamış kişiler. Sadece sanıklar Çin Mahallesi'nde çıktığını söylüyorlar. Jelatinlenen muskalar tekrar kolilendikten sonra nereye götürüldü, hangi depoya götürüldü önemli olan bu. 4 tane depo var. Bunların birinde. Deponun kapısı jelatin bölümüne bakıyor. Eğer bu depoda toplar varsa bu büyük hata. Çünkü burada toplar var. Patlarsa her tarafı patlatır.
Patlama Çin Mahallesi'nde olmadı. Ben oradaydım. Ben içinde olduğum için söylüyorum. Burada patlama ihtimali yok, olsa bile saçılma ihtimali yok. Yaşar Coşkun'un 'Çin Mahallesi'nde patlama oldu' dediği yerde, yanmamış kağıtlar vardı. Ben oradaydım. Videoları var. Doktorlar %1 ihtimal bile yaşamaz diyorlardı. Ölümden döndüm. Ben hastanede yatarken babama yüzüne bakmadan geçmiş olsun enişte demişler. Pusuda ölmemi beklediler. 'Ahmet ölsün, patlama çin mahallesinde oldu, sorumlu Ahmet'ti diyelim' dediler. Allah yaşamamı nasip etti. Ben de geldim doğruları konuşuyorum. 10 gün entübeydim. sonunda kıpırdamaya başladığımda, doktor bana geldi 'Olayları hatırlıyor musun' dedi. 10 günün sonunda Ali Rıza Coşkun babamı arayıp Türkiye'nin en iyi avukatlarını tutarız, en iyi hastanelere götürürüz Ahmet'i diyorlarmış. Servise alındım, hemen jandarma geliyor ifademi almaya. Yoğun bakımdan çıktığım gün. Daha konuşamıyorum ki. 'Nasılsa aklı yerinde değil hemen ifadesini alıp, ne söylerse kârdır' diyorlar. Suçsuzum. Söyleyeceklerim bu kadar.''
Sanık Hasan Ali Velioğlu: "Hakkımdaki iddiaların hiç birini kabul etmiyorum. Yüce mahkemenizden beraatimi talep ediyorum."
Sanık Ali Rıza Ergenç Coşkun Müdafii Av. Mehmet Mangıroğlu: "Müvekkilimin rahatsızlığı doktor raporu ile tespit edildi. Meslektaşlarımın bu raporu tıbbi olarak değerlendirmesini doğru bulmuyorum. Müvekkilime isnat edilen ifadelerin her birine yazılı olarak cevap vereceğiz.''
Sanık Erşan Öztürk Müdafii Av. Yusuf Kantar: "Benim müvekkilimin işveren vekilliği konusunda yetkisi yok. Sorumluluğunun da buna göre değerlendirilmesi kanaatindeyiz."
SAVCI MÜTALAASINI VERDİ
Savcı, sanıkların tutukluluk halinin devamı ve müşteki vekillerinin Ali Rıza Ergenç Coşkun hakkında tutuklu yargılanma taleplerinin reddi yönünde mütalaasını verdi. Sanık müdafiiler, sanıkların tutukluluk halinin devamına ilişkin savcı mütalaasına karşı beyanda bulundu. Mahkeme Başkanı yarın karar verileceğini belirterek 13:30'a kadar ara verdi.
Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği havai fişek fabrikası patlaması davasında üçüncü gün
Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği davanın ikinci duruşması, üçüncü günde Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
17-03-2021 13:03

İleri Haber
Sakarya Hendek'teki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamanın ardından aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde üçüncü gününde devam ediyor.
Duruşmanın ikinci gününde yaşananlar...
Hendek davasının üçüncü günü, müştekilerin dinlenilmesiyle devam ediyor.
Müşteki Vildan Yiğit: "Hiçbir ekipman temin edilmiyordu. Kendi evimden getirdiğim ekipmanları kullanıyordum. Torpilin içine konulan bir ilacın çok tehlikeli olduğu ve sürtünme ile patlayabileceği söylendi. Ve ben bir aylıkken o ilaca verildim. O ilaçla ilk çalışma günümde çok korkmuştum. Üzerimizde hep baskı vardı. Çalışabileceğimiz kapasitenin üstünde ürün çıkarmamız için bizi zorluyorlardı."
Müşteki Yeliz Şahin: "Ürünlerin patlayacağını biliyorduk. Patlama muska bölümünde oldu. İş yerinde her yerimiz ilaçtı. Mesleki bir eğitim almadık. Sadece ince bir önlük ve bileklik giyiyorduk."
Müşteki Aynur Sürer: "Muska bölümünde çalışıyordum. Şefimiz Nuray Hanım sürekli mallar kızışıyor, patlayacak derdi. Hasan Ali ve Erşan Bey'e de hep söylerdi. Ancak, dikkate almadılar. 'Çalışan çalışsın, çalışmayan çıksın' dediler."
Müşteki Ceyhun Toprakçı: "Fitil bölümünde çalışıyordum. Patlama yemekhanenin aşağısında oldu. Patlama öncesi Ayfer Cerrah ile Hasan Ali Bey'in tartıştığını gördüm. Ayfer Cerrah ona ürünlerde kızışma olduğunu, patlayacağını söylüyordu."
Müşteki Duriye Doğmuş: "Ben fabrika çalışanı değilim. Tarlada çalışırken yaralandım. Başta kim varsa onlardan şikayetçiyim. Ben bu fabrikanın bir daha açılmasını istemiyorum."
Müşteki Kadriye Yaşar: "Muska üretilen yerin simsiyah çatır çatır patladığını gördüm. Patlama oradan çıktı. İş yerinde ufak tefek yaralanmalar olduğunda 'hastaneye gittiğinde düştüm, yaralandım diyeceksin' diye çok fazla baskı oluyordu."
Müşteki Müzeyyen Topaloğlu: "Ayfer Cerrah bize 'Mallar patlayacak, söylüyorum kimse beni dikkate almıyor' dedi. Mallar şişiyordu. Hasan Ali Bey'e söyledik, patlayacak dedik."
Müşteki Neriman Kolsuz: "Muska bölümündeydim. Nuray Hanım sürekli mallar ısınıyor, tedbirli olalım diyordu. Biz bunu Hasan Ali Bey'e söylerken, gelip kaç koli oldu diye soruyorlardı."
Müşteki Neziha Hamzaoğlu: "Havai fişek bölümünde çalışıyordum. Yaram olmadı, ama psikolojim çok kötüydü. Patlamadan çıktığımızda tarlaya kaçtık, orada bayılmışım. Çok kötü şeyler yaşadık."
Müşteki Ömrüye Çakıcı: "Çalıştığımız bölümde makine sürekli torpil sıkıştırıyordu. Ali Rıza Bey, 60 koli çıkardıysak 70 çıkaracaksınız diye baskı yapardı. Önlük ve maske kullanıyorduk. Koruyucu ekipman yoktu. Patlamadan kaçarken bile ayağımdaki terlik fırladı, çıplak ayakla koştum.''
Müşteki Ayfer Arş: "Patlama günü çalışıyorduk. Muska tarafından dumanlar çıkıyordu. Muska yapılan yere tehlikeli olduğu için gitmezdim."
Müşteki Ayşe Arabacı: "Ayfer Cerrah malların kızıştığını her gün söylüyordu. Hasan Bey, Ayfer buradan içeri girmeyecek diye tepki gösterdi. Ürünler patladı patlayacaktı. Bizlerin evlatları bizlerin anne babaları yok muydu?"
Müşteki Nermin Arş: "Muska bölümünde çalışıyordum. Bir anda patlama oldu. Masanın altına girdim. Çatı üstüme düştü. Çin Mahallesi'nde barut ve ilaç yapıldığını duymuştum."
Müşteki Rabia Yiğit: "Volkan bölümünde çalışıyordum. Arka tarafta muska bölümü vardı alev alıyordu. Dumanlar muska tarafından geliyordu. Sürekli baskı altında çalışıyorduk. Daha önce çalıştığım bir makine alev almıştı yüzüm yanmıştı. Ali Rıza bey buna rağmen beni o makine başında yine çalıştırdı. Sonra makine tekrar yandı."
Müşteki Mervenur Yılmaz: "Merhum Halis Yılmaz'ın kardeşiyim. Hayatını kaybeden insanların aileleriyle dalga geçer gibi ifadeler veriliyor. Bu işin doğasında var diyorlar. Hiçbir işin doğasında ölüm yoktur. Abimin yaşama hakkını elinden aldılar. Herkesin yaşama hakkı vardır. Bu kadar göz göre göre ihmaller var. İhmal bir kere iki kere olur Sayın Başkan. Biz sadece abimi değil manevi olarak bütün ailemizi kaybettik."
Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği havai fişek fabrikası patlamasında ikinci duruşma devam ediyor
Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği davanın ikinci duruşması, ikinci günde Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
16-03-2021 19:03

İleri Haber
Sakarya Hendek'teki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamanın ardından aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Dün görülmeye başlanan duruşmanın en az üç gün sürmesi planlanıyor.
Hendek davasının ikinci gününde, avukatların 3 kez tutuklanmasını talep ettiği ancak tutuksuz yargılanan sanık Ali Rıza Coşkun duruşmaya gelmedi.
Duruşmanın ikinci günü, sanık Kimyager Ahmet Çağırıcı'nın dün yarım kalan savunmasına ek olarak verdiği 'Denetim olduğunda Hasan Ali Velioğlu bana telefon ediyordu. Denetimi önceden söylüyordu. Çin mahallesini kapatıyorduk'' ifadeleriyle devam etti.
'MOLA KULLANDIRILMIYORDU, SADECE ÇALIŞMAMIZ BEKLENİYORDU'
Sanık Çağırıcı'nın ardından müştekilerin ifadeleri başladı.
Müşteki Aysel Algül: "Patlamanın olduğu gün 15 kişi çalışıyorduk. Çok fazla mal vardı. Malları kurusun diye sermiştik. Malların kızışmaya başladığını güneşin olduğunu usta başına söylemiştik. Ateşi görmüştüm. Sonra çok ani bir patlama oldu. Baskı ile çalışıyorduk. Molalarımız kullandırılmıyordu. Sadece çalışmamız bekleniyordu. Patlama olabileceğini Ayfer Cerrah tahmin ediyordu. Zira bizi uyardı. 'Muska bölümünde patlama olabilir' dedi. Fabrikada emir ve talimatları Erşan Bey ve Hasan Ali Bey'den alıyorduk. Yaşar Bey ve Ali Rıza Bey sık sık fabrikaya geliyorlardı. Muska bölümünde yerden ateşin çıktığını gözlerimle gördüm. Barutlar tütüyordu. Ali Rıza Coşkun'un Nuray ile konuştuğunu gözümle gördüm. 18 koli çıkarmamız konusunda baskı yaptı.Biz ayakkabı istiyorduk. Ekipman istiyorduk. Ali Rıza Bey size verirsem herkese vermek zorunda kalırım diyordu."
Müşteki Büşra Kaygın: "Erşan Usta ve Hasan Ali Velioğlu'ndan talimat alıyorduk. Denetimden önceden haberdar oluyorduk. Çin mahallesinde barut üretildiğini duymuştum. Olay tarihinde volkan bölümündeydim. Verilen ekipmanlar maske ve önlüktü. Ancak koruyucu değillerdi. Hiçbir işe yaramıyordu. Baskı ile çalışıyorduk.''
Müşteki Havva Yıldız: "Torpil bölümünde çalışıyordum. Patlamada ciddi yaralandım. Gözümden misket çıkardılar. İş ekipmanları olarak önlük ve maskemiz vardı. Bir kere veriliyordu. Denetimler geleceği zaman önden biliyorduk. Denetleme geldiğinde orada çalıştırılmıyorduk."
Müşteki Melek Uçan: "Emir ve talimatları Erşan Bey ve Hasan Ali Bey'den alıyorduk. Denetlemelerden önceden haberimiz oluyordu. Kıymet Narat, Erşan Bey ve Hasan Ali Bey'den talimat alıyordu bize iletiyordu.''
Müşteki Enes Dilber: "Çin Mahallesi'nde fırıcıydım. Patlama anında büyük bir basınç oldu. Beni fırlattı. Kendimi ormana attım. Çin Mahallesi ile Ahmet ilgileniyordu. Ekipmanlar vardı ama o gün tulum kıyafeti giymemiştim. Hiç kimseden şikayetçi değilim.''
Müşteki Enes Dilber'in barut hakkındaki beyanları neticesinde Ahmet Çağırıcı ve diğer müştekilerden Enes Dilber'in doğru söylemediği yönünde sesler yükseldi. Müştekilerden fenalaşanlar oldu. Bir kısım müştekiler vekilinin "15 Eylül'de verilen ifadenizi hatırlıyor musunuz?" sorusu üzerine Enes Dilber "Benim kafam yerinde değildi. Savcı bana baskıyla soru sordu" dedi. Bu sırada savcının kürsüde olmaması nedeniyle müştekiler vekili itiraz etti ve savcı geldi.
Enes Dilber'in "Savcı ifadeni ver yoksa seni tutuklarım dedi. Benim aklım yerinde değildi" ifadeleri üzerine, bir kısım müştekiler vekili, Enes Dilber'in 15.09.2020 tarihli ifadesini hatırlatmak amacıyla okumaya başladı. Enes Dilber 15.09.2020 tarihli ifadesini nasıl verdiğini hatırlamadığını söyledi. Enes Dilber'e ifadesindeki cümleler hatırlatıldı. Dilber, barutun patlama günü kurutulduğunu doğruladı. Hayatını kaybeden Ramazan Kor'a barut yapımının öğretildiğini doğruladı.
'VİCDANIN RAHAT MI'
Enes Dilber ciddi yaralandığı için masraflarının çok olduğunu, bir kısmının SGK tarafından karşılanmadığını belirtti. Patlamadan sonra işverenden tazminatını aldığını ancak bu konuda herhangi bir tutanak imzalamadığını söyledi. Sanık Ahmet Çağırıcı, müşteki Enes Dilber'e sıfırdan barut yapılırken toz ilaç dağıtılıp dağıtılmadığını sordu. Enes Dilber dağıtıldığını söyledi. Bunun üzerine Çağırıcı, Enes Dilber'e vicdanının rahat olup olmadığını sordu. Enes Dilber bu soruya cevap vermedi.
Mahkeme Başkanı Enes Dilber'in ifadesinin bir kısmını okuyarak Enes Dilber'e, ''malzeme depolarından çıkan yangın neticesinde uçan muska fırına düştü'' şeklindeki ifadesini hatırlattı ve detaylı anlatmasını istedi. Dilber'in "Sırtım fırına dönüktü, küçük küçük ateş parçaları geliyordu. Çin Mahallesi'nin üstündeki depodan yükselen dumanı gördüm" ifadelerinin ardından duruşmaya ara verildi.
Duruşma, Müşteki Mücella Serter'in ifadesiyle devam etti: "Patlama günü muska bölümünde çalışıyordum. Yaralandım. Ağzımdan, burnumdan kan geldi. ambulansa götürüldüm. Emir ve talimatları Nuray hanım, Hasan Ali ve Erşan Bey'den alıyordu bize iletiyordu. Çin mahallesinde barut üretildiğini duyuyordum. Aslı Hanım'a güneşte kurutulan muskaların patlayabileceğini, korktuğumuzu söyledik. Muskaya koyduğumuz kimyasalların lavabolar gibi uygunsuz yerlede depolandıklarını söyledik. Başka yerden gelen makineleri bizim olduğumuz bölüme yerleştirdiler. Ben de Aslı Hanım'a bu makinelerin kaldırılmasını zira patlama olursa kaçış yolumuzun kapandığını söylemiştim"
Müşteki Necla Özmen: "Patlama olduğunda torpil bölümünde paketleme ve sayım yapıyordum. Patlama ile yere düştüm. Yaralandım."
Müşteki Nuray Cihangir: "Patlamadan 3 gün önce Ayfer arkadaşım çağırdı. Kızışma var dedi. Gidip baktığımda aşırı ısınma olduğunu fark ettim. Her an patlama olacak diye korkmaya başlamıştım. Erşan Bey geldi o kolileri taşıttı. Çalışırken üzerimizde sürekli baskı vardı. Örneğin Ali Rıza Bey 'bu işi yapan yapar, yapamayan çıkar' derdi. Ali Rıza Bey'in tek derdi koli yapımıydı. Günde en az 15-20 koli yapmamızı isterdi. Çin Mahallesi'nden patlayıcı-2 geliyordu"
Müşteki Saadet Kaygın: "Patlama olduğu gün torpil bölümünde çalışıyordum. Ciddi bir basınç oldu.Kızım da fabrikada çalışıyordu. Ben farklı bölümlerde de çalışmıştım. Geçmiş yıllardaki patlamaların sadece ilkinde yoktum. Diğer patlamalarda çalışıyordum. Müşteki Saadet Kaygın: "Maske ve önlükler çok ince. tıpkı suan taktığımız gibi maskelerdi. Ekipmanlar çok pis ve kullanışsızdı. Son zamanlarda eldivensiz çalıştığımız oldu."
