Amazon, yeni FIAT’tır

Amazon, yeni FIAT’tır

Amazon ve Starbucks gibi işletmelerde sendikal örgütlenme konusunda önemli adımlar atılmaya başlanmışken Alessandro Delfanti’nin[1] 2017 grevinin ardından kaleme aldığı bu mühim yazısı İtalya’daki tarihi FIAT örneği üzerinden Amazon’daki iş disiplinini, çalışma kültürünü ve yeni proletaryanın profili ile örgütlenme dinamiklerini ele alıyor.

Yazar: Alessandro Delfanti

Çeviri: Eylem Taylan - H. Deniz Sert

24 Kasım 2017’de yüzlerce işçi Amazon’un İtalya’daki ana merkezi olarak işleyen Piacenza’daki devasa deposunda greve gitti. Grev, Kara Cuma esnasında gerçekleşti. İtalya ve Almanya’da eş zamanlı olarak örgütlenen bu grev, çokuluslu e-ticaret şirketi aracılığıyla yürüyen tüketimin zeminini oluşturan dağıtım merkezlerindeki çalışma koşullarının iyileştirilmesinin gerekliliğini dile getiren uluslararası hareketlilikler zincirinin ilk halkasıydı. Aynı gün içerisinde Jeff Bezos’un serveti 100 milyar dolara sıçrayarak onu dünyanın en zengin kişisi konumuna getirdi. Eve teslim siparişleriniz ve Bezos’un kâr bilançosu arasında muazzam bir iş gücünü örgütleyen, çalışmayı hızlandıran, işleri daha da güvencesizleştiren ve istikrarsızlaştıran platform-temelli bir sistem yatıyor – bu aynı zamanda işçi mücadelelerinin patlak verdiği bir zemini de oluşturuyor. Amazon’daki çalışma koşullarının sertliği daha önce pek çok gazeteci tarafından konu edinildi. Burada, konuya daha fazla derinlik katmak adına, sanayi toplumlarının sınıfsal kompozisyonu üzerine yapılmış klasikleşen çalışmalara değineceğim. Bu çalışmalar, dijital ekonominin yerel bağlamların özgül siyasi ve kurumsal tarihleri içinde nasıl vücut bulduğunu incelemek için faydalı olabilir.

FIAT'TAN AMAZON'A

Her gün Amazon dağıtım merkezinin kapılarından içeri giren binlerce genç işçinin çoğunluğunun Fordist fabrikalarda çalışma deneyimi olmasa da 1960’ların fabrikalarının montaj hatları Amazon’un algoritmalarla idare edilen depo raflarıyla pek çok benzerlik taşıyor. 1960’larda, operaismo geleneğinin[2] ilk teorisyenlerinden Romano Alquati, FIAT ve Olivetti gibi savaş sonrası İtalyan kapitalizmini en iyi temsil eden şirketlerdeki çalışma koşullarını incelemeye başladı. Alquati’nin çoğunlukla Quaderni Rossi ve Classe Operaia adlı radikal dergilerde yayınlanmış kurucu nitelikteki çalışmaları, emek eksenli çalışmalarda hem bir yöntem hem de örgütlenmede siyasi bir kaldıraç vazifesi görecek bir zeminin ortaya çıkmasına vesile oldu. Alquati, Mario Tronti ve Raniero Panzieri gibi başka operaist Marksistlerle birlikte çalışarak (ve hatta kimi zaman rekabet ederek) çalışma koşullarının dönüşümü, işçi mücadeleleri ve kapitalizm ile teknoloji arasındaki evrimleşen ilişki üzerine yapılacak çalışmalar için bir teorik çerçeve inşa edilmesine katkıda bulundu.

