Hem sorunun kendisi, hem sorunlar yumağı: Vakıf üniversiteleri - II

Hem sorunun kendisi, hem sorunlar yumağı: Vakıf üniversiteleri - II

Vakıf üniversiteleri ve buralardaki sorunlar ile çözüm önerilerini Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şube Başkanı Beyzade Sayın ile konuştuk.

Tugay Candan - @TugayCandann

Mail: [email protected]

Vakıf üniversitelerine dair konuşan Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şube Başkanı Beyzade Sayın, vakıf üniversitesi patronlarının “özel üniversite” taleplerine dikkat çekerken, “Bütün bu gelişmeler bize gösteriyor ki gelinen noktada artık vakıf üniversiteleri de sermayenin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Daha fazla kar edebilmek ve eğitim ve bilim emekçilerini daha fazla sömürmek için “özel üniversiteye” ihtiyaç duyuyorlar. AKP iktidarı da bugün bu amaca uygun yasal düzenlemelerle bu sürecin taşıyıcısı ve besleyicisi olmaya devam ediyor” dedi.

Eğitimde fırsat eşitliği ve eğitime ücretsiz ulaşım konularında her dönem tartışılan vakıf üniversiteleri, son dönemde akademisyenlere devlet üniversiteleri ile eşit ücretlerin verilmemesi ve üniversite sınavında barajın kaldırılması gibi konularla gündeme geldi.

Ancak vakıf üniversitelerindeki problemler bunlarla sınırlı değil. Vakıf üniversiteleri ve buralardaki sorunlar ile çözüm önerilerini Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şube Başkanı Beyzade Sayın ile konuştuk.

‘GEMİ İYİCE AZIYA ALINDI’

Türkiye’nin ilk vakıf üniversitesi YÖK’ün kuruluşunun hemen ardından yaklaşık kırk yıl önce açıldı ve yeni üniversiteler ile devamı geldi. AKP iktidarı ise bu süreci hızlandırdı diyebiliriz. Vakıf üniversitelerinin açılmasındaki temel motivasyon sizce neydi? Bugün bu açıdan herhangi bir değişiklik var mıdır?

Türkiye’de ilk vakıf üniversitesi olan Bilkent 20 Ekim 1984 tarihinde Ankara’da açıldı ve 90’lı yılların ilk çeyreğine kadar tek vakıf üniversitesi olma özelliğini sürdürdü. 1993-2000 tarihleri arasında ise vakıf üniversitesi sayısı 19’a ulaşmıştır. Bugün ise Türkiye’de 77 vakıf üniversitesi vardır.

Vakıf üniversiteleri Türkiye’de sermaye birikiminin bir sonucu olarak 80 darbesi sonrası genelde eğitimin, özelde üniversite eğitiminin dev bir pazar olarak ticaretin konusu olması dolayısıyla hayata geçirilmiştir. Bu dönüşüm kamusal eğitimin ortadan kaldırılması için atılan ilk adımlardan biridir.

AKP iktidarı ise bu dönüşümün en azılı uygulayıcısı oldu. Bugün her ile bir üniversite açma projesi de dahil olmak üzere mantar gibi çoğalan vakıf üniversiteleri bize gösteriyor ki yükseköğretim, bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp sermayenin kar amacı güttüğü ana sektörlerden biri haline gelmiştir. Okan Üniversitesi’nin patronu Bekir Okan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) Yükseköğretim Meclisindeki konuşmasında, artık bu koşullarda “rekabet” edemiyoruz diyerek vakıf üniversitelerinin “özel üniversite” statüsüne geçilmesini önermiş yani yükseköğretimin tamamen serbest piyasa teamüllerine göre yürütülmesini isteyerek gemi iyice azıya almıştır.

Bütün bu gelişmeler bize gösteriyor ki gelinen noktada artık vakıf üniversiteleri de sermayenin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Daha fazla kar edebilmek ve eğitim ve bilim emekçilerini daha fazla sömürmek için “özel üniversiteye” ihtiyaç duyuyorlar. AKP iktidarı da bugün bu amaca uygun yasal düzenlemelerle bu sürecin taşıyıcısı ve besleyicisi olmaya devam ediyor.

VAKIF ÜNİVERSİTESİ EMEKÇİLERİNİN SORUNLARI

Vakıf üniversitelerinde çalışan eğitim ve bilim emekçileri en çok hangi şikayetlerle size ulaşıyorlar?

Son iki yıldır en çok karşılaştığımız şikâyetlerin başında kamu ve vakıf üniversitelerindeki ücretlerin eşitlenmesiyle ilgili 17 Nisan 2020 tarihinde çıkan yasanın vakıf üniversitelerince uygulanmaması gelmektedir. Bununla birlikte vakıf üniversite emekçilerinin iş tanımının olmaması, baskı, mobbing, güvencesizlik ve çeşitli angarya çalıştırma biçimlerine maruz kalmalarıyla ilgili şikâyetlerde sıkça bize ulaşmaktadır. Ayrıca örgütlenmeye dair haklarının olup olmadığı vb. sorularda gelen sorular arasında hatırı sayılır bir yer tutmaktadır. 

‘BİRLİKTE MÜCADELE ETMEK VE KAZANMAK MÜMKÜN’

Geçtiğimiz aylarda Eğitim Sen Üniversite Şubeleri olarak gerçekleştirdiğiniz basın toplantısında vakıf üniversitelerinde örgütlenmeye başladığınızı duyurdunuz. Vakıf üniversitelerindeki çalışmalarınız ne durumda? Örgütlenme açısından olanaklar veya karşılaştığınız sorunlar nelerdir?