Müşteki Seyhan Armutçu: "Merhum Muhammet Seyfi Çanakçı'nın kardeşiyim. Annem de kardeşimin acısı yüzünden öldü. Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Bütün sanıklardan tek tek şikayetçiyim."
Müşteki Şahin Basri Çanakçı: "Merhum Muhammet Seyfi Çanakçı'nın kardeşiyim. Tek bir cümle söyleyeceğim. Kardeşim patlama olursa hiç kurtulma şansının olmayacağını hep söylerdi. Tüm sanıklardan şikayetçiyim."
Müşteki Muammer Yılmaz: "Merhum Halis Yılmaz'ın babasıyım. Ben patlama yerine gidince kemikler gördüm. Bu fabrikanın ilk kuruluş aşamasında buraya ruhsat verenden ve tüm ilgililerden tek tek şikayetçiyim. Tüm sanıklardan şikayetçiyim."
Müşteki Suzan Yıldız: "Torpil bölümünde çalışıyordum ama herkes gibi her bölüme gönderiliyordum. Mutfakta bile çalıştım. Defalarca çizme, yağmurluk istedim verilmedi. Patlamada torpil bölümündeydim."
Müşteki Adem Aygün: "Merhum Muhammet Aygün'ün abisiyim. Kardeşim sanıkların ihmali yüzünden öldü. Patlamadan sonra 7 gün boyunca kardeşimi oradan çıkartamadım. Tüm sanıklardan şikayetçiyim."
Müşteki Aysun Akkaya: "Torpil bölümünde çalışıyordum. 8 yıldır çalışıyordum. İlk patlamada içerdeydim. İkinci patlamada dışarıdaydım. İki patlama arasında kısa bir süre geçti. Muskalar havada uçuşuyordu."
Duruşmaya saat 16:00'da başlamak üzere ara verildi.
Duruşmaya verilen 5 dakikalık aranın ardından Müşteki Erkan Ateş söz alarak, "Merhum Erhan Ateş'in babasıyım. Oğlum gitti benim. Hepsinden şikayetçiyim" dedi.
Müşteki Fatma Görme:"Patlamadan 10 gün öncesinden şüphelenmeye başladım.Muska ile çalışmaktan tiksinmiştim. İşten çıkmayı düşünüyordum.Ama paraya ihtiyacım vardı.Hasan Ali, ufak patlamalar olduğunda kaçıştğımızda,hemen içeri işinizin başına diye bağırıyordu."
Müşteki Gülizar Erdoğan: "Ben patlamanın o gün olacağını kesinlikle bekliyordum. Isınan malların imha edilmesi gerekirken koli yapmaya devam etmek için bizi çalışmaya zorluyorlardı ve baskı yapıyorlardı. Biz bir kaç arkadaşımız ile birlikte İSG Uzmanı Aslı Hanım'a patlamadan 2 gün önce çok tehlikeli bir iş yaptığımızı, fazla ürünle çalışmamamız gerektiğini ve kızıştığını söylemiştik. O da yetkililere ilettiğini söylemişti. Daha önce dışarıya sermiş olduğumuz ve depoladığımız muskaların olduğu yerden dumanların yükseldiğini gördüm. İlk patlama burada oldu."
Müşteki Hasan Bozdağ: "Depolar tıklım tıklım dolu oluyordu. Malları koyacak yer olmuyordu. Hasan Ali de bunları gök bombalarının oraya taşımamızı istemişti. Zira bu malları alan, taşıyan, yükleyen ve düzenleyen bizdik. Muska bölümünde 2 palet muska imha edilmesi gerekirken gök bombalarının yanına konulmuştur. Yangın bundan çıkmıştır"
"2 sene boyunca yaptığımız işin tehlikesine yönelik hiç bir eğitim almadım. Verilen eğitimler de barutla havai fişekle alakalı değildi."
'İŞÇİLERE İNSAN GİBİ DAVRANACAKSINIZ!'
Müşteki Melike Taş: "Yaşar Bey'in asistanıydım. İlk patlama olduğunda saklandık. Yaşar bey bizi gördüğü halde kurtarmaya çalışmadı. Arkasını dönüp gitti. Bütün sorumluluk Yaşar Bey'in kendisine aittir. Kendisinden şikayetçiyim."
Sanık Müdafii Av. Abdurrahim Burak "Yaşar Coşkun işçilerin hayatına değer vermiyor mu yani, sen nasıl böyle bir şey söylersin üslubunu takın" demek suretiyle müşteki Melike Taş'a baskı kurmaya çalıştı.
Sanık avukatlarının bu davranışına müdahale eden Müşteki vekilleri "işçilere insan gibi davranacaksınız" diyerek cevap verdiler. Başkan duruşmaya ara verdi.
Avukatlar hep bir ağızdan "işçilere insan muamelesi yapılacak bu salonda!" diyerek tepkilerini gösterdi.
Sanık Müdafii Av. Abdurrahim Burak "Yaşar Coşkun işçilerin hayatına değer vermiyor mu yani, sen nasıl böyle bir şey söylersin üslubunu takın" demek suretiyle müşteki Melike Taş'a baskı kurmaya çalıştı. #HendekİcinAdalet
— Hendek İçin Adalet (@adalethendek) March 16, 2021
DURUŞMANIN İLK GÜNÜ
Duruşmanın ilk gününde, dönemin MÜSİAD Sakarya Şube Başkanı ve fabrikanın sahibi olan Yaşar Coşkun, ifadesinde ''İşlerimi toparlayabilmem için benim dışarıda olmam lazım'' ifadelerini kullandı. Sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu ise iş cinayetlerini olağanlaştırmaya çalışarak "Maalesef işin fıtratında var. 30 yıldır bunu gördüm. Önceki kazalarda anlaşarak helalleştik, bu kazada da helalleşmek istedik, 250 bin lira değerinde ev vermek istedik ama akıllarını çelenler oldu'' şeklinde konuştu.
Fabrika sahiplerinin beyanlarının aksine, tutuklu sanık olarak yargılanan Kimyager Asiye Angın, fabrikada barut üretimi yapıldığını itiraf etti. Tüzüğe aykırı şekilde fazla depolama yapıldığını söyleyen Angın, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Uzmanı Aslı Bozkurt'un aksaklıkları Hasan Ali Velioğlu'na bildirdiğini ve Velioğlu'nun arada, ''Çok riskli şeyleri yazma'' dediğini anlattı. Savunmasında "Ben Çin Mahallesine ya bir ya da iki kere gittim. Bana o alanı hiç göstermediler. İşverenim görev tanımında o bölgeyi bana göstermedi" diyen İSG Uzmanı Aslı Bozkurt ise, noter onaylı defteri patlama sonrası fabrikaya gidip savcıya teslim ettiğini söyledi. Defterin iddianamede yer almamasının sorulduğu Bozkurt, "Ama o defterin sonrasında başına neler geldi hiç bilmiyorum. Hasan Ali Velioğlu noter onaylı deftere yazdıklarımdan hoşlanmazdı" ifadelerini kullandı.
Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı ise savunmasında "Fabrikanın sahiplerinden Ali Rıza Coşkun barut yapmak istedi. Çünkü barut pahalı bir şey, yurt dışından geliyordu, fabrika giderlerinin büyük kısmını barut oluşturuyordu. Çinli 'olmaz' dedi. Sonra bir şekilde onu ikna ettiler. Çinli bunu misket makinasında yapamayacağımızı söyledi, başka bir yerde yapalım dedi. 3 tane ayrı binada yapıldı. Yaşar Coşkun '12 bin 500 TL değerinde havalandırma mı yapamayacağım, o kadar maaş ödüyorum' dedi bugün ama evet o havalandırmayı yapmadılar. Biz barutu yaptık. Bizim yaptığımız barutta kükürt yerine su katılıyordu. Ben hiçbir üretime katılmadım, Çinli yaptı. Çinli değişik bir formül denediğini, tehlikesinin az olduğunu söyledi. Bir hafta barut, bir hafta misket üretimi yapıyorduk. 7-8 ayda 3-4 ton kadar rahat yapmışızdır. Seri üretime 1,5 yıl önce geçildi" ifadelerini kullandı.
