28 Kanunisani’ye bugünden bakmak

28 Kanunisani’ye bugünden bakmak

İşlerin tıkırında olduğu dönemlerde, birbirlerinin gözünü oyan burjuva partileri, devrimci işçi sınıfı partisinin güç olma, hatta iktidar olma olasılığı karşısında, kendi aralarındaki bütün sorunları unutuveriyor. 28 Kanunisani’den çıkarılacak birinci ders budur.

Kerem Yıldırım

Ekim Devrimi’nin muazzam etkisi bütün dünyayı etkisi altına almıştı. Devrimden birkaç yıl sonra İstanbul’da ve Anadolu’nun muhtelif yerlerinde de Bolşevizm sempatizanları ortaya çıktı. Yalnız; İstanbul ve Anadolu’dan önce, ilk Türkiyeli Bolşevikler Kafkasya’da kendini gösterdi. Kafkasya’da onlarca Türkiyeli savaş esiri ve siyasi sürgün fiilen devrime katılmıştı.

Bu sırada, 1918’de, Türkiye’de iktidarı kaybeden İttihatçılar Bolşevik Devrimi’nin etkisinden faydalanmak için çalışma yürütmeye başladılar. İttihatçıların ünlü şeflerinden Enver Paşa’nın ekibi Bakü’de sahte komünist partisi kurdu.

Ekim 1914 tarihinde Batum’da olan Mustafa Suphi, dünya savaşı başlayınca Çarlık tarafından esir alınan Osmanlı asker ve sivilleriyle birlikte Kaluga kentine gönderildi. Urallar’da demiryolunda çalıştı. Esirlikten kurtulmasının ertesinde, 1918 yılının Mart ayında Merkez Müslüman Sosyalist-Komünist Komitesi’ne katıldı. Burada Tatar-Başkırt komünistlerle birlikte Yeni Dünya gazetesini çıkarmaya başladı. Mollanur Vahidof ve Sultan Galiyef gibi isimlerle birlikte çalıştı.(1) Stalin’in başında bulunduğu Milliyetler Halk Komiserliği’ne bağlı olarak kurulan Doğu Halkları Bürosu’nun Türk Seksiyonu başkanı oldu.

27 Mayıs 1920’de Bakü’ye taşınan Mustafa Suphi, Enver Paşa’nın kurduğu sahte “Türk Komünist Partisi”ni tasfiye etti, 10 Eylül 1920’de İstanbul’da ve Anadolu’da çalışma yürüten bütün komünist unsurları bir araya getirerek Türkiye Komünist Fırkası(TKF)’nı kurdu.

Birinci Doğu Halkları Kurultayı’nın hemen ertesinde kurulan TKF’nin ilk merkez komitesi; Mustafa Suphi, Mehmet Emin, İsmail Hakkı, Hilmi oğlu Hakkı, Ethem Nejat, Nazmi ve Süleyman Nuri’den oluştu. (2)

TKF’nin kuruluş kongresi aslında Ankara’da olacaktı. Ancak BMM(Büyük Millet Meclisi) Hükümeti kongrenin Ankara’da toplanmasına izin vermedi. Bunun üzerine kongre Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti Hükümeti’nin konukseverliğiyle Bakü’de toplandı. (3)

TKF önderi Mustafa Suphi, ilk merkez komite toplantısından bu yana, partinin Türkiye’ye dönme fikrini hep ana gündem maddesi olarak ele aldı.

***

TKF merkez komitesi, Mustafa Suphi önderliğinde; Mustafa Kemal, Ali Fuat, Kâzım Karabekir ve BMM Hükümeti’nin muhtelif temsilcileriyle defalarca görüştü. Mustafa Suphi bizzat Mustafa Kemal’le telgraflaştı(4), Mustafa Kemal’in Bakü’deki adamlarından Memduh Şevket’le muntazam olarak bir araya geldi.

Ancak Mustafa Kemal önderliğindeki BMM Hükümeti, bütün süreç boyunca, TKF’nin Anadolu’ya gelme meselesinde hep ikircikli davrandı ve uygun zamanını bulduğunda da TKF’yi tehdit etmekten geri durmadı.