Belirttiğiniz gibi Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak, iç hukuk ve uluslararası hukuk normlarından güç alan sendikal hak ve özgürlüklerimiz doğrultusunda yeni bir dönem başlattığımızı, kapılarımızı vakıf yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarına açtığımızı duyurmuştuk.

Bu nedenle, var oluş amacı ülkemizdeki eğitimin niteliği için mücadele etmek, eğitim ve bilim emekçilerinin maruz kaldığı haksızlıklar karşısında taraf tutmak olan Eğitim Sen olarak biz, eğitim alanında kamu hizmeti veren vakıf yükseköğretim kurumlarındaki sorunlara dair mücadeleyi de görev bilerek,  doğru olduğunu bildiğimiz yolda ilerlemeye devam ediyoruz.

Bu doğrultuda bir vakıf üniversitesinde çalışan üyemiz ile resmi üyelik işlemlerini başlattık. Bunun yanı sıra çeşitli vakıf üniversitelerinden öğretim elemanlarını fahri üye statüsünde sendikamıza üye yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz.

Bu alanda çalışan eğitim ve bilim emekçilerinin güvencesiz çalışma koşullarından kaynaklı örgütlenmeye dair bazı sorunlar yaşıyoruz. Güvencesizliğin getirdiği işini kaybetme korkusu, daha fazla baskıya maruz kalma endişesi vb. konular örgütlenmemizin önündeki engellerden bazıları. Yine vakıf üniversitelerinde çok fazla sirkülasyon yaşandığından dolayı örgütlenme çalışmalarının belli bir noktadan sonra zor olduğunu söylemek de mümkün.

Ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen bazı imkânlarda bu tür baskının ve korkunun yaşandığı kriz ortamlarında ortaya çıkıyor. Vakıf üniversite emekçileri artık tek tek bu sorunlarla uğraşmak yerine değişik sendikalarda örgütlenerek yani birleşmeden bu tür sorunlarla baş etmenin zorluğunu gördükçe ve dayanışma duygusunun varlığını yaşadıkça daha çok yan yana geliyorlar. Birlikte mücadele etmenin ve kazanmanın mümkün olduğunu hep birlikte öğreniyoruz. Önümüzdeki süreçte bu birliktelik ve güven duygusu bizleri daha çok bir araya getirecek imkânları da içerisinde barındırıyor.

‘EĞİTİM PİYASA KOŞULLARININ ACIMASIZLIĞINA TERK EDİLECEK’

AKP sonrası Türkiye üzerine yürütülen tartışmalar özellikle seçimler yaklaşırken yoğunlaşmış durumda. Yükseköğretim alanındaki enkazın kaldırılması ve yeniden kuruluş sürecinde üniversiteler başlığı da bu tartışmalarda önemli bir yer tutuyor. Eğitim Sen olarak bu konudaki yaklaşımınız nedir? Örneğin vakıf üniversitelerinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de üniversiteler hiçbir zaman özgür ve demokratik olmadı. Anayasa’nın 130 ve 131.maddeleri gereği özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip “akademik özgürlük ve bilimsel özerklik” olmasına rağmen YÖK’ün kuruluşuyla birlikte var olmayan üniversite özerkliği iyide iyiye ortadan kaldırıldı. Yine Anayasa’da yer alan hükümlere uygun olarak getirilen yeni düzenleme ile “kar” amacı gütmeyen vakıfların üniversite kurma imkanı sağlanmıştır.

Üniversiteler 2547 sayılı Yasayla 41 yılını siyasal iktidarın ve sermeyenin baskısı altında; akademik özgürlük, bilimsel ve yönetsel özerklik, kamusal finansman ve özgür, özerk, demokratik üniversite fikrinden uzak olarak geçirdi. Son 20 yılını ise muhafazakâr ve milliyetçi otoriterlik baskısıyla birlikte niteliksiz ve akademik çürümeyle geçirdi. Ayrıca 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte KHK ile üniversitelerde yapılan tasfiye üniversitelerde iyice akademik çölleşmeye neden oldu.

Yapılacak seçimlerle Türkiye’nin yeniden inşası söz konusuysa, bu inşa süreci üniversitelerin üzerindeki sermaye ve siyasi baskı kaldırılmadan, özgür, özerk. demokratik ve insan, toplum doğa yararına bilim üreten bir üniversiteyi hayata geçirmeden yapılamaz.

Eğer vakıf üniversiteleri bu süreç içerisinde gerçek bir üniversite kimliğine kavuşturulamaz ise var olan sorunlar daha da derinleşecek. Vakıf üniversite patronlarının talep ettiği gibi ”özel üniversite” olma, başka bir ifadeyle diploma satan bir “şirket” olarak eğitim piyasa koşullarının acımasızlığına terk edilmiş olacak.

Eğitimin bir hak, devletinde görevi olduğundan hareketle “kamu-vakıf” ayrımı yapılmaksızın üniversite çalışanlarına başta iş güvencesi olmak üzere ekonomik ve özlük hakları, akademik özgürlüğü ve bilimsel özerkliği güvence altına alınmalı, vakıf üniversiteleri kamulaştırılmalıdır.


https://ilerihaber.org/icerik/hem-sorunun-kendisi-hem-sorunlar-yumagi-vakif-universiteleri-145926

DAHA FAZLA