Kendi çalışmalarımın ana kaynağını da andığım bu hikâyeye, bu kolektif çabanın mirasına borçluyum. Kuzey İtalya’da kendi büyüdüğüm yer olan Piacenza kenti çevresindeki lojistik bölgedeki Amazon dağıtım merkezinde işçileri araştırırken, Alquati’nin 1960’ların FIAT’ına dair elde ettiği bulgularla pek çok benzerlik taşıdığını fark ettim. Örneğin, Alquati’nin FIAT’ın iyi, istikrarlı iş sağlayan bir işveren olduğuna dair bir “mit” olarak tanımladığı durumun bir yansıması Amazon’un kendisini İtalya’nın kırılganlaşmış iş piyasasında işçi odaklı, istikrarlı istihdamı geri getiren bir şirket olarak konumlandırmaya çalışmasında görülebilir. İşçi sendikalarının iş gücünü oluşturan yeni öznelerle iletişim kurma mücadeleleri iki dönem arasında dikkat çeken bir diğer benzerlik. Son olarak, Alquati tarafından saptanan FIAT fabrikalarındaki iş bölümünün siyasi işlevselliği, emeği vasıfsızlaştırma süreçlerinin liyakat veya örgütsel rasyonalitelerden ziyade iş gücünü kontrol altına alma ihtiyacından doğmuş katı hiyerarşilerle bir araya geldiği Amazon’da gözlemlemek mümkün. Kuşkusuz, İtalyan kapitalizminin izlemiş olduğu bu süreklilik, Amazon’un Amerikan dijital şirket modelinin yeni niteliklerini yerel bağlama taşımasının bir çerçevesinden ibaret. Bu yeni nitelikler içerisinde, örneğin, dijital ekonomi ideolojisinin Amazon’daki çalışma kültürünü biçimlendirmedeki rolü yer alıyor. Alquati’yi 2018’de, küresel dijital kapitalizmin İtalya’ya getirdiği dönüşümlerin ışığında okumak küresel dijital kapitalizmin yerel, kurumsal ve siyasi çerçeveyle nasıl etkileşime girdiğini anlamak açısından faydalı olabilir: Bu da belli bir bölgedeki işçi hareketliliğini ve mücadelesini kavramak açısından önemli bir adım teşkil ediyor.

EMEĞİN VASIFSIZLAŞTIRILMASI VE İŞ BÖLÜMÜ

Amazon’da çalışma “miti” birkaç farklı unsurdan oluşuyor. Bir yandan, Amazon’da tam-zamanlı işler, genç İtalyanlar için 2008 finansal krizinden beri norm haline gelmiş düşük maaşlı, kırılgan istihdam türüne kıyasla iyi sayılabilecek bir ücret sağlıyor. Öte yandan Amazon, depolardaki çalışma kültürüne Silikon Vadisi ethosunun unsurlarını taşımaya çalışıyor. Şirket, işçilere (elbette mesai saatlerinin dışında) langırt oynayabilecekleri ortak alanlar ve Amazon’da çalışmayı “havalı” göstermek için kullanılan, görünüşte resmi kurallara bağlı olmayan bir çalışma ortamı sunuyor. Örneğin, depoya yakınlarda yaptığım bir ziyaret esnasında bana birkaç kez söylendiği üzere, çalışanlar istedikleri gibi giyinebiliyor. Bu ideolojik proje, depo disiplini ve emeği vasıfsızlaştırma süreçleri ve iş yerini tanımlayan hiyerarşiler karşısında çaresizce yapılmış bir hamle gibi gözüküyor. Üstelik bu, Amazon’da çalışmanın cazibe taşıdığında dair kanının hem gazeteciler hem de işçiler tarafından çürütüldüğü bir bağlamda gerçekleşiyor. Sahadaki gerçek bize şunu gösteriyor: Dijital ekonomide bir zamanlar hegemonik bir konumda olan ve gig ekonomisinde kısmi de olsa hala var olan esnekliğe dayalı ahlaki düzen altüst olmakta.