Ayrıca Mustafa Kemal-Kâzım Karabekir-Ali Fuat arasındaki çelişkiler, başka deyimle, Kemalistlerle İttihatçılar arasındaki çelişkiler; TKF karşısında, her durumda rafa kalktı. Türkiye burjuvazisinin muhtelif siyasal unsurları, mevzu komünizme karşı mücadele olduğunda aralarındaki husumeti unuttular. Bu anlamda on beşlerin katliamı, Türk burjuva siyasetinin bütün kesimlerinin katıldığı, organize bir devlet operasyonu niteliği taşıyor.

Örneklerle bu meseleyi açacağız. Ancak meseleyi açarken vurgulanması gereken birkaç nokta var.

On beşler katliamına giden sürecin üç kritik özelliği bulunuyor:

Birincisi; BMM-Sovyetler Birliği(SB) ilişkilerinin, Mustafa Kemal’in SB’den yardım talebinin(5) ve Kemalistlerin sahte Bolşevik pozlarının değerlendirilmesidir.

Resmi “TKF”nin kuruluşu, Ankara İştirakiyun Fırkasına uygulanan terör ve tutuklama, Şerif Manatof’un ve SB temsilcisi Umpal’ın sınır dışı edilmesi bu sürecin en somut başlıklarıdır. 16 Ocak 1921’de Ankara’da, Emek gazetesinin kapatılmasıyla başlayan on günlük anti-komünist terör dalgası 28 Ocak’ta, on beşlerin katledilmesiyle doruğa çıktı. Salih Hacıoğlu’nun tutuklanması, Manatof ve Umpal’in sınır dışı edilmesi bu on günlük süre zarfında cereyan etti.

BMM Hükümeti anti-komünist terörü, Çerkes Ethem’in Yeşil Ordusu ile Ankara İştirakiyun Fırkası’nı ilişkilendirerek, düzmece bir iddiayla başlattı. BBM Hükümeti Çerkes Ethem’i devre dışı bırakırken komünistlere karşı da ölümcül bir darbe indirdi.

Bütün bunlar olurken, SB ve Komintern kendi “parçası” olan TKF ile ulusal kurtuluş savaşına önderlik eden Türk burjuvazisi/Kemalistler arasında tercih yapmak “zorunda” kaldı. SB tercihini “sosyalist anavatanı koruma” gerekçesiyle Kemalistlerden yana kullandı. SB, BMM Hükümeti ile Moskova Anlaşması’nı imzaladı. Moskova Anlaşması’nın sekizinci fırkası gereğince, SB BMM Hükümetine güvence verdi.

Komintern ve SB, on beşlerin katliamını kınamadılar ve hatta on beşleri “maceracı” olarak itham ettiler.(6) TKF Dış Bürosu katliamı çok geç öğrendi.(7) Öğrendikten sonra Komintern’den katliamı kınamasını bekledi, buna yönelik yazışmalar yapıldı. Ama Komintern tarafından herhangi bir yanıt verilmedi ve kınama mesajı yayınlanmadı. Zaten kısa bir süre sonra da TKF “güven vermediği” ve “parti içinde birçok ajan olduğu” gerekçesiyle Komintern tarafından tasfiye edilerek, üyeleri muhtelif bölgelere dağıtıldı.

İkincisi; TKF’nin bazı merkez komite(MK) üyeleri ve Türkiye’ye gönderdiği örgütlenme bürosu üyeleri arasında, geçmişte İttihatçı olan birçok isime rastlıyoruz. MK üyesi Mehmet Emin eski bir İttihatçıydı. Birinci Doğu Halkları Kurultayı’nda Enver Paşa’nın nutkunu okuyan Mehmet Emin’di. Mustafa Suphilerin Türkiye’ye döndükleri heyetin içindeydi. Ama yolda heyetten “hastalık” gerekçesiyle ayrıldı. Mehmet Emin TKF’nin “genel başkan vekili” sıfatını taşıyordu. On beşler öldükten sonra ortalıktan kayboldu, katliamdan aylar sonra TKF kadrolarından Alimof, Mehmet Emin’i İstanbul’da gördü.(8) Alimof’un raporuna göre, Mehmet Emin “masum” olduğunu söyledi. O zamandan itibaren siyasal yaşama bir daha adım atmadı, Şehremini’de tuhafiyecilik yaptığı duyuldu.(9)

Alimof’un İstanbul’da tesadüfen karşılaştığı ve “masum” olduğunu iddia eden tek kişi Mehmet Emin değildi. Alimof’un karşılaştıkları arasında, TKF’nin Anadolu örgütlenmesinde sorumlu roller almış ve TKF adına Mustafa Kemal’le görüşmüş olan Süleyman Sami de vardı. TKF adına Anadolu’da örgütler kuran Süleyman Sami de Türkiye’ye gelen heyetteydi ama o da Mehmet Emin gibi yolda heyetten ayrıldı. Süleyman Sami de “eski” İttihatçıydı.

