Çok çabuk yenildiler, ama hiç pes etmediler. Fransız komünistleri ve cumhuriyetçileri Nazilere direniyordu. Sadece Fransa’da değil, dünyanın dört bir yanında dillere dolandı: “Vive la Résistance” ya da “Yaşasın Direniş”. Direniş, belki de en güzel Fransızca ifade ediliyordu. Bir dönem devrim de Fransızca’ydı, “Vive la Révolution” her dilde aynı anlama geliyordu; “Yaşasın Devrim”. Ancak Fransızlar devrimi kaybettiler ve bayrağı Sovyetler’e teslim ettiler. Artık Direniş de vatan değiştiriyor, hızla bu topraklara geliyor.
Bugün Artvin’de bir direniş var. Bir şehir, talana karşı duruyor. Haziran Direnişi’ni anımsatıyor. Mekan farklı, proje farklı, direnenler farklı; ama Artvin’e bakan herkes Haziran’ı görüyor. Doğru, birçok insan Haziran’ı özlüyor; baktıkları her yerde onu görmek istiyorlar. Ama Artvin-Haziran ilişkisi bireylerin öznel algılarıyla sınırlı değil; son derece nesnel. Nesnelliği görmek içinse, çoğu durumda olduğu üzere, Marks’a ve Marksist kavramlara başvurmamız gerekiyor.
SERMAYE NASIL BİRİKİR?
Kapitalizm sermayenin düzeni. Meşhur Para-Meta-Para döngüsünün ekonomiye hükmettiği düzen. Döngünün devamı sermaye için bir zorunluluk; çünkü sermayenin sürekli büyümesi gerekiyor. Bir diğer ifadeyle, ikinci Para’nın ilk Para’dan daha büyük olması gerekiyor. Bunun olmadığı durumlarda, sermaye, başka sermayeler tarafından yeniyor, yeniliyor. Rekabet büyümeyen sermayenin üstünden silindir misali geçiyor.
İkinci Para’nın birincisinden büyük olmasının olmazsa olmaz koşulu emek sömürüsü. Emeğin ürettiği değere el konacak, o değer satılacak, sermaye büyütülecek ve döngü, bu defa daha büyük miktar Para ile baştan başlayacak. Sermaye genel olarak böyle birikiyor.
Ancak Marx, Kapital’in ilk cildinin son bölümünü “İlkel Birikim”e ayırır ve kimi çevirilerde bu bölümün adı “İlk Birikim”dir. İlkel birikim, yukarıda bahsedilen birikimden farklıdır. Zorla alıp sermayeye verme veya katmadır. Yoksulların geçimlerini sağladıkları topraklara el konması veya kamu arazi ve mallarının belli kişilere devridir. Ayırt edici özelliği toplum açısından hiçbir birikim olmamasıdır. Sermayenin doğarken işlediği günahtır. Bu günah o kadar büyüktür ki “sermaye tepeden tırnağa kana ve pisliğe bulanmış olarak [dünyaya] gelir.” [1].
Marks, “ilkel birikim” kavramını belli bir dönem için kullandı; ancak ilkel birikim benzeri uygulamaların kapitalizmin emperyalizm aşamasında bile devam ettiğini gözlemliyoruz. Kavramların karışmaması için, bugün yaşananlara “mülksüzleştirerek birikim” adını veriyoruz [2]. En geniş anlamıyla mülkün, belli kesimlerden veya kamudan alınıp sermayeye devrini ifade ediyor.
Mülksüzleştirerek birikim, Para-Meta-Para döngüsüne hız katıyor, sermayeyi zaman zaman girdiği açmazlardan kurtarıyor. Özelleştiriyor, halkın ürettiklerini kapitaliste devrediyor. Kamuya ait alanlara sermayeyi sokuyor. Doğa tanımıyor, talanı mümkün kılıyor.
HAZİRAN 2013’TEN ARTVİN’E GEZİ’DEN ŞUBAT 2016’YA
AKP, mülksüzleştirerek biriktiriyor, çok “günah” işliyor [3]. Türkiye’nin en büyük kamu şirketlerini sermaye gruplarına devrediyor, TOKİ projeleriyle insanları yerlerinden yurtlarından ediyor.