FIAT üzerine olan çalışmasında Alquati, şirketin - montaj hattında teknolojinin giderek artan mevcudiyetinin açtığı imkanla - emeğin radikal bir biçimde vasıfsızlaştırılmasına yaslanmasının nasıl da İtalya’nın çoğunlukla kırsal ve ekonomisi buhranlı güneyinden Torino’ya göç etmiş vasıfsız işçi kitlesine erişim sağladığını vurgular. Amazon’da, algoritmik yönlendirmeli barkod tarayıcılar gibi işçilere bir ürünü bulurlarken veya depoya kaldırırlarken rehberlik eden yeni teknolojiler emeğin vasıfsızlaştırılması süreçlerinde oldukça önem taşıyor. Amazon, 2018’in başlarında işçilerin ellerini raftaki doğru ürüne doğru yönlendirmek için tasarlanan ve böylelikle emeği daha da yoğunlaştırırken aynı zamanda yapılması gereken işleri basitleştirecek, standardize edecek ve uzmanlaşmış işçi ihtiyacını daha da azaltacak bir bilekliğin gelecekteki kullanımı için utanç verici bir patent yayınlamıştı. Gerçekten de Amazon, saatler içerisinde eğitilebilecek ve son derece güvencesiz çalışma koşullarına razı olabilecek deneyimsiz işçileri istihdam edebilir. Bunun sonucunda da şirket, sert çalışma koşullarına birkaç ay dayandıktan sonra işi bırakan işçilerin yerine yenilerini almayı gerektiren yüksek işgücü devriyle ile başa çıkabilir.

Bu denli süreklileşen bir işgücü devri Amazon açısından belli bedeller ortaya çıkartacak. Özellikle Noel’de ve yazın bitişiyle birlikte, ders kitabı piyasasının coştuğu dönemlerde, üretim kendi zirvesine ulaşıyor. Şirket bu dönemlerde yaklaşık 3000 işçiye ihtiyaç duyuyor. Bu sayı, bir depoda tam zamanlı çalışan işçi sayısının iki katına denk geliyor. Bu dönemi yereldeki işgücüne dayanarak, mevcut vardiya düzeniyle idame ettirmesi mümkün değil. Amazon, belli dönemlerde artan talebin dayattığı işgücü esnekliğinin üstesinden gelmek için emekçi havuzunu yereldeki istihdam olanaklarının ötesine doğru genişletmek durumunda.  Örneğin, işin yoğunlaştığı yılın belli dönemlerinde, özel istihdam büroları tarafından işletilen – Google’ın San Francisco Körfez Bölgesi'nde çalıştırdığı otobüsleri çağrıştıran- adı sanı belli olmayan fakat Amazon’a çalışan otobüslerle, Milano'daki işçi sınıfı mahallelerinden düzinelerce genç ve güvencesiz işçiyi depodan bir saat uzaklıktaki mesaiye taşıyor. Firmanın “mavi rozet” takan, kadrolu işçilerine kıyasla bu “yeşil rozetli” işçilerin istihdam güvenliği yok desek yeridir. Fakat, yeşil rozetliler sayesinde müşteriler Amazon-Prime vb. yan hizmetlerde herhangi bir sorunla karşılaşmadan, yıl boyunca keyfini sürüyorlar.

Depolarda çalışan işçilerden düzenli bir şekilde işittiğimiz hikayeler doğrultusunda biliyoruz ki Amazon’un bu yedek işçi ordusu, olağanüstü bir mesai ritmiyle çalıştırılıp, kimlik ve haysiyetlerinin sistematik bir değersizleştirmeye maruz bırakıldığı bir iş deneyimi yaşıyorlar. Örneğin depodaki raflardan sorumlu genç taşıyıcılar, istifleyiciler ve paketleyiciler, çalışanlardan ziyade “çocuk” olarak anılmakta ve mesai sonrasında bedenleri vücut tarayıcı aletlerle günlük aramalara tabi tutulmaktadır. Tüm bunları daha da vahim hale getiren, Alquati'nin “asalak yönetim modeli ” dediği şeyle, yani işyerindeki hiyerarşilerin ve işbölümünün esasen siyasal nitelikte olan doğasıyla karşı karşıya kalmalarıdır.