Maalesef liste bu kadarla sınırlı değil. Keza TKP’nin Anadolu örgütçülerinden Salih Zeki de “eski” bir İttihatçıydı. Salih Zeki Ermeni kırımı döneminde Deyr-i Zor’da kaymakamlık yaptı ve binlerce Ermeni’nin katliamında rol oynadı.1918 sonlarında İstanbul’dan kaçarak Bakü’ye geldi. Kaçma nedeni ise İngilizler tarafından tutuklanıp, soykırım suçlusu olarak yargılanmaktan kurtulmaktı.(10)

Kurtuldu. Bakü’ye geldikten sonra eski İttihatçı tanıdıkları vasıtasıyla Bolşeviklerle ilişki kurdu. Salih Zeki, Türkiye’ye gelen on yedi kişilik heyet içinde yoktu.

Listeyi daha da uzatabiliriz ama son bir isimden daha söz ederek, bu bahsi kapatalım: İsmet Lütfi. Bu isim Mustafa Suphilerin tayin ettiği İstanbul Komünist grubunun başında bulunuyordu. Bir süre sonra İsmet Lütfi’nin İngilizlere ajanlık yaptığı, İstanbul’a gelen komünistleri İngilizlere ihbar ettiği ortaya çıktı.(11)

Görüldüğü gibi, Türk burjuva siyaseti TKF örgütünün en üst kadroları arasına dahi sızmayı başarabilmişti. TKF, ideolojik ve örgütsel olarak savaşmaya hazır, disiplinli bir devrimci işçi sınıfı partisi olmaktan oldukça uzaktı.

Üçüncüsü; hazır Türk burjuva siyasetinin TKF üzerindeki nüfuzunu değerlendirirken, TKF’nin devrim iddiasıyla ideolojik-örgütsel durumu arasındaki açı farkını da konuşmak gerekiyor. Sanırım bu meselenin somut olarak değerlendirilmesi; TKF MK içindeki Süleyman Nuri muhalefeti ve ona karşı alınan tutumla, yine Süleyman Nuri ve çevresinin Türkiye’ye dönme meselesine karşı aldıkları olumsuz tutumun değerlendirilmesiyle olacaktır.

Süleyman Nuri, Kafkaslarda tutsak edilen Türk subaylardan olup, iç savaş döneminde Kızıl Ordu saflarında Bakü’ye giren ve Azerbaycan’ın sovyetleşmesini sağlayan savaşçılardandı. TKF’nin kuruluşunda yer aldı.

Süleyman Nuri, 1920 başlarında Enver Paşa’nın “Türk Komünist Partisi”ne Dr. Fuat Sabit’in vesilesiyle dahil oldu. Daha önce sözünü ettiğimiz “Deyl-i Zor kasabı” Salih Zeki de bu ekiple birlikte “Türk Komünist Fırkası”na katıldı. Mustafa Suphi’nin Bakü’ye gelip bu sahte komünist partisini tasfiye etmesinden sonra Dr. Fuat ve çevresi TKF içerisinde bir süre daha kaldı. Ama kısa bir zaman sonra TKF Bakü Bürosu, 30 Eylül 1920 tarihli kararıyla, Dr. Fuat’ın İttihad’ı İslam Cemiyeti ile olan ilişkisini saptadı ve Dr. Fuat’ı fırkadan çıkardı. (12)

Dr. Fuat Türk Ocağı’nın kurucularındandı ve Teşkilat-ı Mahsusacıydı. Onu Bakü’ye Kâzım Karabekir göndermişti. Görevi Anadolu’daki ulusal kurtuluş savaşı için istihbarat ve enformasyon çalışması yürütmekti. Yakın arkadaşı olan İffet Bey onu şöyle tanımlıyordu:

Onun komünist oluşu ciddi değildir, bir müdafaa-i nefis hareketidir. Ermenilerin Talat Paşa’yı, Cemal Paşa’yı ve Ermeni kırımında etkili olmuş diğer kişileri öldürmeleri üzerine, öldürülme sırasının kendisine geleceğinden korktu. Öldürülmekten kurtulmak için komünist göründü. (13)

TKF MK üyesi Süleyman Nuri’nin Suphi’ye karşı geliştirdiği muhalefetin iki gerekçesi vardı: Dr. Fuat ve Türkiye’ye dönme meselesi.