İleri Hatırlatıyor
***
DAVANIN GEÇMİŞİ...
Sanıklar hakkında 2 yıl 8’er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşmasında fabrikanın sahibi Yaşar Coşkun tahliyesini istemişti. Sanığın avukatının sabotaj iddiası üzerine salonun karışmasının ardından, mahkeme salonundaki fiziki yetersizlik nedeniyle duruşma bugüne ertelenmişti.
Patlamada fabrika işçileri Muhammet Seyfi Çanakçı, Erhan Ateş, Halis Yılmaz, Havva Çelik, Sabahattin Tepeçınar, Muhammet Aygün ve Ramazan Kor hayatını kaybetmişti. Patlama sonrası şirket yetkilisi ve fabrika sahibi Yaşar Coşun, fabrika müdürü Hasan Ali Velioğlu, Genel Ustabaşı Ersan Öztürk, Sorumlu Müdüru Asiye Angın ve İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozkurt tutuklanmıştı. Kimyager Ahmet Çağırıcı ve fabrika sahibi Alirıza Ergenç Coşkun ise davada tutuksuz yargılanıyor.
İleri TV'nin havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin hazırladığı belgeseli izlemek için tıklayın.
Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği havai fişek fabrikası patlamasında ikinci duruşma
Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği davanın ikinci duruşması bugün Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.
15-03-2021 22:30

İleri Haber
Sakarya Hendek'teki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamanın ardından aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.
Duruşma öncesi yapılan açıklamada yaşamını yitirenlerin ailelerinin ve yaralanan işçilerin yanı sıra, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve Milletvekili Erkan Baş, Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da yer aldı. Duruşma öncesi yapılan açıklamada konuşan Avukat Can Atalay, ''Bu memlekette insanların hayatı hiçe sayılmasın diye, Türkiye işçi sınıfının hayatı önemsiz görülmesin diye, bu ülke feraha çıkacaksa ancak emeğiyle geçinen yurttaşların hakları, hukukları sayılırsa mümkün olur demek için buradayız'' dedi.
Patlamada dayısını kaybeden Avukat Gülşen Uzuner ise ''Burada 7 canımızı kaybettik. Ailelerin yanındayız ve ailelerin de bir parçasıyız aynı zamanda. Bir kasıtla, bilerek yapılan bir cinayetle karşı karşıyayız. Kimse ihmal, taksir veya başka şeylerin arkasına saklanmasın. Bilinmiş, saklanmış, organize edilmiş, denetlemeden kaçırılmış veya denetimle anlaşılmış bir dosya bu. Daha önce de bu fabrikada bu fabrikada hayatını kaybedenler, yaralananlar var. Onlarla birlikte bir daha olmasın diye de kendi canımızın hesabını sormaya geldik. Bu davanın, Coşkunların, böyle üretim yapan işverenlerin peşini bırakmayacağız'' dedi.
Duruşma, kimlik tespitleriyle başladı. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde (UYAP) aksaklık yaşanması üzerine duruşmaya ara verildi.
SANIK YAŞAR COŞKUN: İŞLERİMİ TOPARLAYABİLMEM İÇİN DIŞARIDA OLMAM LAZIM
Aranın ardından sanık Yaşar Coşkun'un ifadesi alındı:
“Herkese başsağlığı diliyoruz. Biz bir aile firmasıyız, işçileri de aile üyesi olarak görüyoruz. Fabrikamız tüm standartlara ve tüzüklere uygun olarak imalat yapan bir firmadır. Merdiven altı üretim yapmamaktadır. Bu doğrultudaki suçlamaları kabul etmiyoruz. Biz hem aile üyelerimizi hem fabrikamızı hem de özgürlüğümüzü kaybettik. Bu patlamadan önceki patlama pazar günü olmuştur. Bu nedenle bu patlamayı biz bir iş kazası olarak kabul etmiyoruz. Geçen davada terörist muamelesi gördüm. Patlamadan bir cinayetmiş gibi bahsediliyor. Düzenli ve dünyaca da tanınan bir firmanın ortağıyım. Kaza sırasında da fabrikadaydım. Peş peşe gerçekleşen patlamalar arasında süre bulunmaktadır. İlk patlama ile ikinci patlama arasında mesafe bulunmaktadır. Uzaktan bir bomba konmuş ve sanki uzaktan kumandayla düğmeye basılmış gibiydi. Oradaydım çok iyi gördüm, çok iyi biliyorum. Bu olayın sabotaj olabileceğini düşünüyorum. Temmuz ayı PKK’nın kuruluş yıl dönümüydü. Bu nedenle, sabotaj olma ihtimali mevcuttur. Ruhsat bir kere verilip bırakılmış değildir.
Her seferinde fabrika tekrar kontrol edilmiş ve geçmiştir. Bilirkişi raporunun niçin bu şekilde hazırlandığına ilişkin bir fikrim yok. Bizim fabrikamız stratejik bir fabrikadır. Savaş çıkması halinde devlet fabrikaya el koyarak silah üretimi yapabilir. Devlet kayıtlarında da bu durum mevcuttur. Kaçak yapı ile ilgili olarak, doğrudur üç adet kaçak yapı mevcuttur. Çok fazla patlayıcı bulunduğu tespit edilmiştir ancak neye göre tespit edildiğine ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır.
Mevzuata uygun olmasaydık ruhsat alamazdık. Dünyaca bilinen bir firmadır. Havalandırma ücreti pahalı geldiği için yaptırmadığımız ifade ediliyor. Bunu anlamamız mümkün değil. Pervanede patlayıcı birikirse patlama gerçekleşebilir diye düşünerek pervaneli bir havalandırma yapılmaması yönünde talimat verdim. Bir diğer husus sığınağın bulunmaması yönündeki tespit. İfade sırasında tüm çalışanlar toplanma alanına gittiklerini ifade etmişlerdir. Mevzuat gereğince zorunlu olan toplanma alanıdır, sığınak değildir. Tekrar söylüyorum, fabrikamız stratejik bir fabrikadır. Savaş çıktığında silah üretmeye elverişlidir. Bu patlama nedeniyle sanki suçluymuşuz gibi, teröristmişiz gibi muameleyle karşılaşıyoruz.
Tutuklanana değin MUSİAD başkanlığını yapan, saygın bir iş adamıydım. Fabrikam kapandı. Mağdur edildim. Benim dışarıda olmam lazım. İşlerimi toparlayabilmem için, diğer işçilerin işsiz kalmaması için. 50 seneyi aşkın süregelen bir firmanın 4. Kuşak ortağıyım. Türkiye’yi bu firma sayesinde biz tanıttık. Normalden fazla üretim olduğuna ve malzeme biriktiğine ilişkin iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Patlama bu malzemelerin bulunduğu yerde olmamıştır, misket bölümde olmuştur. Patlamanın biriktiği söylenen malzemelerle ilgisi yoktur.
Ben çoğu denetimde fabrikada olmam. Genelde bu işlerle ilgilenen biri var, o ilgilenir. Bizim fabrikayı denetlemeye gelenlere şuraya bak buraya bak deme şansımız yok. Denetleme için gelirlerken bize haber verilmiyordu ancak sadece Çalışma Bakanlığı’ndan çok fazla evrak işi olduğu için önceden haber veriyorlardı. Ben MUSİAD başkanı olduktan sonra kurul toplantılarına katılamamaya başladım. İş güvenliği ile ilgili kayıtları ben görmedim, bilmiyorum.
Fabrikada formülleri sadece usta, işi öğrenmesini söylediğim Ahmet ile vefat eden Sabahattin Tepeçınar bilir. 2007’de yapılan denetleme sonrasında eksiklikler tespit edildi. Fakat eksiklikler giderilemeden kaza oldu. Ancak bu eksiklikler giderilene değin fabrika için kapatma yönünde bir karar verilmedi. İşyerinde iş güvenliği uzmanı olarak, daimi şekilde sanıklardan sadece Aslı Bozkurt çalışmaktadır. Haricen dışarıdan İSG desteği almaktayız. A sınıfı uzman gerekiyor. Ancak mevzuatın B sınıfının da bu görevi yapmasına izin vermesi sebebiyle B sınıfı iş güvenliği uzmanı olan Aslı Bozkurt’u çalıştırdık.''