Haziran Direnişi de tam olarak bu tür bir projeye isyan olarak başladı. Taksim Meydanı’nın hemen yanında henüz sermaye birikim sürecine doğrudan dahil edilmemiş bir bölge vardı: Gezi Parkı. Taksim’de her yer lüks mağazalarla, alışveriş merkezleriyle doldurulmuştu. Ama en merkezi yerde bir park duruyordu; kamuya ait bir alan. Burası da sermayeye açılmalıydı. Boş boş duracağına, kâr kapısı haline getirilmeliydi. Ancak böyle olmadı. İşçiler, öğrenciler, solcular ve aydınlar buna izin vermedi. Parkın sermaye döngüsüne katılmasına karşı çıktılar. Kamuya ait alanın kamuda kalmasını sağladılar.
Bugün Artvin’de de benzer bir durum söz konusu. Cengiz Holding sermayesi Cerattepe’ye girmeye, orayı da döngüye katmaya çabalıyor. Tepelerdeki ağaçların yerine altın madeni kurmayı hayal ediyor. Ve yine halk, kamu arazisine sahip çıkıyor. AKP eliyle yürütülen mülksüzleştirmeye direniyor.
SINIF
Haziran sonrası sorulmuştu: Gezi hangi sınıfın hareketi? Her ne kadar bazı kesimlerce orta sınıf hareketi olarak adlandırılsa da [4], Gezi’ye katılanlar üzerine yapılan araştırmalarda işçi sınıfına dahil edebildiklerimizin çoğunlukta olduğu ortaya çıktı [5]. Haziran Direnişi’nde işçi sınıfının nicel çoğunluk olması sosyalistler açısından kuşkusuz çok önemli ve olumlu bir gelişmedir.
Bu yazıda dikkat çekilen nokta ise direnişin sermaye birikimi ile ilişkisidir. Ne Artvin’de ne de Haziran’da insanlar sermayedarlarla yapacakları pazarlıkta daha güçlü bir konum elde etmek için sokaklara çıktılar. Tam tersine, insanlar, kamuya ait bir alanın sermaye tarafından gasp edilmesine karşı mücadele ettiler, ediyorlar. Dolayısıyla her ikisi de sermayenin işine çomak sokan hareketler.
Peki bu söylenenler, işçi sınıfının öncülüğünü etkiler mi? Soruyu daha da provakatif soralım. Direnişleri önemsemek sınıftan kaçış midir?
Marksizm işçi sınıfının öncülüğünü nesnel temellere dayandırır. Ellen Wood’dan okuyoruz, öncülük emeğin sermaye ile kurduğu ilişkiden doğar [6]. Sadece emek değer üretebilir. Emeğin ürettiği değer, sermayenin mevcut değerine eklenir ve sermaye büyür. Emeğin sömürüye karşı gelmesi ise sermayenin sonudur. Emeği sömüremeyen sermaye ölür ve bu yüzden emek gücünü satarak yaşayanların örgütlü ayaklanması kapitalizmi öldürür. Kısaca, işçi sınıfının öncülüğü, gizil gücündedir [7], ve temel sebebi sermaye birikiminde oynadığı rolde yatar.
Kapitalizm koşullarında sınıf analizinin merkezine sermaye birikimini koyuyoruz. Tam olarak bu sebepten dolayı Cerattepe de Gezi de, mülksüzleştirerek birikime karşı olmaları bağlamında, sermaye karşıtı hareketler oluyor. Bu nedenle direnişleri önemsemek sınıftan kaçış değil; tam tersine onları sınıfsal perspektife oturtmak oluyor.
NOTLAR:
[1] Marx, K. (2011). Kapital: Ekonomi Politiğin Eleştirisi,(çev. Mehmet Selik ve Nail Satlıgan). İstanbul: Yordam Kitap.
[2] Harvey, D. (2016). The Ways of the World. Oxford University Press.
[3] http://ilerihaber.org/ozellestirmelerin-fasist-tarihi/28757/
[4] Keyder, Ç. (2013). Yeni Orta Sınıf. Bilim Akademisi.
[5] Yoruk, E., & Yuksel, M. (2014). Class and Politics in Turkey's Gezi Protests. New Left Review, (89); 103-123.
[6] Wood, E. M. (1998). The retreat from class: A new" true" socialism (Vol. 22). Verso.
[7] Küçük, Y. (2007). Sol Müdahale. Salyangoz Yayinlari.