FIAT ve Amazon'un işyerlerindeki iş bölümü, çalışanların giderek yaygınlaşan, akıl dışı hiyerarşilere rıza göstermesini hedefliyor ve tam da bu nedenle örgütsel ilkelere hizmet etmekten ziyade işyeri disiplinini tahkim etmeye katkı sağlıyor. 1960'lardaki FIAT çalışanları gibi, çoğu Amazon işçisi kendi bireysel iş koşullarından ziyade depodaki iş yönetim modelinin rasyonalitesini eleştiriyor. Örneğin, bir işçi depodaki taşıyıcılara işlerini tanzim eden bir algoritma modelini kullanarak teknik vasıflarını geliştirebilir. Yeni gelen işçiler açısından işyerindeki hiyerarşi merdiveninde bu meziyetli işçinin üstüne çıkmalarının yegâne yolu; itaat etmeye meyilli olmaları ve Amazon’un firma miti ve çalışma kültürüne olan inançlarını açık bir şekilde ifade etmekten geçmektedir.

YENİ İŞÇİ ÖZNELLİKLERİ, ESKİ SENDİKAL YAPILAR

1960'ların başlarında, Alquati'nin araştırmasında mercek altına aldığı “yeni işçi öznellikleri”, yoksul Güney'den İtalya'nın sanayileşmiş Kuzeyine doğru büyük iç göç dalgalarının sonucu ortaya çıkmıştı. Alquati, mevcut sendikal yapıların, üretim hatlarında görev yapmak üzere istihdam edilen bu yeni işçi kitlesiyle iletişim kurmakta oldukça zorlandığını gözlemlemiştir. Ve fakat, Alquati bu yeni işçi kitlesinin ilerleyen birkaç yıl içerisinde Fiat fabrikalarında kuvveden fiile çıkacak ve hatta ötesine geçecek siyasi potansiyelini öngörmüştür. Günümüzde ise Amazon işçileri, beyaz, siyah ve diğer ırksal renkleriyle bir melezliği, kır kökenli veya şehirli, en yaşlısı 30’unda olan gençler ve tabii 60’larına merdiven dayamış olgun işçileri içine alan, daha ziyade küreselleşmiş bir prekaryaya işaret etmektedir. Amazon işçilerinin çeşitliliği sendikalaşma yolunda bazı engeller yaratmaktadır ve tabii bazı siyasi etmenlerin de rol oynadığını gözden kaçırmamak gerekir. Amazon az sayıdaki diğer birkaç rakibiyle birlikte lojistik firmalarının konuşlandığı bu bölgede hızla büyüyen, lojistik ve e-ticarette filizlenen bu yeni işçi kitlesini mobilize eden ve peşi sıra kazanımlar elde eden SI COBAS sendikasını, kendi işyerlerinden uzak tutmayı şu zamana kadar becerdi. SI COBAS bilhassa taşeron düzenini yürüten sömürücü ve işbirlikçi alt işverenlerin üzerine yürüdü ve yereldeki hükümeti elinde tutan Demokrat Parti’ye karşı açıktan bir muhalefet sergiledi.  Bu kitlesel işçi direnişlerinin bazılarının baş kahramanları, IKEA veya GLS'de çalışan, çoğunluğu Mağrip'ten gelen göçmen işçiler ve İsveçli şirket H&M'in deposunda başarılı grevlerde bulunan güvencesiz genç kadınlardı.[3] Yine de, CGIL ve CISL gibi daha uzlaşmacı ana-akım sendikaların gelişiyle birlikte, kötü şöhretli sendika karşıtı Amazon ilk kez müzakere masasına oturmaya zorlandı ve hatta firma yakın gelecekte deneyimleyeceği başka işçi kalkışmalarının da emaresi olan bir greve dahi tanıklık etti.