'EKSİKLERİN BULUNMASI BİR ŞEY İFADE ETMEZ'
Yaşar Coşkun'un savunmasının ardından söz alan Avukat Abdurrahim Burak, Coşkun'un denetimden kaçıyormuş gibi bir izlenim yaratıldığını iddia ederken, “Yasa dışı bir iş yapıyorsanız baskına ihtiyaç vardır. Sanki müvekkilin denetimden kaçıyormuş gibi bir izlenim yaratılmaktadır. Eksikliklerin bulunması bir şey ifade etmez, giderilmesi için süre talep edilir. Bu nedenle, müvekkilin denetimden kaçmasını gerektirecek bir durum yoktur" dedi.
DURUŞMADA GERGİNLİK
Mahkemede sanık avukatı Abdürrahim Burak'ın ikame edilmemiş deliller üzerinden soru sormasına müşteki vekillerince itiraz edilmesi sonucu salonda tartışma çıktı. Sanık Müdafi Asena Aslan Burak'ın müşteki vekillerine parmak sallaması sonucu gerginlik yükselince duruşmaya ara verildi.
Duruşmaya verilen aranın ardından söz alan fabrikanın sahiplerinden ve Yaşar Coşkun'un babası olan Ali Rıza Ergenç Coşkun, hakimin "fabrikada barut üretildiği" iddilarını sorması üzerine "Keşke barut yapabilseydik, yapsaydım havai fişeği bırakırdım. Yaşar Çin'e gitti baktı, yüksek fiyatı vardı. Hiç barut üretmedik" dedi. Ancak Coşkun'un aksine fabrikada çalışan işçiler barut üretiminin denendiğini ifade etmişlerdi.
Denetlemelerin öncesinde haberdar edilip edilmediklerinin sorulması üzerine Ali Rıza Ergenç Coşkun da haberdar edildiklerini, hatta denetleyicileri kendilerinin araçla aldığını söyledi. Coşkun, "Ankara'dan gelen denetim haber veriyordu. İzmit’te Şubeleri vardı, arabayla gidip biz alıyorduk hatta. Bu yalnız bize değil, Türkiye’de genel" ifadelerini kullandı.
SANIK AVUKATI "FITRATINDA VAR" DİYEREK CİNAYETİ MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞTI
Evrensel'de yer alan habere göre ise daha sonra söz alan sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu, kazaları ve cinayetleri olağanlaştırmaya çalışarak "Maalesef işin fıtratında var. 30 yıldır bunu gördüm. Önceki kazalarda anlaşarak helalleştik, bu kazada da helalleşmek istedik, 250 bin lira değerinde ev vermek istedik ama akıllarını çelenler oldu. Müvekkilim Ali Rıza Beyin işyerinde fiilen bir çalışma durumu yoktur. Kendisinin bu olaylar nedeniyle sorumlu olmaması kanaatini taşıyoruz" diyerek skandal ifadelere yenisini ekledi.
Söz alan tutuklu sanık Hasan Ali Velioğlu, "33 senedir bu firma ile çalışıyorum. Pazarlama işi yapıyordum, uzun yola gidiyordum. Ali Rıza ağabey bana 5-6 sene bir oda verdi, gel fabrikada çalış dedi. Pazarlama işi yapmaya devam ettim, işçi alımı yapıyordum. Benim Çin Mahallesi ile işim yoktu. Orasıyla Ahmet ilgilenirdi, ben oraya karışmıyordum. Geziyordum, kaytaran görürsem müdahale ediyordum. Günlük üretim sayısı vardı, depolandıktan sonra satış işini ben yapıyordum. Doğu hariç Türkiye’nin her yerine satıyorduk. Barut üretimi yapılmıyordu. Ben müdür değilim, resmiyete bir müdürlüğüm yok, çalışanım orada. Ali Rıza ağabey bana müdür dedi adım öyle kaldı" dedi.
Velioğlu savunmasında işçilere fazla üretim yapma konusunda baskı yapılmadığını iddia etti. Velioğlu, "Günlük sayısı bellidir kişiye göre, o mal çıkar" ifadelerini kullandı.
"Ben talimat vermem, gezerim. Eksiklikleri ustabaşına söylerim, onlar talimat verir" diyen Velioğlu devamında şunları söyledi: "Ben Ali Rıza Ergenç Coşkun ve Yaşar Coşkun'dan talimat alırım. Benim üstümde fabrika müdürleri var. Üretimin devamı ve işçi alımında ve çıkartmada patronlara sorarım. Ali Rıza ağabey işçi de çıkarmaz zaten."
'BİZ DE PERİŞANIZ, ÇOCUKLARIMIZ DA PERİŞAN'
Tutuklu sanıklardan Erşan Öztürk ise, "Ben 30 senedir fabrikada çalışıyorum. İlkokul mezunuyum, vasıfsız bir ustabaşıyım. Maytap, torpil, havai fişek ve kağıt sarma bölümleriyle ilgileniyorum. Olay meydana geldiği esnada idari bina önünde çim biçiyordum. Şiddetli bir patlama sesi geldi. Patlamanın meydana geldiği bölgede benim hiçbir sorumluluğum yok. Orasının sorumluları Çinli, suçsuzum" dedi.
Öztürk, "Dışarıda ailem, çocuklarım perişan" dediği sırada davayı izleyen işçilerden biri "Biz de perişanız, çocuklarımız perişan" diyerek tepki gösterdi.
Öztürk devamında, "Herkes elini vicdanına koysun. Kendi halimde bir insanım ben. Kötü bir insan olsam 30 sene burada çalışamazdım. Çocuklarımın rızkı için çalışıyordum. Bir kızım okuyordu, ben 8,5 aydır burada olduğum için çalışmaya başlamış" diyerek yaşadıklarını anlattı.
Öztürk, "Benim ilgilendiğim bölümlerde önlük, eldiven ve ayakkabı veriliyordu. Diğer bölümlerde yanmaz malzemeler kullanılıyordu. İşyerinde Hasan Ali Velioğlu bir hata ve eksik gördüğü zaman gerekeni yapıyordu. Hasan Bey idari binada oturuyordu. Pazarlamacı, işçi alım çıkarma yapıyordu. Çin Mahallesine çok nadir gidiyordum, öylesine. Oradan Çinli ve Ahmet sorumluydu. Barut üretimi yapıldığına dair bir bilgim yok. Haddinden fazla üretime dair öyle bir şeye şahit olmadım. Benim üstüm Hasan Bey. Ben bölüm şeflerinin başıyım" dedi.
Fabrikanın kimyageri Asiye Angın savunmasında şunları söyledi:
"Eskiden öğretmenlik yapıyordum. Fabrikaya kimyager olarak girdim. Fabrikanın üst kısmında kalan bölümleri dolaşıyordum, sorumlu mesül müdürdüm. 2013 yılında kimyager olarak başladım. 2014 yılında patlama meydana geldi, sorumlu müdür görevden alındı. Biz Ahmet bey ile kağıt üzerinde sorumlu müdür olduk."
"Hasan Ali Velioğlu 'fabrikada kuş uçmasın' dese kuş uçmaz, bütün sorumluluk ondadır. Bizim sorumluluğumuz kağıt üzerindedir" diyen Kimyager Asiye Angın, "Pandemi sürecinde eğlence mekanları kapalı olduğu için ürünler depolarda bekliyordu ama ne kadar vardı bunu bilmiyorum" ifadelerini kullandı.
'BARUT ÜRETİMİ YAPILIYORDU'
Asiye Angın, fabrikada barut üretimi yapıldığını söyledi: "Barut üretimi ile ilgili Ali Rıza Bey Çinli çalışanla birlikte bunun kararını almıştır. Ali Rıza Bey bana bir şey sormadı zaten. Barut üretimini bizzat gördüm. Sıfırdan barut üretimi vardı. Bu süreç 1 ya da 1,5 sene oldu. Bize bilgi verilmez, fikrimiz alınmazdı. Ne kadar üretim yapıldığına dair bilgim yok. Depolanması 'Yeşil Depo' denilen yerde yapılıyordu."
Sorumlu Mesul Müdür Asiye Angın'ın fabrikada barut üretimine dair itirafı salonda alkışlarla karşılandı.