Süleyman Nuri, fırkadan ihraç edilmesine rağmen Dr. Fuat’la ilişkisini kesmedi. 16 Kasım tarihinde yapılan MK toplantısında, komite tarafından bu mesele ele alındı. Vaziyetlerinin bir klik çalışması görünümünde olduğu belirterek ve Süleyman Nuri’nin Dr. Fuat’la olan ilişkisinin bitirilmesi istendi. Süleyman Nuri yaptığı savunmada Dr. Fuat’la olan münasebetinin şahsi olduğunu ve Dr. Fuat’ı komünist bildiğini söyledi. (14) Bu toplantının ardından Süleyman Nuri 17 Kasım’daki toplantıya klikte görülen Yakup’un da dinlenmesini istedi. Yakup MK’ye verdiği savunmada Dr. Fuat’ın namuslu bir adam olduğunu ve dostu olduğunu belirtti. Yakup’ın MK’ye yaptığı açıklama içerisinde en çarpıcı bölüm ise şurasıydı:

“Doktoru biz içimizden atarsak onun memlekette çalıştığı arkadaşları var, o zümrelerin karşısında kalmış olacağız. Ben diyorum ki, Doktor Fuat’la merkezi heyet anlaşsın, ona ihtiyacımız var. Anadolu’ya gittiğimiz zaman Doktor Fuat zümresi karşısında kalacağız.” (15)

Burada ilginç olan, Süleyman Nuri’nin inatçı tutumu karşısında fırkanın ona herhangi bir yaptırım uygulamamasıdır. Sıcak savaş içinde olan bir partinin Süleyman Nuri’ye hoşgörülü yaklaşması anlaşılır gibi değil. Süleyman Nuri bu tartışmanın ardından MK üyeliğine ve fırka görevlerine devam ediyor. Aynı durum Yakup için de geçerli.

Ayrıca belirtmekte fayda var. Süleyman Nuri 18 Kasım 1920’de, yani on beşlerin katliamından yaklaşık iki buçuk ay önce Doğu Halkları Propaganda ve Faaliyet Sovyeti’ne yazdığı raporda, Mustafa Suphi’nin çeteci olduğunu, Çerkez milliyetçiliği yaptığını ve fırka içindeki Türklere düşmanca yaklaştığını yazdı.

Yine Süleyman Nuri bu raporda, “Anadolu’daki bütün karşı devrimciler Çerkezlerdi” diyerek, açıkça şovenist-ırkçı tutum aldı. Süleyman Nuri aynı raporda “Anadolu’daki Milliyetçi Parti üyesi olmak, Suphi ve sadece şahsi maddi menfaatleri için onun ardından giden unsurlar gibi olmaktan daha faydalıdır.” (16) demekten de çekinmedi.

Komintern’e ilettiği başka bir raporda da, Süleyman Nuri Dr. Fuat’a olan bağlılığını ayyuka çıkardı:

“Yoldaş Fuat’ın partiden ihraç edilmesindeki gerçek nedeni tahmin etmek zor değil: Suphi önder rolünü oynayabilecek akıllı bir rakip olarak Fuat’tan korkmuştur… Tek neden budur.”

Süleyman Nuri’nin Mustafa Suphi’ye olan düşmanlığı katliamdan sonra da devam etti. On beşler katliamının ardından yaptığı ilk değerlendirmede de Mustafa Suphi’yi suçladı, Mehmet Emin ve Süleyman Sami’yi savundu.(17)

Şimdi de gelelim “Türkiye’ye dönme” meselesine…

14 Kasım 1920 tarihli MK toplantısında Türkiye’ye dönme meselesi tartışıldı. Süleyman Nuri ve Mehmet Emin bu toplantıda “Moskova’yla anlaşarak gidelim” diyerek, MK’nin Türkiye’ye dönme iradesine şerh koydular. (18) Süleyman Nuri 16-17 Kasım’daki MK toplantısında da Mustafa Kemal’in TKF’yi Türkiye’de istemediğinin altını çizerek, Türkiye’ye dönme meselesindeki çekincelerini yineledi. TKF’ye bağlı Türk Kızıl Ordusu Nahçıvan sınırını geçemeyince işler daha da karışık hâle geldi. 19 Kasım’da yapılan MK toplantısında Süleyman Nuri ve Mehmet Emin yine ortak tutum aldılar, silahlı güç olmadan, topluca Anadolu’ya geçmenin anlamsız olduğunu ifade ettiler. Süleyman Nuri aynı toplantıda Ankara’nın teminatına göre hareket etmemek gerektiğini de söyledi. Mehmet Emin de toplu dönüş kararı iptal edilsin, “birer ikişer hâlde gidilsin” dedi. (19)

