Candeğer Furtun’un dünü ve bugünü…

Candeğer Furtun’un dünü ve bugünü…

Yıllarını seramik sanatına adamış Candeğer Furtun’un bahsettiğim sanat eserleri ve daha fazlasını görmek yakın tarihin kırılma noktalarının sanata yansıma şekillerini de anlamaya çalışmak demek.

Deniz Burak Bayrak

Candeğer Furtun’un Arter’in giriş ve -1. katlarına yayılan retrospektif sergisi sanatçının dünden bugüne seramikteki varoluşunu ve dışavurumunu sanatseverlere yansıtıyor. Hem kişisel hem de politik noktalara değinen çalışmalar, seramiğin ve yakın tarihin sanatçının kişiliğindeki iz düşümünü de anlamamıza yardımcı oluyor.

1960’LARDAN 1980’LERE…

Selen Ansen’in büyük bir başarıyla kürate ettiği sergi, sanatçının iki ayrı dönemine ve iki ayrı temaya vurgu yapıyor. Girişteki salonda doğa-insan ilişkisine odaklanan çalışmaların sergilendiğini görüyoruz. Soyut ve somut çalışmalarla karşılaştığımızda bu bizi ilişkiler ve benzerlikler noktasında düşündürüyor. 1960’lardan 1980’lere uzanan bu işlerde Furtun’un erken dönemine, zanaatten soyut heykelciliğe geçişine tanık oluyoruz.

İşlerdeki renk değişiminin de kendini belli edişiyle seramiklerin konumlanışında küratör dokunuşu olduğu anlaşılıyor. Sergi izleyicisinin ne olduğuna dair çıkarımda bulunabildiği, tahmin yürütebildiği işlerde işlevsizlik de belirgin özellik. Bundan dolayı tüm yapıtlar “olduğu gibi” değerlendiriliyor.

Salonda rölyef tekniğinin kullanıldığı işlerin olduğunu da belirtmek gerekiyor. 1987’de yapılan  “Depar”  serisi, bir koşu öncesi eylemsizlik hâline referans veriyor. Öte yandan izleyene topluluk fikri veriyor ve toplumun biricikliğini de simgeliyor.

Mekânın ortasındaki farklı boyut ve şekillerdeki işler geniş bir görünürlüğe ve hacme sahip. Bunlar Candeğer Furtun’un 1963 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mezuniyet projesi olarak yaptığı çalışmalarmış. Burada birtakım vazolar görüyoruz. Bazılarının Zen Budizminden etkilenilerek ve sırı akıtılarak oluşturulduğunu öğrendiğimiz yapıt serginin en özel parçalarından biri. Sanatçının bunları atölyesinde özenle sakladığı bilgisini de paylaşalım.

Somut ve soyut yaprak figürleri duvarları süslüyor. Burada beden imgesine göndermeler hissedilir düzeyde. Yüz olarak düşünülebilecek işlerse sanatçının sevdiklerini kaybettikten sonra, ölüm temasıyla yaptığı seramikler.

1980 DARBESİNİN SANATÇIYA ETKİLERİ

Diğer salona indiğimizdeyse bizi beden parçaları ve kalıplar karşılıyor. İlk salona göre bambaşka bir ortama sahip olan bu kısım aslında diğer seramikleri tamamlayan işlevde. Buradaki sanat ürünleri Furtun’un 1980 sonrasına odaklandığı işler. 1980 darbesinin getirdiği politik ortam sanatçının üretimini de etkilemiş. O sebeple buradaki her bir işin topyekûn Türkiye’yi yansıttığını söylemek yanlış olmaz. Girişteki salonda gördüğümüz kil, seramik ve rölyefin ötesinde, bu salonda fiberglas, malzeme olarak tercih edilmiş. Bu da endüstrileşmeye bir gönderme aslında. Toplumun asimile olmaya yüz tutması, susturuluşu ya da her bireyin aynılaşması. Bunlar her bir parçanın göstergesi.

“Alkışlayan eller” ve “Suskun”, toplum olarak 80 sonrasında susturuluşumuza ve düşünmeksizin her düşünceyi alkışlamamıza bir eleştirinin dışavurumu.  “Bacaklar” ise serginin çok önemli noktasına konumlandırılmış. 25 adet bacak şeklinde tasarlanmış seramik 1994’te yapılmış. Oturur hâlde görülen ve erkek bacağını anımsatan kompozisyon, erkek egemen topluma gönderme yaparken arkalarındaki boşluklar bu toplum yapısının kırılganlığını da örnekliyor. “Alkışlayan eller”, “Suskun” ve “Bacaklar” bir arada düşünüldüğünde, hiyerarşi ve kapalı bir toplumun sanata yansıması demek doğru bir yorum olacaktır.

Yıllarını seramik sanatına adamış Candeğer Furtun’un bahsettiğim sanat eserleri ve daha fazlasını görmek yakın tarihin kırılma noktalarının sanata yansıma şekillerini de anlamaya çalışmak demek. Sergi, 17 Nisan 2022’ye kadar salıdan pazara 11.00-18.00 saatleri arasında görülebilir.