'TÜZÜĞE AYKIRI ŞEKİLDE FAZLA DEPOLAMA YAPILIYORDU'
Angın, "Çin Mahallesi denilen bölgenin ruhsatı yok. Biz işe başladığımızda burası vardı. Bizden sonra yapılan bir yapı değil, o yüzden neden ruhsatsız yapıldığını bilmiyorum. Tüzüğe aykırı şekilde fazla depolama yapılıyordu. İşçi alımlarıyla ilgilendiğim söyleniyor ama sadece benim ilgilenmem form doldurmak. Form geldikten sonra Hasan Ali Velioğlu ile görüşür, alınacaksa alınırdı. Son söz onlardadır. Ali Rıza Bey şu kişiyi işe alın dediğinde alınırdı. Ben geldiğimde okuma yazma bilmeyen işçiler de çalışıyordu. Hasan Ali Velioğlu bize tutanak tutun derse tutardık, tutmayın dediğinde tutmazdık. Denetime benden başka Hasan Ali Velioğlu, Ali Rıza bey ve Yaşar bey varsa onlar da katılırdı. Çin Mahallesine gidilmiyordu, orasının bilinmesi istenmiyordu."
"İSG Uzmanı Aslı Bozkurt işçilere tane tane anlatıyordu, sorumluluklarını yerine getiriyor, aksaklıkları söylüyordu. Yazdığı aksaklıkları Hasan Ali Velioğlu'na bildiriyordu. Gelen müfettişler deftere baktığında bunları görebilir" diyen Angın, Hasan Ali Velioğlu'nun arada, 'Çok riskli şeyleri yazma' dediğini anlattı.
Angın, barut üretimi için Çin'den iki makina getirildiğini söyledi.
'AİLELER SANIK AVUKATINA TEPKİ GÖSTERİNCE DURUŞMAYA ARA VERİLDİ'
Sanık Avukatı ve Sakarya Baro Başkanı Abdürrahim Burak'ın konuşmasına aileler tepki gösterince duruşmaya 10 dakika ara verildi.
Aranın ardından yeniden başlayan duruşmada savunmasına devam eden Asiye Angın, "Valilik, İçişleri Bakanlığı ve ilgili müdürlükler denetimleri yapıyor. Ben bu denetimlerin üzerine bir bildirimde bulunmam. Kredi ile ev aldım, çalışmaya mecburdum. Yılmadım, uyarılarımı yaptım" dedi.
İSG UZMANI: ÇİN MAHALLESİ'NE BİR YA DA İKİ KERE GİTTİM
İSG Uzmanı Aslı Bozkurt savunmasına, "Özdemir OSGB bünyesine bağlı olarak Coşkunlar firmasında kısmı olarak çalışmaya başladım. Fazla malzeme ile çalışılması, koruyucu ekipman mevzusu Çin Mahallesinin de sorunuydu. Ali Rıza Bey ifadesinde '1 kilogram ile ne olur, İSG Uzmanı ne bilir, biz yıllardır böyle çalışıyoruz' diye fazla malzeme ile çalışıldığını belirtmiştir" sözleriyle başladı.
Bozkurt, "22 Mayıs tarihinde istifa ettim. Fabrikada iş sağlığı ve güvenliği kültürü olmadığını beyan ettim. İstifadan sonra 14 günlük yıllık izne çıkartıldım. 30 Haziran itibariyle tamamen ilişiğim kesilmiştir. Benim işi durdurma yetkim yoktur. Yönetmelik gereği 3 müfettiş işi durdurabilir. Kısmi zamanlı olduğum için ise emir ve talimat yetkim de yoktur" dedi.
Bozkurt, "İşçilerin ifadesinde görebilirsiniz, bütün işçilerin eğitimlere katılması gerekirken hepsi katılmazdı. Çünkü üretim her zaman ön plandaydı. Bir gün ben işyerine habersiz gittiğimde güvenliği arayarak, 'Aslı Hanım gelmiş, neden haber vermedin' diye çıkıştı. Ben de buna dikkat edileceğine fabrikada iş güvenliğine dikkat edilmesi gerektiğini söyledim" ifadelerini kullandı.
"Benim için her zaman iş güvenliği önemliydi. Patlamayla ilgili hiç bir ihmal ve kusurum yoktur" diyen Bozkurt, "Ben Çin Mahallesine ya bir ya da iki kere gittim. Bana o alanı hiç göstermediler. İşverenim görev tanımında o bölgeyi bana göstermedi" dedi.
Müşteki avukatı noter onaylı defterin iddianamede yer almamasını sordu. Aslı Bozkurt, noter onaylı defteri patlama sonrası fabrikaya gidip savcıya teslim ettiğini söyledi. Bozkurt, "Ama o defterin sonrasında başına neler geldi hiç bilmiyorum. Hasan Ali Velioğlu noter onaylı deftere yazdıklarımdan hoşlanmazdı" dedi.
'ÇİN MAHALLESİ PİSTİ, TOZLUYDU, TEHLİKELİYDİ AMA RAHATTI'
Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı'nın savunmasına geçildi. Çağırıcı, "2013 yılında burada kimyager olarak işe başladım. 6 ay askerlik yapıp geri döndüm. 2014'ün Aralık ayında yaşanan ölümlü kazada Ali Rıza ve Yaşar Coşkun bana sorumlu müdürlük teklif etti. İlk başta bunu kabul etmedim. Hasan Ali Velioğlu'nun baskısını biliyordum, onun altında çalışamazdım. Ali Rıza bey 'Sen bizim akrabamızsın, Hasan Ali Velioğlu ile konuşuruz' dedi. Sorumlu müdür olarak yaptığım tek şey Ali Rıza bey ile notere gidip imza atmaktı. Ali Rıza bey Çinli çalışandan işi öğrenmemi, ondan sonra Çin Mahallesinde göreve gelmemi istedi" ifadelerini kullandı.
Çağırıcı, "Hiçbir zaman işçilere baskı yapmadım. İşçiler yukarıda çalışmak istemezdi, orada sayı vermeleri gerekiyordu. Molaya çıkamıyorlardı. Çin Mahallesi öyle değildi, sayı vermelerine gerek yoktu. Çin Mahallesi pisti, tozluydu, tehlikeliydi ama rahattı. Normal işçi 08.00'de işe başlar 17.00'ye kadar bir saat yemek ve 10 dakika çay molasıyla çalışırdı. Çin Mahallesinde daha fazla mola verilirdi, makinalar 15.30 gibi kapatılır, iş biterdi. Çin Mahallesinde sorumlu Çinli çalışandı, ben onun yanında asistan görevindeydim" dedi.
Çağırıcı, "Bütün yetki Hasan Ali Velioğlu'ndaydı. Evet Coşkun ailesi benim akrabamdır ama benim gerçekleri söylememin önüne geçemez bu. Deneme amaçlı barut üretelim dediler, riskli olduğunu söylediler. Ben de öyleyse yapmayalım dedim. Kalitesiz olacağı söylendi, deneme yapacağız denildi sadece. Cumartesi günü bize tatildi normalde. Cuma günü servise bindim eve gittim. Bir işçi aradı, 'Yarın gelmiyor musun, iş varmış' dedi. Hasan Ali Velioğlu'nu aradım, 'Yok öyle bir şey' dedi. Pazartesi günü işe gittiğimde gördümki misket makinelerinde tane biçiminde 150-200 kilo civarında barut üretilmiş. 2 sene önce denemelik misket barut yapılmış oldu" ifadelerini kullandı.
'BARUT İÇİN SERİ ÜRETİME 1,5 YIL ÖNCE GEÇİLDİ'
Çağırıcı savunmasını şöyle sürdürdü:
"Ali Rıza Coşkun barut yapmak istedi. Çünkü barut pahalı bir şey, yurt dışından geliyordu, fabrika giderlerinin büyük kısmını barut oluşturuyordu. Çinli 'olmaz' dedi. Sonra bir şekilde onu ikna ettiler. Çinli bunu misket makinasında yapamayacağımızı söyledi, başka bir yerde yapalım dedi. 3 tane ayrı binada yapıldı. Yaşar Coşkun '12 bin 500 TL değerinde havalandırma mı yapamayacağım, o kadar maaş ödüyorum' dedi bugün ama evet o havalandırmayı yapmadılar. Gerçekler bu."
"Biz barutu yaptık. Bizim yaptığımız barutta kükürt yerine su katılıyordu. Ben hiçbir üretime katılmadım, Çinli yaptı" diyen Çağırıcı, "Çinli değişik bir formül denediğini, tehlikesinin az olduğunu söyledi. Bir hafta barut, bir hafta misket üretimi yapıyorduk. 7-8 ayda 3-4 ton kadar rahat yapmışızdır. Seri üretime 1,5 yıl önce geçildi" ifadelerini kullandı.
Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı, "Ben de mağdurum, görüyorsunuz. Türk yargısı kuvvetlidir, geç de olsa adalet yerini bulacaktır" ifadelerini kullandı.