TKF içerisinde, Dr. Fuat’la ilişkili olanların ve Anadolu’ya toplu dönüşe karşı çıkanların hiçbiri Karadeniz’de ölmedi. Süleyman Nuri, Salih Zeki ve Yakup heyete hiç dahil olmadılar. Mehmet Emin ve Süleyman Sami ise yoldayken heyetten ayrıldılar.

***

Şimdi gelelim Türk burjuva siyasetinin TKF’ye olan yaklaşımına…

Salih Zeki TKF görevlisi olarak Erzurum ve Trabzon’a gitti. Bu ziyaretleri 25 Eylül 1920 MK toplantısına rapor olarak sundu. Salih Zeki, Erzurum’da Kâzım Karabekir’le görüştü. Salih Zeki, memlekete geleceğiz, dedi, Karabekir yanıt olarak, “kuvvetiniz nedir?” diye sordu. Salih Zeki SB’yi işaret etti ve bütün işçileri kazanacağız, dedi. Karabekir Paşa yine sordu: “Ne yapalım, İnkılap mı yapalım?”. Salih Zeki hazırlanmamız gerek, dedi. Karabekir karşılık olarak “gelin” dedi. Salih Zeki teminatsız olmaz, dedi. Karabekir son olarak “Memleket dahilinde aşağıdan başlayacak bir teşkilat ve hareket kesinlikle caiz değildir. Ankara’yla görüşünüz” diyerek, görüşmeyi bitirdi.

Ardından Salih Zeki Trabzon’a geçti. Trabzon’da hava daha da sertti. Trabzon Valisi İngilizci Hamit, Salih Zeki’ye yirmi dört saat müddet verdi ve kenti terk etmesini istedi. Normal şartlarda Ankara’ya geçmeyi planlayan Salih Zeki Bakü’ye geri döndü. Ayrıca Salih Zeki sunduğu raporda, Trabzon’un eski Teşkilatı-ı Mahsusacılarla dolu olduğunu, Müdafacıları zenginlerden oluştuğunu ve kentte sürekli “Mustafa Suphiler memleketi Rusya’ya verecek.” propagandası yapıldığını ifade etti. (20)

Süleyman Sami 27 Eylül 1920 tarihli MK toplantısına sunduğu raporda Mustafa Kemal’le yaptığı görüşmeyi aktardı. Mustafa Kemal, Süleyman Sami’ye “Rusya bize yardım edecek mi? Rusya ve Azerbaycan ile münasebetiniz nedir? Mustafa Suphi ve Mehmet Emin kimdir? Fırkanızın amacı nedir? Türkiye’de sosyal devrim için uygun mu?” sorularını yönelttikten sonra “Dışarıdan gelip teşkilat yapmak gereksizdir. Milletin birliğini bozmayınız. Milli Meclis bünyesinde çalışma yürütünüz. Bize maddi ve manevi olarak yardım ediniz.” dedi. (21)

Mustafa Kemal ve Karabekir’in Sovyetlere bakışlarında taktiksel farklılıklar olsa da, her ikisi de TKF’nin Türkiye’ye dönmemesi konusunda oldukça nettirler. Mustafa Kemal ve Karabekir arasındaki çelişkilerin kaybolduğu TKF karşıtlığının, Türk burjuva siyasetinin bütün bileşenlerinin ortak tutumu olduğunu daha önce de belirtmiştik.

TKF’nin “Anadolu’daki Fırkalar ve Yeşil Ordu Hakkında Malumat” başlıklı raporunda, Trabzon’daki bütün burjuva partilerinin komünizme karşı birleştiği not edilmişti. Müdafaacılar, İttihatçılar ve Hürriyet-İtilafçılar TKF’ye karşı tek vücut olmuşlardı. Yine bu raporda Erzurum ve Trabzon’da Mustafa Suphi’nin memleketi Rusya’ya vererek, mevki kazanmak istediği de belirtilmişti. Özellikle Trabzon’da burjuva propagandası “Rumlar Bolşeviklerden daha iyidir, hiç olmazsa elimizden mallarımızı almazlar” diyecek kadar ileri gitmişti. (22)

Nâzım Hikmet on beşlerin anısına yazdığı şiirde “iki motörde iki sınıf çarpışıyor” diyordu, gerçekten de Erzurum’da, Trabzon’da ve Ankara’da iki sınıf çarpışmıştı.

