Bir mühendisin ardından

Bir mühendisin ardından

"Evet, sevgili meslektaşım seni koruyamadık, yaşatamadık ne yazık ki…"

Mehmet Torun

Bir mühendisin daha ölüm haberi geldi dağ başından. Maden ocağında göçük altında kalmıştı. Çok dikkat çekmedi belki bu karakışta. Ama biten 27 yaşında bir hayattı. Çöken tavanın altında kalan sadece mühendis değildi. Hayalleriyle, umutlarıyla birlikte göçük altında kalmıştı her şey. 

Son yıllarda maden ocaklarında yaşanan iş cinayetlerinde pek çok maden emekçisi yaşamını yitirdi. Yetkililer; fıtrat, kader diyerek görevlerini yerine getirmenin hazzını yaşarken ilgililer sayfalar dolusu raporlar ve tespitlerle olayın teknik yönlerini açıklamaya çalıştı. Ancak, tüm bunların içerisinde gidenlerin umutları, hayalleri, duyguları yoktu. Gencecik yaşamlar yerin metrelerce altında göçüklerde, kirli suların içinde, zehirli gazlı ortamlarda sona ererken geride bıraktıklarının neler hissettiklerini nerden bileceklerdi ki. 

Sistemin işleyişi bozulmamalıydı, düzenin sınırları zorlanmamalıydı. Piyasanın öncelikleri, ihtiyaçları her şeyin önünde geliyordu çünkü. Her şeyin bir bedeli vardı ve ne hikmetse o bedeli hep aşağıdakiler ödüyordu.

Son yıllarda yaşanan kazalarda mühendislerin de sık sık yaşamını yitirdikleri görülmekte. Bunun nedeni, meslektaşlarımızın üretimin her alanında işçilerle birlikte olmaları ve birlikte üretmeleridir ve doğru olanda budur. Mühendis, bilgi ve birikimini kullanarak diğer emekçilerle birlikte üretimi gerçekleştirir. Yeraltındaki tüm riskleri ve tehlikeleri birlikte yaşarlar, göğüslerler. 

Burada yapılması gereken tüm çalışanların sağlığını ve güvenliğini koruyacak önlemlerin alınması ve uygun ortamların sağlanmasıdır. Bunu sağlayacak olan devlettir. Bu konularda yasal düzenlemeleri yapmak ve tavizsiz uygulamak şarttır. Yasa yapıcılarının içinde sermaye temsilcilerinin çoğunlukta olması, işçilerin ya da işçi temsilcilerinin yeterince olmaması uygun yasaların çıkarılamaması sonucunu doğurmaktadır. Eksik çıkan yasaların bile yeterince uygulanmaması ise acı sonuçları doğuran etmenlerin başında gelmektedir.

Bizlere düşen ise, örgütlenmektir. Çünkü, örgütlü olmak güçlü olmaktır, sesimizin daha yüksek, daha gür çıkmasıdır.

Bu ölümde kısa sürede unutulacak, yaşam kaldığı yerden devam edecek. Ancak, gidenlerin yakınları için hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin.

Genç meslektaşımızın mahzun fotoğrafına bakarken gözleri “beni koruyamadınız” der gibiydi. Evet, sevgili meslektaşım seni koruyamadık, yaşatamadık ne yazık ki…

DAHA FAZLA