Çağırıcı, "Savunmasında Yaşar Coşkun 'Ben işçiye 600 bin maaş ödüyorum, pervaneye neden 12 bin 500 TL vermeyeyim' dedi. Evet vermedin Yaşar bey, bu da senin ayıbın. Ben kolumu ve gözümü kaybettim ama gerçekleri söylemek için buradayım, ben de şikayetçiyim. Ali Rıza Ergenç Coşkun ve Yaşar Coşkun'dan şikayetçiyim" dedi.
"Çin Mahallesi patladı deniliyor ama oraya yakın bir depoda bu muska denilen malzemeler depolandı. Orada yaşanan patlamanın etkisi de olmuş olabilir diğer patlamalara" diyen Çağırıcı, bu iddiasının araştırılmasını istedi.
Çağırıcı, "Denetimcilerin geleceğini eski polis amiri olan ve fabrikada çalışan özel güvenlik amiri Fikret Çuvalcı bize haber veriyordu" dedi.
'PATLAMA OLACAKSA ÇİN MAHALLESİNDE OLSUN2
Avukatlar Ahmet Çağırıcı'ya, "Hasan Ali Velioğlu'na 'Bu kadar malzemeyi Çin Mahallesine yüklemeyelim' dediniz, o da size 'Bir şey olmaz, patlama olacaksa Çin Mahallesinde olsun, yukarıda daha fazla işçi çalışıyor' mu dedi" şeklinde soru yöneltti. Çağırıcı iddiayı kabul etti ve "evet" dedi.
Bu itirafın ardından Çin Mahallesinde yakınlarını kaybedenler salonda sinir krizi geçirdi. Duruşmaya 16 Mart Salı günü devam etmek üzere ara verildi.
***
DAVANIN GEÇMİŞİ...
Sanıklar hakkında 2 yıl 8’er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşmasında fabrikanın sahibi Yaşar Coşkun tahliyesini istemişti. Sanığın avukatının sabotaj iddiası üzerine salonun karışmasının ardından, mahkeme salonundaki fiziki yetersizlik nedeniyle duruşma bugüne ertelenmişti.
Patlamada fabrika işçileri Muhammet Seyfi Çanakçı, Erhan Ateş, Halis Yılmaz, Havva Çelik, Sabahattin Tepeçınar, Muhammet Aygün ve Ramazan Kor hayatını kaybetmişti. Patlama sonrası şirket yetkilisi ve fabrika sahibi Yaşar Coşun, fabrika müdürü Hasan Ali Velioğlu, Genel Ustabaşı Ersan Öztürk, Sorumlu Müdüru Asiye Angın ve İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozkurt tutuklanmıştı. Kimyager Ahmet Çağırıcı ve fabrika sahibi Alirıza Ergenç Coşkun ise davada tutuksuz yargılanıyor.
İleri TV'nin havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin hazırladığı belgeseli izlemek için tıklayın.
FABRİKADAKİ İHMALLER ZİNCİRİ
Hazırlanan iddianamede fabrikadaki ihmaller şöyle sıralandı:
- Binaların bazılarında özensiz elektrik bağlantıları ve binalarda havalandırma amaçlı kullanılan aspiratörlerin sızdırmaz olmaması,
- Çin Mahallesi’nde elektrik bulunan yerlerde kaçak akım rölesinin bulunmaması,
- Üretim izni olmaksızın kaçak olarak barut üretilmesi ve bu barutun imalatta kullanılması,
- Fabrikada acil durumlar için bulunması zorunlu olan toplanma alanı ve sığınağın bulunmaması,
- Bölümlerde çalışan işçilere fazla iş çıkarması için sürekli olarak baskı yapılması nedeniyle iş yetiştirebilmek adına işçilerin gerekli dikkat ve özeni göstermeden çalışıyor olması,
- İşveren tarafından giderilmeyen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesine rağmen bu durumun bakanlığın yetkili birimine bildirilmemesi,
- İş güvenliği uzmanınca tutulması gereken evrakların usulüne uygun tutulmaması,
- Geneli ilkokul mezunu olan işçilere gerekli ve yeterli iş güvenliği eğitiminin verilmemesi.
Fenerbahçe Beko'da bir kişinin koronavirüs testi pozitif çıktı
Fenerbahçe Beko Basketbol Takımı’nda bir kişinin koronavirüs testinin pozitif çıktığı duyuruldu.
10-04-2021 22:46

Resmi internet sitesinden açıklama yapan Fenerbahçe Beko Takımı, THY EuroLeague’de Real Madrid ile oynanan maçın ardından yapılan testlerde bir kişinin sonucunun pozitif çıktığını belirtilerek, "Test sonucu pozitif olan kişi dışındaki oyuncularımızın, teknik ekibimizin ve personelimizin Ülker Spor ve Etkinlik Salonu'nda bugün uygulanan Kovid-19 testlerinde ise tüm sonuçlar negatif çıkmıştır. Test sonucu pozitif olan kişinin izolasyon ve tedavi süreçleri başlatılmıştır’’ dendi.
Rabia Naz davasında 5 kez ifade değiştiren Mürsel Küçükal'ın babası intihar etti!
Rabia Naz soruşturmasının tanıklarından olan ve sık sık ifade değiştiren Mürsel Küçükal’ın babası Salim Küçükal intihar etti.
10-04-2021 22:14

Giresun’un Eynesil ilçesinde 12 Nisan 2018 günü evinin önünde şüpheli bir şekilde ağır yaralı halde bulunan, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Rabia Naz Vatan‘ın soruşturmasında tanık olarak dinlenen Mürsel Küçükal‘ın babası Salim Küçükal‘ın evinde tüfekle kendini vurarak intihar ettiği belirtildi.
Resmi Twitter hesabından intihar haberi ile ilgili paylaşım yapan Rabia Naz’ın babası Şaban Vatan, paylaşımında “Şimdi aldığım haber. 5 kez ifade değiştiren Mürsel Küçükal’ın Babası Salim Küçakal tüfekle evinde kendini vurarak İntihar etmiş’’ dedi.
AKP İstanbul İl Başkanı kanalları karıştırdı
Kanal İstanbul ile Boğaçayı Projesi'ni karıştıran AKP İstanbul İl Başkanı Kabaktepe, AKP teşkilatının yalanlama yapması ile de iktidarın da projeleri karıştırdığını ortaya çıkardı.
10-04-2021 20:09

Resmi Twitter hesabından paylaşım yapan AKP’nin yeni İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Kanal İstanbul diye, Antalya-Konyaaltı'nda AKP’li Menderes Türel tarafından hazırlanan Boğaçayı projesinin görselini paylaştı.
Kabaktepe’nin söz konusu paylaşımının altına @ibbhaberleri adlı bağımsız hesabı yöneten Twitter kullanıcısı, “Kanallar karıştı...” diye yazdı.
AKP İstanbul teşkilatının resmi Twitter hesabından ise söz konusu uyarıya, “İşte tam olarak bahsettiğimiz tezvirat kampanyası budur. Cehaletin en kötüsü bilmediğini bilmemektir. Ancak sizinki bilmemek değil, art niyet” denerek yanıt geldi. AKP İstanbul Teşkilatı görselin kaynağı olarak iktidar tarafından kurulan www.kanalistanbul.gov.tr/tr adresini gösterdi. Böylece Kanal İstanbul'un sitesinde de yanlışlıkla Boğaçayı Projesi'nin görselinin kullanıldığı ortaya çıktı.
AKP İstanbul İl Başkanlığı ayrıca “Hiç proje üretemeyenlerin, birbirinden güzel “çılgın” projelerimizi karıştırmalarını normal karşılıyoruz :)” diyerek Boğaçayı projesinin tanıtım videosunu da paylaştı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, soru önergelerinin yüzde 93’üne cevap vermemiş
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CHP Milletvekili Özgür Karabat’ın soru önergesine yanıt vererek, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın soru önergelerinin yüzde 93’üne yanıt vermediğini ve sadece yüzde 7’sine yanıt verdiğini açıkladı.
10-04-2021 19:00

CHP Milletvekili Özgür Karabat, TBMM’ye kaç soru önergesi sunulduğunu ve kaçının cevaplandığını, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a sordu. TBMM Başkanı Şentop’un verdiği yanıtta, Sağlık Bakanlı Fahrettin Koca’ya yöneltilen soru önergesi sayıları ile cevaplandırma oranları dikkatleri çekti.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın soru önergelerinin yüzde 93’üne yanıt vermediğini ve sadece yüzde 7’sine yanıt verdiğini açıklayan Şentop, aynı zamanda Bakan Koca’nın, bugüne kadar kendisine yöneltilen toplam bin 868 soru önergesinden sadece 16'sına süresi içinde cevap verdiğini açıkladı. Koca’nın, 122 soru önergesine süresi geçtikten sonra cevap verirken bin 599'unu da hiç cevaplamadığını iletti.