***

Devrimci durumlarla her şey yalınlaşıyor, en çok da sınıflar mücadelesi yalınlaşıyor. Tabi bununla birlikte kavga da sertleşiyor.

İşlerin tıkırında olduğu dönemlerde, birbirlerinin gözünü oyan burjuva partileri, devrimci işçi sınıfı partisinin güç olma, hatta iktidar olma olasılığı karşısında, kendi aralarındaki bütün sorunları unutuveriyor. 28 Kanunisani’den çıkarılacak birinci ders budur.

Özellikle sıcak savaş dönemlerinde, devrimci parti içerisindeki ideolojik bulanıklığın ve devrimci disiplinden yoksun olmanın telafisi olmuyor. 28 Kanunisani’den çıkarılacak ikinci ders budur.

Emekçi halk içinde güçlü bağları olmayan bir devrimci partinin, bırakın iktidarı almaya, savaşmaya bile dermanı olamıyor. Savaşın ortasında burjuvazinin verdiği teminatla hareket etmenin sonucu ölüm oluyor. Burjuvaziye güvenilmez, bu da 28 Kanunisani’den çıkarılan sonuncu derstir.

 

Başta Maria yoldaş olmak üzere, Karadeniz’de can veren bütün yoldaşların yüce anıları önünde saygıyla…

 

 

1) Müslüman Komünistler, Emel Akal, İletişim Yayınları, 1. Baskı. Sy.295-300, 2020.

2) TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri-1, Çev: Yücel Demirel, TÜSTAV Yayınları, 1. Baskı, sy.21, 2004.

3) TKP’nin Sönümlenmesi, Naciye Babalık, İmge Yayınları, 1. Baskı, sy. 45, 2005.

4) TKP 65 yaşında-Türkiye Komünist Partisi’nin Savaş Tarihinden Sayfalar, TÜSTAV dijital arşivi.

5) Türkiye’de Sol Akımlar-1, Mete Tuncay, Bilgi Yayınevi, 2. Baskı, sy. 71, 1967.

6) İştirakuncular, Komünistler ve Paşa hazretleri, Emel Akal, İletişim Yayınları, 2. Baskı, sy.499, 2014.

7) Türkiye’de Sol Akımlar-1, Mete Tuncay, Bilgi Yayınevi, 2. Baskı, sy.70, 1967.

8) Türkiye Komünist Partisi’nin Kuruluşu 1919-1925, Erden Akbulut-Mete Tuncay, Yordam Kitap, 1. Baskı, sy.143, 2020.

9) Türkiye’de Sol Akımlar-1, Mete Tuncay, Bilgi Yayınevi, 2. Baskı,  sy.113, 1967.

 10) Karanlıkta Kalmış Bir Eylemci: İttihatçı Komünist Salih Zeki(Kuşarkov), Sosyal Tarih Yayınları, 1. Baskı, sy. 55, 2020.

 11) Türkiye Komünist Partisi’nin Kuruluşu 1919-1925, Erden Akbulut-Mete Tuncay, Yordam Kitap, 1. Baskı, sy.118, 2020.

 12) TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri- 2, Çev: Yücel Demirel, TÜSTAV Yayınları, 1. Baskı sy.68, 2004.

 13) Türkiye Komünist Partisi’nde Anılar ve Değerlendirmeler, Abidin Nesimi, Nöbetçi Yayınları, 2. Baskı, sy.128, 2009.

 14) TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri-1, Çev: Yücel Demirel, TÜSTAV Yayınları, 1. Baskı,  sy. 172, 2004.

 15) Age. sy. 186

 16) TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri-2, Çev: Yücel Demirel, TÜSTAV Yayınları, 1. Baskı, sy. 174, 204.

 17) Age. sy. 133

 18) TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri-1, Çev: Yücel Demirel, TÜSTAV Yayınları, 1. Baskı sy.122

 19) Age. sy. 207

 20) Age. sy. 104

 21) Age. sy. 98

 22) Age. sy. 232

DAHA FAZLA