Sendikalar, çalışma gün ve saatlerinin tutarlı bir şekilde takvimlenmesi, görece daha iyi bir iş güvencesi getirecek istihdam istikrarının sağlanması, ulusal düzeydeki iş sözleşmelerine riayet edilmesi gibi nispeten sınırlı ancak hayati sayılabilecek hedefleri gerçekleştirmeyi önlerine koydular ve hatta bunları kısmen başardılar. Ulusal siyasi mecrada, Amazon’u protokol iş sözleşmesi çerçevesine sadık kalmaya zorlayacak, firmadaki çalışma koşullarını iyileştirmeyi de hedefleyen genel talepleri desteklediler. 2011 yılında Mario Manti’nin öncülüğünde kurulan “geniş koalisyon” (grosse koalition), e-ticaret işverenlerinin işçilere hafta sonu ve gece mesaisine kalmayı daha kolay dayatabileceği yasal düzenlemeyi hayata geçirdi. Bu türden sendikal müdahale biçimleri, farklı gruplar arasındaki siyasi farklılıklar ve tabii ittifaklar bağlamında gerçekleşir. Gelecekte, e-ticaret ve lojistik sektöründeki diğer şirketlerde halihazırda uygulanan daha kapsamlı işin yeniden düzenlenme süreçleri Amazon'da da yaygınlaşabilir. Ana akım sendikalar an itibariyle özellikle tam zamanlı yüzlerce Amazon işçisini örgütlüyor ve yine de firma işgücünün büyük bölümünü temsil eden yeni özneleri (“çocuklar/yeşil rozetliler”) sürece dahil etmekte zorlanıyor. Şimdiye dek, güvencesiz ve kalıcı olmayan işlerde çalışan genç, banliyölerden akan işçiler işteki kuşatıcı disiplini reddederek, kimi zaman işten kendi rızalarıyla ayrılarak; Amazon depolarındaki tepeden aşağı, güvencesiz bir şekilde örgütlenen çalışma koşullarına karşı direndiler. İşgücünün yeniden birleşimi banliyölerden gelen genç işçilerin talepleri ve siyaset yapma biçimlerini içerecek şekilde genişletilebilirse Amazon’daki kitlesel kalkışmalar İtalyan dijital ekonomisinde emekçilerin haklarını genişletmek doğrultusunda ihtiyacımız olan patlayıcı muhtevayı bize temin edecektir.


[1]Toronto Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Delfanti dijital kapitalizm ve dijital karış-kültürel üzerine çalışıyor. Biohackers, The Politics of Open Sciences (Biyo-hacker’lar. Açık Bilimin Siyasetleri ve The Warehouse Workers and Robots at Amazon (Amazon’da Depo İşçileri ve Robotlar) kitaplarının yazarıdır.

[2] Operaismo (işçicilik), kökleri 1960'ların başlarında İtalyan Komünist Partisi ve Sosyalist Parti içerisindeki genç muhaliflerin fikirlerine uzanan, sonrasındaysa ise Mario Tronti, Antonio Negri ve Sergio Bologna tarafından teorileştirilen Marksist bir akımdır. Potere Operaio (İşçilerin Gücü) isimli örgütle beraber İtalya 68'inde, özellikle FIAT işçilerinin mücadelesinde, önemli bir rol oynayan bu hareket, emeğin otonomisini ön plana çıkartıp işin reddini temel mücadele hedefi olarak önüne koymuş, fabrikalarda çalışan işçilerin diğer işçilere göre sahip olduğu ayrıcalıkların mücadelenin nirengi noktası olmasını önlemek adına toplumsal fabrika ve kitlesel işçi gibi kavramları icat etmiştir. 70'lerle birlikte birkaç parçaya bölünen ve gittikçe zayıflayan hareket, sonrasında Mario Tronti, Antonio Negri, Paolo Virno, Franco Bifo Berardi, Harry Cleaver gibi isimler tarafından teorik düzeyde devam ettirilmiştir. (Steve Wright, Gökyüzünü Fethetmek: İtalyan Otonomist Marksizminde Sınıf Bileşimi ve Mücadelesi, çev. özgür yalçın, Otonom Yayınları, 2008, s.272)

[3] Alquati ve diğer erken dönem İtalyan otonomist düşünürlerin yetkin bir muhabesini içeren bir çalışma için bkz. Steve Wright.2017.  Storming Heaven: Class Composition and Struggle in Italian Autonomist Marxism, Pluto Press. 


Metnin İngilizce aslına erişmek için: https://notesfrombelow.org/article/amazon-is-the-new-fiat