BirGün’e yaptığı açıklamada CHP Milletvekili Özgür Karabat, “Genel olarak AKP döneminde TBMM'nin yürütmeyi denetlemekte ne kadar yetersiz kaldığını, mevcut sistemde hesap verilebilirliğin önemli oranda azaldığı açıkça anlaşılıyor. Bakan Koca’nın soru önergelerine yanıt verme oranı pandemi sürecinin şeffaf yürütülmediğinin de somut bir göstergesi. Sorulara cevap verilmemesi açıkça bir şeylerin gizlenmeye çalışıldığının kanıtı” ifadelerini kullandı.
Sanatçı Mehtap Ar yaşamını yitirdi
2,5 yıldır akciğer kanseri tedavisi gören sanatçı Mehtap Ar hayatını kaybetti.
10-04-2021 15:00

Müjde Ar'ın kendisi gibi oyuncu kardeşi Mehtap Ar tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 64 yaşındaki Mehtap Ar, İstanbul Topkapı'da Koç Üniversitesi Hastanesi'nde yoğun bakımda akciğer kanseri tedavisi görüyordu.
Kardeşi Mehtap Ar'ın sağlık durumu ile ilgili ocak ayında bir açıklama yapan Müjde Ar, "8 Ocak'ta tedavisinde kullanılan ilacını almak üzere kontrol için hastaneye gittiğimizde yatırdık. 3-4 gün sonra durumu kötüleşti. 5 gün yoğun bakıma kaldırıldı. Sonrasında yoğun bakımdan çıkardık 1 gün odasında kalabildi. Beyine pıhtı attığı için yeniden yoğun bakıma kaldırıldı" ifadelerini kullanmıştı.
Cumartesi Anneleri’nden 837. hafta açıklaması: 'Nurettin Yedigöl için adalet istiyoruz'
Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medyadan yayınladıkları 837. hafta açıklamasında 1981 yılında gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu.
10-04-2021 14:52

İleri Haber
Gözaltında katledilen ve kaybedilen yakınlarının akıbetini sormaya devam edip, faillerin cezalandırılmasını isteyen Cumartesi Anneleri, 837’nci haftasına ulaşan eylemlerini koronavirüs salgını nedeniyle yine online gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, 12 Eylül askeri darbesinin ardından 10 Nisan 1981’de İstanbul İdealtepe’deki bir eve yapılan baskında gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Nurettin Yedigöl’ün akıbeti sorulup, faillerinin cezalandırılması istendi.
Açıklama, ömrünü oğlunun kemiklerini aramaya adayıp, Kasım 2020’de hayatını kaybeden Zeycan Yedigöl şahsında yakınlarını ararken yaşamını yitirenleri anarak başladı.
Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl, yaptığı konuşmada ağabeyini arama mücadelesini son nefesine kadar sürdüreceğini belirterek, “Tanıklar ve deliller belli olmasına rağmen ağabeyimin nerede olduğu belli değil. İliğimize kadar kayıp yakını olmanın acısını çekiyoruz” dedi. Kayıp yakınları hakkında açılan davaları hatırlatan Yedigöl, bu tür baskı yöntemlerine rağmen mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
40 YILLIK ADALET ARAYIŞI
Kız kardeşi Sevim Yedigöl ise 40 yıllık arayışları içerisinde umutlarını her daim diri tutmaya çalıştıklarını, fakat takipsizlik kararları ve sonuç alınamamasının bu umutlarını yıktığını dile getirdi. Suçsuz insanlara yapılan işkenceleri kınayan Yedigöl, ağabeyinin katledilmesine ilişkin, “Bize bu zulümleri çektirenlerin ne dinleri var ne Allahtan korkuları ne de adaletleri var” ifadelerini kullandı. 40 yıllık mücadelelerindeki tek amaçlarının ağabeyinin kemiklerini bulmak olduğunu söyleyen Sevim Yedigöl, şöyle devam etti: “Biz sadece onun kemiklerini istiyoruz. Herkes çok acı çekti. İnsanları yaktılar, katlettiler. Böyle ölüm olamaz. Annem ölene dek ağabeyimi aradı. Herkese ona yapılan zulmü anlatıyordu. Gözü açık gitti. Babam bu nedenden kalp krizi geçirdi. Biz sadece kayıplarımıza mezar istiyoruz onu bile çok görüyorlar. 40 yıldır aradığımız adaletin bir kırıntısını dahi göremedik ama acımız içimizde ve mücadele edeceğiz.”
4 GÜNLÜK İŞKENCE
Yedigöl’ü Gayrettepe Emniyeti’nde sorguda gören isimlerden Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe ise, birçok kişinin sorgu esnasında Yedigöl’ü gördüğünü, 4 günlük işkenceden sonra kendisini bir daha göremediklerini anlattı. Çok ağır işkenceler gören Yedigöl’ü en son ayakta duramaz bir halde gördüklerini paylaşan Efe, kayıpları arama mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.
AİHM KARARLARI
Kayıp yakınlarının dosya avukatı İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de, o dönemde kaybedilen diğer herkesin yakınları gibi Yedigöl ailesinin de sonuç alma ümidi ile birçok yere başvuru yaptığını, ancak hiçbir dönüş alamadığını belirtti. Aradan geçen yıllarda yapılan başvuruların reddedildiğini, verilen takipsizlik kararları ile dosya dair delil dahi toplanmadığını söyleyen Keskin, “Birçok kaybın işkence ile yok edildiğine dair tanıklar var ama buna rağmen dikkate alınan bir şey yok. Tanıklar kabul edilmedi ve iç hukuk sonuçlandı. AİHM’nin son kararları da hukuk vicdanını yansıtmamaktadır” diye konuştu.
SORUMLULUĞU KARARTMA
Haftanın basın açıklamasını okuyan Yonca Verdioğlu ise gözaltında kaybetmelerin cezasız bırakıldığını söyleyerek, Türkiye’de hukukun olmadığını ifade etti. “Türkiye’de zaman, ağır hak ihlallerinde devletin sorumluluğunu karartmanın aracına dönüşmüş durumda” diyen Verdioğlu, bu pratiğin tüm hakları ihlal eden bir adaletsizlik olduğuna işaret etti.
Verdioğlu, Yedigöl’ün kaybedilme öyküsünü şu sözlerle paylaştı: “Sosyalist kimliği ile tanınan 26 yaşındaki Nurettin Yedigöl, İstanbul’da yaşıyordu. 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 10 Nisan 1981 tarihinde İdealtepe’de bir ev baskınında gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Gayrettepe'deki ünlü işkence merkezi 1. Şube'ye götürüldü. Orada Honduras’ta işkence eğitimi alan K Gurubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için ağır işkenceye maruz kaldı. Şubede gözaltında bulunan diğer kişiler onu son gördüklerinde; kanlar içindeydi, konuşamıyordu ve bilinci yerinde değildi. O günden sonra kendisinden bir daha haber alınamadı.”
KOVUŞTURMA KARARI
Çok sayıda kişi Yedigöl’ün siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık ettiğinin altını çizen Verdioğlu, “Bu kişiler ‘şahidiz, işkencede öldürüldü’ diye ifade verdi. Ailesi Emniyet Müdürlüğüne, Askerî Savcılığa, Sıkıyönetim Komutanlığına, Millî Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliğine, Cumhurbaşkanlığına ve Başbakanlığa başvurdu ancak bir sonuç alamadı. Başvurdukları her yerde Nurettin’in gözaltına alındığı reddedildi. Nurettin Yedigöl'ün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili farklı tarihlerde yapılan suç duyuruları sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üç ayrı soruşturma yürütüldü. Ancak etkin olmaktan uzak soruşturmaların hepsinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi” diye ifade etti.
İÇ HUKUK YOLLARI KAPATILDI
10 Aralık 2015’te Anayasa Mahkemesi’nin evrensel hukuka aykırı bir biçimde başvurunun zaman bakımından kabul edilemez olduğuna dair verdiği kararın iç hukuk yollarını kapattığını hatırlatan Verdioğlu, tüm kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerini yineledi.